2 Temmuz SON POSTA Abdülhamit, Endişe İle So- ruyordu: Acaba Şehirde Kolera 7Mu? Var NAKİLİ: ZİYA ŞAKİR. — Mı, Yok | Her hakkı mahfuzdur | 20 Teşrinizani 925 Hamamda — semavere — çiğ kömür koymuşir. Kadmefendi ile Zülfet kalfaya fena halde carpmış. — Abdülhamit, — pek okadar — mütecssir — olmamış. Kadın Ef. mütemadiyen kay ediyor ve başının ağrıdığıni söyliyor. Zülfet kalfa da çok hasta. Hemen doktora haber gönderildi. İlâçlar alındı. imlerini — buraya yazmak istemediğim iki kişi başbaşa vermiş konuşuyorlardı. Bunlar- dan isıni ( M ) harfile başlıyan diyordu ki: — Şu menhus herifin sura- tım görmekten kurtulmak için.. Doktora yalvaracağım.. Tep- dilhava alacağım... * Kıştan herkes müşteki, Hele bahçeye çıkamamak hepsini müteecssir ediyor. Halbuki Ab- dülhamit bana ne dese iyi? — Selâniğin kışını, Yıldıza tercih ediyorum... Hele suyu.. Şüphesiz karakülâk suyundan alâdır... Demez mi?.. Bu adam; ha- kikaten bir muamma... İki gündür, —bana birşey söylemek istiyor. Fakat yine sarfınazr ediyor. Her halde bir şikâyeti var zannediyorum. 24 Teşrinizani 225 Dündenberi arkasına Ab- dülhamidin bir kaşıntı . ârız oldu. Mütemadiyen bundan Şikâyet Cediyor. Ne kadar garip bir tabiati var, Her- ân, hersaniye vücudunu bir kronometre - sa; gibi tetkik ediyor. Karşı karşıya — gelir gelmez, ilk muhaveremizi, sıh-' hat meselesi teşkil eder. Günün birinde bu hatıratımı okuyan olursa, bünlara ehem- Miyet vererek kaydettiğim için belki bana dudak kıvıracaktır. Fakat, ben böyle düşünmiyo- rum. Abdülhamidin hâleti u- hiyesini çok iyi anlıyabilmek için onun ağzından çıkan her sözü kaydetmiye çalışıyorum. Ben aynen yazayım da oki- yanlar ve tarihle meşgul olan- lar, bunların içinden işine ya- fıyanları alsınlar, * Doktor geldi. Bir. pomat yazdı. Kanı tasfiye etmek için bir şurup tavsiye etti. Fakat, hayır.., — Dahilen ilâç almam.. Hiç ü h Abdülhamidin çok sevdiği Yıldız kasırlarından: Çit kasrı zahmet etme — doktor Diyor... Bey. 1 Kiümususanl 983 Bugün Sultan Hamitle kar- şılaştığım zaman : — (Sali cedit) inizi tebrik | ederim. Dedi. Birdenbire — şaşır- dim.. Hanği, (Sali cedit)?... O derhal tasrih etti: — Bugün (Mubarrem) in biri değil mi ya?... Demek ki; takvime ehem- miyet veriyor.. ve günleri, bi- rer birer yor. Karşısına oturttu. Sigara verdi. Şuradan buradan konuştuk. Yine, kış- tan ve koleradan bahsetti. Va sonra şu, şayanı dikkat sörleri söyledi : — Ben, çok ihtiyatlı bir adamım. Herşeyi evvelden dü- şünür ve ona göre tedbir | alırım.. Bu adetimle çok büyük | tehlikeleri zararsızca atlattım... ! Kolera ve kanserden çok kor- karım... Kolera, en korkunç bir hastalıktır. İstanbulda bü- yük bir kolera olmuştu. Siz, onu bilmezsiniz.. Biz, ne faci- alara şahit olduk. Bereket versin, birarz doktorluğum var- dır. Doktorlarla çok konuşu- rum fakat, yine kendi bildiği- mi yaparım... İşte o büyük kolerada da hem kendi haya- tımı hem dairemdekilerin ha- yatını ben kurtardım. Bakınız, ne yaptım.. Maiyetimdekilere her sabah (İki buğday kinin) yedirdim. Ve 4-5 damla (Lav- danom ile nane suyu) içirdim. O zaman henüz (Efendi) ol- makla beraber yine dairem oldukça kalabalıktı. Dairemin her tarafına katran döktür- düm. Hergün; odalarda, kat- ranlı bezler yaktırdım.. Her tarafa tütsüler yaptırdım. Her odada bir kişiden Fazla yatır- madım. İşte, böylelikle kolera- yı daireme sokmadım. Halbuki, yanı başımda oturan biraderim Sultan Murat merhumun dai- resinde 15-20 kişi koleradan vefat etti. Ve sonra birdenbire susa- rak; gözlerini endişe ile etra- fa gerzdirdikten —sonra yine devam etti: — Fakat, burada bunu tat- bika imkân yok. Hergün dok- tor Beye soruyorum.. Şehirde kolera var mı, diyorum.. ha- r. yok; cevabını — veriyor. 'abit, siz de işitirsiniz.. Acaba şebirde kolera var mı, yok mu?... En mukni delillerle kendi- sini temin ettim ve: — Hükümeti hazıra, sizin sıhhat ve hayatınızı tamamen emniyet Aaltına almıştır. ufak bir tehlike olsa, en büyük tedbirlere tevessül edileceğine emin olunuz. Dedim, bilmem inandı mı?. (Arkası var ) SON POSTA ——— evmi, Siyasi, Havadis ve bialk garetes| kizre : İstambul, Nuruosamaniye Şerel sakağı 35-37 - 20209 tanbul - 741 1 SÖON POSTA Telefon: Pesta kul Telgraf: ABONE FİATI TÜRKİYE —CoECNEBİ 1 .Sena T0 . tAy 1o .. . 0 . - 300 . — Geleneyrak geri verilmez, aa mesüliyet alıvmaz. ikamız : KUCAKTAN KUCAĞA SERVER BEDİ Bir kısmı ağızlarıle söyliyerek delice danıs edi- yordu. — Diğer bir. kısmı, büfe haline getirilmiş büyük bir masanın önüede içki İçiyor- du. — Koridorda açılan — iki odanın birinden gayet koyu ve bir yeşil ışık, ötekinden e koyu karmazı ve bafif bir şarkı işık geliyordu. Bu odalarda da insan gölgeleri vardı. Nadire, yüksek bir yerden denize atlar gibi, bütün bu kalabalığın içine bir daldı. Herkes yerinden fırlyarak ve bir çığlık kopararak onun et- rafını almışlardı. Kadın, erkek herkes onu kucakliıyor ve e— öpüyordu. Odalardakiler de koridora fırladılar. Müthiş bir çılgınlık başladı. çeksin ve Nadirenin şerefine kadehleri kıralım. Herkes birer kadeh' yaka- ladı. Nadireye de bir kadeh tutuşturdular. Bir ande, herkes kadehini — bitirdi, arkasından bir şangırtı koptu. Kimi ka- dehini yere, kimi duvara, ki- mi tavana çarpıyordu. BORSA İstanbul 30 Haziran 1931 — Kapapan fiallar — NUKUT - 1080/40 Tw | 60725 — 19 6 $0 9,02,30,00 39920 327 Doğumlular Süleymaniye askerlik şube- sinden: 327 Doğumluların son muayenelerine (1 -7 - 931 ) tarihinden Hibaren bâşlanaca- dan mahallata yapılan teb- iğat dairesinde mezkür doğum- ha efradın yoklama ve muaye- neleri yapılmak Üzere her hafta salı, çarşamba, perşembe gün- leri şubeye müracaatlerinin ve yaklamaya gelmiyenler hakkın- da ahkâmı kanuniyenin tatbik olunacağı muhterem garzete- nizle ilânımı rica ederim efen- dim. Bugün Beklenilen Vapurlar Gülcemal - Türk - İzmirden Azya - Türk - Mudanya Üem- Tlkten n Albanya - İtalyan - Köstenceden g- Biyanikolo - , —- Odesa Kör- tenceden Bugün -Gidecek Vapurlar İktısat - Türk - Rizeye Bursa » , - Cideye Seyyar- » y İzmirı Marsinım 2 Dürr » Nadlüya Bandırma - Türk - Karabigaya İzmit - » * İzmite v Güzel Bandırma - Türk - Ban- dırmaya PAZ" Loti- Fransız - Beyruta odite » İtalyan - Köstenceye BLÜZ KUPONU ae d Gazetemizin beşinci — sar sında İntişar eden blüz müsa- bakasına İştirak etmek isti- rııılı' bu kuponları adırlar. Hergün bir blüz resmi ve bir kupon neşredilecek ve bu M 15 gün devam edecek- tir. Kariler 15 kupon toplıya- aklardır. ALTINCI saklayıncz ve çıkacak Tonlarımı: :ı:ld:şlıı Bu müddet sonra ka kabul ikten ni toplamıya çalıştıkça ortalık birbirine karışıyordu. Zelzele eluyor sandı. Neden sonra Nadire onu gördü ve şişmanca bir adamla zayıf bir kadını kollarından tu- tarak Nermine doğru götürdü ve bağırdı: — Ayol, size misafir getir- dim, ağırlasanız a... Bunlar ev sahibidiler: Hu- lüsi B. ve... Metresi Handan. Nermini — elinden — tuttular ve dos doğru büfeye götür düler. Fakat o, içmek itemi ÂYE Bu Sütunda Hergün Yazan: Server Bedi Bir Naıgus— Meselesi iki sene evvel ölmüştü. Fe- kat o zaman on dördünde olan kızı büyüdü, on altısına geldi, İrileşti, güzelleşti. Elin- den iş geliyordu. Anası gibi bizmetçilik yapabilirdi. Fakat Bekir Ağa bu yeni yetişkin, biricik ve gözel kımm ber eve emniyet edemezdi. Haci Şükrü Beyin evinde çalışmasına ran oldu. Bu adam kırkını geçkindi, evliydi, hacıydı, kızına dokunmazdı. Hacı Şükrü B. karkını geç- kindi, evliydi, hacıydı, fakat bir akşam, kız eve sap sarı bir yüzle geldi; Bekir Ağa tek başına, oturmuş, rakı içiyordu. Kız odadan içeri girer gir- mez, başımı önüne iğerek, alçak sesle şu sözleri söyledi. — Baba... Hacı Şükrü Bey bugün benim ırzıma geçti. Bekir Ağanın boğazından birkaç yudum rakı geçmek Üzere idi, fakat hepsi geçe- medi. Yarısını dışarı püskürdü. Ani bir gicik tutmuştu. Ök- sürmiye başladı. Kıpkırmızı kesildi. Nüzül inecek diye kor- kuyordu. Yakasını çözdü. Bir- kaç damla su İçti. Ki hüngür hüngür ağlı- yordu. * Bekir Ağa biraz sonra dö- neceğini söyliyerek hemen ev- den çıktı. Hacı Şükrü Beye gitti. Karısı gece yatısı misa- firliğinde 1miş. Kapıyı Bekir Ağaya Hacı Bey açtı. Onu görünce hafif irkilmişti. Titrek bir sesle: — Buyur, Bekir Ağa, dedi. Odaya girdiler. Hacı Şükrü Bey, daha titrek bir sesle: — Otur, Bekir Ağa, dedi. Bekir ağa oturmadı. Hacı Şükrü Beye yaklaştı, bir ko- kanu ağır ağır kaldırarak onun yakasını hafifçe tuttu: — Kızımı nikâh edeceksin! dedi. Hacı Şükrü Bey sallanıyor- du. İnkâr edemedi, fakat ma- zeret gösterdi : — Ben evliyim, Bekir ağa: O vakit yeni kanun çıkma- mıştı. Bekir ağa: — Dörde kadar yolu var, dedi. Hacı Şükrü Beyin alhnında iri ter damlaları belirdi. Sık sık nefes alıyordu, başı yine kıpkırmız kesilmişti, fena şey- lırduı;urkuyoıdıı,çüüiılp hastalığı vardı. Hacı arl Bey, mantıkt bir sesle ihtiyarı teskine ça- 1 — Bekir , dedi, senin kızını ben kendi elimle evlen- direceğim, sana söz veriyorum, — çeyizini de ben yapacağım, al sana mahsuben şimdiden para vereyim. Cürdanını çıkardı ve Bekir Ağaya yüz lira uzattı. İhtiyar hamal, namusunu yüz liraya satın alan Şükrü Beyin gırtla- ğına birdenbire yapıştı ve anuş * bir hamlede yere yıktı. Hacı Şükrü Bey depreni- yordu. Bekir Ağa parmaklarını onun boğazına gömdü. Hacı Şükrü Bey boağuk bir sesle: — Öldürme. Bekir Ağa, peki ne istersen olsun, bin lira da veririm. Diyordu. Hamal parmaklarını daha gömdü. Hacı Şükrü Bey: — İki bin... Diyebildi. Bekir Ağa pençesini biraz daha — sıkınca Şükrü Beyin ağıından ancak bir “üç,, keli- mesi çıkabildi. Bekir — ağanın idü. c&ı'-,ı’ıe. Şükrü Bey yerde çir- pınıyor, nefesini almıya caba- hyordu. Hemen onu uvaladı, kendine getirdi, yerden kaldır- dı, ona bir çekmece açtırdı, üç bin lira saydırdı, parayı aldı, bir küfür savurarak çıktı, eve geldi, kızına: — Git yat! dedi. Tekrar rakı masasının başı- na oturdu. Cebinden üç bin lirayı çıkardı. Masanın üstüne koydu, saydı ve bir rakı çek- ti. Beyni uğulduyordu. Fena mı yapmıştı? Kızının ırzını satan bir baba.. Bir ra- kı daha çekti. Başına kan çı- kiyordu. Ya — Hacıyı öldür- seydi, daha mı iyi olacak- t&? Mahkeme, hapis, belki de idam... Hem de kız- mın mamussuzluğunu — herkes öğrenecekti, kimse onu almı- yacaktı, hem Hacının ailesi, hem kendisi, hem kızı mah- volacaktı. Şimdi hiç kimse bunu bilmiyor. Felâket yok, para var. Avucunu bankonot- lara yine daldırdı. Bir rakı daha çekti. Fakat.. Kızının ırzımı satan bir baba olmak ... Bir rakı daha... * Ertesi gün, odada, Bekir Ağayı sekteden ölmüş buldu- lar. Paralar yırtılmış, parça- biraz parmakları lanmış, odanın dört köşesine _. atılmıştı. A — —e — Ben de sana ne dedin? — — Çok içtim, dedi, fena başım dönüyor.. Müsaade edi- niz, biraz sonra... Diyordu. Etrafını çevirdiler. — Olmaz, içeceksiniz... Di- ye bağırıyorlardı. Nadire bağırdı : — Durun.. Ben ona bir ilâç vereyim de ondan sonra İçsin.. Nerminin — koluna girerek onu küçük bir odaya götürdü: — Hani, dedi, sen bana yolda #soruyordun, “Bukadar “Bunun bir sırrı var.,, Deme- dim mi? — Evet. — Yani bir ilâcı var. şimdi beyaz bir enfiye veres — ceğim, burmuna — çekeceksin, — ayılacaksın. Nadire mavi kâğıda sarılmış bir paket çıkardı, açtı, Nermi- nin sağ elinin tersini çevirdi, baş parmağını geriye doğru biraz kaldırdı ve şahadet par- mağile baş parmağı arasındaki hafif çukura beyaz bir toz döktür n $ ! |