ŞEN GÖNÜL VSyk'ı5 Yeniçeri Baki, soruyordu: — Düğün. düğün deyip duru- yorsun, bir türlü eteğini açmır yorsun. Neydi bu düğün? — Şimdi söylemem. Allah Hasip eder de yaparsak gözünle görür, anlarsın. — Herifler bizi kafese koy- dularya, sen yine düğün sayıkla! Ve sonra arkadaşının bu ma- ceradaki — yolsuzluklarını — sayı- yordu: — İyisin, haşsım amma bazan burnunun ucunu görmüyorsun. Bahçede kızı bulunca evine gön- dermek İâzımdı, yapmadın, sirt- layıp meyhaneye getirdin. Usta Bohoru geri getirtmek için Bos- tancı Caferi sahvermek alıklıktı, düşünmedin. O uyuz oğlamı gön- dermeseydin Bostancıbaşı baskın yapmıyacaktı. Biz de ağzımızm tadile günümüzü — geçirecektik, gece olunca uğursuz gelini evine bırakıp dağılacaktık. Hani, sen padişah olsan, beni de müftü yapsan, şu suçlarından dolayı Fetva yazardım, seni tahttan İn- dirirdim! Sipahi Ahmet, dalgın dalgın düşünerek cevap veriyordu. — Burnunun ucunu görmiyen sensin. Kızı meyhaneye getirsen de getirmesen de bu iftiraya uğramak — mukadderdi. Çünkü #ü uyur, düşman uyumaz. Caferi salıverdiğimiz yanlış oldu amma bostancıların gecimesinden yine Ağa huylanırdı, bizi aramıya çıkardı. Ara sıra da kadı huzurunda kendilerini ne suretle müdafaa edeceklerini konuşuyorlardı. Ye- niçeri Baki, hedef oldukları hak- sızlığın — hincını çıkarmak - için Kadı efendiye mükemmel ve mu- fassal bir dayak atılması fikrinde idi: — Müuhzirleri, diyordu, ense- leriz, oda kapısını sürmeleriz. Büyük, küçük musannif Efendi- lerin ervahı. yardıma - gelinceye kadar herifi pataklarız. Fakat Sipahi Ahmet, bu na- hoş İâtifeyi uzattırmıyarak - tali- mat veriyordu: — Zinhar ve zinhar derviş kaziyesini dile almıyalım, onun maslahatla —alâkası yok. — Biz gelin işini anlatalım, Gülsümü de çağırıp söyletelim. İcabında, usta Bohoru da şahit gösterelim. O gerçi zimmidir, şehadeti muteber değildir, fakat ne olursa olsun dinlenir. Ondan sonra Allah kerim. Bu muhavere ve bu münaka- şalarla sabahı bulmuşlardı. Lâkin gecenin geçip güneşin doğdu- ğundan haberleri yoktu. Demir kapağın birdenbire — açılmasile içeri dolan bulanık bir ziya, kendilerine gündüzün vücudunu anlatmıştı. Bu, müşevveş bir an- layıştı. Orada bir gün mü ge- çirmişlerdi, iki gün mü? Yoksa getirildikleri gün bitmemiş miydi ? Bu cihetleri lâyıkile tahmin ede- Bir muhafız tavandaki kapağı aralayıpipe sarılı bir sepet içinc. .. miyorlardı. Yalnız hırs ile, iştiyak ile, taş merdivenden sızan ziyaya bakıyorlardı. Hayat ve hareket temsil eden o ışık, hepsinin yü- reğine muazzam bir ihtiyaç do- duruyordu: Fırlamak, dışarı fırla- mak ihtiyacıl. Fakat demir ka- pağın bir maksatla açıldığı belli idi. Binaenaley o mübarek ziya ile bütün benliklerini yıkamıya çalışırken kapağın niçin açıldığını da düşünmekten geri kalmıyor- lardı. Biraz sonra bu sır inkişaf etti ve dar merdivenden sıra sıra adamlar inmiye başladı. Çıplak bazularında çeşit çeşit dövmeler görünen beş Yeniçeri, üç Paşa uşağı, dört kale bekçisi, iki muhzi alacalı bir şelâle gibi karanlık odaya akmışlardı. Sipahi Ahmetle arkadaşları, nemli kere- vetlerin üstünden bu mel'un ak- şı seyrediyorlardı. Yeniçerilerin kara sikmaları, Paşalıların kırmızı dolamaları, Kale bekçilerinin al şalvarları, Muhzirlerin yeşil cüb- beleri 6 bulanık ziya arasında seyyal bir kavsi kuzeh manzarası teşkil ediyordu. Gelenlerin hepsi müsellâhtı ve hepsi ellerini, silâh- larının kabzelerine koymuşlardı . Yalnız Muhzirler, değnekli idi ve onlar da, ince ağaçtan yapılma bir kılıca dayanır gibi gümüş başlı sopalarına ittikâ ediyorlardı. Bu on dört kişilik müfreze; birkaç renkli bir bohça gibi oda- ya serildikten sonra merdiven başında bir hoca göründü, onun arkasından da Düzdar Ağanın heybetli çehresi belirdi. Hocanın belinde kalın bir şal kuşak ve kuşağın ortasında bakır bir divit vardı. Fakat o da, Düzdar Ağa da aşağı inmiyorlardı. — Merdivenin ikinci ve üçüncü basamağına çö- melmişlerdi. Mahpus hovardalar, şu vaziyette kendilerine bir şeyler tebliğ olunacağını sezdiler, kere- vetlerin üstünde bağdaş kurarak dikkatli bir tavır aldılar. Filhakika o hoca kılıklı adam, mahkeme kâtibi idi, merdiven ba- samağına züssesini yerleştirmeği mütcak:p kürsü üzerinden etra- fında halkalanmış cemaati gözden geçiren ve söyliyeceği sözü ter- tipliyen bir vâız gibi zindan höc- resini uzun, uzun süzdü. O an için kendi emri altında bulunan birkaç renkli müfrezeyi gurur ve mah- pusları da istihfaf dolu bakışlarla okşadı, sonra bir tutamlık kadar sakalını hızlı, hizli karıştırdı, üç kere öksürerek elini koynuna soktu, eni dar ve boyu uzun bir kâğıt çıkardı : — Dinleyin mahpuslar! dedi, hüccet okuyorum, (Arkası var) Dempsesye Yeni Bir Teklif Meşhur organizatörlerden Jim- my Johnston hali hazırda en iyi ağır siklet boksörlerden birisi ile yapacağı müsabakada Dempseye hasılattan yüzde kırk vermeyi teklif etmiştir. Şimdiye kadar bu hiçbir. boksöre teklif değildi. meblâğ edilmiş MUKADDES ı N I eden : Bugtin ve vern eşek AŞ U2 matisesinde ALEV Facia 3 perde A, Gazenter MK HALK GECESİ ZENGİN — VARYETELER Baaa , ga İSTANBUL BELEDİYESİ Yazan: S. Maug- Oyundan sonra hususi - tramvay. NANDY'S RÖVÜSÜ ile saat 21, 30 da D kübe, ci ASRİ SİNEMADA ASSO ve JANA JEANETTE MAC - DONALD Pek yakında AŞKA SUSAMIŞ filminde WAGNER'in bir opereti olan TRİSTAN ve YSEUİT'ü taganni edecektir. TOLSTOİ'nin |BASÜBADELMEVT eserinden Volga Sahillerinde filminde LUPE : VELEZ MASLOYVA rolünü oynuyacaktır. Resminizi Bize Gönderiniz, * * * Size Tabiatinizi Söyliyelim... -9 BİR KARİİMİZ: Sadık ve sa- Ş taimidir. Ken- J dini gösterici hareketlerden, takdir ve te- veccühten faz- la hoşlanır, tevdi — edilen işlerden gayrı şeylerle meş- gul olmak is- temez, gördü- günü, bildiş. atbik eder, ken- diliğinden oir şey ilâve etmez. Kendini küçük görmek istemez. E 81 SERKİS EFENDİ: (Fotoğra« finın dercini istemiyor) Ameli işlerde muvaffak olur. Çalışmak- tan yorulmaz, muktesittir. Fazla konuşmaktan hazeder. Rahatına, tarzı telebbüse düşkünlük gbı-l termez, herşeye kusur bulmaz. Menfaatlerinden feragat edemez, * ÇORLU, MUSTAFA Efendi: Şen ve neşe- lidir. Ümitsiz- liğe düşmez, cesaretini ko- laylıkla zayi etmez, dik başlı değildir. Söz anlar, uy- sallığa müte- mayildir. İnti- zam kuyuda- tile kendini Üzmek İstemez. Pıyasada İhtıkar Baş tarafı 1 inel sayfada Aziz Bey Na Diyor ? Fantazi Kumaşlar Şirketi Mü- dürü Aziz Bey piyasadaki Hfiat yükselmeleri hakkında şu fikir- dedir : —“ Avrupa manifaturalarında yüzde (5), Japonda yüzde ( 20 ) kadar bir fiat yükselmesi vardır. Diğer eşyalarda da mahsus bir yükseliş olmuştur. Fakat gümrükten mal çıkm- ya başlar başlamaz, Japon mal- ları yüzde (20) fazla Fiatinden ekalli yüzde (10)a düşecektir. Vaziyet ergeç avazzuh edecek, vej piyasada istikrar hâsıl olacak- tır. Bazı kimselerin vaziyetten istifade ederek fazla fiatle mal satmağa kalkışmaları geçici bir haldir. Komsiyoncular İki Murahhas Gönderdiler Gümrük komsiyoncuları| na- mına, dün Ankaraya iki kişilik bir heyet hareket elmiştir. Buğj heyet, tarife cetvellerinde görü- len dünkü nüshamızda kaydetti- ğgimiz bazı yanlışlıklar hakkında alâkadar makamlarla temas cde- cek, vaziyetin esaslı bir tetkikini temin etmiye çalışacaktır. Heye- <tin süralle dönmesi bekleniyor. Bisiklet Rekoru Roma, 19 (A.A) — Bisiklet yarışçılarından Pol Pedreddi'yi amatörlere mahsus cihan sür'at rekorunu 42 kilometro 432 met- royu ayni müddette kal'etmek suretile kırmışlır. HALİL BEY; İntizamı sever, iyi giyinmek- ten hazzeder. Eşyasını hüs- nü muhafaza ve parayı hüs- nü istimal et- mesini bilir. Samimiyetinl israf edemex, menfaatlerin- den kolaylık- ia feragat eyliyemez. u ALÂETTİN BEY; Süse ve varzı. telebbü- se itina eder. Eğlenceyi ih- mal etmez. Bir iş Üüzerin- de uzun müd- det israr et- İ mekten sıkılır. — Merfaatlerine, — hususiyetine — “müdahale eden” lere karşı aksileşir. Bİ M. S. HANIM: (Fotoğrafı dercedilmiyecektir) Hassas ve kıskançtır. Fazla üzüntüye, sıkın- tıya ve tahakküme ) tahammül * edemez. Usul ve merasimle hüre * riyetinin tahdit ve takyidine tar — raftar — değildir.. Çabuk tesir altında kalır. Yüzüne gülenlere karşı menfaatlerini esirgemez. ğ H FAİK BEY: Girşindir. İşlerir — nin bir an ev- — vel bitmesini © ister, kısmen — aculdür. Sıkın tıya üzüntüye — tahammül yös termez. Bazan — inatçı ve iddi- acı olur. Ko nuşmasını, sob” beti sever, HALİL ŞAKİR EFENDİ: (Fotoğrafının dercini istemiyor) Asabi ve hırçındır. Aldanmaktat çok sinirlenir. Dik ve tok sözlü* dür. Menfaatlerini israf etmet — Rahatına düşkünlük gösterir. Fotoğraf Taklili Kuponu Tabiatinizi Öğrenmek İetiyorsama fotoğrafınısı 5 adet kupon ile bir- likte gönderimiz. Fotoğrafımız sıraya tabidir. ve lade edilmez. İsim, — meslek veya san'at? Tuneyin Çocuğu Oldu Londra, 19 (A.A) — B% Dem>seye — galebe çııl—'lll Tunc/ı'ı karısı bir erkek | doğurmuştar. Babasına P::' ç benriyceek gilı gürünen cuk deha gimdi'en 7 hbre alle tinde bulunaaltadır.