l V ' j SON POSTA Teşrinievyel 1 Meşhetteki İng"îli aa “LALAN: nız Hakkımda Neler Yazıyordu.. z Gazetcsi Bakı- Üç Özbek Hanımının çay safası —İ12— 22 Teşrinisani 1919 Kâbilde çıkan (Aman Efgan) | gazetesinin 27-Muharrem- 1338 tarih ve 3 numaralı nüshasın- da benim hakkımda şu haber- ler vardı: 9 - Eylül - 1919 tarihli Meş- hette Farisi lisanında çıkan İngiliz ceridei askeriyesi di- yor ki: “Meş'um Kâzım Bey Heratla muhabere ve mükâtebede bu- lunuyor! Yeniden hırafat ve müzahrafatla dolu yazdığı bir mektupta güya şimdiki İran (Ahmet Şah);Hazretlerini gilizler İrandan — götürüp hapsetmişlerdir, diyor. Haki- kat şudur ki âlihazret kendi Aarzu ve - iradelerile uyılıııe çıkmışlardır. Ağ ayının otuzunda mevkibi hnnıyunı İtalyadaki (Taranto) ya muva- salat buyurmuşlar, sonra ora- dan İsviçreyi teşrif buyurmuş- lar ve elân orada bulunmak- tadırlar. Âtiyen hattı hareket ve lıvıkkunın bizzat Şın tlerinin k tere mabeyn teşrifatçısı Veziri dürrübar ) ve kayma- m Vilhelm ile siyasi memur rikâbı hümayunlarında bulun- maktadırlar. ,, O zaman bu haberin altına şu beyti yazmışım : * Şecaat arzederken merdi kıpti sirkatin söyler | ,, 1 Kösunusani 1920 Yeni senenin ilk gününü yine bir ecnebi toprağında geîınynrum On gün evvel üdan Türkistana gelen ıllıhıı Hilmi, sabık Hokent ükümeti azasından Şir Ali Lapin ve Hokent münevver- lerinden Rahim — Efendilerin birlikte —getirdikleri Tasviri Efkâr gazetesinin birkaç nüs- hasında İngiliz. sansürünün açık bıraktığı yerlere - tükür- mek — isterdim. — İngilizlerin tihanşümul medeniyet ve in- saniyetleri bu mıydı? Maamafih bu gazetelerden mütarekeden sonraki ahvali pek alâ okumuş ve anlamış- tım. Bu esnada Çiçerin, veya Nerimanoftan hangi birisi ya- nında olsaydı mutlaka suratına bu' tokat aşkederdim. Çünkü ilirler — onların sayesinde i Asyada yaşıyorlardı. Hint prensi Bereketullah, ben ve Efgan heyeti hep Moskovadan meyusen dön- 'ı.h'.tlık. Artık m elledmıî 2 - Kânunusani - 1920 de yüzbaşı Hilmi Beyi Dursun anın yerine Hariciye Ko- | miserliğire — geçen — Braydo | (Musevidir) ye takdim için götürmüştüm. Bir müddet gö- rüştükten sonra Braydo: Kâ- zım B. size pek mühim ha- berler — vereceğim, — bakalım bunlara siz ne dersiniz? dedi: 1 — Efgan Kralı Amanul- lah Han valdesini Buhara Emirinin kızını. almak - için Mezarişerife göndermiş. 2—İki bin Efııu askeri sivil kıyafetle Buharaya gelmişler. 3 — Filler üzerinde sekiz top yine Buharaya deril- miş, halbuki siz bizden Efgan için top istiyordunuz. — Efganlılar Merve, Hive ve Hokandı zaptetmek - için hazırlanıyorlarmış ve buradaki Efgan sefaretine eski Hokand Şeîı.ıdeİer'mdııı birinin oğlu ile bir heyet gelmiş; bunun üzerine sizin fena istihbarat teşkilâtınız var; zannetmem ki Efgan Emiri bu kadar yanlış ve mânasız bir harekette bulunsun, cevabını vermiştim. Yanımda oturan Hilmi B. de tercümanın söylediklerini işitiyordu. Benim — cevabım üzerine: —KAzım Bey, siz yine Efgan- hları bukadar müdafaa ediyor- sunuz? Belki Efganistan sizin haberiniz. olmadan siyasetini degııtımı.ıır. diye beni ikaz etmi Yü (Mabadı yarın) Türk Hava Karta- Ilarını Tanıyalım (Baştarafı 1 inci sayfada ) hizmetini bitirmişti. Sivil tay- yareci olarak çalışmak arzu etti. Aero Ekspres İtalyan Hava Şirketinin pilotluğunu kabul etti, epey zaman çalıştı ve birçok takdirler kazandı. Rıdvanı, kaybettiğimiz tarih işte bu sıralara tesadüf eder. 930 Kânunusanisinde İstanbul - Brendizi - seferini yaparken şiddetli bir kar fırtınasına tutuldu. Tayyaresi ve bütün mürettebatile beraber Akde- nizin mavi sularına gömüldü, Bu sevimli ve fedakâr ar- kadaş, Türk tayyareciliğinin yükseliş ve ilerleyiş yolunda verdiği birçok kurbanlardan bir tanesidir. İKİ Hacı Fethullah Efendiyi ilk M. KÂZIM —— j| tanıdığım zaman, bazı gençler arasında kulaktan kulağa do- laşan rivayetlerin fesat'mah- sulü olduğuna hükmetmiştim. Bukadar nurani bir adamın hayatında süfli ihtirasların yer alabileceğine inanmak müş- küldü. Abani sarığından ka- loş pabucuna kadar tertemiz kıyafetile, duru bir beyazlıkla solgun —yüzünü çerçeveliyen sünnetli sakalı ve ince bir zar gibi şeffaf derili narin elleri bana, ilk görüşte bir itimat telkin etmişti. O da daha ilk temasımızda benden çon memnun görün- dü. Ayrılırken öptürmek için elini uzattı. Bu, en nadir ilti- fatlarından — birisiydi. — Artık, sıksık ziyaretine gidiyor, bü- tün ruhunu vererek benimse- diği “imanını,, kendi ağzından hürmetle dinliyordum. Bazan, Hacı Fethullah Ef. ile ilmi mübahaselere de gi- rişirdik. Bana, — Buhariden, Gazaliden bahsettiği gibi tay- yarenin Kur'andaki tarifini de anlatmıya çalışırdı. Ben onun bu cehtini de muhabbetle teş- ci eder, bugünkü Fenni icat- ların bin küsur sene övvel bize hediye edilmiş “Eltafı ilâhiyeden,, olduğuna inanmış görünürdüm. Artık, aramızdan su sızmı- yordu. O, fırsat bulduğu yer- de benim medhü senamla meş- guldü. Ben de haksız yere onun samimiyetinden — şüiphe edenlerle mücadele ediyor- dum, Sıvnıınokleri. kudurtan sı- cak bir ağustos gecesi idi. Ne cibinlik, ne de avcılık faide vermedi. Her tarafım ucu kız- gin şişlerle dağlanmış gibi ya- nıyordu. Uykuyu münasip bir zamana talik ederek yatağımi lıı.ırılı terkettim. Alelâcele giyinip dışarı çıktım. Niyetim istasyona kadar uzanmaktı. Zaten sabahın ilk alâmetleri de görünmiye başlamıştı. Si- garamın dumanlarını savura- rak mahalle arasından çıktım. Hafif bir serinlik neş'emi ye- rine — getirmişti. Kasabanın harman yerine saptım. Tepe, tepe yığılmış mahsul demet- lerinden yapılan özlü kokoyu içime sindire sindire teneffüs ettim. Geviş getiren çift hay- vanlarının ve biribirlerile bit- mez tükenmez bir münakaşa- ya tutuşan köpeklerin sesle- rini dinliyerek başaklar üs- tüönde uyuyan insanlar arasın- dan geçtim. İstasyonda kimsecikler yok- tu. Büfe bile sabah postası için henüz açılmamıştı. Ha- buki; ben burada sıcak - bir çay bulabileceğimi — zannedi- yordum. Maamafih; kararım- dan da dönmedim. Kasabanın sevimli bir siması olan kah- veci Osman Ağa büfede ya- tardı. Yavaştan başlıyarak ve gittikçe — sertleşerek — kapıyı çalmıya - başladım. -Nafile.. Dönmek üözere idim. Kapı- nın anahtar deliğinden sızan soluk bir ziya parlak bir düğme gibi gözüme ilişti. Sokularak kulak verdim. İçer- de - telâşlı kıpırdanma Bu Sutunda Her ün TANIYIŞ | i ne yapacağımızı - ) Hİ bir 4 / vardı. Osman Ağanın rahatını bozduğumu — anlıyarak — yine sessizce çekildim. İleride bir parmaklığa dayanarak ufukta yavaş yavaş renklenen bulut- ları seyre daldım. Aradan on dakika geçmemişti. Evvelâ, peştemalını sürüyerek bostan yoluna sapan genç bir kadın şekli, ve arkasından bizim Hacı Fethullah Efendi görün- mez mi? Bir rüyada buluduğumdan şüphe ederek gözlerimi oğ turdum. Hıyır..ı Hacı FeiEnl— lah Ef. uzun sakosunun içinde saklanmıya çalışarak önümden geçiyordu. Bu keşfimle fazla meşgul olmadım. Vakıa, Ef. hazretle- rinin iki adet te “zevcei men- küha,, ları vardı. Fakat, bü- tön'Dunlar gençleri; kıskanz dıran bu maceraların mahiye- tini değiştiremezdi. “ Beşeri zaaflarımızın koyuca ve çirkin bir misal,,.. dedim. O kadar. Fakat, Hacının hemen aynı saatte kıldığı sabah namazın- dan çıkar çıkmaz benim aley- himde müthiş bir propagan- daya başladığını ögrendiğim zaman hakiki Fethullah tamdım. İngilizin Düşmesi| * ( Baş tarafı 1 inci sayfadaj Yalnız hiçbir memlekette, bu vaziyet, böyle değildir. İn- gılıı Krasının düşüşü, buhran madan evvel mal getirt- miş, lıkıt borcunu bubrandan sonra ve İngiliz lirası düşük iken Öödeyecek olan tüccarı kazandırmıştır. Yoksa bu dü- şüşten istifade ederek sipariş vermek ve kâr yapmak müm- kün değildir. Çünkü İngiliz Hrasının kıymeti sabitleşmedi- ği için bütün dünyada mua- meleler frank ve dolar üzeri- ne yapılıyor. Bu hal, memle- ketimiz için de böyledir. Hattâ bazı Avusturya fabrikaları , bir sene müddetle iş yapma mukavelesi yaptıkları tüccare müracaat ederek İngiliz lira- sının eski kiymeti üzerinden mal gönderebileceklerini bil- dirmişlerdir. Esasen buhran - başlayalı- danberi de memlekete, düşük fiat esası lzerinden mal gir- miş değildir. Göze görünen ucuzluk, ge- rek İngiliz lirası ve gerek Alman parasında — düşüklük başlamadan evvel bütün dün- yada hâsıl olan yüzde otuz nisbetindeki ucuzluğun neticesi- dir. Bu vaziyet karşısında Gümrük tarifesini yükseltmeli mi, alçaltmalı mı sualine de alâ. kadarlar şu cevabı veriyorlar: — Memleket dahilinde ya- puılmıyan maddeler için Güm- rük resmi indirilmelidir. Fakat memleket — dahilinde istihsal edilen maddelerin Gümrük resmi bilâkis yükseltilmelidir. Zira ithalât mallarının fiatleri düştüğü için bunlar, memle- ket mamulâtı ile kulayca rekabet ediyor. Halbuki günkü Gümrük tarifesi buna kısmen mâni olabilecek tarzda yapılmıştır. Yine bu muvazeneyi temin etmek için Gümrük resmini arttırmak lâzımdır. Kaçakçı- lığı: mâni olacağız diye Güm- rük resmi indirilirse dahilt sanayi berbat edilmiş olur.,, I Yarın: ASRİ itibarlle bügüne kadar ZVANELLİ heyeti * DARÜLBEDAYİ TEMWSİLLERİ Bu akşam Sant 71,30'da NAMUS Piyes 4 perde Yazan ; Yar derman Terclüme edenı Seniha Bedrl. Altı yaşından Illl aşafı olan ço- cuklar tiyatroya ae lIIIHll ALKAW Kara tabur ALE! — Cennet yolu ARTİ hir şıkları ASR n temsil EKLER — Şiyah inci ELHAMRA — İlâhiarın sevgilisi ETUVAL — Şefakt FERAH htelif tamsiller LORYA — Cephede bir gece KEMAL B. — Mukaddes di unx — Artür güzel hanımlar E — Küçük daktile — Aşk resmigeçldi OPERA — Dinami mlerte karlo — Namue Kadıköy Süreyyapaşa Tiyatrosunda MÜNİR NURETTİN KONSERİ 1 Teşrinievvel Perşembe günü akşam tam 9 1/2 da lmıııı ıımımı_ SİNEMALAR - Dün akşam OPERA Sinemasında CECİL B. DE BİLLE'in muhteşem eseri ve CONRAD NAGEL'in fevkalâde DYNAMITE Almanca sesli ve sözlü filmini görenler derin bir heyecat ve teessür içinde kalmışlardır. İlk matine saat 191/7 da. Umuml dühüliye 25 kuruş. Bu Akşamdan SİNEMA Sisemanın 2 meşhur yıldızı. elan CONRAD VEİTOT ve MARY PHİLBİN'İ SON TEMSİL Filminde takdim edecektir. Bu mücasir dramın mükemmel mizaneseni, | temsili İtibaren getirilenlerin fevkindedir. şa Dinliyeceksiniz | Teşrinievval Perşembe Ostrava 263 metre 11 kilo: 10 * Güzöl pert 22,15 : Gün haberleri, havt raporu, son gece konseri Beilsberg 276 metre 75 kilo! 19,30 : Halk konseri 20,05 : Dans havaları Mühlaker 360 mere 75 kııo; 12,45 : Muhtelif opera hav: 20,45 : Stutgartlen — naklefi keman konseri Bükreş 394 metre 16 kiloval! 21 — :Konferans klâsik uer' 21,20 : Senfoni Belgrıt 429 metre 105 Iulovi' 20 — : Konferans 22,50 : Radyo orkestrası Viyana 516 metre Zı'llıilovüi 19,15: Oda musikisi 20,35 : Radyo mikrofonu 22 Gece konseri Peşte 550 metre 23 kilo: 19,30 : Klavye konseri 21,30 : Lime konseri Varşova 1411 metre 138 kilo' 19,35 : Gramofon konseri | 20,15 : Senfoni j Kanigsvüsterhavsen 1635 re 35 kilovat 19 Konferans 20 Nevyorktan Transmi" siyon, sonra gece Iıoıııcn Başvekil Şehrımıze Geldi (Baştarafı linci u)fıdı) Başvekilin Beyanatı İsmet Paşa dün Ankara- dan hareketinden biraz evvel Anadolu Ajansına şu beya- natta bulunmuştur: *“— Atina ve Peşteye ha- reket ediyorum. Atinada Türk ve Yunan milletleri arasında hallolunmamış bir dava kal- madığını ve uzun süren mü- cadelelerin tamamen hitam bulmasına —müstenit bir iyi komşuluk tahaddüs - ettiğini tebarüz ettireceğim. Ankara itilâfnamelerinin tesis ettiği bu vaziyet iki memleketin yüksek menfaat- lerinin — biribirine ahenktar olduğunu — milletlerimiz tara- fından vuzuh ile görülmesine medar olmuştur. Tarafeynin dostluklarını ve Resminizi Rifat Efendi: Zekidir. Ba- |' zan inatçı ve İ kırçın olur, hürriyetine müdahale edil- mesini istemez, herşeye uysa- hık göstermez, daha — ziyade kendisine tâbi olunmasını ar- zu eder. Bize Gönderiniz, * * Size Tabiatinizi Söyliyelim... biribirine — emniyetlerini hef gün arttırmıya çalışmayı vazile| addediyoruz. İ Ziyaretimde bu hissiyatımız! açık yürekle ifade etmiyt çalışacağım. Böyle bir kalbi| yakınlıktan iktısadi münase” betlerimiz şüphesiz çok mü'l tefit olacaktır. | Peştede Türk — milletinif| Macar milletine muhabbetle' | rini samimiyetle söyliyeceğin İki memleket arasında hif ihtilâf yoktur. İki memleke! biribirin'n saadetini m İ betle tenenni edecek vazk | yette ve hissiyattadır. İktı. münasebetlerimizin — karşılıl menfeatler dahilinde icrasıt! temenni ediyoruz. Ümit e orum ki maddi ve manc' ı kliı istifadelerimiz hef gün daha ziyade artacaktır. 4 l * Zeynelâbidin Efendi: lg_'