"AR OLA HASAN ç 1 Pazar ola — Külhanbey dilinin İügat kitabı yazılıyormuş... İşittin mi ? Afili — Onu yazanlar daha (A) geçmiye başlamışlar... “Aftos piyas. a “Celmiş geçmiş, diye mana verenlere piyosl... Ünee c eati Yuttular! | Komşu — Hasan Bey, haberin | var mı? Hani sokaklarda kuşlara niyet çektiren fal- cılar var ya... Zabita | bunları — topluyor- mMuş.. Hasan Bey — Vayl... Hapı yuttu: lar desene... Komşu — Kim | hapı yuttu? Falcı- lar mı? Hasan Bey — Camm ben falcıları söylemiyorum. Falcılığı | kanun yasak etmiş... Fakat bu işte şairlere yazık oldu... Komşu — Neden? Hasan Bey — Neden olacak, birader... Kuşlu falcılara beyit yazmak yüzünden birkaç şairin cebine beş on para giriyordu. Şimdi biçareler ondan da mabhrum kaldılar, demektir! Olur Mu — Olur?.. Berber dükkânının önünde bir- kaç kişi Bursadaki yedi boynuzlu keçiden bahsediyorlardı. O sırada oradan geçen Pazar Ola yedi boynuzlu keçi sözünü fena halde şaşaladı. işitince — Aman - yarabbi!.. — dedi. Kiyamet alâmeti!.. Gazetede mi | yazıyor? İ — Gazetde yazıyor, ya.. Bur- sada bir adamın yedi boynuzlu bir geçisi varmış.. Bu sözler üzerine Hasan Be- yin hayreti birden zail oldu. — Hanaal. dedi. Şöyle söy- lesenize... Aman — birader, bu çarabet asrında bu da gazeteye şazılacak haber mi?... — Peki sen ne zannettin? — Canım ben hep, bir kadın şedi boynuzlu keçi doğurmuş diye dinliyorum!.. Uzak Olsun! Romşu — Aman Hasan Bey, içittin mi? — Amerikada — gökten köl yağmuru yağıyormuş.. Hasan Bey — Aman, deme... O mübarek ne kar gibi erir, ne- de yağmur gibi akar... Bir yağa- tak olursa sittin sene yerden kal- dbramayız vallabil... | makta taannüt | dan ağırca bir bekârlık vergisi Yeni Usul! YNYK atlısını te ki büyük bi yöyün razinin üttüne kuy du. — Ukta dedi. Tart bakalım şunü... harfinde dalga Börmeki : fğtee EMURA Yülmeşin İzdivaca Dair İstanbulda evlenenlerin adedi geçen seneye nisbetle — artmış. Yalnız memurlardan - evlenenler azalıyormuş. Bu hiç te doğru bir hareket değil. Memurları - evlen- dirmek için bir çare düşünmeli. Hah, buldum! Gayet basit; — bekâr kal- eden . memurlar- almalı!. Yeni bir habere göre de Evlenme — Dairelerinde — tetkikat yapılmış, evlenme işlecinin basit- leştirilmesi için tedbirler düşü- nülüyormuş, Basitleştirilmekle iş bitmez. Şayet izdivaçların çoğal- masını istiyorsak bekâr işsizlerin evlenince behemhal bir işe tayin edilmelerine dair bir kanun ha- zırlıyalım. Bakın © zaman millet nasıl evleniyor? P. O.H.B. İşsizler !... İşsizlikten bahsediliyordu. Biri gazetede okumuş : — Şu Amerikallar olur şey değil.. Şimdi onlarda da işsizlik başlamış, amma herifler işsizlere iki buçuk milyar dolar para tah- sis etmişler |.. Bu haberi alâka ile dinliyen Pazar ola darhal yerinden fırladı. Şemsiyesini — koltuğunun altına sıkıştırıp: — Ne durucorsunuz çocuklar! diye bağırdı. Haydi kalkın, Amerikaya gidip işsiz olalım!. Rodos ! | | SehBibil... -| Belediye seyyah celbine çalışıyor. - Güzeteler. - Beri gelin, ey seyyahlar! Çekinmeyin pek © kadar Size bakın bu şehirde | Gözterecek nelerim varl Geh, bilibili. bilibi * İstaabulum bir tanedir! Bozaziçi şahanedir! Onu seyyah yan çizerse Hiç şüphe yok divanedir! Geh, bilibili bikbinl... * Çok çağırdık duymadınız! | Sözümüze uymadınız... Pazar Ola lâlanızdır, B'zim hanım da dadınız! Geh, bilibili. bilib'li.. Beyarıtla Pek me; | Nede ol göre Bulunur bir atelim '2! Gehi, bili bili bili bilil.. h * İN — Su için der ki zâmzemdir! Havası da bir âlemdir! İnsaf edin gelin yahu... Bu döktüğüm size yemdir! Geb, bilibili bilibili!... * Teştif edin bu temmuza, Doyun kavuua, karpuza.. Gelmezseniz inat edip Yuf olsua be topunuza! Geh, billbiti bilibilir. Pes !... , Hasan Beyin bir arkadaşı var- dır. Bu meşhur ubur : — Ah Hasan Beyciğim... -di- yordu. Pansiyon sahibi öyle bir eadı karıki elinden gelse beni açlıktan öldürecek... — Ammada ittin canım... — Sabi söylüyorum. Yemekte lokmamı sayıyor... Daha bu sa- bah adam akıllı sinirlendim. Sa- bah güya kahve altı etmek için sofraya oturduk. Rafadan yumur- tayı severim. Bir aralık kalkıp bana ne dese beğenirsin? “ Rica ederim, dedi, sofraya oturalıdan beri yediğiniz kaç yumurta oldu biliyor musunuz ? ,, * Biliyorum, sekiz yumurta ! ,, diye bağırdım. Sustu amma, kaç para eder. Fena halde sinirlen- dim ve kahvealtı etmeden kaleme gittim İl.. Pazar Ola: “Pesi,, deyip uzak- laştı! GATAMERTD NLT AR DA Soyulan Bekçi! Gazetede — ok | giren bir hars duvarda asılı t Biri sordu : Ne dersin ll Hasan Böy ! Pazar Ola gll dü, Hırsiz irşey Yurutmu Xe gibi ? Hacınn ku- Tağıla Bir do ktipe taksaydı taumam olacaktı 1.. “Top Yekün! Seyyah celbi alevlendi. meselesi yine Galata kulesine asan- sör yapılacağından, kuleye çıkan seyyahlar iyice etrafı seyretsin diye dürbünler konulacağından bahsediliyor. Kulağı delik olan Pazar Ola bu baberi işitince doğru kahveye geldi, meseleyi açtı. — Peki sen ne dersin, diye sordular. İ İ l 5 ı — Vallahi — birader, Asansör yapmak hiç fena değil. Hem seyyahlara - kolaylık - olur, hemde arasıra biz çıkıp etrafı seyrederiz! Fakat dürbünü koy- masak daha iyi olacak galiba... — Neden ? — Neden olacak? Top yekün seyrine doyum olmıyan ©o canım panoramanın foyasını meydana çıkarıp tadını kaçırır da ondanl.. Evlenma İstatistiği! Geçen gün Hasan Beyle kah- vede oturuyorduk. Bir aralık ga- zetede gözüme ilişen bir haberi Pazarolaya anlattım. — Hasan Bey, Mersinde ya- zın evlenme vak'aları eyiden eyi- ye azalıyormuş, Kış gelince iki misline çıkıyormuş... | Pazarola güldü: Ü” — Anladımı; dedi. Mtjinde | ca Belediye, berberleri dört snılfa ayınyer — Gazetelerden — Berber — Hasan Bey, beni tebrik et... Duanız berekâtile ikinci sınıfa terfi ettim .. Hasan Bey — Yal.. Gace derslerine mi devam ediyorsun ?... Berber — Ne münasebet, Hasan Beyciğim, dördüncü sınıf berberken üçüncü sınıf berber olduml!.. wa kömür fiati yüksek galiba! | | den dörde dedi. | BE Komşu — Hasan Bey, piyasadaki bütün bu sıkıntı satıcının çok, alıcının az olm a sından ileri geliyormuş... Yoksa parasızlıktan değilmiş .. Pazar ola — Ah, komşu, sen beni dinle: Hatta bize bu sözleri söyleten bile hep parasızlıkt.. Bğrbı;rler | Ayrılıyorlar ! İstanbul belediyesi, berberleri dört sınıfa ayırmıya karar vermiş. Bu karara göre Be- yoğlunun ea yük- sek kuaförlerinden yeni camide icrayı san'at eden — tıraş- çılara kadar iyi | ustura tutan bütün perukâr esnafı bir- kadar sınıflara ayrılacak. - Belediyemizin bu isabetli kararı bana bir şey hatırlattı. Matbuat âleminde de böyle bir tasnif yapımak faydalı olmaz mı ? Surat derisi üzerinde ustura kaydırmak san'ati yalnız berber- lere mahsus değil a... Evelâllah bu işte en usta perukârlara taş çıkaracak kudret - ve ehlime nice muharrirlerimiz var... a kalırsa böyle bir tasnif yapmak çok iyi olacak. Öyle ya, İnsan karşısına oturduğu berberin ka- çıncı sınıf olduğunu bilip kendini | usturasına Ööyle teslim etse fena mı olur?.. Böyle bir şey yapılacak olursa evvelâ birinci sınıftan da yüksek ve bir kişiye mahsus olmak üze- re bir “ Fevkalâde sınıf , ihdas etmek Jâzimgelecek... Bu sınıfın kim için hazırlandığını söylemiye hâcet var mı7.. Lâtif şair ve meşhur perükâr Florinalı Nâzım Beyi birinci ajmf berberler dahi dahil olduğu halde diğer traş erbabile bir tutmıya hiçbir esnaf kail olmaz zannederim. Usturası altında birkaç kere baygınlıklar eçirmiş bir adam sıfatile ben, endi hesabıma, Üüstada böyle bir tevcihte bulunmayı en tabit bir meslektaşlık borcu adde- derim ! Babıâli caddesi müdavimleri içinde hemen her sınıftan berber bulunduğunda şüphe yok! Şimdi bunların derecesini tayin etmek gibi oldukça çatallı bir iş kah- yor. Biz muharrirler nekadar olsa şahsen alâkadar olduğumuz için bitarafane hareket edeme- yiz. Gelin bu işi Belediyeye bıra- kalım ! Hazır başlamışken Bele- diye şu iki işi bir çırpıda çıkarı- verirse nasıl olur, dersiniz ?... Böyle bir fikri ortaya almış olmanın verdiği bir hakla ben yalnız traşçılar piri — için bir fe_v- kalâde —sımıf ihdas edilmesini teklif ettim. Bu kadarı da bana kâfi, Yı_fll Bilhassa kısa kesmiye itina ettiğini bu yazıyı okuduktan | sonra bir sual hatıra gelir: — İyi amma, bakalım sen hangi sınıfa ayrılacaksın? ik bunu da bu traşnamtmi okuyan karilerim tayin etsin! Pazar Ola ——