A Nİ Kulak Çınlaması Birini andığımızı güya kendi- sine de duyurmak için: — Kulakları çınlasın ! deriz. Sonra, ansızın kulağımız çın- layınca, ihtimaller yürütmiye baş- larız: — Acaba, kim anıyor beni? Filân mı, yoksa filânca mı? Geçen gün bir mecliste, yine böyle birini anıyorlardı. Amma, hiç te hoşa gidecek tarzda de- ğil. Zavallıyı âdeta çekiştiriyor- Tardı. Bir aralık çekiştirenlerden biri, aleyhinde atıp tuttukları kimse için : — Kulakları çınlasın ! diyecek oldu. Ben atıldım: — Onun kulakları, demin- denberi çınlıyor... Sordular: — Nerden bildin? Güldüm : — İnsan, gıyabında da — olsa, kulağı tozuna bukadar tokat yi- yince elbet kulağı çınlar! Çarliston Marul... Yedikule bostanlarının birin- de, marul yiyecektim. Elime tu- tuşturulan marulu Yedikule ma- rullarının şöhretine uygun bul- mıyarak bostan sahibine : — Ben, böylesini istemem, dedim,! göbekli marul getir| Bostan sahibi güldü: — Efendi.. Bizim marullar, bu sene çarliston marul.. Zema- ne hanımları gibi hiç birisi gö- bek bağlamıyor !.. Muannit Evham... Müvesvis bir arkadaş vardır. Hafifçe öksürüğe tutulsa verem oldum diye doktora koşar. Bir yeri ağrısa : — Hah, der.. Damar hasta- hğının ilk alâmetleri başladı! Ve hemen perhize yatar. Mide dolgunluğundan biraz başı dönecek olsa böbreklerini rontkene göstermedikçe içi rahat | etmerz. Dün, tramvayda vastladım: kendisine —Nasılsın? Hasta değilsin ya? | — Sorma..Fenayım! — Demek hastalık geçmedi. — Hayır! dedi, beni geçirme- den geçeceğe benzemiyor. — Seni nereye geçirecek? Başını nevmidane salladı: — Bu gidişle yerin dibine! Mütessir oldum: — Vah vah.. Hastalığın teş- his edildi demek? — Teşhis edildi. Şifasız bir hastalığa tutulmuşum.. Bu devasız — hastalığın Muannit durmadan tuzun kendisine dokunacağından kor- karak, tuzluğu önünden çekti: — Yahu... Ne yapıyorsun, za- rardır?.. Tuzluyu — seven - misafir sabibine yan yan baktır — Korkma.. Farzla za: madım. — Tuzun olılıııı":'nyz kuruş... — Şunun — şurasında — kirk paralık tuzunu yemedim yahu... ev Güzer Bizie5 ,,.-':Jyıf’(#*.-' Te İ AÇA Tepeköy Pazarında Satıcılar ü eee e£ Ti KA “Bıçak Elimizde, Tabanca Belimizde!.. İzmir ( Husu- ü si) — Dün bir ö vesileden istifa- de ederek Tor- balı kaza mer- kezile, merkeze 20 dakika me- safedeki Tepe köyüne — gittim. Torbalı evvelce ziyetile başlıyan bu hareketsizli- ğin yakın bir istikbalde zail ola- cağı ve eski faaliyet devresinin tekrar başlıyacağı hakkındaki ümit- ler çok kuvvetlidir. Tepe köyünde her hafta (pazar ) toplanır. Bir zamanlar binlerce insan Tepeköy pazarına inerek aylık - ihtiyacını temin eder ve bu suretle piyasa- da fazla satış olurdu. Şimdi ise pazar yerinde alıcı kalabalığı yerine, satıcı fazlalığı Bazara çarpıyor. Satılığa çıkarı- lan malların ucuzluğu hakkında şu misalleri zikrediyorum : 15 yumurta 20 — kuruş, — Adanada Bir Kadın Kavga- 'sının Kanlı Neticesi bir Adana ( H.umıl ) — Bu civar- | da Mihmandar köyünde kanlı bir bâdise olmuş, iki kadın arasında çıkan bir kavga neticesinde bir | erkek öldürülmüştür. Pamuk tar- | dlasımda çalışan Cebbar isminde | bir arabacının anmnesi, İbrahim isminde bir berberin karısına bazı sözler söylemiş, — çocuğu olmiyan bu kadına bazı imalarda bulunmuştur. Bunun üzerine iki kadın arasında şiddetli bir ağız kavgası başlamıştır. Araya giren- ler kavgayı yatıştırdıkları halde akşam üzeri tarladan köye dö- nüldüğü zaman İbrahimin - karısı tekrar Cebbarın annçgine — gide- rek kavgayı yeriden kırıştırmış- tır. Bunun üzerine berber İbra- | him ile Cebbar da kavgaya tu- | tuşmuşlar ve neticede — Cebbar | biçağını çekerek İbrahimi birkaç yerinden — yaralamıştır. İbrahim biraz sonra ölmüş, Cebbar ya- kalanmıştır. Kaymakamlar Arasında Menemen ( Hususi ) — Urla kaymakamlığına tayin edilen ka- zamız kaymakamı Hasip Bey, Bergama kaymakamına vekâlet etmek üzere bugün hareket et- miştir. Bura kaymakamlığına Di- kili kaymakamı Nihat B. vekâlet _d'.melnedir. # beRCirer et y E B Kie en semiz tavuk, 30 - 50 kuruş, yağı çıkarılmamış koyun peyniri- nin okkası 50 kuruş. Tepeköy pazarında satıcıların bazı hususiyetleri vardır. Pazarda üç, dört parça tahtanın biribirine iliştirilmesile vücude getirilen bir tezgâhın önünde genç bir çocuk nazarı dikkatimi celbetli. Çok zeki ve işgüzar görünen bu ço- cuk avaz avaz şu sözleri sarfe- derek önündeki ekmekleri sat- mıya çalışıyordu: — Posta geliyor, hal.. Bıçak elimizde, tabanca belimizde, halis buğday ekmoği, okkası 9 kurü- Bir İşke;o;e Muhakemesi Maznun ve şikayetçi Leylâ Adana ( Hususi ) — Geçen- lerde şehrimizde Ahmetçik diye anılan salcı Ahmet feci bir şe- kilde — öldürülmüştü. O zaman bu cinayetin mücrimi olarak ya- kalanan Leylâ ismindeki kadın polis dairesinde işkenceye maruz kaldığım iddia etmişti. - İşkence ile maznun — komiser — muavini Kenan, polis Basri ve Emin efen- dilerin muhakemesine başlaml- mıştır. Okunan tıp raporlarında Leylâ kadının muhtelif yerlerin- de yaralar ve bereler görüldüğü tesbit ediliyordu. Maznun polis Emin efendi Leylânın — esasen birkaç cinayetin faili olduğunu söylemiş, şahit olarak dinlenilen birkaç polis memuru, — kadının kendini karakolda mangala attı- gını, yaraların bu sebeple husule geldiğini — söylemişler, başka şa- hitlerin — celbi için Müuhakeme talik edilmiştir. Halis Buğday Ekmeği 9 Kuruşa...., j ı ! Pazarda €n fazla satılan şey ı de ekmek oh- yordu. Tepeköy pa- zarını gezerken yanımda bulunan bir dından - tereyağı | arı kovanı gibi satın aldı. Pazar- | işliyen bir faali- hık işlerinde bir | yet merkezi ha- erkek kadar an- linde idi. Kaza- layışlı olan bu nın bugünkü köylü kadın, ark- manzarasını nis- daşımdan — aldı- | bi bir sessizlikle gı tereyaği pa- ifade etmek çok Tepeköyde geçen senelerde yapılan asri ilkmektep rağnı maadilak mümkündür. Fakat buhran va- | okka halis tereyağı 65 kuruş, | bağlarken, mendilinin içinde bir sarı altın nazarı dikkatimi cel- betti: — Nine; dedim. Daha kaç tane sarı altının var? Pazarlık işlerinde Çok metin görünen bu altmışlık köylü ka- dini şu cevabi. verdi: — Hepçiği — birceğiz oğul... dedi ve anlattı : — Ölen efendimden 150 ka- dar miras kalmıştı. Bir de kü- çük tarlam vardı. Her sene bira- zı eriyip gitti. Geçen sene tarla- yı da satmağa mecbur - oldum. Şimdi şu sari bereketi efendimin yadigârı olarak saklıyorum. ADNAN Çankırıda Mühim Tarihi Eserler Bulundu Çankırı (Hususi) — Şehrimiz- de kale civarında kireç ocağı mevkiinde asarıatikadan dârt bü- yük mezar meydana çıkarılmış- tır. Hemen hergün kadınlı, erkek- li kafileler buraya giderek me- arları seyrediyorlar. Bu mezarlar bir tesadüf mneticesi meydana çıkmıştır. Kireç ocağında çalışan ame- leler büyük bir kayayı parçala- dıkları sırada bu mezarların ka- pılarına tesadüf etmişlerdir. Açıe lan kapıların genişliği ve irtifar bir insanın sığabileceği şekilde- dir. Mezarlar büyük bir kaya içine oyulmuştur. Tavan kısımları kubbelidir. Bımlardan — birinin içinde geniş bir oyuk vardır ki mezar kısmını teşkil etmektedir. Buraya su dolduğu için havuza benzemektedir. Bu tarihi eserle- rin lııugi devre ait olduğu be- nüz tesbit edilememiştir. Fakat burasının aile mer. olduğu anlaşılmaktadır. Bir. ha- bere göre bu mezarlar bir sene evvel meydana çıkmış, karcılar buraları kar saklama' deposu gibi kullanmışlardır. Hafriyat genişle- tildiği takdirde daha - birçok ta- rihi eserlere tesadüf edileceği ileri sürülüyor. Kemal Katiller Meydanda Yok Geçenlerde Bartında bir facia olmuş, meçhal şahıslar Mustafa oğlu —Hasan isminde birisini öldürmüşlerdir. Kadri arkadaşım, | altmışlık bir ka- | C eam a| 'Oyunda Oyuncu Ve Kaideler Her oyunda riayet edilecek bazı kaideler vardır. Kaidesiz | oyun olmaz. Meselâ bir oyunu | başlıbaşınıza oyniyamazsınız . Oyun mutlaka başkasile oynanır. Kaideye riayet etmezseniz oyunu ! kaybedersiniz. Hayat bir oyundur. Bu oyu-« nun da riayeti zaruri kaideleri var- dır.Bu oyun da başkalarile oynanır. Bu oyünda da kaidelere riayet edilmezse, derhal kaideyi bozan oyun harici edilir. Mektepte çocuklar, mektep nizam ve kaidelerine riayet et- mezlerse mektepten kovulurlar. Eğer herkes sınıfta istediği gibi hareket ederse, mektep sokak meydanına döner. Ticaret hayatında, bir takım kaidelere riayet etmezseniz mu- vaaffak olamazsınız. Yolda yürürken bile bir takım kanunlara, kaidelere, nizamlara | riayet mecburiyetindeyiz. Sokakta her şoförün alabildiğine gitmesi herkesin sağa sola bakmaksızın yürümesi birçok kazalara sebe- biyet verebilir. Hulâsa hayat, cemiyet içinde yaşamanın tevlit ettiği bir takım zaruretlerle kaide ve kanunlar içinde geçer. Bu kanun ve kai- delere uymamak, cemiyet içinde yaşamayı kabul etmemek demek- tir. Bu gibi adamlara cemiyetin verdiği ilk cevapta onu harice atmaktır. Onun içindir ki bir cemiyette her şeyden evvel kanunun hâki- miyetine ve bütün vatandaşların kanuna riayetkâr - olmasına ihti- yaç vardır. Kanun veya kanuna hürmet olmıyan yerde medeni bir cemiyet kurmak mümkün değildir. Bir oyunda kaidenin mevcudi- | yeti, oyunun selâmetle oynanma- sını temin içindir. Kanunda, herkesin emin ve müsterih bir hayat yaşamasını temin i fa Aşldı“h byi.k':m kaidelere ria- et — zaruridir. akat sevdayı idame etmek güç- tür. Bunun için de bazı kaidelere riayete ihtiyaç yardır. Her genç, hayat oyununa çe karken, oyun arkadaşını iyi seç- meli, ve oyunun kaidelerine ria- yeti öğrenmelidir. Amcasını - Öldüren Adam Bartında Kümesler köyünde üç ay kadar evvel bir cinayet olmuş, Hasan oğlu Feyzi isminde biri altınış yaşındaki amcasını balta ile öldürmüştü. Mubakeme neticesinde bu azılı adam on beş , sene — hapsa — mahküm olmuştur. Bir Facianın )Muhakemesi Bartında yapılan tüyler ürper- tici cinıyetin,ııuhıktııui yapıl- mış ve kararı verilmiştir, Bartın- da Adamesçit mahallesinin Kiü- lahlı oğlu Mehmet kızı Müzeyyen kocası Halidi terkederek Ahmet isminde birisile yaşamıya başla- mıştır. Ayni zamanda Ahmedin Fatma isminde bir kadından gâyri meşru bir çocuğu bulun- makta ve bu çocuk Müzeyyenle Ahmedin evlenmesine mâni ob maktadır. Çocuğu — göztaşı ile öldürmekle maznun olan Müzey- ıv,eu ve babası 18zer sene ağır apse mahküm olmuşlardır. j Sevmek — kolay |