1 W Ç K —a r ' , SON' POSTAS BT T AA H * HARUNÜRREŞİT Mart 14 | SAN'AT ÂLEMİNDE | Meçhul Bır Ressam Grzm v Zübeyde, saray teşkilâtını, da- ha doğrusu halayıklara ait terli- batı bitirdikten sonra plânlarını tatbika başlamak azminde idi. Fakat o işlerden evvel de nefsi için Şşetaretli geceler, Haran hakkında duyduğu ateşli kırgın- hığı telâfi edecek eğlenceler ya- ratmak istiyordu. Daha ilk gece, gündüz ayırmış olduğu saz takı- mını, rakkaseleri tecrübeye gi- rişmişti. Çaldırttı, oynattı, içti ve içirtti. Lâkin kızların yarı sarhoş, yarı ayık - sıçramaları, kıvranmaları, onun j yapılma muhtelif yemekleri batır- latıyordu. Dolma, silkme, kızart- ma ve saire namı altında vücuda getirilseler bile yine hepsinde patlıcan tadı, patlıcan kokusu vardı. Yalmaz maymun, canlı bir ye- nilikt. Onun maşlahımı itina ile lavırarak, kılıcını bacakları arası- na alarak bir oturuşu vardı ki cidden temaşaya değerdi. Ya bazan, bir — cazibeye — tutu- müş — gibil oturduğu — yerden sıçrayıp sakiliğe yeltenmesi, tıpkı balayıklar gibi diz çöküp han- mına nebiz. sunması?.. Bu, sey- rine doyulmaz bir manzara idi. Zeki hayvan, raksa da kalkıyor- du, kızların beline sarılıp fırl fırl dönüyor, ve Yalnız sesi yoktu. Terennümlere iştirâk edemiyordu. Zübeyde ilk geceki eğlence- provalarında yalnız maymundan haz aldı. Fakat onun nekadar zeki, ne kadar hovarda olursa olsun nihayet bir hayvan olduğu da gözünden kaçmadı. Bu, mü- him bir eksikti. Sayısız kadınla dolu bir sahnede erkek sesinin yetil: de maymundan aşağı mev- kie — düşüyorlardı. Binaenaleyh saraydan harice göz çevirmek, eğlence gecelerine ruh verebile- cek bir vücut bulmak Tâzımdı. O gece, fidan boylular henöz sahneye çıkmamışlardı, çünki ha- zırlanamamişlardı. Fakat onlar da sarmacakları sarıklara, kuşana- ' Yoazan: * * BEEE Tarihin Esrarengiz Sayfaları cakları kuşaklara giyecekleri kaf- tanlara rağmen kadım kalacak- lardı. Emirenin arzusu ve emire- nin hazinesi bu yapma erkeklerin gözlerine hakiki erkek bakışı, dudaklarına bir erkek sesi geti- remezdi. O halde?.. Evet, o balde dişarı göz gezdirmek za- rüreti - vardı. Zübeyde, bu nokta üÜzerinde saatlerce kafa yordu. Resın! ma- hiyette ziyefetler ve müsamabhaya mütehammil davetler istisna edil- mek şartile sarayına - bilhassa geceleri - şu veya bu erkeği ça- gıramazdı. Hürmet — arzetmek, dalkavukluk yapmak Üzere gele- cek muteber şahsiyetleri de mah- remiyetine sokamazdı. — Kendi- lerine rol oynatmak istediği İbnilhadileri, Cağferleri ise eğ- lence âlemlerinin daimi nedimi mevkiine düşüremezdi. O âlimler için göze çarpmıyacak, şiiphe uyandırmıyacak adamlar bulmak gerekti. Maymununun — bile uyuduğu bir sırada hep bunları düşünerek uykusuz kalan Zübeyde, bir gece evvelki yorgunluğunun ve sabah- tanberi geçen hâdiselerden doğ- ma iç ezginliğinin tesirile göz kapaklarını kaparken birdenbire (Baş tarafı 1 incl ıııfıdı) sullerini himaye tedbirlerini dü- şünmek Üzere böyle bir konfe- rans toplamakla beraber, bir bir teyakkuz, neşeli bir uyanıklık gösterdi: — Buldum, dedi, nihayet bul- düm. Bana yar olacak, eğlence- lerimi canlandırabilecek yegâne adam Behlüldür. O alık erkeği sarayıma alıştırmalıyım. Şimdi memnundu ve gözlerini meserretle kapıyordu. Mülâhaza- larının sonunu artık rüyada gö- recekti Filhakika öyle de oldu. Güzel Melike, ertesi günün öğle vaktine — kadar — uzıyan — tatlı rüyalar — geçirdi. ve — âdeta Behlâl ile tesis edecek münase- betin ana hatlarmı rüyada çızdı. Çünki uyanır uyanmaz ilk verdi- Ö N nim sarin - 'ul Behlül kimdi ?... Mmm yaşadığı günlerden bin yüz küsur sene geçmiş olmasına rağmen hakkile tespit etmek memkün değildir. Kendisine isnat olu- nan fıxralara, hikâyelere bakarsak Behlöl, bizim Nasrattın Hocaya benziyen bir adamdır. Şu fark ile ki Behlül, alıklık maskesi altında zamanının en büyük zev- kini sürmiş bir çapkındır. Ye- rinde nükte savurur, en ağır ha- kikatleri üç kıvrak kelimenin uyandırdığı —kahkahalar — içinde gafillerin kafasına mıhlar. (Arkası var ) Buğday Meselesi Öyle Çarçabuk Halledılemez ve av fişengi gibi sanayi eş- yası ve inhisar mevaddı fi- atleri bugün —aynen — bakidir. Bu eşya fiatleri ila toprak mah- sulâtının — fiatleri arasında bir muvazene tesisine İhtiyaç vardır. Bü muvazeneyi tesis için toprak mahsulâtı fiatlerini bir miktar yükseltmek mümkün olabilir. Fa- kat bu ufak tereffü,aradaki muva- zenesizliği kaldırmıya kâfi gelemez. Binaenaleyh daha radikal ve da- ha esaslı tedbirler düşünmiye ve fakat mutlaka ve mütlaka fiatler arasındaki muvazeneyi tesise za- rüret hissedilmektedir. Bu muvazene tesis edilmedik- çe içinde bulunduğumuz buhranın hı!im iııklı yoktar. ÇANAKKALE sesll ve sözlü hakiki Türk harp filmleli TALEBELER — MATİNESİ Duheliye 15 — Şehzadebaşı _—î-;ıî— Tiyatrosunda Bu akşam sant 21,30 da OTELLO S perde 2 tablo ksprin şabeseri e Iuıd'u.l kartlar muteberdir. p —-eze — - saat 21,30 ta KAFATASI 15 Tablo Yazan : Nâzaın Hikmet SAÇi ıııııııı SAATÇİ İkinci musikili komedi. Yazan ve besteliyen CELÂL ESAT 22 Mart Salı günü akşamı büyük İktifal: Göte gecesl.. 100 üncü senesl tes'idi. Temsile tam san! Z1 de baş- lıııuhıır. THE ENGLİS PLAYERS Heyetinin temellieri Fransır Tiyatrosunda Bu akşam aaat 2150 te THE SECOND MAN eT Tz —a | Bogün akşam ımmı ıatımıı Şekip Bey Daha genç yaşında çok şayani dikkat bir kudret gösteren rTes- sam ve beykeltraş Muhiddin Sebatiyi sefalet içinde kavbettik- ten sonra artık resim ve heykel gibi bizde mazisi olmıyan yeni san'atkârlarımızı sağ iken düşün- mek ve başkalarına da düşünm dürmek milli kültürün selâmetile alâkadar olan yazıcıların mübrem bir vazifesi olmuştur. Muhiddin için şimdi ne söylesek boştur. Son genç ressamlar sergisin- deki samiml eserlerinden aldığım intibalarla san'at uğrunda geçirdiği gileli hayatı yan yana getiriyo- rum, Ankara civarımı aksettiren mağmum ve büzünlü tablalarını düşünüyorum. Bütün bunlar onun felâket bekliyen hazin ömrünü tasvir etmişlerdir. Bugün kıymet- lerini — bir türlü —anlamıyoruz. Fakat evlâtlarımız. bu — san'at kurbanlarını çok sevecek — ve bizi belki de affetmiyeceklerdir. Milleti yeni baştan yapmak gibi en ağır bir yük altına giren bu- günkü neslin takati aşan vazife- leri vakıa bizi mazur gösterebilir. Fakat ne de olsa bu san'atkârlar nihayet iki düzüne bile olmadık- ları için onların yaratıcılıklarını itimat ve teveccühle istiyebilir ve bundan zannederim ki çok kazanırdık. * Mubhiddin Sebatinin — acısını duyduktan sonra ressamlarımızla ayrı ayrı meşgul olmak ve elden geldiği kadar tanıtmak benim Eskt ressamlar portrelerini sü- kün halinde yapmak için his ve hayallerini zaptederler, müsterih variyette ciddi çehreler yaparlar- dı. Bunun için portre san'atkârları bu anate icabı kendilerini tut- mıya ve gördüklerine tutulmıya mütemavildirler. Hiç şönhe yok ki bu ananenin esaslı bir hikme- H vardır. Çünkü bis ve hayal Yazan: Mastafa Şekip taşkınlığı porteresini yaptığımız adamın simasımı kendi ruhunuzâ sürükleyeceği için şahsiyetine bir tecavüz olur. İnsanım hayatı gibi siması da taarruzdan masundur. Fazla olar rak her yüz bir seciye, bir rub ve bir mana taşır. Bunlardat kaçmak, portreden kaçmak, yanl muayyen ve şahsi bir rubun ifa* desine tercüman olmamak vt | binnetice portre yapmamak, baş- kasının yü.ünü fanteziyeye âlet etmek olur. Buna hiç kimset razı olmadığı gibi portre Aşılı ressamlar da böyle çalışmazlar. Bu, demek değildir ki portre ressamı sadece bir kopyeci olar | caktır; hayır. Portra ressamı mo- delin değil, insanlığın bütün çağı — larını, bütün sürur ve elem ve düşüncelerini simasında aksettiren bir insan Hipinin karşısındadır. Portre ressamının atelyesi ziya, şekil ve renkler kadar yorucu teneffüslerle de meşbu olduğu istiyen kerinin portrelerini yapmışlardır. Fakat hayatta yalnız san'at endi- şesi olmadığı için birçok ressam- lar bu şartı çok defa bilerek ihmal etmiya mecbur kalmışlar- dır. İstedikleri gibi çalışamıyan bütün portretistler gibi res- sam Saip te Bbu zaruretten çok hakh olarak daima gikâyet eder. Fakat ne yapmalı ki yaşa- mak iktidarını da fırçasından bek- liyen saa'atkârlar Delacroix'aın mazhariyetine —arada bir na! olmak mahkümiyetindedirler. Bu şeraitte — çalışan — portrotistlerin galerileri — seyredilirken — maişet zaruretinin bu hissesini de unut- mamak İâzımdır. Portre ressamı modelin — ru- huna kendi ruhunu dakarıştırırsa çifte ruhlu bir insan yapmak tehlikesine maruz kalabilir. Bü- yük portre ressamlarnın — ob- jektif kalmakta devam etmeleri bu sebepten olsa gerektir. Res- sam Saip de bu doğru fikri takip ediyor. —Öyle — zanne- diyorum ki porterenistler — cid- di olarak ne fütüristi, ne de kübist olabilirler. Çünki his ve bayalin en az karışabileceği insan yüzü kendi tamamiyetini beka insiyakile dalma arzu edecek ve hiçbir mektep bu insiyakın önü- ne geçemiyecektir. ( Devami 10 ancu sayfada ) Yeni Neşriyat Şark Yudızinm Mektubu Memleketimizin yegâne sine- ma mecmuası olan Holivut'un ikinci sene 8 inci sayısı Şark yıldızı Selma Hanımın muhtelif pozlarını ve ilk mektubunu havi olarak intişar etmiştir. Şark — yıldızmın — İstanbuldan Holivut'a gidinciye kadar geçir- diği macerayı baştan sonuna ka- dar gazetemizde neşretmiştik.