SAPAYLARINDA ÖMER-HAY HAYA T ü Hasan Sabbah, Ruhun Bakasından a MA EDALADI Fani Hayattan Bahsediyordu Bakirelerin Billür Sesleri Ve Musiki Her hakkı nahfuzdur. Şimdi bu münacata kadın ses- leri de karışıyor, genç bakirelerin billür sadaları saz nagmelerinin üstünde dolaşıyordu. “ Artık tülü et. ey (batın) n güneşi, Tulü et te kalbimizin zul- metlerini nurunla doldur. Günah- Tarla kirlenen kalbimiz pak olsun.. Emrü fermanına canlarımız feda olsun... , Müritler, ellerini semaya kal- dırıyor, ve yalvarıyorlardı. Birdenbire sazların ve bakire- lerin sesleri durdu. Bir saniye, koca salona derin bir süküt hâ- kim oldu. Sonra yine, sazlarla o billür — sesler —duyuldu. -Şimdi hep birden, müşterek bir ahenkle ( tekbir ) getiriyorlardı: Bu esnada mihrabın önünde gerili olan ağır ve ipekli perde yavaş yavaş ikiye ayrıldı. Altın nakışlarla müzeyyen olan mihrap tamamen açıldı. * Mihrabım ortasında, altın. bir taht üzerinde ( Hasan Sabbah ) diz çökmüş oturuyordu. Başını kalbinin üstüne eğmiş.. Gözlerini yummuş.. Kolları, yeşil cübbesinin geniş yenleri içinde kaybolmuş.. Alnında, iki kaşının ortasında bir ( nur ) parlıyordu. Oniki (dâi) - aymı surette - “dizçökmüş, hepsi de başlarını ta- mamen önlerine eğmiş, derin bir hürmet ve tazim ile oturuyordu. Mihrabin duvarını tamamen ihata edecek şekilde sıralanan beyaz elbiseli, yüzleri beyaz nikaplı ba- kirelerin elindeki buburdanlardan dumanlar tütüyordu. * Perde tamamen açılınca, mu- sıki durdu. Müritler de, secdeden kalktılar. Başları göğüslerinde, elleri 'dizlerinin Üstünde, büyük bir hürmet ve tazim ile oturdular, Şimdi koca salön, bir tek z> ruh yokmuş gibi derin bir sükün Tiçinde idi. Burada bulunanların nefes sadaları bile işitilmiyordu. * Hasan Sabbah, yavaş yavaş başımı kaldırdı. Her temas ettiği insanı büyülemek kudretini haiz olan keskin ve müessir nazarla- yını, müritlerinin üstünde dolaş- tırdı. Sanki onların ruhünü ve şuurunu kendi varlığında topladı. Sonra., — dudakları kıpırdadı. Derinden gelen mehip - ve uh- revi bir sada gibi halâvetli bir lisanla ( mev'ize ) ye başladı. Sesinde,'bir;halâvet vardı. Ev- velâ hafif hafif başlıyan bu ses, gittikçe şiddetini artırdı; coşkun bir “deniz dalgası halini aldı. Bütün müritler, büyük bir belâ- gatle söylenen bu sözlerin, geniş ve ahenktar jestlerin tesiri altm- da, âdeta uyuşmuş kalmışlardı. Hasan Sabbah, şu suretle söze başladı: ŞE U A l vör - Ü. Alinin nurunu, zatı pakinde top- hyan İmam.. Size ve cedadınıza, rahmet kapılarını açtı. (1) İmamın yer yüzünde vekillerine inandık- ça... Onun — ilham — ettiği âli hissiyata tabi oldukça, af ve mağfiret, —daima sizin içindir. ( Cennet ) e girmek.. Ve ( Cem ali pak ) i görmek, sadece - ibadetle | olmaz... Namaz kılmak, oruç tut- mak.. Bütün bunlar, bir göste- rişten ibarettir. Asıl makbul olan ibadet (İmam ) in (Hak ) oldu- ğuna İnanmak.. onun ( Şeriat ) ve ( tarikatine ) bel bağlamaktır.. (İmam ) ın bir tek emrine itaat etmek, (Ebedi hayat )© kazan- mak demektir... (Ölüm), yalnız imanı olmuyanlar içindir. Et ve kemikten ibaret olan ( şekil ve şuret ), ( Fani ).. fakat ( ruh ) ebe- diyyen (baki) dir. Bir mümin için, ( ölüm ) yoktur. cudü, keskin kılıçlar, zehirli han- çerler altında liyme liyme edilse bile, duyacağı istırap muvakkatlir. Hazreti Altincı İma lııvıılıfın Sadık )in vn Ntş-llk oğlu (İsmall ) dir. İsmail, şarap - içtiği” için ( İmamot ) hakkından iskat cedilmeke boraber, buna taraftar - olan( İsmaili ) ler, ken- disini ( İmamı ) tamırlar. torunlarından olanı TAHSİN B.; İşinde becerikli ve mutedildir. Birdenbire par- lamaz, duren- dişane — hare- ket eder. Pa- rayı israf et- mez, kazan- mak yollarma karşı emniyet ve itimatlı var- dır, işinde ba- #olırık bulunmakta ve idare hu- susunda muvaffak olur. * 10 Sdl'.LİMl'. HANIM: (Fotoğrafı- nın dercini istemiyor) Mağrur ve mütehakkimdir, büyüklüğü sever. eti nefis mesailinde alıngan ve mukabeleye mütemayildir. Me- dihten boşlanır. Herkesle konuş- mıya taraftar değildir. Hususi- yetleri hakkında etrafına malü- mat vermez. c HULÜSI BE! Konuşkan ve acuüldür. Ses- sizliği sevmez, uysal — olur, mua me le sine hile ve riya karış tıra maz, olduğu — gibi görünür, şık- lığa — üzenir, kadın - mace- ralarile alâka- dar olmak ister. Fili mücadele- ge— V W SW ÇUN Onun vü- | Resmınızı Bıze Gonderınız. Size Tabiatinizi Söyliyelim a Nağmeleri! E Yazan: A.R. Buna mukabil mazhar nimet, na mütenahidir. tiyardır. o mümin ki.. Ne bah- tarikatin ( visal ) hakkını ibraz eyler... Hasan Sabbah, tarikatin ah- kâm ve evamirine ait daha birçok sözler söyledikten sonra sözlerine iki kelime ile nihayet vermişti: — İnanmak.. Ve.. İtaat etmek. ( Arkası var ) Hergün Bir Rübai: (Beyaz gümüşü ve sarı altru toplıyacağım - ve onları saklıya- cağım - diye sakın gönlüne elem ve endişe yükünü tahmil etme... Sıcak nefesin soğumadan evvel, malını dostunla ye. Çünkü biraz sonra - o biriktirdiğin altın ve gümüşleri - düşmenın yiyecektir. | NAZMİYE H.: Hayal ve his mevzularını ca- zip bulur, he- veren lâka ile takip modaya tâbi olur. Kendisi- ne ehemmiyet uysallık göstermez, kendi fikirle- rinin kabulünü ister, parayı ve eşyasını hüsnü istimal etmesini bilir. Pomak için olacağı | bir emrini ifa etmek için canını PU feda eder.. Ve ( Cemali pak ) ile | eder. Süse ve | Bugünün Romanı AD 90 MA Yazan: Z. | Odaya geldim, Gözüm acıyor, | bir türlü açılmıyordu. Hemen, kızlar kalktılar. Beni pencerenin önüne götürerek gözüme bak- tılar. İçine kaçan şeyi çıkar- uğraşmıya başladılar. Bu sırada kapı açıldı. Elinde bir iki — kâğıtla — Hikmet — geldi. Beni o halde görünce merak Çok büyük bir alâka gös- terdi. Ve sonra izin istedi: — Müsaade ediniz. Bir kere de ben bakayım. Dedi.. Kızlar, geri çekildiler. © yanıma geldi. Başımı sol avu- gunun — içine alarak büsbütün ışığa çevirdi. Sağ elinin parmak uçlarile göz kapakjarımın Üzerine temas etti. Ona, bu kadar yakın bulun- mak, birdenbire vücudumu ür- pertti. Fakat, ona hiçbir şey his- settirmemek için çok tabil bulu- | narak: — O kadar ehemmiyet veri- lecek bir şey değill Her halde kendi kendine çıkar.. Zahmet etmeyiniz.. Diyor, ve bir an evvel, ondan uzaklaşmak - istiyordum... Fakat © mahir bir doktor gibi gözümü tetkik ediyor.. hiçbir şey görme- diğini söylüyordu. Birdenbire : — Hah.. Buldum.. Aman bir cımbız veriniz. Dedi. Raşel, bir anda cımbızını ye- tiştirdi. Hikmet, büyük bir itina ile kapağımın — kenarından bir Ii'ı::ık çıkardı. Kıymığı — çıkardıktan — sonra, tekrar başını yaklaştırdı. Başka bir olup olmadığını ene ııe.îyıçm dikkatle gözüme bak- tı... O zaman gözlerimiz, pek yakından — biribirile y Onda, — hiçbir. kadın Ü- ne bu kadar yakın mış gibi masum bir heyecan vardı. Belki de, bu heyecanı bir- kaç saniye fazla hissetmek - için bu vesile ile gözlerimin içine, baktı,. Baktı.. Baktı. * O, Raşel'le işini görürken, ben de mendilimi ıslatarak soğuk su kompresine devam ediyordum. Raşelle olan işleri bitli, o da : — Geçmiş olsun... Dedi, gitti... O zaman Raşel ayağa kalktı. Elindeki defterleri masanın Üstüne attı. Öfkeli bir tavar alarak: e, şans buna derler... Onun bu kadar — ihtimamına mazhar olabilmek için bir gözü- mün yarısını bile 'feda ederdim. Sen, ne talili kızsın Kevser.. Diye bağırdı. Canım —acımakla — beraber, yine bir kahkaha ile ona cevap vermekten — kendimi — alamadım. * Akşam eve giderken ve gece yatarken, hep pazar günü mese- lesini düşümüyordum. Bilmem ki ne yapacağım. Bu adamı nasıl atlatacağım ?.. Bugün, perşembe. Önümüzde, daha dolu dolu iki gün var. İnşallab, ya hava bozar, yahut başka bir mani zuhur eder. Allah kerimdir... 28 Eyiği bugün, cumartesi... Ne hava bozdu. Ne de başka bir mani zubur etti. Şüphesiz, —müdiri umumi bugün soracak: — Yann için hazırsınız mi?. — Ötomobil — sizi — n beklesin... Diyecek.. Artık, düşünd son çareye müracaattan b yapacak bir şey kalmadı. ğ * Öğle yemeğinden bir saa dar sonra idi. Birdenbire mir bulandığını 'söyledim. Beş o1 kikayı mustarip bir vaziyett çirdim. Ve — sonra, birde tuvalete koştum. Biraz ayı makla beraber, sesimin dışa işitileceği derecede birkaç tüde bulundum. Yüzümü, gö yıkadım. Hiçbir günahı oh lokantaciya İânet ederek (« geldim. Kızlar merak ediyor ve sızlığımın derecesini soruyor Ben, bittabi hastalığımı artt ça arttırdım. Nihayet, izin : için Raşeli — Müdiri Um yolladım, Müdiri Umumi, 1 sızlığımdan dolayı pek - teli miş ve derhal eve giderek hat etmemi söylemiş. Allah razı olsun.. Bu pa! da böylece atlattım. Bal bundan sonra başka bir şe hur ederse; hak var,rahmet 20 eylül ; Bugün, öğleden sonra $ ga uzanmiş, Fransızca bir * okuyordum. Pansiyonun hi çisi odaya girdi. Uzunc kutu getirdi. Şirketten — size L gi mişler. Dedi, Hemen yerimden tım. Üzeri, ince bir şeritle lanmış olan kutunun kâ açtım. İçinden bir kart il beyaz karanfil çıktı. H karta baktım. Üzerinde sad Hikmet Rıza Yazılı idi. 19 Teşrinli Nihayet bugün, cürmü m halinde yakalandık. Son günlerde Hikmetle t biraz arltırmıştık.. Günde & defa muhtelif bahanelerle bizim odaya geliyor, yahul onun odasına gidiyordum hal, tabil, nazarı dikkati ce İnceden ince dedikodular k ma gelmiye başladı. Dediki yapanlar da kim?:, O 1 eski oda arkadaşlarım. Fakat, Hikmetle —ara yüz kırartacak birşey oln için bu dedikodulara ne ehemiyet veriyordum; ne de met... Her halde, müdiri minin de kulağına bir : fısıldamış olacaklar ki, o di kaç defa inceden ince alay Hatta bi ._l Nl:u'üdmüınnceıu kad kızlar — vardır.. Daima ve genç erkeklerin etrafınd. laşırlar. Hıll_ıukı, öyl: bîr İ yaşıyoruz. ki: de güzellik insana ğıı ıey etmiyor. Herşey, para ile yor. Eğer ben kıîı.ı veyılı olsaydım, genç fakat züğü keklerin etrafında d. yaşlı fakat zengin bir arardım. Dedi. Ben buna hiç vermedim. Alelâde bir şey gibi bu sözleri hafif bir I sümle geçiştirdim. ( Arkasmı va