ZAYIFLAMANIN ÇARESİ! Hasan Bey — Yahul, Yangın mı var, böyle ne koşuyorsun?.. Şişman adam — Doktor zayıflamak için koşmaklığımı söyledi! Hasan Bey — Vazgeç birader, sabahları gazete oku; bak; tah ddi teslihat bâlâ balledilemedi.. Buhran gırla gidiyor.. Devletler Yeni harp silâhları yapıyorlar.. Derhal üzüntüden zayıflarsın! ae —araR — araamanr Rumelide Şimendifer ! Hasan Bey bize şu hikâyeyi anlatmıştı. Biz de karilerimize Oruz : —HA'dlhlhııh zamanında, Rw meli köylerine ilk olarak şimen- difer girmişti. Tütün tarlalarındaki rençperlerden dağlardaki sığırt- maçlara kadar bütün köy ehalisi İstasyona dolmuşlardı. Lokaomo- tifin etrafa istim bırakmasından korkan kadılar acı çığlıklar ko- parıyor, düdük sadasını duyan gocuklar da, tüfek gesi İşitmiş tavşanlar gibi, kaçıyorlardı. Nihayet “Tırnavalı Memişağa,, köyün imamı “Gümüş hoca,ya lendi: — Abe, Gümüş bocal Ne işe Yarar bu âlâmet?.. Ocağa bol miktarda kömür Atıldığını görerek) Gümüş hoca llarını sıvadı: — Allahü âlem; toprakta ça- kızanları istmak için soba Oisa gerekl. Baksana, yollarını farlaların içine döşemişler !.. Bu muhavereyi duyan ymakamı yanlarına yaklaştı : — Yanılıyorsunuz, hocafendi! dedi, bu soba değildir!. iş Ağa atıldı: ö G?iıüığü. seveyim kaymaka- Mefendil. Ya nedir bu meret?, — Bunun adına ( lokomotif ) derler. En ağır yükü çeker ve Son derece ıüntğ gider!.. Eski bir at sürücüsü olan ve Yevm yarış kısrakları yetiştir- ".'!kte yedi tulâ sahibi bulunan '©miş Ağa gözlerini dört açtı: — Ne diyersin be kaymakam- fendil-Bizim kır attan da fazla Mi kaçar, bu susak ağızlı?.. — Evetl.. Senin kır atından Gaha sör'atlidir !.. Bu söz Memiş Ağanın fena :..ıde gücüne gitmişti. hîhkn' irnava ovalarında kuş gibi uçan Atının haysiyeti iki paralık ok TMüştu. Halkın nazurında beygirin Bamusunu kurtarmak için bağırdı : — Tebe kızanlar!,. Epten top- ha burayal.. Yarışa - çıkıyerim bu alâmetle, bakalım kadir mev- lm he gösterir!. .â,".'_hll teklifi kabul et- Cei Memiş ağa, : yaşından ümit Klmiyecek, bir çeyiklikle - ahıra kır at getirdi. —» . Tırnavalı, ne olur ne — olmaz. bir kere daha imama yaklaştır — Süyle be, hocam! Geçtim ola bu cenabet yüzümü kara çı- karmasın?!. — Tevbei istiğfar eylel Bu sözü bir daha söylersen, neuzü- billah kâfir olursun: Hiç kul ya- Pisi, Allah yapısını geçer mi?, Bu teminat Üzerine İmanı kavileşen Memiş Ağa kaısrağa sıçradı ve kaymakamın İşaretile beraber, yaydan çıkan bir ok gibi, ileri atıldı. Etrafa istimler saçan lo- komotif gittikçe hızını alıyor, gittikçe şüratleniyordu. Çala kamçı uçan Tırnavalı bir aralık geriye dönüp baktı: Tam yolunu alan lokomo- tif, kurşun yemiş bir domuz gibi ona yetişiyordu. Bir kamçı.. Bir kamçı daha.. Artık makinenin sesini ensesinde duymıya başla- mıştı. Tamam © zaman beygirin başını tarlalara doğru kırdı. Ve, raylar üzerinde kendi ta- kip eden lokomotife bağırdı: — Ne kaçıyersin, be mente- reci?.. Dünsene bu tarafa baka- yım, dünsene!... BUIŞİ BAŞARANA AŞKOLSUN!. İSTANBUL Yağmur yağarsa şayet Istanbul bir göl olur! Yazın kuraktır. gayeti Susuzluktan çöl olur! * Geçti seneler bunca, kşıkmızdır adalar! Etraf, gece olunca, Bir karanlığa dalar! * Hoştur Gülhane parkı, Fakat pek fazla toz varl Yoktur çöplükten farku Küme, küme molor ve-! * Herkea yanar alevde Yax günü bulamaz sul Bir damla yok her evdes Boştur Terkos borusu! x Seyrediniz Haliçi, Garip manzarası var Yıllardır dolu içi, Çürük tekneler, sallar! x Sokak başında akan Sular bir ple nehirdir! Hayret ediyor bakant hatanbul hoş şehirdirlm Hasan Bey — ( Anlattığı mevzua misâl olmak üzere: ) Be- kâr yatağı gibi üç ayda bir defa atılıyor! Ahbap — Sanki evli yatağı daha fazla mı atılır?. Hasan Bey — Hayır, evli ya- tağı topu topu bir kere atılır, o da kapıdan dışarı! Te O EVLİ YATAĞI aZâr Ola Hasan B_y DORT BİNİ AŞTIKTAN SONRA.. Ahbap — Ne o, Hasan Bey; pek keyiflisin?.. Hasan Bey — Hiç keyifli olmaz olur muyum; bakkal dava etti, kasabın önünden geçemiyorum, alacaklılar kapıda, iş çok, artık ne- şemden mi, yoksa aklımı kıyas eti.. kaçırdığımdan mi — oynadığımı, — var FIKRALAR Dilenci Ve Hasan Bey Hasan B. bir gün köprüden geçiyordu. Tam Kadıköy iskele- sinin önüne geldiği zaman bir dilenci Hasan Beyin eteğine ya- pıştı va yalvardı: — Kuzum Hasan Bey bana beş kuruüş ver. Hasan Bey kızdı: — Bu para kıtlığında beş kuruşu nereden bulacağım sana? Dilenci kaşlarını çattı, Hasan Beyi tehdit etti: — Demek vermiyorsun. İşte ben de gidiyorum. Hasan Bey dilencinin kendini denize atacağını zannetti ve he- men beş kuruş çıkarıp - verdi, Fakat ciddi bir tavırla şunu sordu : — Beş kuruşu aldın. Gönlüc oldu. Eğer vermiyeydim me ya- pacaktın ? — Hiç. Buradan kalkıp daha işlek bir köşe başına gidecektim. Bu söze Hasan Beyin ağın açık - kaldı. Hasan B. Mutfakta Bir gün Hasan Bey mutfakta yemek ısıtıyordu. Farla hava ver- diği için gaz ocağı birdenbire parladı, alevler büyüdü ve mut- fak ta yanmaya başladı. Hasan Bey ne yapacağını şa- şırmıştı. Nihayet aklına karısı geldi: — Yahu,buraya koş diye ba- gırdi. Meğer ben mütfak işlerin den hiç anlamıyormuşum. İhanet Hasan Beyin meraklı bir kom- Şasu — vardı. Karısından — şüphe ediyordu. Nihayet Hasan Beye gelerek dert yandı : — Hasan Bey, dedi, ben ka- rımdan şüpheleniyorum. Galiba bana ihanet ediyor. Hasan Bey gözlerini havaya dikip biraz düşündükten sonra şu cevabı verdi : — Komşu, ihanet kanser ille- ti gibidir. Fakat bu hastalıktan ölenler pek azdır. Bilâkis bu has- talığın yaşattığı adamlar tümen tümendir. Doktorun Cevabı Hasan Beyin bir doktor kom- şusu vard.. Bu komşu seksen yaşına bastığı halde otuz yaşında bir. delikanlı gibi sap sağlamdı. Hasan Bey bir gün merak edip sordu: — Kuzum doktür, dedi, sen nasıl oldu da bugüne kadar dipdiri yaşadın. Doktor güldü ve tevap verdi: — Hastalarımın sayesinde Ha- san Bey! Üç Milyon Hasan Beyin züğürt bir tanı- dığı vardı. Bir gün Hasan Beye dedi ki : — Kuzum Hasan Bey, bu de-. virde üç milyon liran olsaydı ne yapardın ? ) Hasan Bey kafasını salladı : <— Söylediğin lâkırdıya bak. -. Bugün bu - söze- Maliye — Vekili : bile cevap veremez ayol.