» —ı' 4 D A L B ABPULHAMİDİN Son GÜNLERİ... İslâm, Hıristiyan Bir Çok Kimseler Sık Sık İ_ı_iam Ediliyordu Âbit Efendinin Hastalığı Devam Ediyordu NaKi — ZİYA ŞAKİR Her hakkı mahfuzdur — 223 — 9 mart 912 N e! Âbit Efendi, birdenbire has- talandı. Gece — yarısındanberi ateşler içinde yanıyor. Arasıra da gasyan ediyor. Abdülbamit, fuvkalâde telâş içinde... Evvelâ etralta kolera p olmadığını tahkik ettirdi. Bu hususta ken- disine teminat verildi. Sabaha karşı doktora haber mderildi. Doktor gelir gelmez dairesine celbedildi, Ab- dülbamit, müteessir bir tavır ile doktoru karşılıyarak - hastalığın Arazı hakkında izahat verdi ve sonra : — Evvelâ koleradan korktum. Fakat elhamdülillâh civarımızda böyle bir hastalık yokmuş. Şu hal- de efendinin rahatsızlığı (Fiyevri tifoit) olmasın... Pek korkuyorum. Yüreğim o kadar yanık ki artık böyle manevi ıstıraplara taham- mül edemiyorum. (Efendi), bizim medarı tesellimizdi. Onu bu hal- de görünce içime bayğınlıklar Or. ..nî)dl Doktor, Abdülhamidi teskin ve teselli ederek Âbit Efendinin odasına girdi. Dikkatle muayene etti. Efendinin ateşi düşmüştü. ’:)creee 38,5 ıııık Mî. iyordu. vayene — neticesinde Tabatsızlığın bir mide fesadından ibaret olduğu anlaşıldı. Öğleden sonra Âbit Efendiye r ateş geldi. Hararetin d.e— recesi, (38,5) e kadar yükseldi. Abdülhamit, doktorun bu ge- ©e sarayda kalmasını rica etli. — Gecom. — Efendinin ateşi devam ediyor. Verilen ilâçları da midesi kabul #tmiyor. Abdülhamit, teessüründen uy- ku uyuyamıyor. Kahve içmek için dokltoru ( Pembe salon ) a davet etti. Konuşmak ve kalbin- deki istirabi biraz unutmak isti- yordu. Evvelâ bazı afaki şeyler- den bahsedildikten sonra Abdül- hamit çok mühim bazı beyanallta bulundu. — Benim kimse ile müdavelci » efkâr ettiğim yok. Yalmız gaze- teleri okuyorum, onlardan nmeti- geler çıkarıyorum. Dedikten mr:i hafifçe dü- ll we sözüne devam etti: M— Düşmanlarımızın Selânike teki vaziyetlerine bir türlü akıl erdiremiyorlar ve bunu sadece bir tehdit şeklinde görüyorlar. ' Halbuki mız kuru bir tehdit için kadar fedakârlığı ihtiyar edecek kadar budala de- gildirler, Şüphesiz bir maksatları var. Bana kalırsa buRlı:ııht.lHıh Yunanlıları — ve manyalıları kandıracaklar. Onları da kendi lehlerine olarak harbe sokacak- lar. Hem hiç şüphe etmemelidir ki buna çalışıyorlar. Yunanlılarla Romanyalılar da şüphesiz vaziye- tin müsait zamanını bekliyorlar. Neticede onlara iltihak edecek- lerinden korkı Abdülbamit durdu. — Mühim birşeyden bahsedeceği anlaşılı- uyorum, Ekmeğinizi tartırınız, Narh tartı üzerinedir. Aldanmayınız!.. yordu. Elindeki cigaranın kölü- nü silkerek yeniden söze başladı : — Bir de, bazı ahval beni dilhun ediyor. Bazan islâm, h- ristiyan bazı kimselerin salben idam edildiklerini sık sık gaze- telerde görüyorum. İdam ceza- sını, böyle sui tstimal etmemeli- dir. Ben, bu ceza — bahislerini, Cinayet — işlerini — ve bilhassa canilerin — ahvalini çok merak ettim, tetkikata giriştim, Birçok ler öğrendim. İdam - cezası, gilterede ender olarak verilir. Orada hâkimler bir caniyi mu- hakeme — ettikten — sonra eğer kendilerinde kanaat hâsıl olursa © caninin idamına hükmederler. Çünki onların — içtikadı, (ka- nun ) der, Bü - hükmü ve rebilmek ©o kadar kolay değildir. Bu, bir vicdan mesele- sidir. İngilterede idam cezası, © cezayı veren hâkimle müddei- umuminin buzurunda ve bapisane avlusunda tatbik olunuyor. Halk, bu çirkin cezayı görmüyor. Yal- nız cezanın tatbik olunduğu da- kikada bir top alılıyor. Sonra da gazeteler — yazıyor. —Amerikada idam cezası elektrikle icra olu- Buyor, Cani demirden bir san- dalyeye oturtuluyor. Elleri, kok ları sandalyeye Lğlanıyor. Başı- nâ madeni bir serpuş geçiriliyör. Sonra gerek sandalyeye ve gerek © serpuşa kuvvetli bir elektrik cereyanı veriliyor. Caninin bir saniye zarfında kafası kopuyor ve vücudu elektrikle yanıp kül oluyor... İtalya, idam cezasını kaldırdı. Fakat buna — mukabil tatbik olunan ceza, idamdâan da- ha müthiş, Cani, biçbir insan yüzü görmiyecek ve hiçbir insan sönzü İşitmiyecek bir yere hapso- lanuyor. Arkasına bir yolu sarı, —7 * O3>MAN EFENDİ ; Kendisine ehemmiyet ve- rilmesini ister. Ameli ve me- deni — meşga- lelere taham- mülü — vardır. Şıklığa mül göstermez, mukabeleye te- mayül eder, 10.M. N. HANİM: Kâtibe (fo toğrafının — derceni istemiyor ) Kendisine hususi tavurlar - vere- rek bazan sevimli hareketlerde bulunur, yavaş konuşur. ve keli- meleri ağzında çeke çeke teleffuz eder. Elbisesine e modaya dikkat ve itina eder, daima kendisinden behsedilmesini ve büyük ve kibar görünmesini — İster. Teşvike ve vüzüne ggl,ı_ır!kn kapılır ve sa- mimiyetidi isri eder, ; Resminizi Bize Gönderiniz, Size Tabiatinizi Söyliyelim... bir yolu siyah çizgili bir gömlek geydiriliyor. Öylece kendi ken- dine - terkedil . Yemeği ve suyu, gizli bir yerden veriliyor. Böylece insanlardan ve hayattan uzak yaşıyan — caninin nihayet ;"bı bozuluyor. Ya, — kendi endini öldürüyor, yahut aklına dokunarak deli oluyor. Almanya ve Avusturyada caninin başı bir ;_ıhrlı ensesinden — kesiliyor. Tansada, malümya (kiyotin) aleti kullanılıyor, Maamafih, oralarda idam cezası ender — tatbik olunuyor. bu cezayı- icap ettirecek ginayetler, ende- ren zuhür ediyor.. Ben, ekseriya idam ( müebbet kü- birçok mütalecalar beyan etti. ( Arkam var) l Sinema Ve Tiyatrolar I ALKAZAR — — Racesin Esiresi ALEMDAR — Şen Mülüzim ARTİSTİK — Cobenne— Melekleri ASRİ BÜY çati ELHAMRA — Kaçakalar ETUVAL — GÜ Cehennonl FERAH < Parlak bir revti FRANSIZ TİYATROSU —Zenciler turupu GLORYA —— — Aşk hülyalarım HİLÂL * Kankı venedili KEMAL B, — Gece sevdiları MAJİK — Çeteci Lapez MkLük — Monte Karle MİLLİ — Esir Melike OFERA — Cehtanem ŞIK — Racenin Esiresi KADIKÖY SÜREYYA SİNEMASI — Ren Kızları ÜSKÜDAR HALE — Kanlı puse * $ M. O. ŞÜKRÜ BEY-Asabi ve a alingandır Ş Şahsi — mesail- de hassasiyet gösterir, hür- Tiyetini takit usul ve — küyudabı müte- mayildir, ken- ve hareketlerini ü Kai F ERRanladı. Bq*-w* teakit ve takdir hislerini müşkü- Üa dahr öder, meemalâbada müşkülpesentliğe — mütemayildir. lddiayı fazilette mübalağaya sa- par, Fotoğraf Tahlit Kuponunu TiinciSayfamızda bulacaksınız. DAKTİLO Bugünün KRomanı Onün yüz bulmaması için ben de gayet resmi bir vaziyet alıyorum, Hatta onun teklifsiz- Biklerinin önüne geçmek — için gitgide hürmetimi arttırıyorum. O, benim vaziyetlerimin karş- Sti İ î : f g HE E $ 8 ? tiri şE ti PE H ı F | Üg EER Hİ İ i; SH ! ! öyle sinsi, fakat öyle çapkın ba- var ki, sanki insanı çiy çiy yemek İstiyor. Memnun olduğum bir şey varsa odam ayrı. Sait Bey müstesaa olduğu halde hepsile de temasım ar. Yazacağım kâğntlar bile Sait Beyin masasına geliyor. O da, bar na veriyor. Bugün akşam — paydosunda çıkmıya - hazırlanıyordum. — Sait Bey odama girdi. — Teltik hesabı hiç sevmem, Şunu alınız. Altı günlük yevmis yeniz.. Dedi ve bir nezaket göstere- rek derhal odayı terketti. Masa- nın Üstüne bıraktığı para, bana fazlaca gibi geldi. Aldım, saydım. Hakikaten üç lira fazla idi. Der- hal odasına girdim; — Beyefendi üç Hra fazla vermişsiniz. Er Saki Bariz #Y ıı.us: ':ı:uhirı bir tahavvül hâsıl oldu. — Üzerine bir ağırlık geldi. Hatta bana olan o eski yılışıklığı bile birdenbire ortadan silindi. Şimdi bana karşı, sıkılgan bir köy çocuğu halini alıyor. Hatta odama da eskisi kadar sık girip çıkmıyor. Geldiği zaman, bir müddet kızarıyor, bozarıyor. Lâkırdı — söylerken bile üdeta tkunuyor. Bugün bir aralık odama Fahir gelmişti. Şehremanetine ya- :ıî bir mektubun — iki yanlışını tasbih ettiriyordu. Birdenbire kapı açıldı. İçeri Sait Bey girdi. Yüzü kızarmış ve gözleri parlıyordu. Fakat, herzaman dudaklarında ' ihtiyar guîîh tebessümü muhafaza ederek sor M 9 LA Yazan: Z. Şakir — Bir şey mi Orsunuz Fahir Bey. Öi Bu ani bareket karşısında Fa- hir Bey bozulur gibi oldu. Bere- ket versin, aramızda geniş bir moesafe bulunuyor ve bu da her türlü fena fikirlere mâni olu yordu. 17 Ağustos 9üt Bu sabah yazıhaneye gelip te odama gireceğim zama, kapının üzerinde bir levha gördüm. İşi olmuyanların bu oda- ya girmesi memnudur. Şaşırdım. Evvelâ, buna hiç bir mâna veremedim. Sonra bir denbire — aklıma — dünkü vak'a geldi. Garip şey... Acaba Salit Bey beni kıskanıyor mu idi?. Yoksa Fahir Beyin yanıma gel- mesini başka bir şekilde telükki etti de yazıhanesinde sıkı bir innbat tesis etmek mi istiyordu, Herhangi şekilde olursa olsun, bu mesele kolayca hazmedilecek bir şey değildi. Benim aklıma, ba iki ihtimal geliyordu. Fakat başkalarmın fikrine şu üçüncü ihtimal de gelebilirdi: Sait Beyin tamamen benimle başbaşa kalmak istemesi... Ben bunları düşünür ken dış kapı açıldı. Koridorda bir mırıltı hâsıl oldu. Dikkat ettim. Mütercimin — sesi — idi. Hasana soruyordu: — Beyefendi geldi mi? — Hayır.. — Arkadaşlardan kim geldi? — Muhasebeci Bey. — Kâtip Efendi, Kevser H. — Mühendis Sami Bey. Hasan, bunları sayarken, mü- tercim yürüyordu. Birdenbire be- nim kapımın önünde durdu. KA Düt a olmıyanların. bu odaya kirmesi memnudur. Çok tuhaf şey.. Bu yazıhanede herkesin, herkesle işi vardır ?.. Hemen kapıyı açtım. Bu fit- ne kumkuması herifin yüzüne bakaretle — baktıktan — jsonra adeta haykırır. gibi mukabele ettim ; (Arkası var) 9 Şubat : Matbuat Balos — Maksim salanların'la — Zengin . bir progra'mla mükem- mel bir surette verilecek olan Matbuat Balosü pek güzide da- wetlileri tepliyacak ve pek cazip olacaktır. Resstin ve — san'atkürlarımızı bu husustaki Mmesaisi bilhassaşar yanı kayittır. Diğer taraftan baloda yerli mallarımızın nefasetjal teşhir için Matbuat Balosu pek güzel bir saha olacaktır. : Şimdiden yerli malı tacirlerimiz müracatile hediyeler vermek ku- retile muzaheretlerini vadetmek- tedirler, Bu;bediyer'er hiçbir be- del mukabili olmaksısır - baloya gelen gavetliler arasında —tevzi edilecektir. uı“ı..ıl,nlılır harırlanmıştır.