pazar Ola Hasan Bey S ALMIŞ? | KİMDEN DER <2 LİNDBERGIN TÜRKÜSÜ Boynunda mavi boncuk, Gitti elimden çocuk, Karımın benzi uçuk, Şeytan aldı götürdü, Arpa, nohut, katarız, Satamadan getirdi Pahalıya satarız! * * Tayyareye binmedi, Halka attırır duman, Gülmedi, sevinmedi! Alırız apartıman| Göz yaşlarım dinmedi Kimse duymasın aman; Şeytan aldı, götürdü, Arpa, nohut katarız, Satamadan getirdi!. Pahalıya satarızl.. * b * Bizi bu hale boydu Önümüze geçilmez, Amerika haydudu, Bu hilemiz seçilmez, Sardık bütün hududu, Halis kahve içilmez; Şeytan aldı, götürdü, Arpa, nohut katariz, Satamadan getirdi!. Pahalıya satarızl.. . — Hasan Bey... Bu, şeker gibi bir kız ama kendini pek pahalıya satmak istiyor, benimle evlenmiyor. * Hırsızlar vermez haber, — Şeker muhtekirlerinden ders alıyor da ondan , delikanlı! Bu ticaret pek güzel, On bin polis seferber! 5 — Kimse olamax engeli | HASAN BEYİN MÜLAKATLARI Yazdım ben bunu ezber, Diyoruz: “. Gel keyfim; gek.. Muhtekirlerle Konuştum ! KAHVECİLERIN TÜRKÜSÜ Maksadımız aşikâr, Ettik milleti şikâr, Yapıyoruz ihtikâr: in Haydut aldı götürdü, Arpa, nohut katarız, Satamadan getirdi!.. Pahalıya satarızl.. Müstensihk P, H. Müstensihi; P.H. Fotoğrafçı Ne Yapsın? Şükrüye Hanım gayet çirkin bir adamla evlenmişti. Bir gün sokakta Hasan Beye rast geldi. Pek öfkeli görünüyordu. Hasan Bey dedi ki: Ne 0? Şükrüye Hanım! Biri- ne mi kızdın? — Evet, Hasan Bey! Geçen gün kocamla bir fotoğrafçıda resim çektirdik. Bugün ben gidip resimleri aldım. Bak, İşte... Gö- rüyorsun ya, kocam tıpkı may- mun gibi çıkmış. Okadar kızdım ki fotoğrafçıya çıkıştım. Hakkım yok mu? Hasan Bey kaşlarını kaldıra- rak: — Hakkın yek yal Dedi, bu- na fotoğrafçı ne yapsın? Sen gz Şeker Muhtekirlle Mülâkat — Şekerde niçin ibtikâr ya- pıyosunuz? Utanmiyor musunuz? Pançar gibi kızarmıyor musunuz? — Hasan Bey, öyle deme, şekerin fiyatı arttıkça tadı da artar. — Nasıl şey 0? — Öyleya, bir şey ne kadar pahalı, ne kadar kıymetli olursa lezzetide o kadar çok olur. “Ucuz etin yahnisi tatsız olur., Demezler mi? Hayat (o kıymetli olduğu için tatlı değil mi? — Öyle ise keçi boynuzunun okkasını da yirmi beş liray çıka- rırlarsa havyar gibi tatlı olur, demek! — Zahir öyledir, Hasan Bey! — Yo... Aklımızı başınıza top- layın... Bu şeker meselesi yüzün- den adaletle aranız şeker renk... Sonunuz fenaya çıkar. mi e Gaz Muhtekirile Mülâkat — Gazde niçin ihtikâr yapı yorsunuz ? Utanmıyor musunuz? — Hasan Bey, öyle deme, biz medeniyete hizmet ediyoruz. — Nasıl şey o? — Elbette ya... Artık petrol devrinde değiliz, elektrik devrine giriyoruz. Gaz elektrikten daha pahalı olmalı ki halkımız asri tenvir usullerine alışsınlar. Eli- mizden gelse biz gazin okkasını on liraya çıkarırız. — Orası malüm. — Bir de, Hasan Bey, gaz sarfiyatı azalırsa, yangınların önü- ne geçilmiş olur. Biliyorsun ki yangınların çoğu gaz lâmbalarının parlamasından oluyor. — Haydi defol oradan, mem debur ! palavrayı bırak... İbtikâra devam edersen iyi bil ki bu millet senin başına boş gaz te- nekelerini geçirir ha! ği Kömür Muhtekirile Müldkat — Kömürde niçin ihtikâr yapıyorsunuz, utanmıyor musunuz? — Hasan Bey, biz sıhhati umumiyeye hizmet için kömür fiatlerini yükseltiyoruz. — Nasıl şey o? — Hasan Bey, biliyorsun ki bu kömür denen şey bir zehirdir. Halk bunu ucuz bulursa bol bol yakar, nihayet kömür başına vu- Nr maazallah ar tehlikesine ile ar, ömür MAS nedir biiein. e — Haydi oradan! Ahaliyi kömür kömür mıyor, siz çarpıyorsunuz. Fakat sonunda da çarpılacaksınız. — Hasan Bey, zaten artık yaz geldi, gök e gibi Düyük Dir soba var, Mönü! re lüzum kalmadı. — Kışın sizin yüzünüzden yerine ahali yandı, yazın da kömür yerine siz yanarsınız, olurbiler yi İDekolte Hanım Hasan Bey birgün misafirliğe gitmişti. Ömründe ilk defa ola- rak, orada, birkaç dekolte Ha nim gördü. (Hele bir tanesinin göğsü pek açıktı. Hasan Bey, kendi kendine: “ Allah Allah... Ne biçim kıya- fet bunlar?.. Gidip şu banıma sorayım, bu kadar açık gezilir mi? ,, Dedi. Hanıma yaklaştı — Affedersiniz hanım kızım, benim kusuruma bakma, fakat şu senin göğsüne baktım da şaş- tım kaldım. Ta yüreğinin üstüne kadar açık. Bu nasıl şey? Eski- den hanımların yalnız — elleri açıktı. Kız gayet tatlı bir gülümse- yişle (o Hasan (Beye şu cevabi verdi: “'UNA, EKMEĞE DAİR! Feleğin boynuna olsun vebali: Bu fakir milletin meydanda hali, Gıdasız kalmıştır bütün ehali, Altıya olsa da ucuz denir mi, On iki kuruşa ekmek yenir mi?!, evlenmeden evvel düşünmeliydin! e am ŞİMDİ DE NE YANACAK? — Hasan Bey, bizim hem | elimiz açık, hem kalbimiz açık! ÇİĞNEMEK MESELESİ Bu işle uğraştık tamam iki ay, Güya hiç pahalı değilmiş buğday, Tüccarlar ediyor mutlaka alay: Altıya olsa da ucuz denir mi, On iki kuruşa ekmek yenir mi?l. » Zöğürtlük yılları girdi araya, Biz vurduk, buhranla, baştan karayal Eskiden alırdık tam kırk paraya, Altıya olsa da ucuz denir mi, On iki kuruşa ekmek yenir mi?!, » v. Her ağız karıştı bu kilükale, Başmuharrirler de yazdı makale, Doğruyu söyleyim : Şaştık bu hale; Altıya olsa da ucuz denir mi, On iki kuruşa ekmek yenir mi?l, » Millette züğürtlük yarası vardır, Alnında bahtının karası vardır, Sanmayın cebinde parası vardır: Altıya olsa da ucuz denir mi, Altıya olsa da ucuz denir mi, On iki kuruşa ekmek yenir mi?l. On iki kuruşa ekmek yenir mi?l. * * Ekmek yükselince hayat zor olur, Kulak vermeyiniz birkaç taşkına: O zaman bin türlü anafor olur, Çünki bu adamlar dönmüş şaşkına! Bütün açıkgözler kalantor olur, Abbaplar!.. söyleyin Allahaşkına; Altıya olsa da ucüz denir mi, Altıya olsa da ucuz denir mi, On iki kuruşu ekmek yenir mi?l. On iki kuruşa ekmek yenir mi?!. HASAN BEY Yüksekten atıyor iki üç kişi, Onların iyidir çünki gidişi, Bir kere fakire sorun bu işi: 22 Oy, gök yöküe'rimimi Kayi bahar geldi, artık odun kömür yanmıyacak. — Şimdi de oduncularla kö- mürcüler yanacak! Doktor ( hastaya ) — | çiğneyiniz, mideniz düzelir. | Hasan Bey — Zaten bu hasta | sofördür, doktor, ondan âlâ kim- se çiğniyemezİ İyi