YA BÜYÜK TARİ Meybane, Meriç kenarında idi. Nehrin iki kenarında bağlar ve bahçeler uzanıyordu. Meh- tapsirz gece, bütün bu renk ve koku yuvalarını siyah bir tül gibi,, sarmıştı. Her taraf, uyuyordu. Yalnız Meriç uyanıkti ve kendi omuzlarına yaslanarak uyuyan bağ- lara, bahçelere sank: nvinni söylü- yordu. Ne gökte bu yıldız, ne yereda bir şula vardı. Bu koyu karanlık, yardım dilenen acıklı sese değra koşan altı kabadayıyı, ayakia dermaktan bıkarak ansızın harebete gelmiş bir küme ağaca benzetmişti, bu ağaçlar, karanlı- Şın bağrına basarak koşuyorlardı. Onları meyhaneden çıkaran 9es, aacak İkl dakika devam etti, sonra kesildi Sipabi Ahmetle arkadaşları, şimdi kılavuzsuz yol- cular gibi koyu karanlığın içinda kalıvermişlerdi. Yana mı — gide- ceklerdi, Gne mi? Bunu takdir edemiyorlardı. Yalnız sesin önce duyulduğu — istikamete — doğru yürüyüorlard. — Yol, kaygandı. Adımlarına — mütemadiyen — ya- | pişan balçık, çizmelere bir taş ağırlığı işliyordu. Lâkin onlar, toprağın kalbine mahmuz vurm- ya alıştıkları İçin bu sikletten mütecssir olmuyorlardı, okkalarla balçık çamurunu topuklarında ta- gıyarak ileriliyorlardı. Bahadir ruhların — tabiattaki müşkülât ile tuhaf bir müvanese- leri, anlaşmaları vardır. Alelâde cılız tümsektir. Dalga dalga aza- metleşen denizler, yine onlar için rüzgârın yelpazelediği tehlikesiz çimenlerdir. Bu gibi adamlar, en korkunç fırtınaların uğultusunu, mütevazı bir sax gibi dinlerler, yıldırımları elle tutmak hevesine düşerler. En iri bir kartal, hakikt bir bahadir için, kanadından tutu- lup okşanacak zarif bir kelebekten başka birşey değildir. Vahşi pars- lar bile onların gözünde hırçın bir kediden fazla kıymet iktisap edemez. Bu mehtabsız gezede, bizim altı cesur hovarda İçin sen- deletici bir mâni teşkil etmi- yordu. Hattâ ilk dakikalar geç- tikten sonra karanlığa tagallüp etmişlerdi, gözlerine parlak birer yıldız kudreti gelmişti, artık ön- lerini ve yanlarını mükemmelen görüyorlardı. Ne İn Var, Ne Cin Mustarip sesin ihsas ettiği facia gibl o facianın beşiği de meçhul idi. Bir soygun mu vardı, bir baskın mı yapılmıştı, yoksa himayesiz bir iffetin zaif eteği mi yırtılmıştı?. Bunların hiçbiri bilinmediği — için — kabadayılar, asabi bir iğbirar içinde titizleni- yorlardı. Güzide bir şairimizin dediği gibi bazan müphemiyet, SON POSTA Hİ TEFRİKAMIZ Sinan zade Mustafa çelebi kaşlarını çattı: Namahreme el değdirmek nabekâr işldir, en ağır hakikatten daha müessir olur. Çünkü “müphem,, bir nevi pusudur, ağdır, tuzaktır. Hakikat, uçurum da olsa, pusudan munis- tirl.. Sipahi Ahmetle arkadaş- larını titizlendiren işte bu müp- hemiyetti, bir faciayı sezdikleri halde göremiyorlardı. Ellerinde tuttukları yardımı, mühtaç olan- lara veremiyorlardı, bundan do- layı üzülüyorlardı. Birinci, ikinci ve bahçeyi geçmişlerdi. üçüncü Buralarda | | yalnız sükün, yalnız zulmet vardı. | Ağaçlar uyuyordu, çiçekler uyu- | yordu, kuşlar uyuyorda. Bahçe- lerin al açıklarında da kim- seler yoktu. — Mülk - sahipleri, meyvalarını ve çiçeklerini Allaha emanet ederek şehirdeki evlerine çekilmişlerdi. Züpte Bey, bu uzun sessizlikten sıkıldı. — Yahul - dedi - boşuna taban tepiyoruz, dönsek iyi olur. Sipahi Ahmet, o acı sesin duyulması üzerine dervişin kendi masalarına teveccüh eden keskin nazarlarını düşünerek itiraz etli: — İyi avcı boş dönmez. Aya- ğımız aşınmıyor ya, dolaşırız, bu işin aslını anlarız. Züpte Bey, sesle cevap verdi: — Biz gül bahçesinde ayı arıyoruz, sonra da eli boş dön- mekten utanıyoruz. Allah hepi- mize akıl versin. Karanfil oğlu mırıldandı ! — Ayağıma değil, yarı kalan kadehime acıyorum.Zavallı şarap, zavallı şarap | Sipahi Ahmet bu sitemlere kulak — asmıyarak — ilerileyordu. Mütehakkim —bir klavuz gibi arkadaşlarını da ardından sürük- lüyordu. O koyu karanlık içinde çiçeklerin rengini bile görecek kadar keskin gözlerile her ta- rafı tetkik ediyor, kulaklarile ve burnile de tecessüsünü kuvvet- Tendiriyordu. Bu yürüyüşle dördüncü bah- çe de geçildi, lâkin ne bir hayat eseri sezildi, ne bir facianın izi görüldü. Daha ileri gitmek cidden garip olacaktı. Zira bulunulan nokta ile meyhane arasındaki mesafe, hayli derinleşmişti ve buralarda tehlikeye uğrayıp hay- kahkahalı bir kıracak herhangi bir ziruhun sesi | meyhaneye güç varırdı. O halde yürümekte devam etmek mâna- sızdı. Aranılan meçhul, daha ileri- lerde bulunamazdı. Sayyal Bir Gölge Arkadaşları gibi Sipahi Ahmet te bu riyazi hakikati anladı. Ta- arruz gören ve yardım istiyen mahlükun ya gerilerde kaldığına bize yakışmaz. yahut sos çıkaramıyacak bir va- ziyete sokulduğuna — hükmetti. Kahramanlık göstermek, dervişe karşı mert ve cesur görünmek fırsatının kaybolmasından dolayı için için hayıflandı, geri dönmeyi teklife hazırlandı. Fakat bu sıra- da gözüne müteharrik bir cisim İlişti. Bu cistim, önünde bulunduk- ları bahçenin bir köşesinde kı- mıldanıyordu. Ahmet, bu müşa- hede üzerine kuvvetli bir heye- cana kapilarak haykırmıştı : — Hak> yükalalkık! Ve çitleri kırarak, çimenleri çiğniyerek, gülleri tarümar ederek koşuyordu. Arkadaşları, onun ne gördüğünü ilk nazarda tefrik ve temyiz edememekle beraber ar- dına düşmüşlerdi, ayni heyecan ile koşuyorlardı. Biraz sonra o müteharrik cismin yanında bulu- nacaklardı ve kendilerine çamurlu bir yürüyüş yaptıran vakıanın anahtarını elde edeceklerdi. Lâ- kin âni bir hâdise, hepsini şa- Şırttı, Önlerine bir kuyu çıkmış gibi bulundukları yerde du- raklattlır. — Uzaktan — görünüp üzerine — koştukları cisim, bir adam kıyafetine temessül ederek yürümiye, nehre doğru ilerlemiye başlamıştı. Bu yörüyüşte me bir istical, ne bir kaçış tavrı vardı, fakat lemhatülbasarda koca bah- çeyi asmış bulunuyordu. — Yürür gibi görünürken — koşan, hattâ koşmaktan fazla bir şekil alarak iri ve kara bir yaprak gibi bir lâhzada bahçeden dışarıya akan bu gölge, altı arkadaşın da göz- lerine hayret doldurmuştu. Ka- natsız bir uçuşa benzeyen o — gi- diş, hepsini sersemletmişti. Fev- kattabia bir mahlukün yürüyüşü- nü seyrederlermiş gibi tahayyür ve teheyyüç geçiriyorlardı. Sipahi, Ahmet, manzaranın azameti karşısında bir müddet alıklaştıktan sonra gürledi: — Siz bunda kalın, kim varsa yakalayın, ben şu teresi enseleyim! (Arkası var) Güreşçilerin Mükâfatı İstanbul mıntakası güreş heyetin. den: 23-10-1931 Cuma günü tevzli mükâfat —merasiminde — bulunmıyan zirde isimleri yazılı güreşçiler ku- lüplerinden alacakları resmi tezkere- lerle mıntaka muvazzaf kâtibi Rifat beye müraccat ederek 1929-1930 8e meleri mıntaka güreş birinciliklerine alt madalyalarını almaları tebliğ o- Tunur. Nibat Bey (Anadolu), Şefik Bey (Askeri sanayi) , Münir Bey (Harbiye) Cemal Bey (Haliç), Mes'ut Bey (Anadolu) , Fuat Bey (Harbiye) . İT Bugün akaşam Saat 21.30 da Namussuzlar Piyea 3 Perde AYI Komedi 1 perde Yazanı Gerolam Rovetta Tercüme edeni Bedrettin D Tn l Yakında KALBİN SESİ Akit Bursada ipek fabrikatörlerin- den Ferdi Bey kerimasi Nermin | Olga Hanımla Matbaacılık - ve | Neşriyat Türk Anonim şirketi Müdüri Umumisi Ulvi Beyin akit- leri Beyoğlu Dairei Belediyesi evlenme memurluğunca İcra kr- lınmıştır. Tarafeyne saadetler te- Bugün Hepiniz MA JİK SİNEMASINI teşrif ve kemali muvaffakıyetle gösterilmekte olan JOHN BARRYMORE'un muhteşem — şaheseri TAÇ DEVİREN JENERAL Filmini — görmelisiniz. JOHN BARRYMORE, Prens KRİSTİYAN sıfatile — tallin yükselttiği... Ka'a kırıcı ve baş ezicdi bir askerdir. Sizi şaşırtacak harp sahneleri.. Cesurano süvari hücumları aşk ve kin için dövüşen askerlerin mehni ederiz. şecaatini — seyredeceksiniz. ERR A DYOLE Bu Akşam Radyoda Neler Dinliyeceksiniz? İstanbul 30 Teşrinievvel cuma 18-19 Gramofon konseri 19,30 - 20,30 Nermin ve Vedia Hanınların — iştira- kile saz heyeti, Anadolu Ajansı. Darülbedayi —san- atkârlarından Ha- lide H. tarafından monolog 21-22 F. İnci Hanımın iştirakile — muhtelif şarkılar. Studyo Tango or- kestrası. Borsa ha- berleri 30 Teşrinievel Cuma Heilsberg — 1276 metre, 75 kilovat) 19 İspanyol şarkıları, 19,45 Gönigsberg opera orkestrası tarafından konser, 21,25 Nahbern piyesi. Mühlaker — | 360 metre, 75 kilovat| 19,30 Esiyeranio, 19.45 Frankforttan naklen konser, 20,45 tariht müsahabe. 22: Frankforttan naklen salon orkestrası, 23: Dans havaları Lemberg — (3880 metre, 16 kilovat) 19,30: gramofon 19,45 Varşovadan naklen musikili musa- habe, Bükreş — (394 metre, 16 ki- lovat) 20: Radyo darülfünunu, 20,20 musahabe, 21 flüt solosu, 21,30 musahabe, 21,45 klâvye, Katoviç — | 408 metre, 16 kiloyat |) — 19,45 Varşovadan naklen musikili musahabe, 28 gramofon, sonra dans havaları. Roma — (M4l metre 75 kilo- vat) 19,50 gramofon, 20,10 radyo mzeteleri, 21 (Verdi) nin Trow Eıdour operası, sonra gece baber- leri. 20,30 - 21 22 - 22,30 Perag — |484 metre, 5,5 kilovat) 19,20 Brautbeverber piyesi, 20,55, radyo gazetesi, 22 son ha- berler, 22,15 mektup kutusu, 22,20 gece konseri. * Viyana — (|517 metre 20 ki- 7 Teşrinisani cumaatesi günü FRANSIZ T Parle Konservatuvarının en — meşhur ROBERT Tasafından — yeyâne Yarın akşam GLORYA'da güyük caAALBERTPREJAN BASK[N filminde ANNA BELLA CONSTATN REMY lovat) 20 Amerikadan Transmisyen 20,15 mandolin konseri, 20,36 Viyana Musiki Cemiyetinin mü- sameresi, Peşte — (550 metre, 23 kikç- vat) 19 opera muganniyesi Hec- rittein konseri, 19,30 İmre M& cari musameresi, 22,10 — Macat darülfünunları hakkında: Fransız- ca bir müsahabe, sonra konsee, Varşova — |I511 metre, 158 kilovat) 19,10 gramofon. 20 mu- sahabe, 20,10 senfoni, 23 dans havaları. Konigsvüsterhavsen — (1635 metre, 75 kilovat| 19,25 isçi düm yası hakkında bir konferans, 19,38 Vargova istasyonunun teşrinisani programı hakkında bir müsahabe, 20 Amerikadan Transmisyon, 22,15 şen gece. Y CASAD bir BUGÜN — 30 teşrinievvel 931, Cuma, Rumi 17 teşrinievel 1347, 17 cemaziyelâhir 1350, GÜNEŞ — Doğuşu 6,2 Batışı 17,10, NAMAZ VAKİTLERİ — Sa- bah 4,58, öğle 11,58, ikindi 16,49, akşam 17,10, yatsı 18,43. GELENLER — Balkan mw rahasları ve Yunan gazetecileri .lknâ(;rıdıı şebrimize — gelmiş- lerdir. ALKAZAR — — Manuelâ ALEMDAR — — Çılgın macera ARTİSTİK — Dreyfile ASRİ —Kızl kılıç EKLER — Milyon peşinde ELHAMRA — — Prooses emciniz ETUVAL — Aşk çocuğu FERAH — Konsar, varyete GLORYA — Mahkâmün kızı KEMAL B. — — Dür dabanla bastıbacak MAJİK — Taç deviren jenoral MELEK — Pronses emrinle MİLLİ — Busenin kıymeti OPERA — Dreyftle ŞıK — Mavi melek Üsküdar HALE — Hicran DARÜLBEDAYİ — Namussuzlar saat — 18,30 da ATROSUNDA ğyııo muallimi soOSs konser — verilecektir. Box muhitinde cereyan eden ADİTH MERA bir aşk hikâyesini musavver İlâveten ATTİK yeni programında ve FOX dünya havadisleri. Mösyö LAVAL'in New York'a müteveccihen hareketi. EDİSON'un vefatı, Ouai D'Orsya sergisi, Ywt-eM wmdldez dederik ödiniz. Tek BO 16