ÜR Yoğ İİ ER ki ibiş AYN Damla GözYaş | Her hakkı mahfazdar | b karya m Öner Adanan! in tün hissiyatını, evvelce koca- le beraber gösterdikleri fera- at ve nimetşinaslığın.. e buraya genişi apmış oldukları fedakârlığın bir memnuniyetle karşı- ea anlattım. mn bunları © anlattıkça, Amelya renkten renge giriyor: — Ah, zevcim evde olupta içe işitseydi... ye parçalanıyordu. ları o anlattıktan sonra; yavaş yavaş kaşlarımı çattım. Ve şu sözlerimle bu zavallı kadının en derin bir kalp yarasına bastım: — Fakat madam, ona kar şı yapmış olduğunuz fedakârlı' bukadarla kalmamalıdır. Şimdi sizden Odaha büyük © ve son bir fedakârlık istiyeceğim. O, derhal ellerini bana uzs- tarak cevap verdi: — Söyleyiniz Efendim; ne istiyorsunuz?, Kanımı mı?, Ha- yatımı mı?. Bütün varlığımı mi?.. Hiç düşünmeden söyleyi- niz.. Ben de size hiç sorma dan.. Hiç düşünmeden cevap veriyorum. Hay hay.. Ne is- terseniz yapacağım... , Birden, durdum.. Bukad yük fedakârlıklara” hazışlan n bir kadına, benim yapaca- teklif, çok ağır gelecekti, , Ve, darbeyi biraz daha ha- hissettirmek için bir niyaz yatro müdürü Abdürrezzak Efendi merhum kat yine şikâyet berdevam. İstanbula gitmeyi kafalarına koyanlar, bir an evvel gitmek: ei ün, Abdürrahim Efendile Abdülhamit arasında İstanbul meselesi için bir münakaşa olmuş. Efendinin gösterdiği sabırsızlıktan odolayı (galiba babası biraz tekdir etmiş... 2) könumusani 325 tavrı alarak ve sesimi tatlılaş- | | Bugün merdiven başında tırarak; Abdül ide tesadüf ettim. — Madaml,. Derhal, Selâ- Beni görmemiş gibi hareket ederek oradaki ya giriver- mek istedi. Fakat beceremedi. gözgöze — gelince durduk. İltifat etti. Hatınmı sordu. Kıştan çok memnun olmakla beraber yine belinin ağrıdı ğından şikâyet etti. Lâkırdiyi kısa kesmek iste- diğini - anladım. Selâmlıyara' çekildim. 2 Şubat 315 Bu sabah erkenden köşkte bir telâş başladı. Her taraf nikten.. Ve Katta. Türkiyeden uzaklaşınız... Evvelâ, bu sözlerimi anla- mamış gibi yüzüme baktı. Söy- lediğim sözlerin manasını, san- ki gözlerimde aradı... Ellerinin, o, biraz evvel ateş gibi yanan ellerinin yavaş yavaş soğudu- ğunu ve titrediğini hissettim. Dik pürbeyecan göksü: Birdenbire sarsıldı. Dudakları kıpırdadı: ve sindire sindire cevap verdim: — Sizin buradaki mevcu- diyetiniz.. Çok vahim bir teh- like husule getirebilir?.. Du © odakların kıvınp, büyük bir tavrı istihkar alarak: — Benim için mi ?.. — Belki... ve belki de onun Ben sustum.. O sustu.. Ve her şey susmuştu. Yalnız du- vardaki saatin rakkası; hasta bir kalp gibi ağır ağır çarpı- yordu. | Amelyanın gözleri, yavaş ya yaş kapandı. Uzun kirpiklerinin iribirine karışan kıvırcıkları arasından; olgun incilere ben- ziyen iki damla yaş parladı. Ne ben Abdülhamidi gör- mek istiyorum.. Ne de o, Beni (Baş tarafı 1 inci sayfada ) kati (o celbetmiş mal ğunu iddia etmiştir. Dün bir oldukça mutedil geçi- | muharririmiz İtanahmede yor. Köşktekiler, ara sıra bab- çalıyorlar, Fa- <A Amelyanın Kıvırcık Kir- pikleri Arasında İnci Gibi İki 1 NAKİLİ: ZİYA ŞAKİR |. 13 — Niçin?... bir fiskos... Bilhassa sultani Ağır ağır.. Söylediğim söz- | mütemadiyen biribirinin odasına lerin tesirini Oonun kalbine | girip çıkıyorlar... Komsiyon depoda tetkikat yaparken mahfel duvarlarından birine gerilmiş olan örtü dik- ve açtıkları n (10-15) parça kıymetli çininin noksan oldu- u görmüşlerdir. Memur Pl eskiden böyle oldu- Belirdi Dikkat ettim. Öğle yemeğine oturdukları halde hiçbirisi yemek yemedi... Nasıl oturdularsa öy- lece kalktılar, Hepsi de sabır- sızlıkla doktoru bekliyor. Her- halde bir fevkalâdelik olduğu- nu anladım. Sant 9 buçukta doktor Atıf Bey geldiği zaman biz Abdül- hamitle salonda oturyor ve konuşuyorduk. Günlerce görlişemediğimizin acısını çıkarmak istiyormuş gi- bi bana gençliğindeki ev hatı- ralarınden bahsediyordu. Doktor gelirken, ben salona terketmek istedim. Abdülha- mit mâni oldu: — Hayir.. Siz yabancı de- ğilsiniz, kalabilirsiniz. Dedi, Ben, bu teklifi (o muvafık bulmamakla beraber şüphesiz bunda da Abdülhamidin bir maksadı olduğunu tahmin el tim ve salonun tenha bir kö- şesine çekildim. Doktor Atıf B. geldi. Ab- dülhamit, kendisini beşuş bir çebre ile salonun ortasında Yeg) ayakta kabul etti. Fakat dik- kat ettim. Bugün Atıf Beye karşı iltifatı pek mebzuldü. Atıf Beyle uzaktan selâm laştım. Onlar, karşı karşıya oturdukları koltukta (cigara içerek konuşurlarken, ben de elime geçen bir kitabı aldım.. Konuştuklarını dinliyor gibi görünmemek (için ookumıya başladım. Fakat bir türlü okuyamıyo- rum. Abdülbamidin gür ve kalın sesi kulaklarıma çarpıyor.. Sa- miamı işgal ediyordu. Abdül- hamit, diyordu ki: — ( Tababeti adliye ) nin ne katar mühim olduğunu tabii herkesten daha iyi siz bilisiniz dektor B... Binaena- leyh, söyliyeceğim şeyleri, ona göre dinler ve kabul edersiniz. Size insaniyet namına © arzedi- yorum.. Buna, bir çare bulunuz... Bizim kızlar, nişanlıdırlar. Ni- ılarını görmüşlerdir. Belki le.. Hatta şüphesiz sevmişlerdir. (Arkası var) Eir Kısım Eski Eserler Çalındı Hırsızlık, Sultanahmet Hünkâr Mahfelinde Yapılmıştır.. (46) senedenberi camide ka- yumluk yapan Şükrü EF. mu- harririmiez' şu izahatı vermiştir: — Burada böyle bir hirsız- lik olduğunu işittik. Depoda kıymetli birçok eşya vardır. Geçenlerde o mahfelin etrafır- da dar zaman kapı sür- melerinin bile çalındığını gör- düm. Esasen binanın üst kıs ahşaptır. Sürmeler çıktıktan sonra duvarın iç kısmının si- a e eril SON POSTA BORSA İstanbul 6 Temmuz 1931 — Kapanan fiatlar — NUKUT İ İsterlin 103,50 Dolar Amerikan 11,50 20 Frank Fransa 167,— 79 Liret İtalyan 721,0 20 Frank Belçika 16,— 20 Drahml Yunan 55,25 — 20 Frank İsviçre 815, 90 Leva Bulgar 10,25 i Florin Felemenk .5,— 20 Koren Çeksalevsk 124, 00— 1 Şilin Avusturya 30,25 1 Rayhışmark Almanya s0,25,— 1 Zeloti Lehistan i n,0 0 Ley Romanya 3,18,— 20 Dinar Yugoslavya 75,50 1 Çervemeç Sovyet g> KAMBİYO Londra 4 İsterlin Olm 4 | 1630,— Nüy. 1 Türkliram dolar | 47,29 — Para 1 Türk lirası Frank | 12 60 Milânç İ , Lret 1,02,50,00 Brüksel 1» O, Belge 338,80 Cisevre 1 , o Frank | 3642— a a 45,10 — Amesterdam 1 T., | Florin | 11744000 Madrit 1 Tür ram Porta | 494,50,— Berlin 1“ » » Mark || 1991280 Varşova | o « yo Zeleti .,” Bükreş 20 Ley kur 79,35, Rusya © İ Çerveneviç kuruş | 1088— Bugünkü Buhran Nasıl İzah Edilebilir ? 3 Yazan: Cevdet Salih | Baş tarafı 3 üncü sayfada) Cihan piyasası yüksek bu- lunduğu müddetçe bu ahenk, gayri tabiiliğine rağmen devam etti, Fakat bu yüksek sesle tiz perdeden terennüm eden- ler bilmiyorlardı ki dünyanın bir (Beyelmilel ahengi umumi- si) vardır. Seslerini ona uy- durmıya, onun talep ettiğ: pe terennüme mecburdur- ar. Bu sebepten, ilk defa (yük- sek fiat) terennüm eden köylü- üfih sesi kısıldı; (yani malı ra (yüksek kâr) bestekâri olan tüccarın sadası azaldı, “zarar- lar, iflâslar baş gösterdi). (Yük- sek, kira) şarkısını söyliyen ashabı emlâkin sesi kapandı. her tarafta (kiralık konaklar, daireler, evler) lâvhaları asıl- mıya başladı. isarların, şirketlerin, ban- kaların işleri azaldı. Şimendi- ferler eşya ve yolcudan mah- rum, limanlar vapurlardan hâli bir hale geldi. Tedrici surette her teşekkül memurlarını azalt- mıya, işlerini tenkise mecbur oldular. Bu meyanda varidatı hthö- mette dehşetli tenakus baş- gösterdi. Çünkü © terennüm © edilen sada, beynelmilel abenge hiç uymuyordu. İşte buhran! Mali iktısadi, ticari smal, zirai buh- ran hep buradan doğdul (Evvelki gün başlıyan ve dün, Meclis müzakeresi münasebetile bizbrur bir gün İçin inleitân eğryan bu yaz silseleni bir kaç gün daha devam edecek ve tez itibarile “ Meişet ucuzlatılırsa buhran geçer , fikrini müdafaa ederek bu ucuzluğun nasıl temin edilebileceğini anlatacaktır. | vaları meydana çıkmıştır. Ufa- cık bir destere ile buraya is- tenilen noktadan (girilebilir. Etrafında ev ve kalabalık ol- madığı için bir hırsız saatlerce içerde kalarak istediğini ser- best serbest götürebilir. Dep: » nun bekçisi de yoktur. Fak: kapısma (Nasrattin Hocar'ı kilidi gibi kocaman bir küt Bu Sütunda Hergün Türkçeye çeviren: Ş ÂYE sağ ŞARAP Gk ln “ harlaw , gece yarısı, kü- tüpanesinin durgun köşesinde bir mel okuyordu. Mektup sevinç verecek bi değildi. Mektup © Mart, dendi li attığı halde adresini yınamıştı “Altı aydır, beni, kendinize işi gücü müşkül bir adam süsü vererek ( savdınız. Şimdi ise kat'i olarak öğrendim ki siz zenginsiniz; bundan başka başka kimseniz yok. Yedi sene evvel ben dilimi tuttum ve hi Fakat şimdi ariel Pala çak tırılacak üç dört söz, onları geçmiş çirkin işleri) araştır mıya sevkedecektir. Size gedek (davranınca beni atlatmıya © çalışmadımız m? Halbuki... Size şartım: 20 bin lirası peşin olmak Üzere servetinizin yüzde ellisinin benim, gerisi de sizin olmalıdır. Bununla beraber cumartesi gecesi sizi görmiye geleceğimi ihtar ede- rim. Yahut ihtimalki pazar günü sabahına karşı, hizmetçi ve komşularınızın uyküda bu- lunacağı saat biri yirmi geçe gelirim. Bu sonuncuyu tercih ettiğimi de söylemiye cesaret sdeliişi Yüzer liralık (o banknotlar halinde paraları hazır bulun- durun ! evvelki gibi bah- den (geleceğim. Pencereyi yoksa az sonra Ein kapınızın önler ZE zükürum !11 W. H. Morton, Bu sevilecek bir mektup değildi. Ocak üzerinde bulu- nan saat birion geçtiğini gös- teriyordu. Vakit Emel Üze- rinde faraziyelerle geçmişti. Yazı masasından kalkarak ocağa doğru yürüdü, mektubu ateşe attı. Sıkılmış dudakla- bir azim olduğu kadar durgun gözlerinde korku vardı, Hamura benzer yanakların- da damarlar m. ış ; alnın- da, seyrekleşen saçları dibinde terler | görünmüştü... Hemen kendini topladı. Kafası, öç gün evvel mek- tubu aldığı sabahki halinde idi. Şimdi ise Mortona bir şey vermemiye karar verdi. Artık gidip bir daha kendisini taciz etmemeli idi. Üç gecedir düşünüyor plânlar kuruyordu. Ateşten dönerek uzun, ge- niş, yarı kötüphane yarı bilâr- do salonuna benziyen apartı- manını gözlerile bir yokladı. Burada rahati, lüksü yaratmak için herşey tamamdı. Garez- kâr bir biddet gözlerine korku getirdi; dudaklarında sessiz bir esneme dolaştı. Yazıhane- ye yakin duran bir küçük masa Üzerinde porto şarabı bulunan bir sürahi, bardak, bir püs- küvi tabağı ile bir kuru üzüm tabağı duruyordu. Ona doğru gitti. Sonra acele eder gö- ründü, Biran baş parmakları yelek ceplerine asili durdu. Düşünür gibi oldu. Fakat şüphesi - eğer vardıyse - çabuk Ce- açtı ve bir tutamlık ince billö- ritoz olan içindekileri şarap bardağına kaydırdı. Bundan sonra ii k az şarap döken. Parmağımı bardağı seli tu, şarabı, içine ve dudak de- ğecek yere bir iyi sıvadı. Bar- dak önce kullanılmiş gibi görünüyordu. Parmağını itina ile silerek bir pisküvi ak dı. i parçaya ayırdı. Bir arımını barda; anma kı “a Çabucak Mir tiği atlı. Saatin uzun eli yarımı gösteriyordu. Harlo acele etmek ihtiyacını duydu. Yakın pencereye gi- derek, ağır kapakları açtı, perdeyi kenara çekti ve dışa- rısını gözetledi. Gece karanlık, fakat hava ta. Bahçede hiç birşey kımıldanmıyordu... Birden ürperdi ve titredi. Çabucak pencere sürgülerini açtı çerçeveyi 16 santim kadar kaldırdı; kapakları biribirine bitiştirip geri çekildi. Tepsiye son bir bakış baktı; yazı ma sası üzerinde bir not defteri kâ; u karaladı: “Beni bap Kağıdı sürahinin ya nına bıraktı. Evet bu Morto- nun kendisini toparlamasına yardım edecekti. Şarap ta şüphesiz erbabı olan Morton için bir tuza< olacaktı. Morton, bardaktaki artıkları dökse bile kullanılmış bir bardaktan iğ- renmiyeceğinden kenarların. Harlonun istediği kadar ar- tıktan yapışık kalacaktı, Kapıyı kapalı bırakıp çıktı, anahtarı çevirdi. Şimdi biraz heyecanlanıyordu.. Duvara lanarak bin pencere şirk vesinin açıldığını duyana ka- dar - bekledi. Sonra dehlizden merdivene geçip merdiven ka- pısını sürmeledi. Yatak odası tamam kütüpanesinin üzerinde idi. Elbiselerini fırlatarak pija- masını giyindi. Yatağa döndü; ortülerin yastıklarm biraz dü- zenini bozdu. Ondan sonra yere yattı. Kulağını yere ya- ıştırarak dinlemiye başladı... p “Morton, gireceği yolu ya- vaşça açarak, kapakların ara- sından ışıklı yere girdi, ve etrafına (gözleri Okamaşarak baktı. Biran İçin onun, oda tenhalığından o şüphelendiğini tahayyül edebilirsiniz. Sonra, bir omuz silkintisile' yazı masasına kadar ileriledi, orada durdu. Üzerindekilere, yanan ateşe sevinerek baktı, Ellerini üşümüş gibi değil, birşey duyan biri gibi uğuş- turdu. Görünürde fena bir adam değildi. Parlak siyah gözlerin den biraz atiğe benziyor. şüphelenmez. Elbisesi sefil değil, aldandı, Şimdi çi eler arasında dolaşıyordu. habe: lo, nın daha omuz silkmesi mırıldanan şu sözler de peşinden: “Harlo şimdi bana oyun oynamıya cesaret edemez! ,, Kâğıt par- çasını bıraktı, tepsiye baktı... “İyi de içkisi var! arkadaşı için temiz bardağı yok amaa evelki gibi ben ince eleyip sık İman dilek delliğkdidi kapak Biranda eli “Harr ri üzerinde idi, Tekrar şüpheli bakışlar... Bir Mİİ iğsi idi be imei de İdi YİĞİDİN SAN iri Vi