Doldorz Behice Ka dınefendinin Açlık 2 Sayfa. a ŞA 1 Grevini Bir Raporla Bildirdi Ayrıca Kadının Hastalığı Da Rapord akıl o ZİYA ŞAKİR Her hakkı mahfuzdur — 155 — Behice Kadınefendi, kanepe” de oturuyor, pencereden dışarı bakıyor. (Dilrübâ) kalfa da ayakta divan ( duruyordu.. Abdülhamit yavaş yavaş ilerledi. Koltuğun yanına gitti. Tatlı, yumuşak bir sesle: — Kadınım. Doktor Bey se ni bir güzelce muayene etsin... Sinirlerini yatıştıracak bir ilâç versin,. Böyle yememekle halin »e olacak? Behice Kadınefendi, biç ce- vap vermedi. Hiç hareket etme- di. Hiddetli bir tavırla (o başını denizden tarafa (o çevirmiş, bir heykel gibi oturuyordu. Sonra, Abdülhamit doktora döndü: — Yine üçgündür ağzıma birşey koymadı. Söz dinlemiyor.. Nasihat, kâr etmiyor.. Alimallah, aptesaneye (giderken düşecek gibi yürüyor. Hiç böyle olur mu? “ Haydi (o doktor bey, o muayene k ediniz. Dedi. Âtf bey, yavaş yavaş Behice kadınefendinin yanına gitti. Mu- ayene için müsaade istedi. O 7x man Kadınefendi birdenbire geri döndü, Doktorun yüzüne dik- dik bakarak: — Benim nemi muayene ede- neksiniz Doktor Bey? Muayene edilecek hiçbir hastalığım yok. Bugün, her günden daha kuvvet- liyim, Abdülhamidi devam etti : — Yalan söylüyorlar. Neden düşecekmişim... Hem bana ne karışıyorlar... İstediğimi yaparım. Ben kimseye bir fenalık etmiyo- Tum. Yemiyeceğim, içmiyeceğim; bundan kime ne 2. Birdenbire durdu. Başmı hid- detle salıyarak âdeta baykırır gibi bir sesle şikâyete başladı: — Mademki beni buraya ge tirdiler, hapsettiler. beni evlâ- dımdan ayırdılar. ben de artık Yaşamak istemiyorum... öleceğim vesselâm... Razıyım, tek beni buradan çıkarsınlar da nerede hapsederlerse etsinler. | Benim burada işim yok. Burada kimse- nin yüzünü görmek istemem... Yav; avaş mülâyin bir tavır 2 edi z — Mademki beni evlâdımdan ayırıyorlar.. bari akrabamın ya” Mina göndersinler... Yemin edi- Yorum, vallahi, bıllahi kim oldu- ğumu bile söylemesi. işaret (ederek Hamit devri mazırlarından Selim Melhame Abdülhamit, müteessir bir tavırla tamamen kendisine takar- rüp etti: — Pek alâ kadınım. işte biz de onu düşünüyoruz. Hele doktor bey muayene elsin.. bir rapor versin. tabii icabına bakılacak, Sen hele nabzını ver de doktor bey baksın. Kadınefendi yünfail bir tavir ile kolunu doktora uzattı. Ağla- makta devam ederek: — Bakınız. Dedi... Doktor, evvelâ mab- znı, sonra dilini muayene etti, Bu esnada (o Kadınefendi çok asabi ve çok heyecanlı idi. Muayeneden sonra (o Doktorün yüzünde de büyük bir şefkat ve teessür eseri (o görülüyordu. Âdeta sesi titriyerek: — Böyle aç durmanın hiçbir faydası olamaz efendim. Madem- ki burada kalmak istemiyorsu- nuz. Herhalde onun da bir çaresi bulunur. Dedi. O Kadımefendi, £ başım iki tarafa sallıyarak inler gibi cevap verdi: — Ben çocuk muyum. doktor Bey.. Ben aldanır mıyım zanne- diyorsunuz?.. Doktor onu teskin etmek için daha mülâyim bir tavır ile: Pekâlâ efendim.. Niçin, burada, yabancı bir yerde değik siniz. Tali, sizi bu hanedana raptetmiş. Küçük yaşımzdanberi bu ( saraylarda bulunmuşsunuz. Şimdi ebeveyninizin yanmda ne yaparsınız.. O alışmadığınız yer- lerde nasıl oturabilirsiniz?.. Behice Kadmefendi doktorun bu sözlerini sökün ile dinliyor, arasıra içini çekiyordu. Bu sırada Abdülhamit söze karıştı: — Sümüklü çerkeslerin yanı- na gitmek istiyor... Derdemez, birdenbire Kadr nefendi geri döndü. Gözlerinden hiddet kıvılcımları saçılarak : — Sus. Herkesin ailesini tah- kir etme... Sanki sen nesin ?.. a İşaret Ediliyordu Sen de bir sümüklü çerkesin mab- sulü değil misin 7... Ben senin sarayına girmedim. Orasını bana söyletme... Diye haykırdı. Abdülhamit, bu ağır bakaret karşısında — birdenbire (sarsıldı. Gözleri açıldı, Belkide akıl ve hayale gelmiyen bir şey yapa caktı. Fakat, daha acı hakaret- lere, daha vahim ( akibetlere uğrıyacağımı düşündü. Büyük bir aczile doktora dönerek: — Görüyorsunuz ya... beni nasıl tahkir ediyor? Dedi. Doktor, araya girdi. Bir ona, bir de ötekine söyliye- rek iki tarafı da teskine çalıştı. Fakat mümkün olmad. Kadın efendi, avaz avaz haykırıyor, Abdülbamide karşı ağzına gelen sözü söylüyordu. Nihayet doktor Abdülhamidin koluna girerek odadan çıkardı. Abdülhamit, hid- det ve asabiyetle titriyor vet — İşte gözlerinizle gördünüz ya.. Artık raporunuzu yaparsınız. Diyordu. » Doktor, Abdülbamitten ayrıl dıktan sonra muhafızık dairesine gitti. Orada şu raporu yazdı: (Hakanı sabık Hz. nin beşinci kadını ve Şebzüde Nurettin EF. Hi. nin valdeleri Behice Kadıne- fendi (OHz.nin Oo asabiyülmizaç, (iktinskı rahmi kebir) nevbatına duçar olmakta ve burada yaşa- mak istemediğini, yiyecek yeme- yip açlıkla intihar o edeceğini söylediğini müşir rapordur. | (Arkası var) — Iran Şahnın Seyahati Tahran ( Hususi ) — İsimle mecburi askerlik kanununun tat- biki üzerine Mahmire vilayetinde bazı hâdiseler çıkmıştı. Bu hâdi- seleri (yalandan tetkik etmek maksadile Şab Behlevi, Mahmi, ye gidecek, #9ni zamanda bura- ya kadar temdit olunan yeni demiryolu istasiyonunun o küşat resmini de yapacaktır, | Günün Takvimi | BUGÜN — 30 teşrinisani 931, Panartesi, Rumi 17 O teşrinisani 1347, 19 Recep 1300. X GÜNEŞ — Doğuşu 7,4 Batışı 16,42 ; NAMAZ VAKİTLERİ — Sa- bah 4,50, öğle 12.2 ikindi 14,28, akşam 16,12, yatsı 18,20. 9 Kasım — GM een ALEMDAR — Camhazlar arasında ARTİSTİK — Uçurum kenarında ASRİ — Batakhane çiçeği EKLER — Av ELHAMRA — Volga sahillerinde BETUVAL — Don Karsi Barı FERAH — Konser, varyete FRANSIZ TİYATROSU — Bulgar opereti GLORYA — Benli kadın HİLÂL — Hadi Yine KEMAL Bp. — $aisk MAJİK — Canlı Ceset MELEK — Aşka susamış MİLLİ — Gece sevdaları OPERA — Vatan Hainleri SIK — Kinik Kalp DARÜLBEDAYİ — Yonar dağ Kadıköy Süreya — Küçük Dehille ŞARK YILDIZI Holivuta Nasıl 24 Bu ilânları okuyor ve çalma- dık kapı bırakmıyordum. Fakat hepsinden aldığım cevap, şu idi: — Maalesef.. Geç kaldınız... Halbuki bilâkis, ben 'çok ace le ettiğimi zannediyordum. İşime yaraması ihtimali olan adresleri ele geçirir geçirmez derhal zap- tediyor ve, vakit geçirmeden o adrese koşuyordum. Günler böylece geçerken ya- vaş yavaş param da bitiyor ve talisizlik beni o tehlikeli uçuru- mun kenarna doğru sevkediyor. A Nihayet; bir gün geldi ki o acı hakikatle karşılaştım. Ogün son dolârımı da sarfetmiştim. Er- tesi gün, hafta başıydı. Haftadan haftaya peşinen vermiye mecbur olduğum oda kirası için ev sahi- bi daha sabah karanlığında bana müracaat edecekti. Ah babacığım!.. O geceyi ne ıstıraplarla geçirdiğimi kabil de- Kaçtım.. Yıldızlar Arasına Nasıl Karışım? YAZAN: Selma Z. olamıyorum. Ve.. Daha fazla bek- lemenin de pek faidesiz olduğunu anlıyorum . 2 Merdivende hafif bir ayak ğesi işitir gibi oldum. Herhalde ev sahibi kadın olacak. Şüphesiz, para istemiye geliyor... Artık ne ola; biran evvel olsun. Ye rimden kalkıyorum. -* Fakat.. Birdenbire kafam ve sırtım şiddetle yere çarptı. Me- gr ben bu bedbin ve korkünç üşüncelerle kendimden geçtiğim zaman bayılır gibi olmuşum ve sırt Sırt üstü yere yuvar lanmışım... Bu gürültü arasında kapının varulduğunu O düymamı- şım. Halbuki kapımın önündeki ev sahibi, benim gürültümü duy» muş. Kilidemiye unuttuğum ka pıyı açarak beni öyle baygın ve bitkin bir halde görür görmez, hemen yanıma koşmuş... z Yüzüme şiddetle çarpan su, >. e pa getirdi. Sırt tü yattığım yerden yav. doğruldum, oturdum. Hiç Pm Stüdyolara müracaat edenler böyle sıra beklerler raşel edemem. Satılacak içbir şeyim, borç alacak hiçbir kimsem yoktu. Artık düşünebile- ceğim yegâne çare, ıstırapsız ve kolay bir ölümdü. O gece, hiç uyumadım. Sana ve anneme, gözyaşlarımla bir mektup yazdım. Sizden af dile- dim. Evini, barkını terkeden ve mecnunane bir emelle dünyanın öteki köşesine kadar giden bir kız olduğum halde, bütün mana- sile temiz kaldığımı ve temiz ola- rak Allahın huzuruna gittiğimi bildiriyor ve bana dua etmenizi rica ediyordum. Bu meyanda sevgili (Nihal Yi de unutmadım. Nihale de, be- nimle gelmediğine nekadar isa- bet ettiğini söyledikten sonra, benim bu feci macera ve akıbe- timi, yurdumun bütün taşkın ruh- lu kızlarına hikâye etmesini ve onların kalbinde daima bir ibret lâvhası yaşatmasını tavsiye ettim. Ve bu defterime hayatımın son his- lerini yazdıktan sonra mektupları masanın Üzerine bırakacak ve sonra... * İşte, öyle yapıyorum. Ö- nümde bu defter, açık duru- yor.. Elimde kalem, bekliyor.. Fakat rubum ve hislerim okadar ü bir hercümerç içinde ki, bir ri kelime bile yazmıya muktedir << lü hd ni söylemiyerek O kadıncağızla biri- birimize bakıştık. O zaman ben, bir taraftan hicap, diğer taraftan da meyusiyetle ellerimi yüzüme kapıyarak hıçkıra hıçkıra ağla- mıya başladım. — Görüyorsunuz ya Misis Cim- son... İnsanlar, istediği zaman, istedikleri gibi barekete muktedir olamıyorlar.. Buda bir tali mâ İLE ge “ünye ulan — mü: Mis Silva?.. Bu suretle hareket etmek pek fena bir şeydir. , Çok iyi bir kadın olan Mi beni bir anne ve bi e şefkat ve sevgisile tese etti. Seda Maamafih, şunu'da samimiyetle itiraf edeyimki bu şükran böt- cum, vaz ve masihat- lerle beraber, biraz da gösterdi sükünet ve soğuk kaklılık e Eğer beni o halde görüp te garayı basmış olsaydı, simi en âleme karşı rezil ve rusva 0 cak ve hiç şüphesiz, zabıta, me- murlarile aktım. © Kadıncağız, başımın atıyan yerlerine pansıman yapdıktan 800- ra beni yatağıma yatırdı. Odâ ki- rasımı istemedi. Hatta, iş buldu- ğum zamana kadarda isteimiye- ceğine söz verdi. 8 ap Dünyada nekadar iyi kalpli insanlar var. ,, ni (Arkası var) yu i mi