_Süreyya Paşa Huzurda Tekdir Edildi Süreyya Paşa On Beş Gün Ve Gece İstırap Çektikten | Sonra 20 Bin Liralık Bir İhsan Almıştı Muharrirl X4 Her Hakkı Mahfuzdur —i Fakat hiçbirinde zülfüyare do- kunacak bir tek nokta bile bula- madı. Derhal tezkerelerin altını tasdik etti. Zatı şahaneye takdim edilmek üzere Arif Beye gönder- di. Ve helecanlarla neticeyi bek- ledi. Halbuki. Ne, o gün ve ne de | me, ©o gece hiçbir irade çıkmadığı gi- bi tam on beş gün ve on beş ğece zavallı başkâtibin semtine, bir tek Allah kulu uğramadı. Artık, başta Süreyya Pş. olmak üzere, Başki- tabet — dairesinde — bnlunanların bepsi, vaziyetlerinin pek vahim olduğunu anladılar. Hepsi de başbaşa vererek: — Bağdat.. Basra.. Yemen.. Trablusgarp... Bakalım bunlardan hangisine gideceğiz?... Diye kendilerine birer yer beğenmiye başladılar. Bu ıstıraplı intizarın on be- şinci günü ikindi vakti mabeyinci Arif Bey geldi. Süreyya Paşayı huzuru şahaneye davet etti. Sü- reyya Paşanın rengi, kireç gibi bembeyaz kesilmişti.Huzuru şaha- nede güzelce bir tekdir işittikten sonra, doğruca Beşiktaşa indirile- rek oradan da vapura bındıvılecegını ve derhal bir semti meçhule gön- | derileceğini tahmin etmişti. Bu- nun için, bu kadar senedir be- — raberce can ve baş ile çalıştık- ları kâtip beylerle pek suzişli bir surette veda etti. Elleri ve ayakları titreye titreye, melül ve mahzun bir halde, Başkitabet dairesinden çıktı. Çit köşküne doğru yürümiye başladı. Düşüre düşüne giderken, bir- denbire şürefadan, seyyit Abdül- mecit efendi ile karşılaştı. Daima sarayın her türlü dedikoduların- dan en evvel haberdar olan bu | zat, gülerek Süreyya paşayı dur- | durdu. Sağ elile paşanın arkasını Sıvayarak: — Korkma.. Korkma.. herşey geçti.. Müsterih ol... Dedi. Paşa, bu — müjdeden az kalsın çıldırıyordu... Hemen şerifin ellerine sarıldı. Kulağına iğildi: — Aman, efendi hazretleri., Artık Hiçbir şeye vâkıf değilim.. Mese- leden bir nebze olsun agâh edin. Dedi. Fakat, Seyyit Mecit Efendi, yalnız gülmekle, ve: Korkma dedim ya.. Hadi Efendimiz seni bekliyor demekle iktifa — etti. — Vaziyet nazikti. Daha fazla durmak ve konuşmak imkânsızdı. Paşa, yü- rüdü. Hâlâ korku ve tereddütle titreyerek acele acele bahçenin merdivenlerini çıktı.. Çit köşkünün camlı kapıs Önüne geldiği zaman geniş geniş nefes alıyor, bir türlü helecamınıi zaptedemiyordu. Paşa, bitap bir halde huzura | girdiği zaman, Abdülhamidi ber- | mutat ayakta buldu. Hünkâr, yü- | zünde geııı.' bir tebessümle Sü- r ssaya bakarak: git.. - Gul bakılım Pışa Biz de üzüldük.. Seni de üzdük amma.. hakikat meydana çıktı... Sadakat ve ubudiyetin, bir kere daha ta- hakkuk - etti... Bu gibi vak'alar, (tâbi ) ile ( metbu ) arasındaki rabıtayı takviye eder. Dedikten sonra, önünde dur- duğu masanın fstünden beyaz bir zarf aldı. Süreyya Paşaya uzattı: — Şu zarfı al.. Amma, israf et- » ( Mahlül ) den de, münasip birkaç akar bul, arzet... Haydi bakalım, bundan sonra, eskisin- den daha fazla sadakat âsarı göstereceğine eminim.. Allah sâ- yini meşkür etsin. Dedi. Süreyya Paşa, bu sözleri dinlerken başı dönüyor, âdeta rüya gördüm zannediyordu... dakika evvel meyus, bitkin bir halde, hangi çöllere sürüleceğini düşünen Süreyya Paşa, şimdi huzurdan çıkarken meserıı—lindtn T irk Kadını " Yeni Nesıl Beş | aei B şıkir şikir. oynamak - istiyordu. Elindeki zarfın, fazla dolgunca olduğunu — hissetmekle beraber buna bile ehemmiyet vermiyor; en çok, sürgün Felâketinden kur- tulduğuna seviniyordu. Pş. o kadar memnun ve mesrurdu ki, başka vakitlerde —huzurdan çıkarken, | kapıda ve koridorda duran ya- verlerin, — musahiplerin, hademe- lerin önünden büyük bir gurur ve azametle geçerken, şimdi ora- larda duranlara ayrı ayrı iltilat- lar ediyor ve büyük bir ıslırapla kendisini beklıynn arkadaşlarına müjde vermek için, koşarcasına Başkitabet dairesine dönüyordu. * Süreyya Paşaya, on beş gün ve on beş gece ıstırap çektirme- sine mukabil, tam yirmi bin İi ralık bir ihsanı şahane kazandr ran bu garip hâdisenin sebebini, | lerinden biri de arzın şüphesiz karilerimiz. merak et- mişlerdir. Arkı ) Mühlik ,, Midir ? Kadınlığını İtham Etmek Haksızlıktır | Mustafa Hakkı B Türk Kadınlığına | 1 İtimat Edelım, Diyor VÜK darali 1 iaci vaylada | mevzudaki — suallerimize bu şu | cevapları verdi: —“Türk kadını ne müstehlik, ne de mühliktir. O, kanaat ve zarafetin en nezih bir timsa- lidir. Ben, Türk kadım deninca vücudunu kıymetli yuvasının in- | tizam ve saadetine, hayat ortağı refikinin yorgunluğuna iştirake hasretmiş, faziletkâr kadınlarımızı murıt ediyorum. Aırıligin ede- miyen ve adedi pek mahdut olan birkaç kadın, Türk kadınını temsil hakkını haiz değildir.,, — Yeni nesli nasıl bulüyorsunuz? —-*“Tam seciyeli, iyi bir aile ve mektep terbiyesi görmüş genç kız- larımızın yeni rejim ve yeni yolda hiç şaşırmadan yürüdüklerini ka- bul ederim. Büyük bir ekseriyet bu tarzda yürüyor. Fakat bazı zayıf — ailelerin zayıf terbiyeli çocuklarının bazı mânialara mukavemet edemedik- leri görülmektedir ki bunda mu- hitin büyük bir tesiri tebarüz etmektedir. Ortamektep ve lise- lerde muhtelit tahsilin pek ziyade itina edildiği takdirde, yeni nesil üzerinde hüsnü metice vereceği şüphesizdir. Fakat talebesinin adedi çok, teşkilâtı zayıf mekteplerde muh- telit tedrisat, her iki yeni nesle, bazan matlup olan ilmi ve ahlâki feyizli — neticeleri umduğumuz şekilde veremiyor. Müahtelit tedrisata itina edil- diği takdirde yeni yetişen Türk kadını kendi - vaziyetini, vatani ve beşerl vazifelerini pek kolayca fena | | dikliklerden tukdır edecektir. Bu suretla müs- tehlik veya mühlik değil, her cepheden muhitine ve cemiyetine faydalı olacaklardır. Yeni nesil kadınlığı bu sı- retle hareket ettiği takdirde hem | eski kadınlarımızın ahlâki fazi- | letlerine, hem de bugünün ilim | ve terbiye hamulesine sahip olacaktır. Benim yeni 'nesil ka- dinlığının — istikbaline — itimadım | vard r.,, Filozof Rıza Tevfik Çıp- laklara İmrendi ( Baş tarafi | inci sayfada) bazı cümlelerini türkçe levha- | lar halinde yazdırmış, bunları ba- şucuna aslırmış. Bu levhaların birinde şu cümle var: “ Beşeriyelin Facialarla dolu geniş sahrasında, gülerek ve oy- niyarak tam bir zahito?hayatı | yaşadım.,, Ğ Rıza Tevfiğin önünde bir de İbranice bir Tevrat vardi. Benim bu kitaba dikkat ettiğimi görün- ce dedi ki: | *— İbranice öğrendim. Tev- ratı tetkik ediyorum. Bugünkü cihan edebiyatını çok kuru ve cı- | lız buluyorum. Beni tatmin etmi- yor. Eski edebi eserler, meselâ Firdevsinin şehnamesi, Homerin | (İlyad) ası beni daha çok çekiyor.| Arapların âmâ şairi Maarri ile Acemlerin Hayyamını ayni ayar- da buluyorum. | Bunların benzeyiş noktalarını | tetkik ederek büyük bir kitap | yazdım. Yakında neşredeceğim..,, | | | Alp Sporu Ve Alpmıstler Dünyanın Bıçımını Merak Bir İcadı Edenlerin Maeşhur doğ klavuzu Şarle Baba Sporun en zevk verici şube sivri ve sarp yüksekliklerine tırmanıp çık- maktır ki bunun adına meşhur Alp dağlarının isşminden kinaye olmak üzere Alpinizm diyorlar. Alp dağları, iptidat coğrafya malümatı olanların da bildikleri gibi Fransa- İtalya İsviçre arasında uzanan bir dağ silsile- sidir. Dünyayı yüksekten görmek ve yuvarlaklığı hakkındaki iddiaların doğruluğunu bu suretle kontrol ve etmek hevesine düşen insanlar, bu meraklarını, ilk defa Alp dağ- larına çıkmakla gidermişlerdir. On- dan dolayıdır ki bugün Hindistan dağlarına veya Amerikadaki And silsilesinin zirvelerine yükselmek istiyenler, hep Alpinist ismini alırlar. Alpininizm, zevkli olduğu ka- dar tehlikelerle dolu bir spordur. Çünki sırasında, insan ayağı- nın basamıyacağı kadar — sarp tırmanıp yükselmek lâzımgelir, O zaman, dağ seyya- hı, elinde hazır tuttuğu ucu çen- gelli ipten istifade eder. Bu ipi yukarlara doğru atar, Borsa Fiatleri Fransız Frangı İngiliz lirası Dolar Liret Belga Drahmi İsviçre frangı Leva Florin Kuron Ç. Şiling A, Perata Mark Zloti SAKSE 8S8EBİAtE D. Muvahhide A. Demiryolu | dolayıdır ki Bir dağ seyyahı tepelere tırmanırken sonra çengelin adamakıllı takılıp tutunduğunu kontrol etmek için ihtiyatla ipin mukavemetini anlar, çengel kendisini çekebilecek gibi ise ipin yardımile yukarlara çık mıya başlar. Fakat şurasını kaydetmek 14- zımdır ki yaz mevsiminde, ve fuz- la yükse olmıyan dağlık havalide alpinistin nisbeten tehlikesiz bir surette dolaşması ve spor ve te- maşa zevkini gidermesi mümkün- dür. Fakat kış mevsiminde ve yük- sek mıntakalarda kar kalkmıya- cağı için, bu gibi irtifalarda do- laşmak çok tehlikelidir.. Ondan dünyanın — birçok dağlık — kısımlarında, seyyahları gezdirmek, onları tehlikesiz mın- takalarda — dolaştırmak — üzere birtakım — kılavuzlar. vardır. Bu kılavuzlar, çok mukavemetli, do- laştıkları, dağların en gizli nok- talarına kadar her taraflarını bi- “len kimselerdir. Ekseriya, bu meslek, babadan oğla intikal eder. Bu adamlar, muayyen bir ücret mukabilinde, seyyah kafilesinin önüne düşer, kafilenin bir - tehli- likeye uğramaması için en önde ©o yürür veya yukarılara tırmanır, bu suretle kar altında kalmış, göze görünmiyen — bir çatlak — falan yarsa, emniyetlerini üzerine aldı- ğı seyyahları sıyaneten kılavuzun kendisi bu tehlikeye atılır. Bu adamların ne büyük bir feragat ve müthiş tehlikelerle uğraştıklarını size bildirebilmek için ilâve etmeliyiz ki resminli dercettiğimiz Şarle baba ismin- deki şu ihtiyar dağ kılavuzu, kırk sene içinde,375 insan hayatı | kurtarmıştır. ilerlemiş — olmasına rağmen — hâlâ dinç ve bir keçi kadar çevik olan Şarlenin hayat ve hatıratı, — tüyleri Üürpertecek kadar heyecanlıdır. Yaşının