Ha A A AÂABPULHAMİDİN SonN GÜNLERİ - Abdülhamit, Alman İmparatorunun Siyasetini Şiddetle Tenkit Ediyor Celâletiin Paşa Koleradan Ölmüştü NAKİLİ — ZİYA ŞAKIR Her hakkı mahjuzdur — 230 — — Aman efendimiz, siz daha | hâlâ bu adamdan medet mi umuyorsunuz?.. Buna — emniyet ve itimat buyurmabıza teessüf ediyorum. Bu adamın ne kadar dinsiz ve ahlâksız olduğunu an- lamadınız mı?.. Ben bu adamla Şürayı Devlette beraber bulun- dum. Bir gün dairede hep be- raber oturuyorduk. O gün işle- rimiz hafif olduğu için şundan bundan konuşuyorduk. Lâf ara- tında icap etti: (Bir evlât, ana- sına babasına hürmet etmeli ve minnettar — olmalıdır) dedim. O kadar arkadaşın içinde Sait Pa- şa hemen söze atılarak: — Evlât., meselâ ben.. ana- ma babama niçin minnettar ola- yım. Beni, tesadüfen bu dünyaya getirdikleri için mi ?.. Derdemez, hepimiz hayrette kaldık... Benim Sait Paşaya hiçbir garezim yok. Ancak vu- kuu hali hikâye ediyorum. Ni- şantaşında — konağımız — karşı karşıyadır. Ben bir gün onun hamamının yandığını —gördüm. (Güsül ) etmek şöyle dursun, hamama girip temizlenmek - bile adeti değildir. Dedi... Ben bunları Fuat Be- yin —ağzından işittim. —Eğer yalansa, günahı — vebali — onun boynuna olsun. Dedi. 2 Haziran 331 Müşfika Kadımnefendinin bo- ğazı ağrıyor. Oruçlu olduğu için ilâç alamıyor. Bugün Abdülha- mit oruç tutması için epeyce söylendi. Fakat — Kadınefendi, oruca devam etmek istiyor. Bugünkü gazeteler, İngilizler tarafından — (Cidde)nin topa tutulduğunu yazıyorlardı. Abdül- bamit buna çok kederlendi. He- le ( Mekke Emiri ) — Hüseyin paşanın — azledilmesine, — hiçbir manâ veremedi. Emir Hüseyin paşa için: — Çok zeki adamdır. Emir :;'Yh olunduktan — sonra bana ir teşekkürname yazmıştı. Pek beyendim. (llekke; ve th.,a...) de çok taraftarları vardır. (Şerif Haydar Paşa )'yı tamırım. Benim şehzadelerle "berıba burada tahsil gördü. Oda zekidir. Fakat taraftarı yoktur. Şerif bakalım oradaki karışıkları teskin edebi- lecek mi? Dedi ve ümitsizlikle larım büktü. dudak- 26 Hariran 897 9 Temmur 916 Dün gece hava pek sıcaktı. Abdülhamit odasının penceresini kapattırmadan yattı. O uyuduk- tan sonra kapatacaklardı. Halbuki unutmuşlar. Sabaha karşı Abdül- hamit büyük bir vücut kırğınlığı ile uyandı. Derhal (aspirin) aldı. Banyoya girdi. Öğleye doğru, | dâhi, ne de gelecektir. Onun mesleği, kırginliğin zail olduğunu söyledi. * Yunan — ordusunun — kismen terhis edilmesine — Abdülhamit şüpheli bir nazarla bakıyor: — Terhis olunan efrat, doğ- ruca itilâf ordularına — gönüllü gideceklerdir. Görürsünüz. Diyor. Sonra, Almanların bazı cephelerde gerilemelerine de mü- teessir oluyor. — Almanlar mağlüp olurlar- sa, bizim halimiz ne olur ?.. Her şeyden fazla para — sıkıntısına maruz — kalacağız. — Memleketin haline mi acımalı, kendi halimi- ze mi? Bilmem ki... Benim elimde avucumda çok birşey kalmadı. Evlatlarım da muktesit değildir, hesaplarını, hiç bilmezler, ellerine geçen parayı derhal sarfederler. Ahmet Efendi ile — Bürhanettin Efendi, hiç lüzumsuz yere birer köşk almışlar. Halbuki oturuyorlar. Bunlar içinde hep nedir | bilir misiniz?.. Kâhyalarının teş- | vikleridir. Malüm ya, — alışveriş olursa, kendileri de çöplenirler. Bunların bepsini, ben bilirim. Abdülhamit, bugün Almanya peratorunun siyasi mesleğini şiddetle tenkit etti: — (Prens Bismark)ın siyase- tini terkettigi için başına bu belâ geldi. Yoksa gelmezdi. Bismark — gibi — siyasi — bir dünyaya ne gelmiştir, (| Rusya ve Avasturya ile iyi ge- çinmek.. İngiltereyi gücendirme- mek.. Fransızlarla aradaki - itilâf ( Alsaz - Loren ) den geldiği için onları da idare etmekten ibaretti. Dedikten sonra, Almanya - Rusya — siyasetini — bozduğundan dolayı İmperatorun çok büyük hatalara düştüğünü izah etti. 5 Temmur 332 Gece, Naciye Kadınefendinin dülhamit, merak ederek sabah- leyin derhal doktora haber gön- | derdi. Doktor — geldi, muayene etti. Kadınlık halinin bazı esba- bından ileri geldiğini söyliyerek şayanı endişe birşey olmadığını söyledi. ( Arkanı var ) ALKAZAR — Racenin Esiresi | ALEMDAR — Şen Mülâziüm ARTİSTİK — Vikdan arabı ASR — Cambazhana çocuğu ELHAMRA — Kaçakcılar ETUVAL — Göl Cehennem! FERAH < Parlak bir revli FRANSIZ TİYATROSU —Zencller turapu GLORYA — Aşk hülyalarım HİLÂL — Kanlı venedik KEMAL B. — Gece sovdaları MAJİK — Alev şarkım MELEK — Monte Karlo MİLLİ — Esir Melike OPERA — Ceheanerma Melekleri — Racenin Esiresi SIK KADIKÖY SÜREYYA SİNEMASI — Ren Kızları ÜSKÜDAR HALE — Kanlı pusa * HATİCE H. ; Doğru sözlü ve fakat bir parça serkeş- tir. — İnatçıdır. İntizam kuyu- datile kendini üzüntüye sev- ketmez, her- kese uysallık yapmaz, sev- dikleri azdır, söz — altında kalmak istemez. z " NURİ BEY; Sokulgan, gir- gin ve acul- dür. İşlerinin nihayetini bi- ran evvel al- mak ister. İn- tizam kuyuda- | tile hüriyetini takyide taraf- tar — değildir. Kendisini ba- zen i eder. Her hususta — uysallık ıh::):.l termez, tenkit yapar, itiraz ve muhalefet eder. Fotoğraf Tahlil Kuponunu Vi ci Sayfamızda bülacaksımız. Resminizi Bize Gönderiniz, * Size Tabiatinizi * Söyliyelim... HÜSNÜ TAŞKIN B.; Zeki ve düşünceli- dir. limi — yardır. Serkeş, gürül- Ü tücü ve kav- gacı değildir. Muamelâtında tevazua, ve | sadeliğe — te- mayül eder. 38 MUKADDES H.; ( fotoğra- fının dercini istemiyor ) Sür'atle münfeil ve müteheyyiç olur. İşle- rinde aceleyi ihtiyar eder, şahsını alâkadar eden küçük şeyleri bü- yültür, onlar üzerinde vakıtlı va- kıtsız Üzülür, tenkitten, kusurla- rının şuyuundan müteessir — olur. İzzeti nelis ve gsevgi bahsı hassas ve kllhnçh:'ı yeda H 2 MSH,( Fotoğrafının dercini istemiyor ) Samimi ve uy- saldır. Süse, moda cereyanlarına tâbi olur, güzel eşya ve elbiseye düşkündür. Kendini çabuk - sev- dirir, arkadaşlarile nadiren ge- çimsizlik yapar, çabuk müteessir olur ve alınır. İğbirarı devamsız- dır, çabuk barışır, kulağından biraz kan geldi. Ab- | |L Sinema Ve Tiyatrolar | Zevkise- | BİZİM Sayfa — DAKTİLO Sait Bey geldi. Doğruca odasına Ayakta durdum. Onun dinledim. — Evvelâ, masasının üstüne bir kâğıt de- meti attı. Sonra, Hasamı çağırdı. girdi. bareketlerini | i Tekrar kapı açıldı, bu sefer, — Hasan... — Efendim.. — Bana Vedat Beyi çağır- sana... | — Vedat Bey gelmedi efen- r dim... — Amma olur muya.. on bire geliyor. Ve sonra.. Anahtarlarını şa- | kırdata şakırdatı, masasının bir gözünü —açtı. Yine birtakım | kâğıtlar — karıştırdı. — Sandalyası gıcırdadı. Yerinden kalktı, ara kapıya hafifçe iki darbe vur- duktan sonra kapıyı açtı. — Bonjur Kevser Hanım. — Bonjur Beyefendi. — Akşamdanberi nasılsınız ?. | Saat Tabii, dün memnun oldunuz. Bizim şerik, gelirgelmer sizden bahset- tim. Sizin pek çalışkan ve ı malümatlı olduğunuzu söyledim. O da sizi görünce bana hak- | | verdi. Maaşınıza zammetti. i Nasıl?. Ben size söylemedim mi? | Bizim — yanımızda — bulundukça, | tedricen terakki | medim mi 7. | Doğru... Derhal Sait Beyin ilk günü yüzüme karşı ( yürük at, yemini kendi arttırır ) diye beni hayvana benzettiğini derhal hatirladım. Fakat ©o günkü ka balıkla bugünkü nezaket bana okadar garip geliyor ki... — Teşekkür ederim Beyefen- di. Zaten ben de, bütün istikba- limi sizden bekliyorum. Diye — nazikâne — mukabele ettim. Fakat bu sözlerimi herhal- de başka mana ile tefsir eden Sait Beyin gözleri birdenbire parladı. Rengi adeta kızardı. Du- daklarındakij tebessüm genişliye- rek yüzüme baktı: — Acaba buna inanayım mı? Dedikten sonra ümitlerini i kuvvetlendirecek bir cevaba mun- tazır kaldı. Bu, benim için çok müşkül bir andı. Onun kalbini kırmadan ve incitmeden, ümit- lerini söndürecek bir söz söyle- mek İlâzim geliyordu. Bir iki defa yutkunduktan sonra, şüp- hesiz değilmi Beyefendi. Sizin gibi bir., bir.. ( Velinimet ) ol- duktan sonra... | — Estağfurullah.. Estağfurul- | hah... Ne ise, bunları sonra da konuşuruz. Şimdi mühim bir işi- miz var. Büyük bir ecnebi şir- keti ile bir buçuk milyon İiralık bir işe girişiyoruz. Acele“terci- me edilecek evrak var, Vedat Bey de gelmemiş. Acaba bunları ) edemez misiniz ?.. siz. zahmet Birdenbire — vücudum, — buz kesildi. Benim fransızcamın kısa bir hududu vardı. Bu mahdut fransızcamla bir buçuk milyon Kralık işin evrakımı tercümeye nasıl cesaret edebilirdim. — Emredersiniz - Bayefendi. Fakat bu tehlikeli işin mes'uliye- tini üzerime alamam, Eğer mü- saade — buyurursanız, —mühendis beyefendilerden birile beraber... Sait B. düşünür gibi oldu. edersiniz, de- | Bugünün Romanı BAA 16 ON Yazan: Z. Şakir — Sami Beyle Riza Beyin | franscası zayıftır. — Eh pek âlâ efendim. Fahir B. olsun... Zannederim ki çok iyi fransızca biliyorlar. Sait Beyin gözlerinin önünden bir bulut geçtiğini hissettim. — Fahir Beyin elinde mühim işleri var. Onu meşgul etmiye- lim.. Hele biraz daha bekliyelim. Belki Vedat Bey gelir, Sait Bey bu sözleri söylerken yavaş yavaş orta kapıya yürüdü. Kendi odasına geçiyordu. Fakat birdenbire durdu. Olduğu yerde geri dönerek: — Haaa.. bakınız, az kaldı unutuyordum. Yarın — akşam, bütün —arkadaşlara — ziyafetimiz var. Bizim Necati Bey, hem şöylece arkadaşlarla bir eğlenti yapmak, hem de ftopluca görüş- | mek istiyor. Tabii siz de gelir- ——ij lner e i0enitikk KMNĞ e e teken Biniz. - — Nerede efendim? — Beyoğlunda.. Bizim Necatl — Beyin pansiyonunda. — Ne zaman efendim ? — Yarın akşam..Yazıhaneden j çıktıktan sonra.., — Çok uzun sürer mi? — Eh.. Şöylece bir iki saat, — Vallahi bilmem efendim?.. — Niçin camm?... Bu suale kolay cevap veremez- — dim. Beyoğlu.. Necati Beyin pansi- yonu.. Gece eğlentisi... Bu bana biraz solak geliyordu. Evvelâ, bu ziyafete iştirak edebilmeme annem mâni idi. Benim şu daktiloluk hayatımdan katiyen memnun ol- mıyan ve hergün iş saatlerimi - kontrol ederek benim her hare- ketimi göz önünde tutmıya çalışan annem, beş on dakika teahhurla — eve geldiğim zaman bile benden hesap soruyordu. Ziyafet, belki bir iki saat uzayabilirdi. O zaman annemin karşısına nasıl çıkar ve ziyafet saatlerinin zevkini, nasıl bir yalanla kapayabilirdim. An- neme açıkca söylesem, — Sen onlara, ancak işinle mer- butsun, Gece eğlencelerine de iştirak etmiye mecbur değilsin. Bir alay erkeğin içinde işin yok. Diyeceği şüphesizdi ve bun- da da annem haksız addedilmezdi. — — E, söyleyiniz bakalım Kev- ser Hanım.. Çok düşündünüz — Vallahi bir karar veremi- yorum efeddim. Müsaade buyuru- nuz da öğleden sonra cevap vere- — yim, dedim. Sait Bey fazla »srar etmedi. Biraz neş'esi kırılmış bir halde kapının aralığından kaybo- larak kendi odasına geçti, * Öğleye kadar Sait Bey birkaç defa mühendislerin odasına gitti, geldi. Her balde bu, bir buçuk milyonluk işle meşğul oldukları anlaşılıyordu. Tam öğle paydosu yapacağımız esnada telefon işledi. Sait Bey telefonla görüştü. Dik- kat ettim. Vedadın akrabasından biri vefat etmiş, onua için bugün gelemiyecekmiş. Özür diliyordu. Sait Bey, telefonu kapıyacağı zaman: <- Bazı mühim işler var. B yarın sabab erken geliniz, (Arkası var;