“ SON POSTA ABBULHAMİBİN İLİ İE Abdülkamide Verilen ae Nihayet Tesirini Gösterdi Doktor Gelince Onu Çocuk Gibi Karşılıyarak Seviniyordu Nakli O ZİYA ŞAKİR Her hakkı mahfuzdur — 254 — 29 Eyli 917 Abdülhamit, Ogece (o birkaç defa ( gargara ) yaptı, Fakat biçbir tesiri olmadı. Yutkundukça yine kılçık batıyor ve kendisine mütemadiyen rahatsızlık veriyor- du. İstiraptan ve uykusuzluktan sabahleyin vücudu pek kırgın olarak kalktı. Sesinde bafif bir kısıklık ve sertlik vardı. Derhal doktora haber yolladı. Doktor geldi. Muayene etti. ( Bel'um ve hançerede bir nezle alâimi)gördü. Nabızları 82 ve hararetide 38,7 yi gösteriyordu. Doktor, tekrar gargara yazdı. Ayaklarma har- dallı su banyosu yaptırdı. 30 Eylül 1917 Petar Bugün Abdülhamit vücutça biraz rahatsız. Sesindeki kısıklık daha bariz. Güç yutkumuyor ve daha fazla ıstırap hissediyor. Doktor büyük bir dikkatle muayene etti. Fakat kılçığa ben- xer bir şey göremedi. Yatakta istirahat etmesini tavsiye etti, Fakat Abdülhamit, bunu red- detti. — Herkesin bir Ben, yatakta yatmayı sevmem. Sıkılırım. Âdetim değildir. Hatta ben yatarken entari de giymem. Alışmadım. Kapının yanında ayakta duran Şöhrettin Ağayı göstererek ; — Bakın, sorunuz Şörettin Ağaya.. Beni hiç, entarili yahut kıravatsız görmüş müdür. Ne yapayım ; bu bir huydur. Dedi. Doktor bugün de bazı ilâçlar iâvesile bir gargara daha verdi. evvel YZ Bugün Abdlbamsidin ahvali umumiyesinde âdeta bir hasta bali | görünüyor. £ Vücudundaki hararet, elle hissolunuyor. Yut- kunurken (biraz daha hissediyor. Fakat buna rağmen yine yatmıyor. Kanapede oturu- yar. Doktor, dünkü ilâçları tekrar ederken, Abdülhamidin talebi Üzerine reçeteye aspirin de ilâve etti. 3 Teşrinlevvel 1917 Abdülbamidin harareti 36,7 e nsbızları da 84 e düştü. Düne nispetle sesinin (kısıklığı daha hafif, Doktorun muayenesi neti- cesinde, bademciklerde cöz'i bir iihap.. sağ bademcik hizasında veridi bir renkte iki kabarcık mevcut olduğu anlaşıldı. Bugün daha güç yutkunuyor. — Akşam — Hararet (36,8) e nabızlar da B6 ya yükseldi. Doktor, tekrar muayene etti. Bademcikleri daha mubtekin buldu. O Yutkunurken ıstırabı da ziyadeleşti. Bugün biraz ahvali umumiye hakkında doktorla görüşmek is- | huyu var. | göçlük | | tedi. Fakat Börü; lakırdıyı kesti, 8 Teşrinlevvel 917 Bu sabah saat dokuzda dok- tor Abdübamidi muayene etti. (Mütebariz hunnak alâimi) buldu. Hararet ve nabızlar, tabi idi. Yalnız < yutkunurken © hissettiği istırap daha ziyade artmıştı. Öğle vakti, sağ taraftaki bademcik şişmiye başladı. Vü- cutça ahvali umumiyesinde bir tebeddül yok. Akşam üzeri, sağ bademcik daha fazla şişti ve artık Abdül- hamit istırabın arttığından şikâyet etti. Doktor tekrar muayene etti. Bel'um ve hançeredeki ibtikanın (Kasabat) a kadar müntehi oldu- ğunu gördü. Nabız, 82 ye ve de- recei hararet te 37 ye çıkmıştı. Dektor, bu vaziyet karşısında böylece (durup (o beklemekteki mahzurları (oAbdülhamide (izah ederek yarın behemehal ( Doktor Ziya Nuri Paşa) ile konsülte yapılmasma ikna etti. 4 Teşrinleval 917 hissettiği için Bu sabah saat dokuzda, Nuri Ağanın : — Destuuuur !.. Sadaları (o arasında, doktor Atıf Beyle doktor Ziya Nuri Paşa harem dairesine girdi. Ab- dülhamit, mütebessim bir çehre ile gelenleri ayakta kabul etti. oleik "| Ziya Nuri Paşa, “Abdülhamit- ten müsaade alarak boğazını muayene etti, Bademciklerin ve hançerenin muhtekin olduğunu ve İ (Tıraşe)ye kadar da nezle mevcut | bulunduğunu * söyledi. Bilhassa sağ bademcik, daha şişkin gö- rünüyordu. Yüzde üç perborat | dösut ile bir gargara tertip etti Bugün Abdülhamidin harareti 37,8 e ve nabızları da 94 e yük- selmişti. Abdülbamit, vücutça ehemmi- yetli derecede rahatsız olduğu halde, yine (yatağına yatmadı. Akşama kadar kanepede oturdu. Gündüz ve gece gargaraya de- vam etti, (Arkası var) Sinema Ve Tiyatrolar ALKAZAR — İstanbul sokaklarında ALEMDAR — Kaçakçılar ARTİSTİK dul ASRİ - a köprü ELLAMRA — Gizli vazife ETUVAL — Göl Cehennemi GLORYA — Prenulu geceleri BİLAL — Çanakkale KEMAL B. — Volga sahillerinde MAJİK — Holivodun Iç yüzü MELEK — Gönül kimi severse MİLLİ — Çanakkale OPERA — Moskova çocukları şık — İstanbul sokaklarında Kadıköy Süreyya — Büyük Üsküdar Hale — Esir Melike Mhtiray Gnl KL LUT İsisat ve elektrik aletleri VERESİY E BİZİM DAKTİLO .Bugünün Romanı A 4 EE Yazan: 2. Seti — Ben ne zaman geleyim?. — Sen mi?.. Pazar günü mır hakkak gel. İnşallah o güne ke- dar bir ip ucu buluruz. Lâkin gelirken biraz para getirmelisin ha.. Malüm ya, bu işler için biz de adam kullanıyoruz. Para dö- küyoruz. Burada mükâleme hafifledi. Dinliyor gibi görünmemek için ben de makineye fasıla verme- diğimden ne konuştuklarını işite- miyordum. Lâkin. Bu vaziyet, beni fena halde şüpbelendirdi. Tayyar) B. geldikten sonra Zülfü Beyle bu kadınlar hakkında ne- kadar kısa görüştüklerini işitmiş- lâkırdıyı nereden çıkarmıştı?... * Zülfü Bey, o kadınıda savup içeri girerken ben de yaziyı bi- tirmiş, ayağa kalkmıştım... Yaz- dığım kâğıdı Zülfü Beye verdim. — Pek çabuk yazdınız.. Sa- kım yanlış filân olmasın. Dedi. Dudaklarımı bükerek güldüm: — Zannetmiyorum. Dedim. Zülfü Bey, kâğıda şöylece bir göz gezdirip bazı yerlerini du- daklarını kıpırdata kipırdata he- celedikten sonra: — Yazınız düzgüne benziyor amma.. Allah vere de imlâ ha- taları olmasaydı... Neyse, söyleyiniz bakalım, ne aylık istiyorsumuz?.. Dedi. Birden bu suale cevap veremedim. Önüme bakarak: — Vallahi bilmem efendim. Dedim. Siz daktilo kullanmışsınız. Tabil, ücretlerini bilirsiniz. Zülfü Bey, parmaklarını çıtla- tarak ağır bir sesle cevap verdi: — Daktilo var, daktilocuk var. Bizim (kullandıklarımızdan memnun olmadık. Onun için siz onlara bakmayınız... Şimdi, size ayda otuz lira verirsek idare eder mi?.. Yirmi beş, hatta yirmi lira deseler, onu da kabul edecektim. Fakat, zâf göstermedim. Ben de vakur bir tavır alarak: —Başka bir şey yapalım efen- dim. Ben, bir ay çalışırım. Çı- kardığım işi görürsünüz. Eğer sizi memnun edersem... — Pekâlâ.. Pekâlâ.. Mutabık... Ne dersin Tayyar Bey?.. — Ne diyeyim?. İyi bir pa- İ zarlık. Hanım, öyle tamahkâra benzmiyor. Lâzımsa, birkaç lira da avans verelim. Tayyar Beyin bu cömertli- ğine pek uwcmnun olmakla be- raber, her ihtimale karşı avans almıya lüzum görmedim. Verdi- ğimiz karar mucibince erlesi günü saat dokuzda gelerek işe başlıyacaktım. * Sokağa çıktığım zaman, içim içime sığmıyordu. Mümkün olsa, haykıra haykıra: — Ey ahali! mı?.. Artık ben iş buldum. Diye ilân edecektim. Bu se- vincim, köprüye gelinciye kadar sürdü. Orada meserretimin ilk | hızları geçmişti. Şimdi, kendi | kendime soruyordum: haberiniz var | | — Acaba bu adamların ne işleri olabilir?.. Bu sual, bana orada şgeçir- diğim iki saatlik zamanı ve bu İ zaman içinde gördüğüm hâdisatı hatırlattı. “Allah - biliyorya, bu adamların işleri bana pek sağ- lam gelmemişti. Gelen müşterileri, sâfdil; bu adamları da pek maz bulmuştum. Avukatlıkla hiçbir nlâkaları olmadığı halde, kocasından boşanacak, çocuğuna nafaka bağlatacak kadınların iş- lerini ne diye deruhte ediyor- lardı?.. Bu suzle, yine kendim cevap verdim; — Bana ne?.. Minareyi çalan kılıfını hazırlar. Akıllı, uslu'adam- lar. Elbette yaptıkları işi, benden daha iyi bilir bilirler. mi Dedim ve artık bu nokta etrafmda meşgul olmıya lüzum pm Yalnız, her ibtimale muamelelerini daha iyi an- lamak, ve ne o zamandanberi meyus olan anneme hoş bir sürpriz yapmak için, bu akşam hiçbir şey söylememiye karar verdim. (Arkas var ) —5 Yeni neşriyat Peyami Safa Fatih - Harbiye Roman: Fiat 100, ellisi 125 Kr. Nazım Hikmet Benerci ai Niçin Öldü Şiirler: Fiati 75, ciltli 100 Kr. Nazım Hikmet Kafatası Fiati: 75, citlisi 199 Kr. Necip Fazıl Ben Ve Ötesi iirler mecmnası - Flati: 75, elikilsi 125 Kir. Mahmut Yesari Su Sinekleri Büyük somas: Flat 150, eltisi 175 Kr. Mahmut Yesari Bahçemde Bir Gül Açtı Büyük roman: Fiati 159, elltiiei 175 Kr Mahmut Yesari Kırlangıçlar Fiati 59, eltisi 75 Kr. Roman: Mahmut Yesari Çulluk Büyük roman: Fiati 150, elltliM 175 Kr. Mahmut Yesari Aksaçlı Genç Kız Büyük roman: Fiati 150, eihiiel 175 Kr. Mahmut Yesari Sönen Işık Büyük roman: Fisti 125, eğitilei 178 Kr. Etem İzzet Beş Hastâ Var 175, etitlisi 200 Kr. Suphi Nuri Kooperatifçilik Kati; 125, ciliisi 159 Ker, Sühulet Rütüpanesi Büyük xomam: Fi