Hergün İki Büyük Millet Alman intihabati,* bizi iki noktadan alâkadar eder: biri ne- ticesinin dünya üzerinde yapacağı tesir; ikincisi intihabatın cereyan tarzı. Almanyada 41 milyon münte- hip var.. Aşağı yukarı nüfusun yarısı intihap hakkını haiz demek- tir. Bu 41 (milyon kişi müfrit milliyetperverler, mutedil milliyet- perverler, sosyalistler, sosyal de- mokratlar ve komünistler gibi biribirine zıt, biribirine düşman fırkalara ayrılmıştır. Öyle fırka- | lar ki, intihaptan evvel, günlerce, aylarca sokak muharebeleri yap- ftılar, biribirlerinin — hayatlarına kastettiler. Muvaffak — olmak, iktidar mevkiini ele geçirmek için her tehlikeyi göze aldılar. Böyle olduğu halde 41 milyon kişi, hiçbir. gürültüye, — hiçbir hâdiseye meydan vermeksizin bir gün içinde reyini verdi. Reyler ayni günde tasnif ve ilân olundu. Bu milletin kemali karşısında şapkanızi çıkarmaz mısınız ? * İngiliz Hrasının son günlerde yükseldiğini elbette biliyorsunuz. Fakat bir müddet başaşağı gi- den ve birçok kimselerin iflâsına sebebiyet veren İsterlingin tekrar başinı kaldıran sebepleri biliyor Musunuz? Biz, size bunlardan yalnız bir tanesini zikredeceğiz: İngilterede —mall — buhranın önüne geçmek için alınan muh- telif tedbirleden biri de, altın mevcudunu arttırmaktı. Bu mak- satla Hindistandan külliyetli mik- tarda külçe altın getirtildi. Fakat getirilen altın miktarı kâfi gelmeyince, halkın vatan- perverliğine müracaat lüzumu his- sedildi. Bütün gazeteler müttefik bir lisan ile milleti, ellerinde ve evlerinde bulunan altın mücev- heratı ve altından! mamul eşyayı İngiliz kâğıdı ile değiştirmiye teşvik ettiler. Bu propaganda derhal tesiri- ni yaptı. Zengini, fakiri, köylüsü ve tüccarı, senelerdenberi sakla- dıkları mücevbherlerini, hatta kıy- metli aile hatıralarını avuç, avuç, kucak kucak bankalara taşıdılar. Bunları kâğıt para ile değiştir- diler. Üzerinden bir hafta geçmedi. İngiliz lirasının birdenbire yük- selmeğe başladığı görüldü. Bu milletin kemali önünde şapkanızı çıkarmnak ihtiyacını duy- maz mısınız? Ziraat Siyaseti Ve Buğday Ankaradan bildirildiğine göre Ziraat Vekili Muhlis Bey buğday meselesi hakkında henüz verilmiş bir karar olmadığını, memlekette hayvancılığın inkişafı için ehem- miyetle çalışıldığını, Ziraat siya- setinin yeni bir program ve yeni veçherler — dahilinde yürütüldü- günü, yakında büyük bir orman kongresi toplanacağını söylemiştir Muhlis Bey tohum kongresin- | alındığını, | den esaslı neticeler er mıntakanın kendi muhitinin icap ettirdiği şekilde çalışacağını skişehirde yapılan bir tecrübe- de 710 ve 720 numaralı — sert uğdaylardan fazla mahsul alın- dığını beyanata ilâve etmiştir. ikirler saatler gibidir. Hiçbiri diğerine benzemez. Fakat herkes kendi saatine inamır ve ona göre harekâtını tanzim eder. SON TELGRAF HABERLERİ 2 — Yarım malümat tehlike- lidir. Geniş nefes almıyan göğ- sön hastalıklı olması gibi. 3 — Yersiz de olsa tebessüm ve kahkaha, asık surata tercih edilir. İnhisarlarda Tasfiye Bazı Meb'uslar Açıkta Kalacaklara Tazminat Vçrjlm_(eEsîni İstediler Ankara, 18 (Hususi) — Millet Meclisinin dünkü celsesinde açı- ğa çıkarılacak inhisar memurları- na verilecek tazminata ait lâyiha hararetli münakaşalara — sebep oldu. İnhisarlar - Vekili Rana Bey lâyiha hakkında izahat vererek kendilerinden istifade edilemiyen memurların kadro harici kala- cağını, bunlara bir miktar taz- minat verilmesi düşünüldüğünü söyledi. İlk söz alan Emin B. (Eskişe- hir) dedi ki: *— Bu adamlar kabiliyetli değildi de niçin alındılar ve şim- di kabiliyetsizlikleri nereden an- laşıldı? Madem ki kabiliyetsizdir- ler, o halde niçin tazminat ve- rilsin?,, Vekil Rana Bey kabiliyesiz- likle sulistimalin başka şeyler olduğunu, tazminatı istihdaf eden zümrenin bugün vazifelerini hak- kile yapamıyanlar — olduğunu söyledi. Emin Bey, ikramiye verilme- mesinde ısrar etti. Zonguldak meb'usu Rifat B. tekalldiye alan- lara da ikramiye verilip verilmi- yeceğini sordu. Rana Bey, bu tihetin Meclisin kararile halle- dileceğini söyledi. Ahmet İhsan Bey (Ordu) bun- ların evvelce merhameten İ sarlara alındığını, meselenin bir tasfiyeden ibaret olduğunu bu işte tazminatlın yeri — olamıya- cağını — söyledi. — Reşit (Antep), Salâhattin Bey (Kocaeli) tazminatın aleyhinde bulundular. Hakkı Tarık Bey de lâyihadaki hükümlere itiraz etti ve neticede lâyiha bütçe encümenine iade edildi. Encümen derhal tazminat hak- kındaki maddedeki ikramiye nis- petlerini değiştirdi. - Cumartesi 'celsesinde yeniden müzakere edi- lecek olan lâyihanın aldığı şekil şudur : İnhisarlardan açıkta kalacak memurlara tazminat verilecektir. İki senelik hizmeti olanlara bir aylık. iki seneden fazla çalışmış olan- lara ilk iki sene için bir aylık, diğer seneler için her seneye dörtte kir aylık tazminat verile- Bey | cektir. Eski Borçlar_iç—î_ı'ı'»Se;eîle Kaç Para Vereceğiz ? Atina, 17 (Hususi ) — Elyevm Pariste bulunan hî'ihzlıkopuluı. borçlar meselesi için dayinlerle müzakere yapmakta olan Saracoğlu Şükrü Beye bir öğle ziyafeti vermiştir. Şükrü Bey, Osmanlı borçları meselesinde Yuna- nistanın da alâkadar olduğunu ve Lozan Muahedesi Yunan Hariciye Nazırı M. mucibince bu borçların bir kısmının Yunanistan tarafından ödeneceğini söylemiş ve Yunan Hariciye Nrzırı bu hususta bazı izahat Şükrü Beyin bu izahatına göre, Türkiye senede bir milyon İngiliz lirası borç ödiyecektir. vermiştir. Saracoğlu Ankarada Divanı Muhasebat Daire- sinde Bir lğaktilo İianımı&raladılar Ankara, 18 (Hususi) — Dün 1 Hanım niha;el Divan — Reisin burada Divanı Muhasebat Daire- | çıkarak bu müşkülden kurta- sinde kanlı bir hâdise oldu. Di- vanın eski kâtiplerinden Celâl Ef. nin yaptığı bu cinayete ait tafsilât şudur: Celâl —Efendi daktilo olan Mediha Hanıma karşı alâka bes- liyormuş. - Kendisinden — birkaç dafa izdivaç teklifi alan ve bun- | ların bapisini reddeden Mediha rılmasını istemiş — ve — Celâl Ef. için de istifa etmek mecbu- riyeti hâsıl olmuştur. Bu genç bir müddet iş ara- mış, fakat bulamayınca dün sabah Divana gelelerek Reise çıkmış ve tekrar - vazifeye alın- masını rica etmiştir. Fakat kendisine bunun müm- kün olmadığı söylenmiştir. Bu- nün — Üzerine — Celâl — Efedi buhranlı bir vaziyette daktilo hanımların odasına girmiş, taban- casını çekerek kardeşi Semiha Hanımla yanyana çalışan Mediha Hanıma ateş etmiş ve kaçmıya başlamıştır. Mediha H. tehlikeli olmıyan bir yara almış ve hasta- haneye kaldırılmıştır. Celâl Ef. de biraz sonra yakalanmıştır. Sözün Kısası Büyük çi Alman Mütefekkiri P. $ Darülfünun “Goethe,, için bir ihtifal hazırlıyor. Fakat bu me- rasime dışardan gelecek — olan halk arasında, birçokları, biribir- lerinin kulaklarına iğilerek 80- racaklar : — Kimdir bu “Goethe,, ? Evet, ne Darülfünun, ne de münevverler, şimdiye kadar bu suale cevap vermiş değillerdir. Biz ne “Faust,ü, ne de miü- ellifini tanıyoruz. — Çoğumuzun bu adam hakkında bildiğimiz şey Üç kelimeyi geçmez: “ Bir Alman şairi,, . Vakıâ “ Goethe ,, bir Alman | şairi ve mütefekkiridir, fakat bu " S Ç . D TTT A F UF 'i İSTER İNAN, İSTER İNANMA! Yunaclılarla Türkler arasındaki emlâk ve salre ihtilâflarını halleden şu Muhtelit Mübadele Komisyonu yok mu, biz artık bu komisyonun işini bitirmek üzere olduğuna inanmıya başlıyoruz Ma'ümya bu komisyonun bol Azarsı bol maaş alırlar. Bu tahsisat ve maaş de ettiği müddetçe Mübadele Komisyonunun işini bitir- mekte pek te mantık! değildi. Öyleya bu parayı bir İSTER İNAN, İSTER daha nereden bulmak mümkündü. Fakat bu sede Yunan bükümetinin bu komisyona verdiği tahsisat bitmiş. B'zim verdiğimiz tahsisat ta haziranda bitecekmiş, iki hükümet te o tarihten itiba- tahsisatı — vardır. Değirmenin Mübadela ren yeni tahsisat vermiyeceklermiş. suyu kesilince ne — yapılır? Muhtelit Komisyonunda onun için biz inanıyoruz. Fakat ey kari sen yinez İNANMA! artık İşini bitireceğine kadarını bilmek kâfi değildir; dünyanın yuvarlak olduğunu bil mek, arzımıza dair herşeyi bilmek için kâfi olmadığı gibi. Darülfünun ihtifali, herkese, her şeyden evvel şunu öğrete- cektir: Goethe'yi halka tanıtmak için pek az çalışmışız. Ali Kâmi Beyin bir “Verther,, tercümesi, yahut ta büyük Alman müellifi hakkinda yazılmış bir iki kitap veya üç beş makale, tam bir fi- kir vermiye kâfi gelmez. Bu,bir bardak suyu göstererek: — İşte Bahri Muhit bundan biraz daha büyücek bir sudur! demiye benzer. Hani o Almanyada - tahsil ederek burada Alman kültürü« nün hararetli meftunu geçinen delikanlılar?.. Almanyaya gittiler de Goetheyi tanımadan mı gel diler? Mümkündür: Çünki, Faust müellifi, mezardan çıkarak, sarı saçlı bir Alman kızı halinde hiç« bir dans salonuna girmemiştir ve bizim gençlerle bir van - step oynamamıştır. Kabahat kendi- sinde |.. Çin - Japon Sulh Müzakereleri Yapılır- ken İsyan Çıkıyor Şanghay, 17 (A. A.) — Çin menabiinden verilen malümata göre Çin - Japon muvakkat itilâfı mucibince Japon kuvvetleri geri çekilecekler, tahliye edilen yerler Çinliler tarafından işgal edilecek bu hususta bir Çin-Japon komis- yonu teşkil edilecektir. Nevyork, 17 — Dokuz devlet muahedesini imzalıyan devletler« den her hangisi yeni Mançuri hükümetini tanımıya mütemayil görünürse, Amerika bu devletlere muahedeyi hatırlatacaktır. Ame- rikanın, Mançuriyi Çinin eczasın- dan addettiği bu münasebetle hatırlatılmaktadır. Şank Şun 17 — Yeni Mam- çuri hükümetine karşı — isyan eden topçu kuvvetine malik bir grup Petuna şehrini ele geçirmiş ve şehri tahkim etmiye başla- mıştır. Londra, 18 — Gazeteler yeni Mançuri hükümeti erkânı arasında bir ihtilâf çıktığı ve vahim bir buhrana sebebiyet verdiğini yazmak- tadır. Kaptan Mahküm Oldu Kaçakçılık iddiasile mabke- meye verilen Rüstemiye vapuru kaptanı Sabri B. dün ihtisas mahkemesinde dokuz ay hapse 140 lira para cezasına mahküm edilmiştir. KÜKÜ aati ASN a gel elti di ÖĞÜ ERüL