e z SİTE y ZAR OLA HASAN BEY aa — Komşu — Hasan Bey, bu sene sayfiyeye niyet var mı? Hasan B. — Hayır, birader... Hekim müsaade etmiyor... Komşu — Acayip!.. Hekim sayfiyeye gitme mi dedi? Hasan B. — Tuzlu şeyler sana Ticaret Odasına Açık Mektup Aklı Evvel Efendiler Orta halli ve üç çocuklu bir Bilenin ayda 137 lira şukadar kuruş şukadar santimle geçinebi- leceğini — ince — uzun — hesap edip gazetelerle ilân etmişsiniz. Allah sizden razı olsun, efen- di oğullarım! Geçinme derdi he- pimizin başında olduğu için yaz- dıklarınızı ben de dikkatle oku- dum. Yalnız bu ince hesapta ak- Limım ermediği bazı noktalar var. Size sorarsam beni ayıplamazsı- nız, değil mi? Anladığıma göre orta - halli demekle rahatı yerinde bir aile, yani işini yoluna koymuş, iki ya- kası bir araya gelmiş insanlar kastediyorsunuz. Öyle ya.... Her türlü ihtiyacını savdıktan Sonra her ay bankaya veya si- gorta şirketine 7 lira, 64 kuruş, 64 santim para yatıran bir aile elbette müreffeh sayılır! Yalnız müsaadeniz olursa şu hesabı bir de beraber yapalım: Yiyeceğe 45 lira, 14 kuruş, 85 santim koyarsınız. Fena değil. Her ailenin çocuğu bizimkiler xibi boğazlı olmaz a.... Giyecek Ve ev eşyası 33 lira, 82 kuruş koyuyorsunuz. Bu du iyi... Zaten bizim evlerde eşya ne olacak ki... Allah razı olsun evlendiğimiz zaman hanım bir oda takimi ile bir karyola getirmişti. Bizim de babadan kalma, ölmez oğlu iki köşe minderimiz vardı.. Bizi Nasıl olsa çıkarır! Kira 25 lira.. Bunada diye- tek yok, yalnız yakma, aydın- ll!lhı, temizleme biraz kıtça ol- Muş, 1ilira95 kuruş.. Bu sene kışı gıkarıncıya kadar akla karayı seçtik. Bizim kırık soba on iki Çeki odun yedi! —Sonra temizlemeden maksat ne? Hiz- Metçi ise 11 lira 95 kuruş yak- Biz ona yetişmez.. Üç çocuklu, Orta halli bir ailenin evi de hiz- Metçisiz nasıl döner? Ona da ak- hm ermez! Sonra, sigara, vesaiti nakliye Oktor, ceza 13 lira, 75 kuruş... Doğrusu burada pek insafsız d_"'lııııoıınııl Bizim çocuklar iraz kabaca olduğundan tram- Vaya bindiler mi, “ Beş yaşında yaramaz, dedi... ayol... Yalan mı söyliyeceğim ! ,, Nakaratını biletçi yutmıyor, bilet diye insanın yakasma sarılıyor. Bizim hanımın da tam bilete tabi olduğunu söylemiye lüzum yok! Bana gelince, kendime Allahın bazı talihli kulları gibi şöyle bir pasacağız uydurmak hulyasından çoktan vazgeçtim! Ne ise... Oto- mobilde gezenlerin bu hesaplara pek aklı ermiyor galiba.. Allah insanı böyle zamanda doktora, eczacıya muhtaç etmesin! Şimdi eskisi gibi değil, doktora gidince, selâmün aleyküm, bir idrar tahlili.. Arkasından kan tahlili... Rontken... Meşhur dok- torlar konuşmıya bile para alıyor- lar, Sonra sizin eczahanelerden son moda hazır ilâçlardan aldığınız yok galiba... Aman, yine Allah mühtaç etmesin! Cıgara dediniz de aklıma gel- di. Bu aile sahibini ayyaş far- zetmek için bir sebep yok. Fakat bu adamcağız haftada bir iki gece üç kadeh rakı da içmez mi? Malüm ya... İçilecek rakının ka- dehi en aşağı 15 kuruş. Sonra devletin bir müskirat inhi- sarı var. Şayet orta halli bir aile reisi de ağzına bir kadeh rakı koymazsa İnhisar yedi milyon varidatı kimden alacak?... Vakıâ AŞKOLSUN!.. Amerikah bir kadın tayyareci yalnız başına Balrımuhiti aştı, — Güreteler — Biz bu işe pes dedik... Aşkolsun sana Madam! “Kahramansın yes!,, dedik... Aşkolsun sana Madam! * Yaman işe bulaştın, Yüce denizler aştın. Kehndine sen de şaştın... Aşkolsun sana Madam! * Bıraktın, hatun kişi, Dansı, lâfı, dikişi, Yaptın bu yaman işi... Aşkölsun sana Madam! * Amma düşünün beyler... Olmadı böyle zafer, Bir kadına müyesser... Aşkolsun sana Madam! * Aştın koca bir umman Kimseyle konuşmadan! Asıl bu rekor yaman... Aşkolsun sana Madam! PAZAR OLA Tasmasız Köpekler Hasan Beye sordular: Bey, — Belediye sokakta tasmasız gerzdirilen kö- — Hasan peklerin sahiplerimden ceza ala- cakmış... Ne dersin? Hasan Bey gülümsedi: — İstanbul sokaklarında bu kadar tasmasız köpek var, So- kaklarımızın sahibi - belediyedir. Bu itibarla belediye sokak kö- peklerinin de sahibidir. Onun için en evvel ve en büyük cezayı kendi kendinden alsın!.., yukarda “ yiyecek içecek, geçti amma, bunun karşılığı sadece 45 lira 14 kuruş olduğu için - pardon! 85 santimi de var.. - ben affı- nıza mağrüren içeceği yalmız Hamidiye suyu olarak kabul ettim! Hulâsa, beyler, galiba kazın ayağı öyle değil!.. Duacınız Hapishanede tahsil eden bazı mahkümlara #kur yazar vesikası verildi. - Garetelerden. Hasan Bey — Oğlum, sen okumam yazmam var diyorsun amma., kılığın kıyafetin öyle mektep medrese görmüş bir adama benxzemi yor... Tahsilin nerede bakayım senin? Sabıkalı — İçerde, anam babam, içerde... Öte Beri “ Gülme komşuna, gelir ba- şına... , derler. Ben komşumun başma iyi şeyler geldiği zaman gülerim. Fakat her ne hikmetse onlar benim başıma gelmez! * Servi ağacının boyu çok uzun olduğu halde gölgesi pek azdır. Yüksek mansaplara geçmiş hısım akraba gibi... * Geçenlerde bir ecnebi ile gezmive gittik. Yanımıza yemek için marul almıştık. Ecnebi bun- “ Bunlar nedir ? ları görünce: İnsan kismi - çiy hiç ! , * dedi, üzerine tattığı maruldan yalnız © gün on iki tane yed'!.. * Aç tavuk kendini arpa am- barında zannedermiş.., Edebilirse ne mutlu!.. sebze yer mi Sonra — ısrarımız * Çok bilen çok yanılır sözünü herhalde mektep kaçkınları çı- karmış olacak ! * Vaktin nakit olduğuda muhak- kak... Fakat her zaman geçer bir akçe olduğu şüpheli.. x Güzellik müsabakasın kadın- lar hakem olursa siz o zaman Pa. O. Hasan B. & seyredin curcunayı!. Kalkan balığının olkkası Sinopta 6 kuruşa olduğu halde İstanbulda 80 kuruşa... — Gazeteler. Doya doya kalkan balığı yemek için Pazar Ola Hasan Beyin maaaile Sinoba gittiğinin resmidir. Pazar Olanın Fıkraları Tevekkeli Değil !... Manifaturacılar mevsim sonu diye tenzilâtla mal satmak için Ticaret Odasından müsaade isti« yorlarmış. Ticaret odası da bazı manifaturacılar tenzilâtla mal sa- tacağız diye halkı aldatıp işgal ettikleri için bunlara izin ver« mekte titiz. davranıyormuş. Ben bu haberi okurken kah- vede yanımda oturan Hasan B, de yan gözle gazetede ayni şeyi okuyormuş. İkimiz de okumamızı bitirdikten sonra Pazar Ola ko- caman başını “Lâhavle,, der gibi iki yana salladı: — Fesuphanallah... Ticaret Odası ucuz mal satmak istiyen- lere karşı titiz. davranır... Bele- diye pahalı mal satmak istiyen- lere karşı titiz davranmaz!.. Tevekkeli değil, bizim iki yakamız bir araya gelemiyor, azizim!.. Ya Hafız... Geçen gün Pazar Ola Hasan Beye rastladım. Oğlu Afacanın elinden tutmuş gidiyordu. Afaca- nın kasketinin üstünde iri harf« lerle “ Yâ Hafız,, işlemeli bir kordele nazarı dikkatimi celbetti. Yanlarına yaklaştım : — Hayır ola, Hasan Bey... Afacanın kasketine neden bu Yâ Hafız levhasını taktın? Pazar ola çocuğun kasketin- deki kordeleyi biraz düzelttikten sonra bana döndü: — Ne yapayım, birader ?!... dedi. Oğlanı mektep tenezzühü diye Değirmendereye kadar sü- rüklüyorlar... Nekadar olsa ço- cuktur.. Görünür görünmez ka- zaya karşı üstünde bir “ YA Hafız,, bulunsun dedim! Afrikaya Ne Hacet!.. — Hasan Bey, Afrikada yam- yamlar —arasında yaşamış bir Amerikalı seyyah şehrimize gel- miş. Adamcağız Afrikanın bazi yerlerinde insan sırtında seyahat edildiğini söylüyor.. dedim. Hasan Bey güldü. — Azizim, dedi. O adamca- ğız eğer insan sırtında seyahat etmek İstiyorsa ne diye Afrikaya kadar gidip yamyamlar arasında hayatını tehlikeye atmış.. İstan- bulun yağmurlu bir gününe rast- getirip Eminönü meydanında da muradına nail olabilirdi !