AD İ! IJI:IIA'!H IE; Y YT KA Abd ilhamide Bir Eniri Hak Vaki Olur- — SON POSTA sa Türlü, Türlü Dedikodular Çıkacaktı Onun Içın Saraydan Doktorlar Gonderılmıştı NaKlLI ZİYA ŞAKIR Her hakkı mahfuzdur — 270 — Saat ona gelmişti. Banyodan çıktıktan sonra yıne ber günkü ibi elbisesini giymiş olan Ab- ülhamit, —şezlonga — uzanmıştı. Banyo, onun yorgun ve muztarip vücuduna bırkrdâ:;t vermışi ';: avı endinden geçmi v goı:or" Atıf Bey, bı:ucundı- ki sandalyede oturuyor, Abdül- hamidin gittikçe solan çehresini gözünden ayırınıyordu. Yavaş yavaş kapı açıldı. Ka- pının pek yavaş açılmasına rağ- men Abdülğımil de gözlerini açtı. Nuri Ağa içeri girmiş ve kapının Bnünde divan durmuştu. Abdülhamit, başını iki tarafa sallıyarak : — Ne var?.. Demek - istedi. Nuri Ağanın, ince ve tannan sesi, cevap verdi: — Efendimiz.. Doktorlar gel- di. Doktor Rifat Bey, doktor Akıl Muhtar Bey... Abdülhamit, büyük bir mem- nuniyetsizliikle başını duvardan tarafa çevirdi. Birkaç saniye dü- dü ve sonra tekrar başını uri Ağaya çevirerek ; — Git söyle.. Yalnız Rifat B. gelsin.. Başkasını — istemiyorum. Dedi. Nuri Ağa sessizce geri çekildi. O kapıdan çıktıktan son- ra Abdülhamit yavaş yavaş ba- gnı kaldırdı, Dr. Atıf Beye baktı: — Rica ederim.. Siz gidiniz.. Yalnız Dr. Rifat Beyi getiriniz. Dedi. Doktor hemen kalktı. Odadan çıkıyordu. Abdülhamit, şanu ilâve etti — Dediğimi yapınız.. Sonra, hakkımı helâl etmem... Doktor, Sermuhafızlık odasma eldi. Doktor Akil Muhtar Beyle Rht Bey orada bekliyorlardı. Vaziyeti kısaca izah ettikten sonra Abdülbamidin söyledikleri- ni ilâve etti. Abdülhamidin arzusunu yap- mak, hem doktor Âtıf B. ve hem de sermuhafız için müm- kün değildi. Çünkü vaziyet çok nazikti. Dakikadan dakikaya bir mum gibi eriyen Abdülhamidi şua halinde başka doktorların da görüp — muayene — etme- sini — istiyorlardı. Şayet — Ab- dülhamide bir emrihak vaki olursa birçok dedikoduların çık- mak ihtimali vardı. Bunun için ünen tertipli davranmak ve akikate şahit bulundurmak icap ediyordu. Bu mülâhazalara binaen Nuri ağa odıyı getirildi. Ser muhafız tarafından: — Hakan Hazretlerine, gidip arzediniz. Doktorlar, Zatı şahane tarafından gönderilmişlerdir. Eger bıaıben:e kabul edilmezse ayıp Oolur. Denildi. Nuri Ağa gitti. Biraz sonra tür'atle ıvâel ederek: — Efendimiz, buyursunlar, diyorlar. Cevabını getirdi. * Abdülhamit, daoktorları kal- ben büyük bir memnuniyetsizlik- le davet etmesine rağmen onları güler yüzle kabul etti. Şu ıstı- raplı zamanında bile, yine kisle- rini büyük bir nezaketle gizledi. Doktorlar odıyı müçtemian girmişlerdi. Evvelâ Akil Muhtar ve sonra da doktor Rifat B. tarafından Abdülhamit büyük bir dikkatle muayene edildi. Her ikisi de tesliyetkârane — sözlerle geri çekildikten sonra müşavere ,Yapılmak üzere salona çıkılması için Abdülhamitten müsaade istenildi. Bu esnada saat on bire gel- mişti. Doktorlar odadan çıkar çıkmaz Abdülhamidin vaziyetin- deki vehameti Sermuhafıza söy- Tediler. İcap eden makamatı ha- berdar etmesini tavsiye ettiler. Bunu müteakıp tıbbi istişareye başlıyarak atideki kararları ver- diler, Evvelâ teşhis tesbit olun- du. Konulan teşhis şu idi: (Üzeyma ile müterafık eyserde ihtikam Tie ve ademi kifayei kalbi kilyevi. —< (Congestion —avec cedeme Pulmonaire et msuffisance car- dis - renale grippale. ) Teşhis hususunda — mutabık kalan doktorlar, yine istişare ile şu ilâcı tettip ettiler : Cafein 0,50 4 benrzoate de sonde 1,50 (6 cacetets ) digıleıı Resminizi Bize Condermız, * Size Tabiatinizi Soı,ılıyelım 70 A. Ş. B.; Sakin ve sessixdir. Mahaza muhi- ) tine ve hâdi- 4 selere İlâkayt € kalmaz, tetki- 4 ke — mütema- yildir. — İsraf yapmaz, be- deni ve - fili ! mücadele den mücteniptir. ” Anlaşmıya te- mayül eder. Muamelâtında renk- sizlik göstermez, usul ve merasi- me riayetkârdır. B 68 CAFER SADIK B.; Ağır başlı ve va- kurdur. Mesu- liyet ve tehli- ke davet ede- cek — şeylerle meşgul olmak istemez. Men- faatlerini — is- raftan müçte- niptir. Husu- siyetlerini işaa etmek istemerz. Mcıle[mde muü- vaffakıyeti temin edecek intizam kuyudatına riayet eder. B 69 M. SUAT B.; Olduğu gibi görünmiye mü- temayildir. Kendini üzün- tüye ve skm- tya — kaptır- mak istemez, yit eden usul ve — merasim- den — hazzet- mez. — Parayı sarfetmek ister. Bazan inatçı olur. Fotağraf Tahlil Kuponunu tt inci Sayfamızda bulacaksınız. hürriyetini tak- ) ı fılcm. Bu iki ilâçla beraber, Abdül- hamidin arkasına dokuz adet kanlı hacamat yapılması da lâ- zun geliyordu. Vücuduna bir başkası tarafından hiçbir suretle hiçbir. şey temas ettirilmesine tahammül edemiyen ve bahusus böyle kan çıkaracak şeylerden fev- kalâde tehaşi gösteren Addülha- mide, bu kanlı hacamat teklifini yap- mak ve kabul ettirmek te ayrıca mühim bir mesele idi. Buna bi- naen doktorlar yine beraberce Abdülhamidin odasına girdiler. Atıf Bey, teşhisin şeklini bazı tevillerle tahfif ederek Abdülha- mide anlattıktan sonra: — Cigerlere, birar kan hü- cum etmiş. — İstişare ettik. İki santta bir alınmak üzere bir ter- tip güllaçla suya karıştırılarak içilecek bir ilâcın istimal buyrul- masını Münasip gördük. Fakat.. Afiyeti seniyelerinin bir an evvel iadesi için behemhal birkaç ha- camata İüzum var, tabii, müsaa- de büyurulur. Dedi. ( Arkamı var ) Birkaç Fıkra Yanlış Hesap Senin gibi damadın Nlıh. Hayrını versin. Fakat bence beş para etmediğin muhakkak. — Kayınvalde Yanlış hesap ediyorsun. Daha dün bizim mü- dür beş lira zam aldığımı müj- deledi. İntihabatının Sırlı Tarafı Almanların birazaklı “Sonra,, olduğunu söylerler. Bu, şüphesiz ki bir Iâtifedir. Fakat kalınca kafalı bir Alman, son reisicüm- hur — intihabatına — bir — türlü akıl erdirememiş, reylerin gizli verilmesini bir türlü kafası al- Mmamış ve sandık memuruna sor- muş : — Peki, biz reyimizi gizli vereceğiz de kimin intihap ıdıl- diği nasıl anlaşılacak ? Çifte -Kayıp Aşçı Hatice kadın geçen gün mendilini kaybetmiş, iki gözü iki çeşme ağlıyordu. Hatice kadın biraz delişmendir. Bir mendil için onun bu derece fazla hayıf- lanmasına pek aldıran olmadı. Fakat lâf olsun diye hanım ninem Hatice kadını teselli etti, bir mendil için kendini üzmeme- sini söyledi. Hatice Kadının ağ- laması daha ziyadeleşti: — Ben, dedi, mendilime ağ- lamıyorum. — Birşeyi — hatırlamak için ucunu düğümlemiştim. Şimdi unuttum. Öna ağlıyorum. İçki Merakı Bir muharrir dostumuz akşam- cılığı çok sever. Geçen gün ça« kır keyf bir halde merdiyenden inerken muvazenesini kaybetmiş, ayağını İncitmiş. Hemen bir dok- tor lar, muayoene etti miqlcîlğ::mîühim biııyq olmî ğını öğrenince dostumuz sormuş: — Peki, bunun için şimdi ne içeceğiz? ! BİZİM WEL ” K Bre DAKTİLO Bugünün Romanı BK 57 GARARARN Yazen: Z. Şekir Kapı birdenbire açıldı. Elek- trik yakıldı. Kapah göz ka- paklarımın Üüstüne, pembe bir Ziya yayıldı. Evvelâ Ferdinin se- sini farkettim: — Konyak ta suyunu çekti. Aman — deme. Sabaha daha iki saat var. Cevap veren ses Avninindi. Kadeh ve şişe temasından hâsıl olan billüri seslerin arasında şu mükâleme devam etti. — Olmazsa, gider alırız.. — Bu vakit nerede bulacak- sın?.. — Niçin camm?. Her açık.. yer — Ay burada yatan kim? Bunu soran Avni idi. Ferdi, cevap verdi: — Daktilo.. Kevser Hanım... Zavallı kızı vurmuş... — Okadar çok ta içmedi —Galiba alışık değil... Haydi gidelim... Elektrik —mandalı — büküldü. Kapalı göz kapaklarımın üstün- deki pembe ziya söndü. Kapı, örtüldü. Salonlardaki sesler ve kahkahalar, biribirine karışıyor, derinden gelen boğuk | bir uğultu balini alıyordu. Bu uğultu, birdenbire artarak odaya doldu ve yine birden- bire boğuldu. Oda kapısı da biranda açılıp kapanmıştı. Yavaş yavaş gözlerimi açtım. Karanlık- ta bana yaklaşan gölgenin, Avni olduğunu — tanıdım. — Silkinmek, kalkmak, onu — kolundan — tu- tarak apıdan dışarıya atmak lâzımdı. Fakat, buna kadir olamadım. Birdenbire kapı açıldı. Odaya bir anda ışık yayıldı, — A, Burada biri yatıyor. Kim bu?.. Bunu soran Sabiha idi. Neclâ, hafif bir sesle buna cevap verdi: — Bizim daktilo... lçklye da- yanamadı, sızdı. Neclânın bu cevabı, bir anda bütün hislerimi altüst ederek kalbimi en hassas bir yerinden kanattı. Bizim daktilo... Evet, onların daktilosu idim. Ve bu unvanmı taşımaktan da hiç müşteki de- gildim. Fakat, yüzüme karşı her- gün büyük bir samimiyetle : — Abla.. Derken, şimdi tuhaf bir is- tihfafla : — Bizim daktilo.. Demesi, Neclâyı gözümden bir an içinde düşürevermişti. Sabiha söyleniyordu: Aman — Neclâ.. — Başım öyle ağrıyor ki tarif edemem. Sanki çatlıyacak. Allah verme» sin, ne o gürültü?.. Ne söyliyen belli.. Ne dinliyen... — Hadi soyun da yat... Uyur- san geçer... — Kuzum bu masanın tündekiler ne?.. — Ağabeyinle Avni burada konyak içtiler. — Bu kız da burada yatıyor mıydı?... — Hayır.. Onlar, daha evvel içip bitirmişlerdi. — Kuzum Nedüâ, şişede hiç kalmış mı ? Zannedersem Neclâ gitti, şi- şeyi muayene etti ve sonra cevap verdi: üs- baksana, — Bırakırlar mı hiç ?.. Sabiha soyunmuş ve karyola- ya sıçramıştı. Somyeler gıcırdadı. (Arkası var) ı Sinema Ve Tiyaatrolar ' ALKAZAR — Şehir ışıkdarı ALEMDAR — — 27 Ne. Casus ARTİSTİK — Macar danaı ASRI — Altın gasıpları ELHAMRA — — Daha ölmedin mif ETUVAL — — Göl Cehennemi GLORYA — Aşk ve asalet HİLÂL — Hazreti İza KEMAL B.. — — Volga sahillerinde MAJİK — İzdivaç Ümitet şirketi MELEK — Solmuş güllar) MİLLİ — Hazreti İsa OPERA — Çingene hırsı SIK — Prenses emriniz Kadıköy Süreyya — Biüyük ihtlras Üsküdar Hale — Esir Melike a Mahküm Edilen Doktor Horho- reni Hangisidir? 21-3-932 tarihli nüshamiz- da bir çocüuk düşürme meselesin- den — dolayı Ef, nin öon ay bapse ve müvak- katen icrayı tababetten men'e mahküm — edildiğini — yazmıştık. Mahküm olan doktor, Taksimde Zambak sokağındaki doktor Ar- tin Horboreni Ef. değildir. Mahküm doktor - Üsküdarda, Bağlarbaşında — oturan Kökçü Ohanes oğlu doktor Horhoreni Efendidir. Alâkadardan aldığımız bir mektup üzerine tasrih edi- yoruz. SON POSTA :ıl. Siyasi, Havadlı ve Halc garetesi doktor —Horhoreni Istanbul: Eski Zapti Çatalçeşme sokağı 2;. İdara: Telefoa - İstanbul - 20203 Posta kutusu: İstanbal - 741 Telgrafi İstanbul SONPOSTA ABONE FİATİ ECNEBİ 2700 Kr. 1400 ,, 8009 , 300 , TÜRKİYE 180 K. 1 TW v D M a Y SADAT Sene Ay " » Gelen evrak İlânlardan mes'uliyat geri verilmez. alıaşmnaz. Cevap için mektuplara 6 kuruşluk pul ilâvesi lâzımdir. Adres değiştiri! mesi (20) kx