Âbit : Efendi Soruyordu: Kuzum SON POSTA Sayfa V Bu Sünnet Nasıl ıl Şeydir? Küp cl Yızan ZİYA ŞAKİR Her hakkı ııııilıdır aa $ Teşsinlevvel 329 da bir bazırlıktır, gidi- S.!;;:ııyı Kadınefendinin bü- yük lâko karyolası, sasaya ceb bolunan bir yaldızcı tarafından Kızların Kulagını 1 Delmezler ratör, ( Sünnet ) den ne anlar. Maharet göstereceğim diye uzun urun uzalır, bir takım gösterişler yapar. Fakat, (Sünnet- çi) öyle değildir. Sünnet olacak yeri, şöylece kıskaç içine aldı mı; şarp diye keser atar... Bir .ınıyede olur, biler... Bu münakaşayı duyan Âbit Efendi de telâş ve merak içinde. | | | | ezler Mi? Onun Gibi Şey düğün mü yapılacak?.. —.s ı’y.ı. Bu, eski bir — ğina beni bayıltacaklar- mış.. Niçin?, Ben bu düğünü görmiyecek miyim?.. — Hayır efendim, siz anlamışsınız.. Bıyıkııı |ınyok Her halde, siz anlamışsınız.. Siz, sünnet olurken biz etrafınıza toplanacağız. ( Olduda bitti, kavgacı — ol maktan ziya- de anlaşmav: ihtiyar eder. * <fedi: Elinden İş gelir, menfe- atlerini Thmal etmez, kendi- ni idare et- mesini, ezdire memesini bt- lir. İzzeti mefis *|mesailinde har- sas voe h- kançtır. Para kıriktirmek | sususunda ihtiyatk bulunur. * Mehme | Zegynep Hanım: — Foloğrafının dercini lstemiyar — Babayani bir ev kadınıdır. Ev ldırednde. taşralı kadınlara mahsus bilgileri vardır. İsraftan içtinap eder. Sofucadır, hayrı ıever.P ervine fıılı merbut kalır. l Kaıilınmızdııı Bedia H. Fotoğrafınız, eğer — bugüne kadar iİntişar etmemiş ise sıra beklemektedir. Bir müddet daha bekledikten sonra da intişar et- mezse zayi olması ihtimaline bi- “azen bir diğerini gönderiniz. — “yaztıkta da (Âbil) Ef. ile (Abdüb C e saAA ü W arller rinden mürekkep we üzerinde imparatorluk tacı bulunan bir marka var. Geçenlerde, Sultan Reşat ta- rafından (Hereke) mamulâtından krem renginde büyük ve yekpare bir hah, hediye olmak üzere Ab- dülhamide gönderilmişti. Bu halı da odaya — yayılmıştı.. Odada, fazla eşya bırakılmamış, lüzüm- suz şeylerden maadası — çıkarı- mıştı. Sadece — karyolanın ya- nmda Avrupa nuımullhndan ve üzerinde yağlı boya güzel bir tablo bulunan zarif bir komodin- bi amne, d el B $ erjer ortada da bir bizotik kristalli yuvarlak bir masa kalmıştı. (Arkası var) -Resminizi Bize Gönderiniz, y y * Size Tabiatinizi Söyliyelim... ;M%:Ahhılı.m"' Bi» Karlimiz : vndi halinde 9'* faatlerinde ie- İ raftan endişe ; eder, — parayı tasarsuf etme- ) 'sini bilir. Bap: kalarına a itimat eder. SA aydar öey:' Digaun ve be- zimkârdır. Olur darilmaz, fakat zayi olan doşt- huğu müşkilâtla iade edilir. Hür- tiyet we istiklâ- lini sever, usul ve merasim kur yudatına Tiayet Twretile — âörriyetinin tahdit ve takyidine razı değildir. Şarlatan- liktan ve nümayişkârane hare- ketlerden hazzetmez. 4« > Narl Rıya Efendi: Meşik- kate, müşkü- lâta fazla ta- hammtil ede- mez, başkala- SĞ riıniın İradele- ŞÜ Tine — uysallık M gösterir. Ta- OÜ rarlı ve tehli- &) keli şeylerden müçteniptir. S>saretini is- #maz, ıa! zkmez, alakı aaaama ni PATRON KUPONU No. 3 Gazstemizde aa beş günde bir vermekte — olduğumuz — Patrona kupon taplayınız. -Patronlarımız. 'dan pek suemnun lacakanıı, Patronlır veyredildisleri gür iden itibaroa İstaabal karilari alı 'bir hafta, Ytaşra karllerimlz oa | gün İçinde kuposlarını gözder | melidirler, Bu imüddet geşilktaa soara kuponlar kabul edilmez. tom altın — yaldızla işlettirildi. Bugün Âbit Efendiye tesadüf | maşallah) diye bağıracağız.. - Gani Efendi isminde gayet san'- | sttim. Naci Beyle konuşuyor ve | lerimizi çırpacağız. atkâr bir Türk yorgancısı da | soruyordu: Âbit Efendi düşünüyor, dü- yatak takımlarını hazırlıyor. — Kuzum, bu Sünnet nasıl | şünüyor... Bunlara hiçbir. müna İstanbuldan her veremiyor. l Zikema : paket P'dl;': Artık her şey hazır. Efendi, Ha t yarın sünmet olacak. hamnae L Doktor Âtıf Beyle uzun uzun üt*l' kalfalar, lııhıım:âerde-ı ınnf:!:g'me: ı:ılî yenl elbiseler iyalının ( operatör an dikmekle meşgul. B.) tarafından yapılinasına karar İanbuldaki a: HÜ ee eee I- e' eyi n (îiıı:ı Abit Efın;.r, uzün uzün müa- Şi K yene ettiler. Nır,ıye Kadınefen: Cezveciyan ) ile 4 dinler aai hile Ççocuğun b veçi "ı'gh;:*::_' bayıltılmasında hiçbir. beis gör- WSuri)den mediler. gok pırlanta yü- | — 12 Teşrinlevvel 329 tükler, — cıgara | Getcı, Hı,.lf.ıâ..—mı çoşeı;ı uyu- hhlk.ı.n mamıştı. © Tuva ennın düğmeleri, saat- | hazırlığını "Iîı:ıie çalışıyorlardı. ler — getirtiliyor. Sabahleyin erkenden telâş baş- ae ladı. Abdülhamit te erkenden ö t:r' '.ı ü alktı. O da ortada dolaşâî; ge- bit Efendi yaltağı, ci teceklere bediye fan î.'ş: Pa MCaE lecek. Vi mavı atlastan. ÂAy- A rıca ;:.mbe atlastan bir de ye- Naciye Kadın dek ,oı—gın yapıldı. Bu yorganın Ef, sünmet ame- _uhııem ,ıd:;ı:. M“H.I-Ue.li maşları sun' Hiyatının beheme- ve | e çıçakluy:k aK LA A LA - e. 2 SÜ FN ini i,ı:rtd. veriyor. SUŞ d" ö Altın ,aıdıı!î: p:ını= lfı—ıy? K n T : ÖL karyolayı, Y T L L t İçin Âbit Efen tan kenarı Iuhedıy Si dinin bayıltılma- (Ohı) cibinlik ı'ım: dılnnl'ı ö sını istiyor. Fakat Abit feendi sünnet yatağında buçuk metre irlifaını : v" 'â" bu da, Abdtilkamit ile aralarında şeydir? dbkılıdığ. %lilâuh“ükhl“ue “n: Lıılî İ- şeklinde H gözle Gd e | NML crer velemimı / DEina Kareld Bfun İlmeler, Abdülhamidin sinirlerine M KYU ” B & | girlant yastık nm'ı İ ek]"âe dok 'ı is kak Malkoslür küpe takmak için kulağını del- | Kediyor. Birl, sun çiç den zerinde dun:î'nt. mezler mi.. İşte, onun gibi ehem- | bir kordun İçinde gayet Aağır Abâtihamidin fikrine göre, | miyetsiz birşey.. pırlanı î;';“:;îh) Diğe- her işi ehline hlkmdı&ır Sp:- —Eh, — canım.. Bunu için | mettar bir (Maş: h T Haeaa ÜBKT y — e v istinat eden yeni vali- TEFRİKA NUMARASI 726 :- ıı::ımuw wı ğti A n ı yor:l tamadığın- b ldkuhnııdıgındın ——— — Yazan: dülayı e t den hiacüiyardı. müşkülleşmişti, em- Nihayet Bosna budndını giril- | Bu faydasız yürüyüşün İyes;: :]Iu’:mek imkânı Kkalma- | mişti. Bir aydanberi devam eden | î:'üy“dl Dü Karşilaşağı — manzara, mıştı. Korkunç dağların dar ge- | yarış, artık sonuma ermek Üzere | | L D bayyün etmişti. O, Çitlerinde çetelerin saltanalı ya- bulunuyordu. Görn.nüıe bakılırsa Sı:ıyhıiild' öacek efendisinin Şıyordu. Snleyınln Paşa taşıdığı | galebe ölümün, ıııh_luı, NaCi B aai eğini — anlıyordu. Vezir toğ temin ettiği ma- habetle, Devlet kuvvetine hbarp ilân etmiş alan bu minimini n natlar içinden kolayca ili- yordu. Lâkin Şlban ied“'ul' mek için tırnağa kadar silâhlı dağ ın*m' larından izin almıya mecbur olu- yordu. Bu arızalar, bu duraklamalar onu bir kat daha tzüyordu, fakat Terliyordu. Önünde yürüyen ölür aü geçmek ve o ölümün hedefi olan efendisini kurtarmak için ber tehlikeyeo rağmen atını turuyordu. için için ağlıyordu. Zavallı deli- kanlı, bir mücrim gibi azap ve astırap duyuyordu. Güya efendi- Bgini kurtarmak — elinde imiş te yapmamış gibi muazzep oluyordu. — Mesafelerin — insafsız- lığından, uyku ve yemek gibi tabii ihtiyaçların tahakkümünden Adeta nefsini mes'ul tutuyordu. | Bu hararetli yarışta kendisinin gıleie etmesile nasıl bir dneue. artık düşün- tahşser ';'.âî: nüfuzunun ve Fakat o cesedin önünde dizçöküp “ Geldim, ve yapayım ki geç keldım , feryadile af dilemek “'5!0“"* Bir aylık zahmetinin müküfatı içle © Temaga ve bu ya varılacaktı. Şaban, içine dıylî- ı k bir uçurumun kenarma, gel- l::;glbl derin bir heyecan içindey- di ve köye girdiği zaman şuuru- na malik değildi. Bu son men- zilde, ömrünün son demlerini id- rYak edecekmiş zıhı acı bir hus- ran duyuyordu. Bu ruhi teşevvüşlere rağmen köyün, mutat haricinde bir man- zara taşıdığını ınîımıkîı gecik- medi. Evet, e bir başkalık vardı. Çocuklar, sokaklarda ko- şuşuyordu. Mütecessis kadın göz- leri, kapı arkalarında sıralanmıştı. ar ağır bir ciddiyete bü- rTünmüşlerdi ve kıı,-hk kıynı ta başında çadırlar vardı, ortaların- da da muhteşem bir utağ yük- seliyordu. Hn& lisanında bir var- : Müfrit bir tebeyylldl ifade için " Yüreğim ağzıma geldi , derler. Şabanın da bu manzara kır;ıııııdu yureg1 ağzına gelmişti, âdeta gözüne inanamıyordu ve mütemadiyen bir kelime mırılda- nıyordu : — — Acaba, acaba, acaba?.. Göydeki fevkulâ]eı.k mühim bir şahsiyetin orada kanukaldı- ğinı gösteriyordu. Şu mulantan utağ ise © şahsiyetin zengin bir ta- cir, müteneffiz bir bey değil, belki bir uııroldıüııuııhıdal ediyar- du. Acaba bu vezir, günlerden beri izinde kaoştuğu Sikyıııın Paşa muydı?..Böyle mes'ut bir tesadüfün tahakkuk edebilmesi için ecelin yorulmuş olması lâzamdı. O ece- lin ki, birkaç haftadan beri eri- şilmez bir hayal gibi daima üle- ride yürüdüğü görülmüştü. Mert dehkanlı, karşısında gü- lümsiyen ümidin boş çıkması ih- timalinden ürkerek kimseye bir- şey soramıyordu. Ya utağ, başka bir istikametten gelen başka bir vezire git ise?.. Bu zalim hakika- ti anlamak, o demde, ve o yerde me ağır bir inkisar olacaktı?... Wlaamafih sormak, öğrenmek dâ- zımdı. ÂAyni zamanda ııhu Üze- rine şüphe calbetmemek ıçn h- (ı)aî göstermek icap ediyordu. Bu sebeple kuytü bir köşe'e at- 'tan İndi, orla yaşlı bir köylünüm yanına sokuldu: (Arkasi xa )