8 Sayfa Fakat ustalıkla yapmak, kim- seye hissettirmemek- zarvreti var- î dı, İsmail, bu ciheti düşündü ve münasip bir fırsat kullamıya ka- rar verdi. Şimdilik aceleye de | mabal yoktu. Ziza Fenhas odada değildi. Haruna merkep olamıyan kızlar ise, bu mahrumiyetin acısını çıkarmak için kendisini merkep yapmıya savaşıyorlardı. İsmail, sıkıntılı bir dakikasın- da yakasına yapışan kızların cı- vık ibramlarından fena halde sinirleniyordu. Tacidar yeğeni Fen- bası merkep yapmakla nisbi hay- siyetperverlik göstermişti. Lâkin kendine teklif olunan merkepli- gin hazmolunacak hiçbir ciheti yoktu, Gerçi kızlara: “Ben ihti- yarım, kudretsizim, siz biribiri- nize bu şakayı yapınl,, diyerek sırtına — binilmesine — mümanaat ediyordu, fakat üÜzülmekten de geri kalamıyordu. Çünki Harunun — avdet edip te bu tekliften haber ; alması üzerine kızları teşvik ve ç kendisini merkepliğe icbar etme- ; sinden korkuyordu. $ Bu akıbetten kurtulmak için 3 nihayet bir çare buldu, kızlaraâ | Uşağı gösterdi: b — İşte, dedi, size dinç bir merkep. Birinizi degil beşinizi birden taşıyabilir. Kızlar, dudaklarını büktüler, | bir ağızdan hoşnutsuzlak — gös- rw terdiler: — O pespaye bir eşek. Gel- di geleli kulaklarını kısıp oturu- yor, anırmağı bile beceremiyor. Biz senin gibi, öbür genç gijbi şeceresi alaında yazılı asil eşek- ler isteriz. Kızların, aısrarı ve İsmailin istinkâfı devam ederken kapı açıldı, önde fanus çeken Fehnas e ve arkadan canlı bir mebmel gör- k Ündü. İsmaili merkep yapmak isti- yen dilber sürüyü haset ateşlerine atıp bir ân içinde sarhoşluktan a- k yıltan bu mehmel, cidden orijinal İ birşeydi. Zatülhal, Zatülcemal ve Bi Zatülvisal çıplak kollarım biribir- lerine perkinlemişler ve bu gü- müş şebeke üstüne Emirülmümi- nin hazretlerini — oturtmuşlardı. O da kollarını iki tarafındaki nurani ve müteharrik sötunlara asmış, başını da — üçüncü kızın saçlarına takmıştı. Fenhas, fanusunu çeke çeke y ilerledi, odanın ortasında durdu: ; — İşte, dedi, kürenin görme- Ş diği bir manzara. Üç güneş, bir sema taşıyor | p İsmail yine dudaklarını ısırdı, n çünki şüphesi tahakkuk etmiş — gibiydi. Harunürreşit, esir taciri E tarafından tamlıpamış olsaydı el- bette bu kadar hürmet görmezdi ve hele “ sema ,, ya teşbih edil- mezdi. Bu sebeple parmağındaki yüzüğü sık sık çevirdi ve sonra Halifenin gümüş ve canlı tahtın- dan inmek, kızlara yer göstermek gibi işlerle uğraşmasını fırsat sayarak uşağa yanaştı, kulağına fısıldadı : — Sana gözumlı işaret verir wermez önümde |bulunacak kadehi al, Fenhasa ver! Esir taciri, Harunürreşidin oturur oturmaz hamlelere başla- dığını ve üç halayığı almıya icbar -*Üğini görünce ilerledi: “Muhterem — gençl - dedi - zi £ | T size yine bir içki getireceğim . Bu kızların aklım © muattar su ile yıkayın, kendilerini kendinize uygun bir hale getirin. Fenhasın gaybubeti uzun sür- dü, fakat kimse bu mutavvel ayrılışla alâkadar olmadı, İsmail bile verdiği kararı o an için unu- tara'c meclisin gürültüsünü dinli- yordu, yeğeninin attığı ve — attır- dığı taklaları seyediyordu. Nihayet, Fenhas — göründü. Elinde mükellef bir tepsi vardı. Halife saraylarına lâyık olan bu tepside Şam işi billür bir sürahi ve hepsi ayrı renkte dokuz ka- deh bulunuyordu. Kadehler kallâvi şeyler olup ağzına kadar da dolu idiler. Kaşları belli belirsiz çatık- laşmış, bakışları tuhaflaşmış olan esir taciri tepsiyi yere koyduk- tan sonra güzel kızlara döndü, kelimeler Üzerinde dura dura şöyle bir emir verdi: — Birer birer sakilik ediniz. Herkese, anlıyor musunz herkese nasibini veriniz! Zatülhal kalktı, yürek dayan- maz bir salınışla yürüdü, o renk renk kadebhlerden birini aldı, Harunürreşide getirdi, akıl yıkan bir tebessümle tebelbül etti: — İçiniz ve... Uçunuz!.. Kızın yürüyüşü değil, gülüm- seyişi değil, bülbülleşmesi değil, fakat “Uçunuz!,, Demesi, Harunu cezbelendirdi ve sunulan iri ka- dehi bir hamlede boşaltarak haykırdı: — İşte uçuyorum 1 (1) Hakikaten uçmak istiyordu. Fakat bir uçuşta Zatülhalin kol- larınada kendine kanat yapmak hevesine kapılmıştı, “ Ene tayrün ve enti cenahi ,, feryatları güzel esirin billür bazularına sarılarak “ Haydi uç ve uçur! ,, diye ter, ter ttepiniyordu. (2) İsmail, o dakikaya kadar içtiği şevlerin katre katre ter halinde yüzünden — sızdığını — hissetmiye başladı. Haşimi gençlerin ve hatta ihtiyarların en zayıf iradeli insanlar ve zevka düşkün avareler olduğu- nu bilmekle beraber tacidar ye- ğeninin bukadar hafif ruhlu oldu- ğuona ihtimal vermemişti ve şimdi bu takdirsizlikten dolayı eza dı- yuyordu. ( Arkası var ) Ji) Böyle sarhoş olup ta uçmak istiyen — halifelere — Harunürreşitten evvel de tesadüf olunmuştur. Emevi Halifelerden Abdülmelik oğlu Yezit, ouların en meşhurlarındandır.. Bu zat “ Hababe , isimli halayığının terennümlerinden bir gece şevka gelerek “ Uçmak İsterim! , Diye ba- girmiya ve çırpınmıya başlamış, hala- yığını Milleti kime bırakacaksın?,, Demesi üzerine de: “ Sana, sana , cevabını vermişti! Halayığını mihraba geçirip imam yapan ve arkasında gemaatle namaz kilan halifeler de vardı. Harun, onlara nazaran — hayli uslu bir hovarda sayılabilir! 12) Bu Arapça cümle * Ben ku- şum, sca kanadımsın , demeklir. İngiliz Lirasının Sukutu Londra 3 — İngiliz Tirası dün kapanırken mahus bir düşüklük hissedilmiştir. SON PosTA MA Amerikan HARUNÜRREŞİ BETENE 57 AAA Yazan: * 4 AM Tarihin Esrarengiz Sayfaları Haydutluğu Taymis Muhabirine De Teh- dit Mektubu Gönderdiler Vaşington 1 ( Hususi ) —Tay- mis gazetesinin Vaşington muha- biri, meçhul birtakım haydutlar- dan Üçünecü defa olarak bir tehdit mektubu almıştır. Bu son mektupta, 24 saate kadar tayin edilen yere 15 bin dolar bıra- kılmadığı takdirde öğlunun kaçr rilacağı haber verilmektedir. Za- bıta, ebhemmiyetli muhafaza ter- tibatı almıştır. Yeni Bir Alet Batan Bir Tahtelbahirin Bulunduğu Yeri Gösteriyor Lizbon 1 — ( Hususi ) —Mar- yo da Silva isımninde bir Portekiz- li işçi, mübim bir alet icat etmiştir. Bu alet sayesinde, batan ve battığı yer malüm olmıyan bir tahtelbahirin bulunduğu noktayı tayin etmek mümkün olmakta- dır. Yapılan ülk tecrübeler mu- vaffakıyetli bir metice vermiştir. Aletin, salâhiyettar bir fen heye- ti buzurile tekrar bir muayene ve tetkiki icra olunacaktır. Parista Kiralar Düşüyor Paristen yazılıyor. Ev kiraları başdöndürücü bir süratle ucuzla- maktadır. Seneliği 700 — liraya tutulan apartımanların icarı 550 liraya kadar düşmüştür. 4 Nisan 932 Pazartesi ISTANBUL — ( 1200 metre ) 18 gramofon, 19,5 Vedin Rıza Hanım. 2),5 gramofon, Y1 Belkis Hanım, 22 örkestra. BÜKREŞ — (394 metre ) 2040 gramofon, 21 Romanya müsamere salonundan naklen konser. BELGRAD — ( 429 metre ) 21 milit şarkılar, 23 ses konseri. PRAG — W88 metre) 20,05 musi- ki hakkında musahabe, 20,20 Ruda konseri. VIYANA -- ( 517 metre ) 21 Beothoven konseri, 21,90 Die blaw Mazur opereti. PEŞTE — ( 550 metre ) 20,18 stüdyoda komedi, Z4 cazbant. VARŞOVA — (I411 metre) 20,35 gramofon, 21 musikili musahabe, 24 cazbant. BERLİN — (1635 metre) 21 Lâp- zigten naklen konser. 5 Nisan 932 Salı ISTANBUL -— ( 1200 metre ) 18 gramofon plâkları 19,5 Hafız Burhan Boy heyeli tarafından — alatturka konser, 20,5 gramofon ile opera parçaları, 21 Hafız Burhan Bey bhe- yeti, 272 örkes'ra. — Göâmetre) 20,5 Bük- reş operasından — naklen — Thais operası. BELCRAD — ( 429 metre ) 20,95 Viyana musiki salonundan nakil, PRAG — ( 488 metre) 20,05 Bul- gar musikisi, 22 R. F orkestrası ta- fından konser. VIYANA — (S7 metre ) 2005 Hayden gecesi, Die Sehopfunx, 23,10 dans hava'arı, PEŞTE — (550 metre) 20,40 Mo- zat gecesi, 23 Zirka. VARŞOVA — (14dİl metre) 21,15 Halk gecesi, 23,10 piyano konserl. BERLİN — ( 1635 metre) 2005 Viyanadan nakil. Bu —akşam saat 21,30 ta SAATÇ! Musikili kome- di 3 perde Umümi arzu Üzerine Yalnız paurtesı günü ı şama — kadar MMmmmmn IN mMM 'Zong uldakta Dinamit Deposu Nasıl Patladı Parçalanan Ambar Memurunun Anası Haykınyor. Oglumu İsterim! Zonguldak ( Hususi ) — “ Sü- leyman Sırrı B. , ocağının dina- mit ambarında vukua — gelen müthiş infilâka ait iülk haberleri telgrafla bildirdim. Bugün, bu | feci kaza hakkındaki mütemmim malümat ve tafsilâtı yazıyorum : İnfilâk, sabah saat — dokuza doğru şehrin uzak semtlerinde Lile duyulan sert bir taraka ile vukua gelmiştir. İlk dakikalarda bir buhar kazanının patladığına bükmedilmiş ve, yine bu ocakta 337 senesinde böyle bir kaza olduğun lan bu kanaat kuvvet bulmuştur. Benim bulunduğum semt, nis- beten kapalı ve uzak olduğundan evleri temellerinden sarsan taraka bize ancak soğuk ve sağır bir gürültü —halinde — uzanabitmişti. Yerimden fırladım ve hadiseyi öğrenince ilk gidenlerle birlikte kaza mahalline yetiştim. Burada karşılaştığım manzara bir kelime ile; müthişti. Dinamit ambarı berhava ob- muştu; iştial ” sahasında bulunan amele kulübeleri tamamen, - bir- kaç ev de kısmen yıkılmış, bazı- larının pençereleri ve kapıları parçalanmıştı. Harap olan amele barakalarından mucize kabilinden yalnız hafif yaralarla kurtulan bir- çok amele, can havlile damlara, taş ve direk yığınları üzerine fırlamışlar, — bağrışıyorlard.. - Bu bercü merç arasında alnından kan sızan bir amele sipsivri bir ocak bacasının üzerinde, gözleri korkudan — uğramış, haykırıyor, manasız kelimeler seyleniyordu. Bu sırada, kömür havzası fen bevetinden —mühendis — Cemal Zühtü Bey enkaz yığınları üzerin- de koşüyor, tehlikeli -mımntaka dahilinde cidden takdire değer bir 'gayretle, kazazedeleri kur- tarmak — için — çalışan — amele ekiplerini idare ediyordu. Bu aralık, yarısı yıkılan bir evin en- kazı altından istimdatkâr kadın sesleri geliyordu. İsminin Bağlıklı Hasan Çavuş olduğunu öğrendi- gim bir zat, derhal sesin geldiği tarafa fırladı ve bütün kalbimle alkışladığım bir cesaretle yıkılan evin içine daldı; üstüne gelen taş ve moloza ehemmiyet vermeden yere yattı ve kısa bir müdcet sonra da eşelediği ankaz altın- dan biri yaşlı, diğeri genç iki kadın çıkardı. Kadınların her ikisinin de yaraları ağırdı. derhal sözede HİLÂL ve Bugünden itibaren şimdiye kadar 87 tayyare 137 tayyareci 105 pilot 150 makinist 2 zeplin decek olan Gehennem (4.009.000 Melekleri seyredenleri büyük beyee | ölümüne mâalolan TeDiC Ve et Mti sınemı:ıhlı âleminin hastahaneye gönderildiler. Bundan sonra, amele posta- ları, altında adam kaldığından şüphe edilen bir barakanın er kazımı candan bir gayretle te- mizlediler ve barakanın döşemesi meydana çıkınca maatteessüf şüp- heler bir hakikat halinde tecelli etli. Kaza esnasında, ihtimal ocak başında bir amele, iştialin busule getirdiği sademenin şiddetinden olduğu gibi ocağa girmişti ve bir sedye içinde dışarı alındığı za- man görüldü ki, alıntası ocağın ızgaralarır a çarptığı için kırılmıştır; yüzü gözü yanmış, kömür bhaline gel- miştir. Ceset gusulhaneye nakle- lunduktan sonra, iştial esnasında depoda bulunan ambar memw- runun bakiyesi aranmıya başlandı. Berhava — olan depo yeı-ıçb uzun bir araştırrradan — sonra, taşlara sıvanmış et külçelerine rastlanıldı. İnfilâk okadar şiddetli olmuştu ki, zavallı memurun vücu- dundan kopan parçalar, civar kiremitliklere uçmuş, hatta ağaç dallarına — takılmıştı. — Saydığım yerlerden toplanarak bir gaz te- nekesine — doldurulan bu —et yığınına baktığım zaman örper dim. Tenekede bir diz. ka- pak kemiği, en büyüğü bir yum- ruk cesametinde olan bir et y- ğımı ve bir. pantalon — parçası vardı. İşte zavallı ambarcının bakıyesi bunlardan - ibaretti. Bu sırada, yaşlı bir kadın, ihtiyar bir adam, ve bir genç gelmişler, kendilerini teselli eden- lerin bütün mümanatlarına rağ- men ağlıyorlar. Bağırarak - ileri geçmek istiyorlardı. Etraftan s0- ruşturdum ve öğrendim ki, bun- lar, ölen ambarcının annesi, ba- bası ve kardeşidir. Manzara insanı ağlatacak ka- dar hazindi. Betbaht anne inler gibi mütemadiyen tekrarlayordu: — Oğlumu lıtenılBııı oğe lumu - verin £. Alâkadarların temin — ettiği- ne göre, kazanın meydana ge- tirdiği hasar, altı bin lira rad- — desindedir. — İnfilâkın sebebine gelince; henüz meçbuldur.Maama- fih, ambar memurunun dinamit deposuna cıgara ile girmesi veya bir kapsol paketini dikkatsizlikle yere düşürmesi kazaya amil olan en galip bir ihtimal olarak söy- lenmektedir. Ahmet Muıjmmmşa görülen filmlerin en muazzamı Dolara ve 4 büyük artistin sesli sözlü