ISTANBULDAN HINDIJTANA .L__— Moskovada Birşeyler Oluyordu Amma, YAZAN: M. —107— 14 teşrinleyvel salı Güya “Karahan,, bugün be- ni görecekti. Fakat kendisi- nin müsait bir zamanını bul- mak kabil olmadı. Onun yerine — mihmandarımın - de- lâleti ile hariciye komserliğinin Şark İşleri Müdürü “Baku,lu *“Nerimanof,, ile konuştuk. Fakat bu zatin, bir buçuk saat devam eden mükâleme esnasında ne söylemak iste- diğini sarih olarak anlıyama- dim, Meselâ: —— Almanyada Türkler ile Almanlardan müteşekkil bir heyetin İngilizlere karşı mü- cadelede — bulunmak — üzere toplandığı haberi bu cümle- dendi. Maamafih karma karışık mütalealar arasında epeyce anladığım bir nokta da bu- kundu: — Bereketullah Efendinin vaktile Moskovada irat ettiği bir hitabe suitefsiri mucip olmuş. Bereketullah Efendinin hi- tabesinden: — Güya şarkta İngilizlerin yerine Almanların kaim olma- larını istediğ manası çıkarılmış Halbuki, ben pek iyi bili- yorum, Bereketullah Ef. Rus- ların Almanlarla birleşerek şarkta — İngiltere — aleyhinde çalışmalarını tavsiye ediyordu. Hulâsa: Moskovada Rus zimam- darlarının ne düşündüklerini ve ne yapmak istediklerini anlamak müşküldü. Maamafih iki gün sonra Hariciye komiserliğinde tekrar konuşmak kararile bu daire- den ayrıldık. * Geceyi istirahatle geçirdik- ten sonra ertesi sabah şehirde bir gezinti daha yaptım. Ve daha ilk adımlarda Moskova- da bir fevkalâdelik olduğunu gördüm. Fakat bu fevkalâde- liğin mahiyetini anlamak, se- bebini öğrenmek mümkün de- iildi. Meselâ ; Piyade kaldırımlarından ba- zılarının önüne tahtaperdeler ,gerilmiş, arkalarında yükselen binalar nazardan saklanmış, | önlerine süngülü birer nöbetçi dikilmiş.. Sonra da bazı büyük binalarının damlarının üzerine birer ağ gerilmiş.. Evet, Moskovada bir fev- kalâdelik vardı. Fakat bunun ne olduğunu bize kim izah edecekti ? Bir mağazaya girdim : Çamaşır ve kâğıt kalem cinsinden bazı eşya satın a- mak istedim. — Vesikanız? dediler. — Ne vesikası?.. Evet Moskovada — öteberi satınalmak mutlaka - bir ve- sika göstermiye mütevakkıftı. Elinde vesikası olmıyanın yü- züne bile bakmıyorlardı. Mağazadan çıktim. Yol beni, çok güzel bir tesadüf eseri olarak Bitpazarına sevketti. Bize Anlatan Yoktu KÂZIM Bir Özbek kızı Tıpkı bizde olduğu gibi. Hınca hınç bir kalabalık için- de kadın ve erkek bir sürü halk, ellerinde — yiyecekten tutunuz, giyeceğe kadar bir sürü eşya almışlar, bağıra çağıra satmıya çalşıyorlardı. Fakat istedikleri fiat pek çoktu. Meselâ: Bir kadın elbisesi için on- bin, bir çift tin İçin altı bin, alelâde E:ıme şekerin tanesi için on ruble isteni- liyordu. Halk baştan başa perişan bir lnyıfenlz idi. Sa:fıleşıı:k- tan görülüyordu. * Gazetelerde Rusları bilmem, fakat benim için çok mühim, çok canlı bir haber intişar etti: — Edirne ve Bursa kuvvet- leri Gazinin etrafında toplan- mışlar, büyük harekete de iştirak etmişlerdir, deniliyordu. Vatanımı tekrar ihya eden Allaha şl!kremm Öğleye dognı seyyah Reşit İbrahim Efendi beni ziyarete eldi, (i biliyor. Bu İ'ıldiıdeğ' r::tudıny takip edebiliyordu. Bu itibarla bana Moskovada gördüğüm — fev- kalâdeliğin sebebini anlattı : — İmparator taraftarların- dan Jeneral ( Denikin ) in ordusu iki gün evvel Mosko- vaya pek yakın olan ( Tula ) şehrini — zaptetmişti. — Şimdi Moskova müdafaaya hazırla- nıyordu. Ben buradan Almanyaya geçmek, oradan memleketime dönmek arzusundaydım. Fa- kat Reşit İbrahim Efendi bu malümatı — verdikten — sonra tavsiye etti: — Nafile teşebbüse giriş- meyiniz. Yol yoktur. Bunun içindir ki Enver Paşa bile hava tarikini tercih etmiş, Moskovaya tayyare ile ge- mek istemiş, fakat tayyare yolda bozulduğu için Lehis- tanda yere inmek mecburiye- tinde kalmıştır. Binaenaleyh hiç olmazsa birkaç gün dnğı etrafımızda cereyan etmekte olan hâdisatın inkişafına inti- zar etmek İâzımdır. (Mabadı yarin) KEMAN Nazan kemanı çok ııvlyoı— du: Biçimini, sesini, yayın teller üzerinde kayışını, tutu- luşunu. parmakların ve bile- ğgin hareketlerini, hatta - bir tabuta benzediğini hiç düşün- meden - kemanın kutusunu bile severdi. Yollarda, keman kutusile giden birini görünce arkasından hayran hayran ba- karak düşünürdü: Şimdi, bu genç evine gidecek, kemııı kutusunu bir. mücevher mah- fazası gibi açacak, yeşil çuha içinde kırmizı, cilâlı ve narin vücudile yatan zarif musiki aletini çıkaracak, omuzile çe- nesi arasına sıkıştırarak, tatlı bir inhina ile yayı çekecek ve kıvrak parmaklarını, ke- man sapının siyah abanozu üstünde gezdirecek. Ne titrek, içe işliyen, hisli ve ince bir ses, doğrudan doğruya ruhun sesi. Hakikt musiki. Ve Nuın, keman çalan bir E evlenmek — istiyordu. ıkıl Yeşilköyde, mahdut ve dar bir muhitte yaşıyan Nazan için böyle bir san'at- kâr tanımak mümkün olmadı. Yirmi üç yaşına geldiği halde evlenmemesi bundandı: Yani keman çalanların azlığı! Fakat bir gün, trende, kar- m bir genç gelip oturdu. El:de güzel bir keman kutu- su vardı, başının üstündeki tel rafın içine yerleştirmişti. Nazan gözlerini bu kutudan ve bu gençten ıyırmıyoıdu Vakıâ genç, kutu kadar gü- zel değildi: Fazla b&ynk bir kafası, arkaya — taralı, ince uzun, renksiz ve dağınık saç- ları, buruşuk, hasta ve sölgun bir yüzü vardı. Ağzı büyük ve gözleri küçüktü. Halbuki Nazan, evlenmek istediği er- kekte bütün bunların aksini arıyordu. Fakat ne zararı var? Keman çalıyorya, bütün ku- surlarını affettirebiliyordu. Na- zan bunları düşünürken, far- kında olmadan kutuya ve gence kimbilir kaç defa bak- mıştı. Genç bunu hissetti. Vagon- da kendilerinden başka hiç kimse yoktu. Nazanla konuş- manın bahanesini buldu : — Müsaade ederseniz pen- cereyi açayım, dedi, Nazan gülümsiyerek cevap ,verdi : — Buyurun. — Üşümeyesiniz? — Hayır. Ve konuşmıya başladılar. Nazan kemanı çok sevdiğini itiraf etti.. Genç, — yalnız başına, Yeşilköyde bir kır gezintisine gidiyormuş: — Eğer, dedi, benimle be- raber kırlara biraz gelirseniz size biraz keman çalarım. Nazan ciddi ve kendinden emin bir kızdı. Teklifi cesa- retle kabul etti. Yeşilköyde, beraberce, kırlara doğru açı- dılar. Bir ağaç altına oturdular. Biraz konuştular. Nazan sa- birsızlanıyor, keman kutusuna sık sık bakıyordu. Nihayet rica etti: — Vadinizi yerine getirin, biraz çalın! dedi. — Biraz daha konuşalım da sonra, Nazan hiç olmazsa musiki- den bahsedilmesini istiyordu. Fakat genç oralarda değildi. Haval şeylerden bahsediyodu. Nazan bir daha yalvardı: — Lütfen biraz keman HİKÂYE ——— Bu Sütunda Hergün l Muharriri : — Server Bedi KUTUSU çalar mısınız ? — Hay hay... Biraz sonra. üiz, iki az, Üç az sonra bile, genç keman çalmıya yanaşmıyordu. Bazı büyük artistlerde görülen bu naz, Nazanı usandırmıya bışlını.h O sırada karşılarına bi kö; ikmış, havlamıya b lııu’.ıktı.FGonç. köpeği ko için ayağa kalktı ve üç dört adım uzal Nazan da, kutudan kemanı çıkarıp onun eline zorla tutuş- turmak istiyordu. Hemen keman ıçt;( ve baka kâldı.b utunun içinde, bir ra- kı, domates, üç dört"Yı ve kâğıda — sarılı yıyecek şeyler vardi. Kutunun — açıldığını gören genç Nazana doğru koştu ve itiraf etti: — Babam iyi keman ça- iardı. Ben bhiç beceremem. Kemanı sattım ve kutusunu kullanıyorum. Haydi şu şişeyi açalım da... Fakat Nazan hemen yerin- den kalkmış ve gencin sözle- rini bitirmesine meydan ver- meden uııklışmışlı Türkiye - Yuna nistan Dosluğu (Baştarafı 1 inci sayfada ) yati değildir. Bu mesele ar- tık Yunanistanda millt bir siyaset olmuştur. — Çünkü bütün fırkalar ve bütün halk bunu arzu ve tas- vip etmişlerdir. Bu arada ya- pılan itirazlar hiç bir vakit ve hiç bir kimse tarafından itilâ- fiın yapılmaması şeklinde ol- mamıştır. Ancak itirazlar hesapların tasfiyesi gibi ikinci derecede meseleler için olmuştur. Bu- nunla beraber fırkam, bu iti- kutusunu lâfları tasvip ederek mecliste | lehte rey vermiştir. n kıbııı; ı'eıııkı bı'tıılıınıiır m zaman bugün lariciye velilinn Tevfik Rüştü Bey Muhtelit Mübadele komsiyo- nunun Türk heyeti reisi sıfa- tile ilk defa olarak buraya gelmişti. İşte ta o zamanlar iki hükümet arasında bir itilâf akti lüzumu — takdir olunarak muhaberata başlan- ımş'll Bu ;ır;dı ben hlıkl?- metten çekildiğim i; tabil muhaberata dığ'nmğuedeme- miştim, Son defa mübadele işleri tamamen halledilip iki mib- let arasında ihtilâfa sebep olacak mesele kalmadığından buğünkü — dostluğun — temeli sağlam olarak atılmıştır. Bun- ların bozulmasına artık imkân yoktur. Ben de hükümete gelsem benim de yapacağım şey, samimi ve dostane olan münasebatımızı her an ileri götürmiye uğraşmak olacaktır. Türkiye - Yunan münase- batının iyileşmesi bütün Bal- kan hükümetleri arasındaki münasebatın düzelmesine ve Balkan İttihadı fikrinin kuvvet bulmasına sebep olmuş ve Balkan ıt(ılııdıııııı temelini bu iki devlet kurmuştur. Balkan hükümetleri arasın- da bu şekilde yapılacak iti- lâflar ve dostluklar neticesin- de Balkanlara hariçten hiçbir devletin. müdahalesine imkân kalmıyacak ve Balkan devlet- leri arasında pek hayırlı işle- rin görülmesine muvaffakiyet hâsıl olacaktır, «i SİNEMALAR GLORYA: CEPHEDE Franszca #özlü büyük — “OSSO, di L. BELLİERS - JEANNE I Tiyatro Ve Sinemalarl ALKAZAR — Vahşiler geliyor ALEMDAR — İhtiras Adası ARTİSTİK —— Yalnız Sen ASRİ — Ölüm makinesl EKLER — Volga, Volga ELHAMRA — Hüküm gecesl ETUVAL — Riyo Rita FERAH — — Muhtelif temsiller GLORYA — Cephede bir gece KEMAL B. — Çelik kasa MAJİK — Dilenciler Kıralı MELKE — Fraklı Adam OPERA — Calp fener SIK — Aşk Valet Üsküdar Hâle — Titina Kıraliçe Taksim bahçesi — Varyele Çiflikparlı — Saz Kız kulesi parla — Darüttallm ŞEHZADEBAŞINDA HİLÂL tiyatrosunda Süreyya opereti tarafından (Yunus Bey duymasın!) operet 3 perde Üsküdar Hâle sinemasında Titina Kıraliça Mümessilleri: Lilyan Harvey Villi — Triç. Resminizi Ameli işlerde muvaffak olur. İntizama ve ra- hatına düşkün değildir. Mih- net ve meşak- kate — taham- J mül gösterir. Parayı — israf | etmez. Kızdığı Bunun eserlerini bu defaki Cenevre konferansında gör- dük. Türkiye ve Yunanistan coğrafi mevkileri itibarile biri- birinin mütemmimidir. Malik oldukları geniş sahiller dola- yısile ticaretlerini gmış!ehm— ye çok müstait olduğu için apılan bu itilâflar Türk ve Çımın milletlerinin — refahını temin edecektir. Bizim, Gazi Mustafa Kemal Hz. lerine itimadımız fevkalâ- dedir. Müşarünileyhin harika- lar yaratan ve emsaline ta- rihte pek az tesadüf edilen dehalarile hiç yoktan bugün- kü Türkiye gibi çok ileri ve meden! bir îl let ve millet, inanılamıyacak kadar az bir zamanda meydana gelmiştir. Bugünkü Türk-Yunan dost- luğu, öyle arzu ediyorum ki bütün milletlere ve bilhassa Balkan hükümetlerine bir mi- sal olsun.,, Atina, 25 (Hususi surette &ıderdiğmiı muhabirimiz- en) — Başvekil İsmet Paşa ile Hariciye Vekili Tevfik Rüştü Beyin burada kabul | ve ikametleri için başlanan hazırlıklara Yunan hükümeti hususi bir ehemmiyetle devam etmektedir. Yunan hükümeti, Türk ri- calinin ikametlerine Atinanın en güzel binalarından biri olan (Pöti Pale) otelini tahsis etmiştir. Otel, bu münasebet- BOİTEL - DEBUCOURT Bize Gönderiniz, * * * Size Tabiatinizi Söyliyelim... Hüseyin Tahsin efendi: Bu akşam sir GECE KısTEMMECKERS'im eşerinden İramnı takdim ediyor. Mümesalileri : Dinliyeceksiniz ? 26 Eylül Cumartesi Ostrava 263 metre, 11 kilovat 19 : Gazete haberleri 211 Orkestra 22 : Hava raporları, gece mu- sikisi 20 : (Kadınlar memnundur ) operet Mnhlıku 360 metre 75 kilovat 20,30 : Kolonyadan naklen (Şen gece) 22,50 : Dana havaları Belırıd 43S metre, 75 kilovat 20 : Opera, Zağrepten naklen Roma d4âl metre, 75 kilovat Norma operası Ş Viyana 516 metre, 20 kilovat 19,50 : Çocuk şarkıları 22,10 : Akşam konseri Peşte 5S0 metre 23 kilovat 20,30 : Klâsik eserler 21,45 : Klâvye Vargova 1411 metre, 158 kilovat 20,15 Hafif musiki Königsvüsterhavsen 1635 metre 35 kilovat 19,30 : Musahabe 20 : Dana havaları ÂAlI Derviş bey: Samimi net etmek is- | temez. Arka- » daşlığı — sıkıcı —ieğıııdılr lı.- hususf bir ilna gösterile- rek tefriş ve tanzim olunmak- tadır. İsmet Paşa ve Tevfik Rüştü Beyin rakip olduğu gemi Faliron limanına yınqırjd Ben burada bütün mahafil ile temaslarıma devam edi- yorum. Tetkikatıma göre, bik hassa Yunan ticaretini ellerin | de bulunduranlar Türk-Yunan dostluğunu — geniş mikyasta tecelk ve devamını şiddetle arzu etmektedirler. Bununla beraber bu dostluğun lüzumu bütün Yunanistanda umuml bir kanaat halindedir. Kendir sile görüştüğüm mühim bir şahsiyet, gerek iki hükümetil menfaatleri, gerekse balkanr larda emniyet havasının tezar | yüdü noktasından Türk - Yur nan mukarenetinin kıymetli bir misal olduğunu söyledi. Bu zat sözlerine devam ederek derek dedi ki: — Bu gün Yunanistanda bir buçuk milyon halkın anö lisanı 'î'nrk;edır Bunlar kendi aralarında her zaman Türkçt konuşurlar. Bu miktar, umum Yunanistan nüfusunun dörtte birini teşkil etmektedir. Türkiye Başvekilt İsmet Pt buraya gelince siz de beni gibi göreceksiniz ki gerek halk, gerekse bütün Yıınl"';ı tan candan bir istikbal tezal yapacaktır. O vakit siz de kani olacaksınız kibugün artık d Yunan dostluğu, Yunanistan' milli bir arzu gibidir. Bu Akşam Neler Heiselberg 276 metre, 75 kilovat ! | T:t,,l