Z ma NÖ 4 Li ABPULHAMİBİ Gen ei Efkâr: Umumiyeyi Nazarı Dikkate Alınız Ve Yalniz e Korkunuz! Âbit Efendi. Ateşler İçinde Yanıyordu Nakli o ZİYA ŞAKİR Her hakkı mahfuzdur MD 7 yubat 801 » Abdülbamidin o kollarındaki | karıncalanma biraz hafifledi. (As- Birin) in iyi geldiğini söylüyor. Abdülhamit bugün yine baz! mühim beyanatta bulundu. Bu- günkü gazetelerin havadislerin- den bahsederken: — Bugünkü ( ( Tanin) de (istatistik ) hakkında ( Ahmet Emin ) imzalı bir makale gör- düm. Tamamile okudum. Pek hoşuma gitti (Kâmil paşanın sadaret zamanlarından < birinde bir Amerika seliri vardı. İyi bir adamdı. Bir gün bana bir kitap | getirdi. Bu kitap, Listemi) İTE ten bahsediyordu. İçinde birçok meseleler hakkında resimler ve cetveller vardı. Kitap pek hoşuma gitti. Kendisine rica ettim; taaa, Amerikanın (istatistik (o tutmya başladığı gündenberi . her sene ayn ayrı intişar eden bu kitabın bütün nüshalarını getirttim. Ta- Amerikama mam yirmi cilt idi. ber seneki tesir yatını göst sadrazamı çağırihm. — Bu kitapları alınız. Babıali kütüphanesine naklettiriniz. Der- bal bir tercüme yapınız. Bunlar | tamamen tercüme edilsin. Bizde de hiç olmazsa bir istatistik şu- besinin esası vazolunsun. Dedim.. Tabii, kitaplar Babr- aliye nakledildi. Hatta, işe de başlanıldı. Bir müddet bu mese- eyi takip ettim. Fakat sonra- ları birçok işler (| dolayısile meşgul (o olamadım. o Malümya, bizde bir mesele vardır. Eğer bir işin arkası takip olunmazsa, yavaş yavaş unutulur, gider, Tabii, bu da öyle oldu. Bu mübim me- sele, bıraktığım . yerde kaldı, gitti, Benim ismimi vermeksizin bu kitapları ait olduğu makama isma (etseler O zannederim ki çok Obüyük < istifade (temin olumur. Hakikaten, bir memle- ketin terakkiyatını takip edebil- mek için istatistik en Jâzımlı bir vasıtadır. Dedi. ; 2 Şuhat söz Bugün Naciye Kadınefendi boğazından murtarip. Birazda ateşi var. Sabaha karşı Abdül hamit kendi elile ( aspirin ) ver- di. o Sabahleyinde © erkenden doktor Atıf Beye haber gönder di. Doktor geldiği zaman kendi nezareti altında muayene ettirdi, ( Aspirin ) verdiğini de söyledi. * Umumi vaziyetin ve bilhassa (iaşe buhranı ) nın © günden güne vabamet kespetmesi Ab- — Ekmeğinizi tartırınız. “Narh tartı üzerinedir. Aldanmayınız L dülhamidi çok düşündürüyar. — Açlık, halkın o hissiyatı Üzerinde çok fena tesirler ya- pabilir, Allah rahmet eylesin, Cevdet paşa, çok âlim bir adamdı. Ben onun sözlerinden ve fikirlerinden çok istifade ederdim. Bir gün idare umuruna dair Okonuşu- yorduk : — Se nasihatim olsun Şevketmeap.. Eflâr ürmumiyeyi te zliniz. Ve korkunuz. Açlık hiçbir. şeye Hepimiz sıkıntı için- Blk aradığımızı bula- ondan işti, Abdülhamit elindeki tülbent parçasını göstererek: — Meselâ şu âdi tülbendin topunu sekiz, on kuruşa abyor- duk. Bugün, otuz sekiz kuruşa çıktı. Belki yarın bunu da bula- mıyacağız. Halbuki ben tük bentsiz Yapamam. Hele nezle olduğum (Ozaman biç mendil kullanmam. Tülbentleri böyle kestirir, bir kere kullanır, atarım. » Fakat galiba bundan sonra bunu yapamıyacağız. Haydi biz, şöyle böyle idare olalım. Fakat halk ne yapacak?. Allah cümlemizin muini olsun. Dedi, miyoruz. Bulsak ta pek pahalıya alıyoruz. (Arkası ve; em amam Memleketimizi Tanıyalım Kömür Havzamızda İki SeneninKaza Bilânçosu (Baş tarafı 1 İnel sayfada ) Diğer iki maden kazâsına gelince; Bunlardan birincisi “ Sü- leymân Sırı Bey , , ikincisi ise “ Kandilli , ocaklarında vuku- bulmuştur. Handilli oeaklarındaki kaza, yine bu sülunlarda aat- tığım gibi, grizu i tali ye olmuş ve sekiz biçarenin ölümile neticelenmiştir. Süleyman Sırrı Bey ocağın- daki kaza ise bu hâdiseden ev- veldir ve daha vâsi, insan zayiatı İ daha fazladır. Bu ocakta bir amelenin dik- katsizliği yüzünden patlıyan grizu, bir an içinde korkunç tahribat a , on yedi kişi kısmen Sali Linde de enkaz altında kalarak ölmüşlerdir. Kazadan sonra (cesetlerin taharrisine başlanmış fakat, gazın tahibatı çok vâsi olduğundan, geceli, gündüzlü çalışan amele postalarının bütün gayretlerine rağmen, naşlardan bir kısmın ancak hâdiseden bir hafta sonra çikarmak kabil olmuştur. Hatta on, on beş gün sonra da enkaz | Bu kabil kazalar, müteakıp, ya bulunamamış, veya. çıkarıl- mamış birkaç kişinin hayatını açık | bir tehlikeye maruz bulunduran vaziyetler hasıl olduğu. cihetle, bazan onlan olduklan yerde terketmek mneburiyeti de görül müştür. Ancak senelerden son- radır ki kör bacalar sürülürken, işte böyle kurtarılmasına imkân bulunamıyarak o kömür yığınları taş, direk ankazı altında terkedi- * len cesetlerin iskeletlerine rasi- lanmış ve çıkarılmıştır. Nitekim, eğer anlattıkları yanlış değilse, bundan altı sene evvel (Dünyas) damarında bir baca sürülürken | başında fes, elinde küreği ile iki oObüklüm (bir vaziyette, kalın kömür yığınları arasında sıkışmış bir insan cesedi bu- İurmuştur. Umumi harp senelerinde vu- kuagelen bir kaza neticesinde burada kalarak kurtarılamadığına ihtimal verilen bu ei olduğu d ya teşe edil işi Tmadeki elbiseleri di yığınları altında tefessüh etmi Li li ilaişi “Pak gibi dökülmüş ve tamamile iske- nadir 'olmakla beraber bir misal | letleşen vücut kemikleri de dağı- olarak kaydediyorum: livermiştir. —— ——— e a ve emme an Resminizi * A. HASAN HALİL BEY: Şakacı ve alaycıdır, nema. artisi- lerini — taklit eder ve bu sahada o şöh- ret ve ikbale mazhar olmak ister, zevkine gitmiyen, his- sini ookşamr- yan işlere râğbet etmez. Kadın, sevği, hayal ve macera mevzu- i Gamze karşı vardır. meşekkate tahammül gösterir. Bu uğurda müşkülât ve | Bize Gönderiniz, * Size Tabiatinizi | Söyliyelim... l » ENVER EFENDİ; Çekingen nh ke erkesle buk a TN li mesailinde kıs- © kançlık göste- rir. Para ve menfaati niç- sailinde kana- atkârlığa mü- temayildir. İse maz, rafa ve ihtirasa “Fodoğraf Tühlit: Ruponüna |. Hinci Sayfamızda bulacaksiniz. Bugünün Romanı Ma © MR YARMMNEM Yazan: 7 Şeki — Sen nasılsın Hayriye abla? — Ebbh.. şükür, hamdolsun. dostlara dua ederiz... Sen na- sılsın bakalım?. İlâhi Kevseri. Gittikçe (tango) oluyorsun be... Annem, herhalde © vaziyeti anlamıştı. Önündeki işinden ba- şını kaldırmıyarak gizli bir sesle sordu; O zaman annem başmi kal dırdı. Şüpheli bakışlarını gözle- rimin içine dikerek : — Yerleşlin mi ?. — Evet. — Aylıkla mı, gündelikle mi? — Otuz beş lira aylıkla... Annem, tekrar işile meşgul oldu. Bu kısa muhaverede adeta annemin kalbini okur gibi oldum. O, bu Kadar kolay ve bu kadar çabuk iş bulabildiğime adeta bayret ediyordu. — Eh, söyle bakalım Kevser. aylâk, aylâk daha böyle nice beri gezeceksin?... Bunu soran Gülsümdü. Bu kadın, bizimle — beraber. hicret eden hemşerilerimizden ve an nemin eski dostlarındandı. Fazla ! olarak benimde ustamdı. O- nun için bu suali sormakta kem dince bir hak buluyordu. Gül sümün bu suali, etrafta bir alâ- ka uyandırdı, Herkes, verilecek cevabı dinlemiye hazırlandı. An- nem, benden evvel davrandı, İ dinleyenlere işittirebilecek kadar sesini: yükselterek: — Aylak. değil be. Artık iş bulmuş. çalışacakmış. — Nasıl işmiş 0?.. Söz sırası bana gelmişti. Ke- limeler boğazımda O düğümlene düğümlene cevap verdim: — Katiplik.. Bir müteahhidin yanında daktilo... Bu sefer de Hayriye abla sordu: ç — Yanında senden başka kadın: var mı?... Suvallerin incelmesi, annemi git- tikçe asabileştiriyordu. Birdenbire ağırlaşan bir sesle homurdandı: — Kevser, hadi eve git. Ak- şama bir pilâv pişir. Çocukların çamaşırını değiştireceğim, bir te- neke”de su ısıt. Dedi... — Eh hadi, kalın sağlıcakla... Derken kalbimin yeniden bur- kulduğunu hissettim. Öbek öbek oturan amelelerin arasından ge- çerken başım e ve gözlerim kararıyordu. Senelerce ayni ıstırap ve se faleti beraberce hissederek, be- raberce yaşadığımız bu insanlar arasından çıkarken kendimi yur- duna ve ocağma ihanet etmiş olan bir adama benzetiyordum. > 1 Ağustos 975 Aşkolsun bizim patrona. Ha- kikaten iş adamı imiş. İlik görüştüğümüz gün hanlar, apartımanlar, köprüler a pe bilemem neler, ını Kaka şek m nazarla bakmıştım. t hiç te göründüğü gibi değilmiş. Şu bir hafta zarfında öyle bir. teşkilât yaptı, iragrrel öyle bir hale kim görse * burasının mühim V müessese olduğuna ——— m a Üç mühendis, bi muhasip, bir kâtip ve bir de mütercim mütemadiyen çalışıyor. Sait Bey de biraz kılığı kıyafeti düzdü Hatta üç günden beri, ayağındaki beyaz yün çoraplann yerinde renk renk parlıyan ipek çoraplar görünüyor, berkes sessiz sadasıs şalışıyor. Yalnız arasıra kapılar açık dıkça, bazan benim makinamız çıtırtısından, ekseriya da Sait Beyin yüksek seslerinden başka hiçbir şey duyulmuyor. İşe başladığımın ilk günü, Sas it Beyle aramızda küçük bir müna- kaşa “oldu. O, kendi odasında çalışmamı emretti, Ben, muhale- fet ettim. — Nasıl olur OBeyfendi?. Ben, bir daktilo parçasıyım.. Sizin gibi koca bir müessesenin müdü- rü ile bir odada nası! otürabilim, Şüphesiz iş için, ziyaret için birçok büyük adamlardan misa- firleriniz gelecek, Onlarla birçok şeyler görüşeceksiniz. Belki de mahrem işleriniz olacak. Benim odanızda bulunmam, minaşebel almaz zannederim. Diye, güç hal ile ikna ettim, Odasının yanında küçük bir oda var, Beni oraya yerleştirdi. Aras mızdaki camlı kapı, ekseriya kapanmıyor. Ona misafir gelirse veyahut mühendislerle iş hakkım da uzun müzakerelere girişirse o zaman ben rahat kalıyorum, Zaten öyle fazlaca işim olmadığı için bol bol gazete ve roman okuyorum. Fakat yalnız kaldığı zamanlar mubarek adam başı cumdan ayrılmıyor.. Bereket vere sin, ve cür'etkâr değil. Daha bâlâ, yaşadığı muhitip pısırıklığı devam ediyor. (Arkası var) Sinema Ve Tiyatrolar ALKAZAR —Şafni keşif kalı ALEMDAR © — Şen Mülâzim| ARTİSTİK — Vikteryâ ve Hüssarı ASRİ — Asri palyaşe AKLER — Şekerim ALHAMRA — Kaçakalar ETUVAL — Haydut şarkım FERAH — Parlak bir vevi FRANSIZ TİYATROSU —Zanciler turuğa GLORYA — Aşk hülyalarım — Kanlı venedik — Gece sevdaları — Çeteci Lipa — Monte Karla — Esir Melike — Raziye — Parave aşk Her sen: de zekât vol gi b Teyyare Cemiyeti teşkilâtı ir air Si karari Ta; mâ; ve ür Co: g leri tal iyetli aramnda taksim edi- ike ge İl ece, ve haya, eze ir lm “şi “a ayyare vatan borcudur. Fitre miktarı aşağıda gös- terilmiştir: Âlâ Orta Eda K 28 1851 -16 İğ 2 10 Üzüm Arpa Buğ: j