FKS K v CSU SŞ SN NS NĞN YarN ' Sayfa © e VEMACEDALAR! $ Açıldı, Emektar Hizmetçisi Bil Girdi : Yazan: A. R. Bu Sırada Kapı Her hakkı mahfuzdur. Mister Vilson... Gençliğine ve bilhassa, dillere destan olan servetine rağmen he- yattan hiç memnun değildi. Bin bir göce masallarını sönük bıra- kan yüz binlerce eğlenceyi tat- tıklan sonra, bunlardan da bik- miş, usanmış.. En aziz dostlarma bile kapısını kapamış.. Herkesten mzak bir hayat geçiriyordu. * Bir, yılbaşı gecesiydi.. Mister Vilson, şezlonga uzan- mış, cıgara içiyordu. Perdeleri, smsıkı — kapalı idi. — Nevyork caddelerini dolduran neşeli hal- kın kahkahaları, derinden geli- yordu. Vilson, bütün bunları işitiyor; işittikçe, sinirleniyordu. 4 Elindeki cıgarayı, yanındaki etajerin üstünde duran billür ta- bağın içine attı. Asabiyetle aya- ğa kalktı. Pencereye giderek perdeyi araladı. Caddeye baktı. E S Caddede, renk ve ziya kaynı- yor.. Mahşer gibi halk dalgalanıyor.. Şarkı ve kahkaha sesleri, yüksek binaların duvarlarına çarpıyordu. Halkın bu coşkun zevk ve süruru onun bütün bütün âsabına dokun- du, yumruklarını sıkarak homur- dandı: — Ahmaklar, eğleniyor... — Ve.. Öfke ile perdeyi kapadı. * Bu esnada kapı açıldı. Vilso- nun sadık ve emektar oda hiz- metçisi ( Bil ) içeri girdi. Vilso- nun Önüne kadar geldi, Elindeki gümüş tepsiyi uzatarak: — Yılbaşı hediyesi... Dedi, Vilson, hiddetinden parlamıya mübeyya bir tavırla (Bil) e baktı; cevap verdi: — Ne münasebet?. Böyle şeylerle alâkam kalmadığını size tembih etmiştim. Niçin kabul ettiniz?.. Bil, ayakta dimdik duruyordu. Hafilçe eğildi. Dudakları titredi. Manalı bir tebessümle: — Fakat.. Öyle bir zattan geldi ki, onu reddetmek mümkün değildi; diye mukabele etti. * (Bil ) in bu sözleri, (Vilaon)a merak vermişti... Elini uzattı. Tepside, paketin Üstünde duran kartı aldu Gözlerinin bizasına kaldırdı. Kartta, şu yazı vardı: Christogoher C. Thurbur Felsefe ve ruhiyat doktoru Kartı okurken, Vilsonun çeh- resinde de. -bafif —bir. tebessüm dalğalandı. 3 Çünki; — kartın ” sahibi Mister ( Turbur ) vaktile LA IA ŞA7 Üöelk €n aziz bir hayat ve zevk arka- daşı idi. Elini yine tep- siye uzattı. Pa- keti aldı. Açmıya lüzum — görme- den iki — elile yokladı. Bu, bir kitaptı. Vilson, dı- daklarını büktü. Kitabı, — masa- mn Üstüne attı. Odada, gezinmi- ye başladı. * Bil, sordu: — Bir emri- niz var mi?.. Vilson,asabi- yetle cevap verdi: —Evet...Yak mız. kalmak ., Hiçbir şeyle neşgul olmamak.. Can — sıkıntısır- dan biran evvel patlamak.. Ve artık bu maskara hayattan kurtul- mak... Bil, gözlerini semaya kaldırdı, Dindar bir hıristiyan tavrı aldı: — Bu mesele Cenabı Hakka aittlr. Dedi ve yavaş yav; eri çekildi, odayı terketti. A H l * Derinden caddenin gürültüleri geliyor; hayattan memnun olan binlerce halkın, çılgın ve neşeli kahkahaları, şarkı seslerine karı- şıror; coşkun bir deniz dalgası gibi inliyordu. Vilson bunları işittikçe asa- bileşiyor, sür'atli adımlarla mü- temadiyen odada geziniyordu. Birdenbiıre masanın - önünde . Elini gümüş kutuya uzattı. Bir Ciğara aldı. Kibritle yaktı. Parmaklarının arasındaki — sön- müş kibriti, billür cıgara tabağı- na atarken, gözleri yavaş yavaş orada duran paketin üstüne kay- dı. Sanki o pakette, Vilsonun gözlerini çeken meçhul bir ca- zibe vardı. Vilson, mukavemet edemediği bir bisle paketi aldı. Cıgarasını dudaklarının arasına -sıkıştırarak ağır ağır üstündeki kâğıdı açtı. Kitabı, meydana çıkardı. Dudak- ları, müstehzi bir tebessümle bü- külerek : — Ne güzel bir yılbaşı he- diyesi ?!.. Derken, çevirdi; kitabın ka- bına baktı. Kitabın kabında, o nefis ve rengarenk şark nakışla- rının arasında iki kelimeden mü- | rekkep bir isim vardı : ARAYLAR Vilson...Pencereden Baktı Ve “Ahmak- lar Eğleniyor,, Diye Perdeyi Kapadı | ni kafiyede olur. ( Ha INDA | Fakat NAKLI ZİYA ŞAKIR Her hakkı mahfuzdur — 286 — Abdülhamidin Sermuhahzı Rasim Bey, arkadaşlarını not tulmaktan — şiddetle menetmişti. bu memnüiyet hilâfına olarak not tutanlar da az değil- miş. Allah bu muhterem ve tarih hadimi clan zevattan raz: olsun, gerek bu notlardan ve gerek hazinedarlardan birinin saraydan çıktıktan sonra yazdığı hatıra | WİZLAM AA i Ömer Hayyam.:. Bu isim, onda hiç bir tesir uyandırmadı. O, şimdi yalnız bir şey merak edi- yordu. Eski bir sefahat dostu olan ( Mister Turbur ), acaba ne diye ona bu kitabı yollamıştı. Mister Turbur, hasis ve görgüsüz bir adam degildi, Sevgili bir dostuna, bir yılbaşı hediyesi gön- dermek icap ederse, birkaç bin dolar feda etmekten çekinmezdi. Öyle iken şimdi bu, ismi bile kendisince meçhul olan kitabı yollamakta ne mana vardı? Vilson, hem bunları düşünü- yor, hem de dudaklarının :'::n- dan mırıldanıyordu; — Biliyor.. niçin, böyle bir kö- şeye çekildiğimi.. Niçin herkesten uzak yaşadığımı biliyor.. Hatta, | e yalnız insanlardan değil, gazete- lerden ve kitaplardan bile kaçtı- gımı biliyor.... Öyle iken bu ki- tabı niçin gönderiyor?.. Vilson bunları söylerken ge- lişi güzel kitabın bir yerini de açıyordu. Açtığı sayfada, zarif bir çer« çeve içinde şu ( Rübai ) |*) vardı. Jinsan, kalbine asla gam ve kasvet fidanları — dikmemelidir. | Daima, saadet ve şadumaninin (1) Rübai, dört mı lan ibaret manzumelerdir. Bu misraların birin- cisi, ikincisl ve dördüncüsü dalma mukaffadır. Bazan her dört mısra da ml’) bu rim, en tarzda manzume yazan; şaj KİRİİRİTERR İ TUT defterinden istifade ettim, ve hiç- | bir gayz ve garaza, hiçbir leh- | tarlık ve aleyhtarlığa — istinat etmeden, büyük bir bitaraflıkla yazılmış olan bu notlar sayesinde şu eseri vücuda getirdim. Bu esere başlarken söyledi- ğim gibi bugün de tekrar edi- yorum ki, ben bu yazıdarı, bugün okutmaktan ziyade, istikbal tari- hine naçiz bir yardım olur ümi- dile yazdım. Mebazlerimin doğ- ruluğunda zerre kadar tereddüt e'miyorum. Gerek merhum dok- | tor Atf Bey ve gerek diğer notların sahipleri, bugün şeref ve faziletlerile temayüz etmiş — temiz — kalpli, — yüksek vicdanlı zevattan ibaret olduğu için bunların meşbudatlarına ve Abdülhamitten bizzat mesmuat- larma müsteniden kaydettikleri notlar, şüphesiz en sağlam birer vesikadır. Merhum Doktor Atıf. Beyin Bu Eseri Yazarken Hangi EsaslardanİstifadeEttim? fından tarih encümeni kütüpha- nesine hediye edilmiş ve elyevm, orada mahfuzdur. Diğer vesika ve notlara geliace: Bunların da kopyelerini kemali ehemmiyetle saklıyorum. Tereddüt edenler olur- sa, bunları göstermiye hazır oldu ğum gibi, yazılan yazıları -vesaika müstenit olmak şartile - tashih bu- yuracak zevata şimdiden minnet: tarlığımı arzederim. Bu eseri muhtelif zevatın ifa- datına istinaden yazdığım için, (filân böyle diyor, filân şöyle söylüyor) diye karileri sıkacak bir tarzda yazmaktansa, bütün ©o şahsiyetlerin ifadelerini - topla- dım. Kendime, onlardan mürek- kep bir şahsiyet vererek Ab- dülhamidin — muhitinde dolaştım ve bunun için de eserimi roman- | tik bir tarzda yazdım. Yazılan şeyler hakikate tevafuk ettikten sonra, yazılma tarzına tabil ehemmiyet verilmez. h Şu yazılarıma nihayet verir- ken, lütuf ettikleri vesaikle kıy- mettar muavenetlerini esirgeme- miş olan zevatı kirama ve bil- hassa - mahza tarihe bir hizmet etmek Üzere - zençin resim kol- leksiyonlarile şgünü gününe tut- tuğu notlarından is'ifade /ettiğim, sabık Beylerbeyi Sarayı muhafız- larından Naci Beyfendiye alenen arzı şükrani vecibe addeylerim. 29 Şubat 1917 BAKIRKÖY notları, ailei muhteremesi tara- aa — Birkaç Fıkra Komünist Tavuklar Küçük Melih aklıevvel bır çocuktur. Babasile beraber Be- yoğlundan geçerken pastacı dük- kânının önünde paskalya çörek- lerini ve kırmız: — yumurtaları görür ve sorar: — Baba, bu yumurtaları yu- murtlıyan - tavuklar acaba ko- münist mi? —: ——— kitabını okumalı.. Daima şarap içmeli ve zevk ile yaşamalıdır.. Malöümya, şu fani dünyada ne kadar kalacağımız belli değil..) SON Resminizi Bize Gönderiniz, * * SizeTabiatinizi Söyliyelim. X HAZIM B.; Vakur ve kısmen rurdur. altında mıya, tahak- küme — gele- mez, daha zi- yade kendisi tahakküm et- mek ister.Şah- sına ehemmi- yet — verilme- sinden hazeder. Kadın ve sevgi hatta Emir çalış- Bu satırların delâlet ettiği | bahsi haricinde kalmak - istemez, mana, Vilsonun ruhuna uhrevi bir sada gibi aksetti.. Bir saniye düşünür — gibi ktan sonra, beş on sayfayı birden çevirdi. Açtığı sayfada da şu rübai gö- züne ilişti: (|Daima şarap ile hoş geçin.. ünki, (Saltanatı Mahmudi) bu- ur... Sazın söylediğini — dinle.. Çünki, (Davut) un meşhur olan ahenk ve elhanı budur... Geçmiş ve. geleceği — lüşünme, Vaktini, hoş, geçirmiye : bak; Zira, yaşa- maktan maksat, budur. i Kai? :”îı'fwı cesaret ve kahramanlık mevzu- larile merakla alâkadar olur. B * MUAMMER B.; Zeki ve se- vimli bir yav- rudur. Tavır ve hareketle- rile — kendini sevdirir, vefa- kârlığa ve cö- mertliğe mü- M temayildir. Ço- Ş cukluğuna rağ- men yaramar- liğr - çekilmez w halde değildir. kizar — “ Daktile . simli tefri- kanuz bu, ü ercedi!, memişlir. — | ©1 ., ilizir edörir. İ ——— — ua mağ- — -