pazar Ola Hasan Bey ş:.kî'fifîfîı...... İHTİKAÂRLERENİ İhtikârın kabı taşti: Harbi Umumiyi aştı ! Bu hileye herkes şaştı! Eceliniz yakınlaştı; Şekerciler; Parzar olal... * Binbir yalan atarsınız, İşe hile katarsınız, Pahalıya satarsınız, Paraları yutarsınız: Şekerciler; pazar ola!... * Herkes sizden “Aman..,, dedi, Bayramda da üzüm yedi, Foryat etti, inildedi: *“Bir okkası elli yedi ! , Şekerciler; pazar ola!.. * Bin çareye baş vurdunuz Palavralar savurdunuz, Halka tuzak, ağ kurdunuz, Kasaları doldurdunuz; Şekerciler; pazar ola |.. * Desem, görüp Muhsin Beyi: |*| “Akıntıya çek küreği, *Tüccarların yok yüreği.. , Yağma Hasanın böreği; Şekerciler; pazar ola!.. * Gel de ihtikârı seyret: k kârlıdır bu ticaret, psl zengin oldu; hayret! Biraz daha edin gayret; Şokerciler; pazar T Şekor meselesini halletmiye çalışan Vicaret Müdürü, P. H “ Baltayı Ne Yapacaksın?,, Hasan Beyin biraz uçarı ve densiz bir delikanlı vardı, arada bir gelir, para ister, akrabasından alamazsa — kıyametleri — koparır, zavallı Hasan Beyin başına tavanı yıkardı. Bir gün yine geldi: — Amca bana beş lira ver, dedi. Hasan Bey: — Veremem, dedi. Mutfağın önünde idiler. Deli- kanlı hemen içeri girdi, baltayi yakaladı. Ev halkı bağırıyordu: — Birak o baltayı... Ne ya- | pacaksın ? — Satmıya götüreceğim. | AKSIRIĞIN HİKMETİ l | — Hasan Bey ne aksırıyor- sun? — Kömürcü bana dün çok soğuk bir muamcle yaptı, soğuk aldım. Hasan Bey — Kaçın ey ehali!. İhtikâr treni geliyor, içinde kalanların vay haline! HASAN BEYİN EŞEĞİ! — MANZUM Bir gün bizim Hasan Bey Bir eşek almak ister! Hemen pazara gider : Sürer bir hayvana pey!l * Müzayede bitince, Onun üstünde kalır; Parayı -sayıp alır; Kapılır bir. sevince! * Yularını çekerek. Hemen düzülür yola ! Bakmaz hiç sağa sola, Ardından gelir eşek | * Köşeden aksi gibi, İki serseri çıkar! Verirler şöyle karar: “Çalalım şu merkebi !.. , * Biri takar yuları Kendi boynuna bemen ! Öbürü, sezdirmeden, Derhal boylar pazarı! * Eve gelir Hasan Bey: Döner dönmez geriye, Şaşırır o saniye, Der: “Yahu! bu nasıl şey!.. . * Hırsız der ki: “Eskiden “Günahkârdıun, haylazdım ! *Yerimde duramazdım *Fenalık yapmazsam ben |.. * *“Annemle babam, amma, *Bir gün inkisar etti: “İşte o dua yetti *Benim eşek — olmama | | FIKRA — “Maceraya, şüphesiz, “Pek hayrette kaldınız ! *“Evet.. beni aldınız “Bu sabah pazardan siz! * “Bizim evin önünden “İlerliyorken tamam, “Cumbadan annem, babam “Beni tanıdı hemen ! * “Hâlâ eşektim yine “Görmeseydiler eğer! "“Acıyıp affettiler : “Girdim insan şekline!... , * Açıldı o saniye Korkusundan gözleri | Söyledi şu sözleri Hasan Bey serseriye: Çökr “Yavrum! sözümü dinle “Ben sana acıdım pek! “Bir daha *“Git otur edebinlel.. , olma eşek; * Sapıp tenha yollara Hırsız. o anda kaçar! Bizim Hasan Bey, naçar, Yine gider pazara! * Hayretten büyür gözü, Bakar: Orada eşek! Kulağına giderek, Hemen söyler şu sözü: * “Haylaz herif!.. Bu hal “Şimdi olmuştun insan ! “Kabahatinden utan: “Eşek olmuşsun yine !!... ,, PAPAĞAN e m A!__ SA BERA l ol Ü O —OŞ olanların keyfine diyecek yok. Altında v Allah selâmet versin, Hasan Beyin karısı pek acar bir nesne idi. İkide bir kocasına çatar : — Herif !.. Bana ne zaman güzel bir köşk yaptıracaksın ?.. Diye sıkboğaz ederdi. Bir gün Hasan Bey karısına müjde verdi: — Bugün akşama kadar, se- nin arzunu yerine getirmek için “çalıştım. Dülgerleri buldum. En sağlam malzemenin nerede satıl- dığını öğrendim. Köşkün yerini tayin ettim artık her şey oldu, bittâ demektir. Karısı sevindi : — Aferin, benim güzel ko- cacığım. Hasan Bey bir müddet dit- şündü ve: — Yalnız bir şeyin edilmesine kaldı. Dedi, Karısı sordu: — Neyin ?... temin Hasan Bey, ne olur ne olmaz sofaya kaçarken, cevap verdi : — Paranın |.. w | konulmaz büyük oğlu yaklaşıp, — Hasan Bey.. Şu güzel ka- dına bak.. Kocası yerinde olmak isterdim. — Kocası buna çoktan razı- dır, çünki Üç sene hapse mah- küm! Üç Bin Lira | Kısa Bir Hikâye J Hasan Bey, uzun bir kış ge- cesi, bir dostunu xziyarete git- mişti. Evi, ümidinden fazla kala- lalık buldu. Hahalle muhtarından eşrafına kadar hepsi orada idi- ler. Söz buhran bahsinden, iktısat meselesine ve aradan da, hangi milletin para —hususunda daha açıkgöz olduğuna intikal etmişti. Mabhalle —muhtari: — Araplar canından çok pa-« rayı sever ! Dedi. Gençliğinde memleket memleket dolaşmış olan mütekait bir hariciye memuru : — Acemler kadar kara canlı millet yoktur! İddiasını ileri sürdü. En nihayet Hasan Bey : — Araplar ve Acemler pa- rayı sevebilirler, dedi, fakat hiç şüphesiz ki Yahudiler bu hususta en açıkgöz bir millettir. Durun size bir hikâye anlatayım... Bütün gözler Hasan Beye tevcih etti. Nüktedan dostumuz kendine has olan edasile söze başladı : — Bundan on beş sene evvel Balatta oturuyordum. Beş yaşın- dan itibaren kibrit satarak zengin olan Bohoraci Ef, artık ölüm dö- şeğine yatmıştı. Varisi bulunan üç oğlu her ne kadar matemli görünüyorlarsa da, gizli gizli neşe- lerinden kaplarına sığamıyorlardı. Çünki babaları onlara, asgarl bir buçuk milyon Hiralık büyük bir servet bırakacaktı. Nihayet o meş'um veyahut mes'ut gün gelip çattı: Bohoraçi ER. son nefesini vermek üzere idi. O zaman oğullarını yanma çağırıp şöyle bir vasiyette bu- lundu : — Size, yenmekle tükenmez, bir para bırakıyorum. Aranızda taksim edersiniz. Yalnız size bir vasiyetim var: Ben ölünce hepi- niz, hissenize isabet eden para- dan, mezarımın içine ayrı ayrı bin lira koyacaksınız. Yani ben gömüldüğüm zaman mezarımda üç bin lira bulunacaktir. Uzun sözün kısası, bazirgân nalları navaya dikti. Cenaze me- rasiminde ben de hazır bulunu- yordum. Tabut mezara konulur babasının son meskenine bin lira bıraktı. Ortanca oğlu da onu taklit etti. Herkes, vasiyeti yerine getirmesi — için, küçük oğluna bakıyordu. O da, yavaş yavaş mezara yaklaştı. Eğildi kardeş- lerinin — bıraktığı iki bin lirayı alıp cebine koydu. Ehalinin hay- retten gözleri açılmıştı, Fakat küçük oğul hiç istifini bozmadan mukabili ahretteki herhangi bir bankadan alınacak olan, üç bim liralık bir ceki tabuta yerleştirip çekildi, Şimdi söyleyin, bakalım : Para işinde hangi millet daha açık wgözmüş ?..