SON POSTA Gazı Osman Paşa Kimdi? Abdulhamıdm Fevkalade Teveccuhune Nail Olmasına | | çıkartacak kadar ustadır. Rağmen, İhtirastan Âzade Ve Dürüst Bir Adamdı Bukharriri xf Her Hakkı Mahfuzdur v Saray Ve Erkânı Başkâtip Sait Paşanın him- metile teessüs eden saray hâki- miyeti, ilk zamanda idare işlerin- de pek ©o kadar hissedilecek derecede değil iken, gün geçtik- çe şiddetini arttırmıştı.. Abdülha- mit, esasen böyle idare kabil! tine malik bir adamdı. Başkâtibi Salt paşadan aldığı dersleri, pek az (bir zaman da hazmetti. Hem de o derecede ki, az zaman zarfında, talebe hocayı geçmişti. Damat Mahmut Pş. feci bir akıbete kurban olarak sahneden çekilmişti. Buna binaen ilk sal- tanat senelerinde müştereken ça- hşan üç dimağ şimdi ikiye in- mişti; biri, Abdülhamit; diğeri Ce Sait Pş... Abdülhamit, saray siyasetini bizzat idareye kadir olabilece- gini anlar anlamaz, Sait Paşayı derhal Sadaret mevkiine yerleş- tirdi. Bu suretle resmi ve mes'ul idare ile, gayriresmi ve gayri- mes'ul idareyi birleştirdi... Sadaret mevkiine çıkabilmesi için Salt Paşa ile Abdülhamit arasında ne gibi bir pazarlık ce- reyan ettiğini bilmiyoruz. Fakat, cereyan eden ahvalden anlıyoruz ki, Abdülhamit Sait Paşayı, pek büyük ümitlere kapılarak bu mühim makama geçirmişti. Fakat Abdülhamidin bu ümitleri, pek çabuk menfi netice verdi. Abdülhamit, aldanmıştı. Hem de pek feci bir surette aldan- mıştı. Gerek başkitabetinde ve gerek Dahiliye nezaretinde iken Abdülhamit bütün arzularına kö- rükörüne itaat eden ve Abdül- hamidi müstakillen idareye sev- keden Sait paşa, Sadrazam olur olmaz Abdülhamide karşı hâkim bir vaziyet almıya başlamıştı. Sait Paşa bu hareketle Abdül- hamidi büsbütün nüfuz ve kudre- ti altına almak istiyor; tehditkâr teşekbüslerle — hünkârı mağlup ederek, saltanat mevkünin fev- kinde bir vaziyet almıya çalışı- yordu. Abdülhamit, Sait Paşayı daret mevküne getirmekle ne kadar aldandığını pek çabuk anlamışt. Buna binaen - ( Sait Paşanın Sadareti ) bahsinde izalı edeceğimiz — veçhile - Abdülha- mit en büyük selâmet çaresini, sarayı kuvvetlendirmekte aradı. sa- * Abdülbamit, saltanatının ilk senolerinde Dolmabahçe — sara- yında — oturüyor, ancak * arada sırada ( Yıldız ) a çıkıyordu. Ali Süavi vak'asını müteakıp büsbü- tün Yıldız Sarayına çekildi. Sarayı kuvvetlendirmeye ka- rar veren Abdülhamit, bir taraf- tan Yıldız. sacayını istediği şe- Lilde tevsi ve etrafımı da asker * tahkim ederken, 'diğer tırıftıı ıarıy tsşkılimıı tanzime başladı. Abdülhamit tahta çıktığı za- man, saray erkânı pek derme çatma adamlardan mürekkepti. Cülus vuku bulur bulmaz hemen, makamı mehti ulya tesmiye olu- nan analığının sarayı ile hremşi- resi. Cemile Sultanın sarayına haber göndermiş, sadık, emektar adamlardan birkaç kişi toplan- miş bunlara vazife verilmişti. Abdülhamit, saray teşkilâtımı ıslaha başladığı vakit çok dik- katli davrandı. Muhitine alacağı adamlarda ilim ve irfan kudret- lerinden ziyade — sadakat aradı. Aym zamanda bunların arasında Tliyakatli olanlar da vardı. o larîh!e. Abılüllı;ımi ğ mu- —— RADYO — 29 Haziran Çarşamba İstanbul —| ( 1200 metro ) tarafından 1 âlaturka saz, Bedayi HL eti 8 saat ayarı, Ajans hal r Nurettin Bey ile arkadaşları dan konser, 22 orke: Bükreş — (804 n 5 konferans, 920,15 piyane kot- “İyolonse! rad — (429 met 21 Çollo ile piyano, 2 trası, 23,5 akşam kon Roma (441 me berleri ve gramofon, 0 gramolon, alon orkos- dunov İsm tolgraf baberleri. Viyana —( 517 metre ) 19, 55 Mıııı musahabe - 20,25 sen şam konseri. 580 motro tan hakkında b '" ranın oörkestrası, Varşova ÇIMLL matıi mofon, 21 hafif konser, 5 konser, — (1685 metro) 90 Dünya si- yaseti, 21 Kolonyadan naklen konsor. 30 Haziran Perşembe İstanbul — (1200 metre) 18 geamofon, 19,5 alaturka saz, Vodia Riza ve Cen net Hanımların iştirakile Ajana haber- aat ayarı, kili 20 Macaris- | 2210 ödebiyat | | man Paşanın derhal kılıcını | o süretle | asil bir Türk hareketile, leri, saat ayarı, 20,5 fon ile opera parçaları, 21 al vi dan ğ iştiral orkestra. Bükreş — ( 394 » kopteri, 20,80 santfoni, | 21,15 konser. Belgrat — (429 motra 90,30 seş könse iyeleri, 21,90 Liublian 28,50 akşam konseri. Roma — (41 metro ) 2 berleri, gramofon - plâkla kadınının bileceği şeyler, telif konser: ( 498 metre ) 20 kukla tem 21,90 Rus ha rans, Ajant ha- 2145 muh niyano, 31 komedi seri Peşte hikâyo, ve keman Varşova muhtelif habe 21 akşam konseri. Berlin — ( 1635 metre) & kü Rusyadan birkaç sahne, biyat buhis (Veberi) a Frolsebüta operası. (ö50 metre) 90 F 20,6 şen göce, nakil, | kstanbulada İlk dela olarak bu bitini işgal — edenlerin — içinde, ( Gazi Osman Paşa) — ilk safta bulunuyordu. ( Pilevne ) müda- faasında gösterdiği kudret ve şecaatle tarihte pek şerefli bir nam bırakan bu büyük Türk kahramanma — Abdülhamit pek ehemmiyet veriyor ve onu sara- yından ayırmıyordu. Abdülhamit, Osman Paşayı bir aralık Seras- ker de yapmıştı. Fakat idare | işlerine pek o kadar aklı ermedi- ğini anlar anlamaz, yapacağı bir hata ile şöhretini sarsmamak için onu Seraskerlikten çekmiş, Ma- beyin Müşürü sıfatile yanına al- mıştı. Abdülhamidin bu hareketi, biraz da kurnazlıktı. Çünki, Os- man Paşanın, kendi şahsına karşı sadık olduğuna dair bir kanaati vardı. Abdülhamit, günün birinde | bir tehlikeye maruz kalırsa, Os- kerek Pilevne Kalesini nasıl mü- dafaa etti ise, kendi şahsımı da müdafaa edeceğinden emindi. Ayni zamanda Ösman Paşanın halk nazarında kazanmış olduğu şöhret ve muhabbetten de istifade — ediyor, Paşanın her — türlü — taarruzdan masun kalacağını biliyordu. Bunun için cuma, bayrım. Hırkaisaadet alay- larında onu daima yanında bu- lunduruyor, — arabasına — alarak karşısında oturtuyordu. Bu suretle bir taraftan, büyük bir kahra- mana karşı ne derece takdirkâr hareket ettiğini halka gösterirken, diğer taraftan da ©o kabramanın vücudünü kendine siper ittihaz ediyordu. Osman Paşa, hünkârın kendi- sine karşı olan vaziyetini tama- | men bilmekle beraber bu haller- den şımarmıyor, yaradılışındaki safveti tamamen muhafaza eden vazife- sinden başka hiçbir şeye ka- rışmıyordu. Abdülhamit, yıldız. sarayının | duvarına bitişik olan büyük bir konağı Osman Paşaya vermişti. Marmara denizine ve bütün İstan- bulun cazip ve sahhar manzara- | sına hâkim olan bukonakta, Os- man Paşa sakin bir hayat yaşıyordu. Sabahları erkenden saraya geli- yor, odasına giriyor, akşama kadar orada sessiz, sadasız olu- Selâmlık günlerinde top- ruyor, | lanan arzıhalleri icap eden ma- kamlara havale ediyor. Baş za- manlarında gazete ve kitap oku- yor. Nadiren odasına gelen misafir- lerle afaki şeyler konuşuyor. Tam, Abdülhamidin memnun olacağı bir şekilde ve tam bir sükün ve | inziva içinde ömür geçiriyordu. (Arkası var) “ŞARK BÜLBÜLÜ Güzel ses — meraklıları , tarafından — sa- barsızlıkla beklenen Şark Bülbülü Deniz kızı EFTALYA Hanımı ve kemani Sadi Beyi akşamdan Hübaren — Harbiyede BELVÜ — balçesinde dinliyecek ve muhrik ve gürel sesi ile sizi gaşyedecektir. Sabiplerir AH Ekrem, Selim Ragıp Neşriyat Müdürdâ Halil Lüwi çe | Haziran 4 , Kamarn ee e Felaket Gibi Bir Güzellik MatmazelFloransZalimlik Rekorunu Kırdı Mehraceyi köle, diplomatı mu- sikişinas, Aartisti papaz yapan kadın. Kadın zaten iİnsana her şey yapar. Fakat matmazel Florans bu hususta bütün kadınlara taş Matmazel Florans Pariste bir dansözdür. O kadar sehhar, o ka- dar güzel ve okadar cazip bir kız- dır. ki, seyredenler ona âşık ol- maktan — kendilerini kurtaramaz- lar. — Bunlar arasında bir Hint maharacası köleliği kabul etmiş, | bir Avusturya diplomatı mesle- | ginden olmuş ve bir artist ma- nastıra çekilmiştir. Matmazel Floransa köle 0. mayı kabul eden — Maharaca, Kapurtala Maharacasıdır. Matma- zel Floransa sahnede - tesadüf etmiş. Parası sayesinde onu elde etmek istemiş, hatta bir müd- det nişanlandıkları da şayi olmuş, fakat sonradan Matmazel Florans bu rivayetleri tekzip — etmiştir. Kendisine sebebini — sordukları zaman : “Ben köleyi ne yapayım, de- miş. Ben iki şey seviyorum: Biri san'atim, diğeri kedim. Para içi- ne gömülmüş bir adam nasıl kö- lem olur. Mesleğını knybeduı dlplomal, Avusturyanın Paris sefareti baş- kâtibidir. Bu zat Matmazel Flo- ransa âşık olunca mesleğini ter- kederek ona dans havaları çak mak için musikişinas olmuştur. Fakat bu âşıkların en bed- bahtı Rezuski isminde bir Rus artistidir. Bu zavallı artist kızdan gördüğü muhalefet üzerine gön- lünü susturmak için bir manas- tıra çekihniye mecbur olmuştuı MT rk Kadını M hlık,, Mıdır? l 'IKadına Mü stoklile Demek Doğru Olamaz Seniha Rauf Hamm. Kadın İktısadi Hareketin Yardımcısıdır, Diyor ( Baş tarafı | inci sayfada ) müstehlik midir? Kocasının getir- diği şeyleri kullanan, çiyiyi pişi- ren, biçilmemiş bir kumaşı diken bir kadına nasıl müstehlik dene- bilir. Bilâkis, bu kadın tipi de iş hayatındaki kadın kadar müs- tahsildir ve yaptığı da bir istih- saldir. Sırf müstehlik olan zengin ka- dınlara gelince, bu kadınların sar- fettikleri paralar dahilde kalıyorsa bunlar da bir zarar değildir. Bu sarfedilen paralarla terziler, kun- duracılar, fabrikalar — işliyor ve bir iktısadi hareket oluyor. Bu suretle birçok kimseler geçiniyor. Fazıl Ahmet Beyin “Mühlik,, kelimesini hangi manada ve ne gibi bir fikirle söylediğini bilmi- yorum. Kendisi ihtimal münase- betsiz kadınlar görmüştür. Fakat bunun teşmilini! doğru bulmuyorum. Eğer mekteplerdeki terbiye tarzını beğenmiyorsa, o da maarifi alâ- kadar eder ve hususi mahiyette- dir. Kaldı ki benim temas elti- ğim genç kızlar - faziletkârana, muktesidane yaşıyorlar. Mümkün olduğu kadar iyi çalışıyorlar. Bunların ekserisi de temiz bir aile reisesi olmayı düşünüyorlar.,, Seniha Hanımın sözleri bura- da bitti. Bizim temas ettiğimiz bazı genç Hammlar, Fazıl Ahmet Beyin sözlerine bir ikaz ve ihtar manası vermek lâzım geldiği mütaleasında bulunmuşlardır. Bir kısmı da bu gsözlerin mektep terbiyesi nazarı dikkate alınarak söylendiğini iler sürmektedirler. Borsa Fiatleri Kımbıyn Fransız angı İngiliz lirası Dolar Liret Belga Drahmi İsviçre frangı Leva Florin Kuron Ç. Şiling A, Pezata Mark Zloti Pengo Ley Dinar 2SBRARĞLSEE)| AS850SSES Tahvilât D Dabili D. Muvahhide A. Demiryolu