A a gm “Somya gu ERİME Sr Ve Eğ e “Herat, ta ikametimiz bir- kaç gün uzayacaktı. Bu iti- | barla vali daha serbest bir | © hayat yaşayabilmekliğimiz için bize “Bağı Şahi, denilen mev- kide bir kasır hazırlattı ve | yolda bulunan kafile arkadaş- larımızın osıkınti çekmemeleri için rıcamız Üzerine hududa erzak ve su gönderdi. Bu © sayede kafile azası endişe siz bir surette ve hiçbir müş- külât ile karşılaşmadan “He- rat,a gelmişti. Kafilenin ovürudundan ve © Kasırbağiye yerleşmesinden iki — gün sonra Server Han heyeti- mizi resmi surette kabul etti ve cesareti medeniyeye sahip bir adam olduğunu göstererek üzerimizde çok güzel bir tesir bıraktı. Kafilemizin reisi olan Fon Hentik burada seyahatinin ye- gâne muvaffakıyetini göstere- rek valiye büyücek bir altın saat ile bazı hediyeler verdi. Fakat maalesef biz kendi he- sabımıza (Herat)a eli boş olarak gelmiştik. Fon Hentiğin hediye- lerine kendimizden birşey ilâve edememiştik. * “ Herat, ta konuştuğumuz zevat: — Mademki (Kâbil) e gi- deceksiniz, biraz acele etmek lâzım, diyorlardı. Çünkü burada kış mevsimi sizin memleketiniz- den daha evvel bulül eder ve pek şiddetli olur. Mubitimizin kar fırtınaları meşhurdur. Yollar kapanır, aylarca mahsur kalır- sınız, buna rağmen seyahate devam etmek isterseniz tehli- keli bir (maceraya (atılmış olursunuz. Bu tavsiye pek yerinde idi. Binacnaleyh Server Hana mü- racaat ederele seyahatimiz için icap eden tedbirlerin biran evvel alınmasını rica ettik. * Bugün cuma idi: “Kâbil, in btn minarelerinden © ayni zamanda ezan sesi yükseldiği vakit, heyetimizin Müslüman azası cuma namazında bulun- mak istedik. Efganistanın camileri bizim- kilere benzemez. Üç tarafının duvar ile mesdut olmasına mukabil dördüncü dılı açık bırakılmıştır. Fazla olarak halı- larla da baştan başa mestur değildir. Halk hırkasını çıkarır, &nüne yayar ve Üzerinde namaz kılar, - Yazan: Makenzie - Ferdası günü saat on birde Spetzai vapuruna binerek Yu- nanistamı terkettim ve Capiye müteveccihen hareket ettim. Ve bu mevsimde bomboş olan bu güzel adada adeta mecbu- ri bir hapis müddeti doldur- Kâbilin mübarek bilinen merkatleri ve camileri Biz büyük camii tercih ettik. Efganistanda Arap memle- Naibülhüküme Server Han da | ketlerinde olduğu gibi namar- burada idi. Ön safta, kendisi için sureti mahsusada serili | dan evvel Kuran okunmaz, sükünetle ezana intizar edilir, olan seccadenin üzerinde mevki | Kurana ibadetten sonra baş- almıştı. Bizi görünce yanında | lanılır. yer verdi. (Baş tarafı linci sayfada) göstereyim. Yolumuzun üstün- de inek ve öküz sürülerini güden çobanlardan başka kim- seler yoktu. Bu yalnızlık içinde bir arkadaş bulduğum için seviniyordum, Fakat sevincim vzun kadıncağız yolu iyice ettikten sonra benden ayrıldı. Paltomu omuzuma alarak kan- ter içinde yokuşu tırmandım. Cuma mahallesinde, Kabristan sokağına girdiğim zaman küçük | bir evceğizin önünde duran genç bir kadınla, iki üç ya- şında olduğu anlaşılan, mavi gözlü, kıvır, kıvır sapsarı saçlı, bembeyaz yüzlü, çok güzel, güzel olduğu kadar da sıska, hasta bir çocuk nazarı dikka- timi celbetti. Onlara doğru yürüdüm, Hiç tanımadıkları bu. yabancı İnsanı güler yüzle karşıladılar. İneklerin abırına bitişik bir delikten mutfağa girdik. Burası güneş ve zıya görmiyen, toprak döşeli, sim- siyah duvarlı korkunç bir ma- ğarayı andırıyordu. Yere diz çökmüş bir kadın dümanlı ateşi üfliyerek, iki taş Üstüne oturtulmuş, isli bir tencerede akşamın yemeğini hazırlamıya çalışıyordu. Beni görünce oda ayağa kalktı. Oradan, hep beraber çökük tavanlı, karanlık bir İNGİLİZLERİN YAKIN ŞARKTA CASUS TEŞKİLÂTI No. 74 ki Okonsolosumuz © vasıtasile bir telgraf aldım. Tel iie Hasluckla beraber derhi , avdet etmemiz İsime iriliyordu. Derin bir nefes ur akat bir türlü vapur bulamadığımız için yine kânu- nuevvelin (o nihayetine Okadar beklemek mecburiyetinde kal tarif | sürmedi. Biraz sonra | | | PANE EŞ, Mİ al Namazı kıldıktan sonra Sb İl odaya girdik. Oriu yerde, de-i| likdeşik olmuş bir hasir üstün de uzanan bir çocuk öksürü- i Efgan Camileri Üç Duvarlıdır, Dördüncü Duvar Açık Bırakılmıştır.. YAZAN: M. KÂZIM | ver Hanın yanında bir müddet | | bir alâka ve hürmet yor, dört beş aylık bir yavru | kırmızı bezden yapılmış salın» cakta © mışılmışıl © uyuyordü. Zavallı masumun yüzüne ko- nan at sineklerini kovarken sordum: — Çocuklar hanginizin? Salıncağın yanına koşan s0- | luk yüzlü kadın cevap verdi: — Allah bağışlarsa, şu yer- de yatanla, bu benim. İkisi de ie Sarı saçlısı eltimin. — Siz iki elti beraber mi oturursunuz? — Yo, ben daha yeni gek dim. Babalarının ölümünden evvel burada idik. Rahmet- liden sonra Bursaya gitmiştim, Çocuklarım o eltimin yanında kalmıştı. Ana bu, O hasret- lerine o dayanamadım, Onları götürmiye geldim. Fakat nasıl geçineceğiz bilmem ki, Küçük bir zeytinliğimiz var. Eğer zeytin verirse elimize birkaç para geçer. Allah büyüktür.. kullarını kayırır. — Kocan ne zaman öldü? — Tam beş ay evvel... Bu yavrucağın yüzünü bile görmedi. O öldüğü zaman Saadetim kar- nımda idi... — Ne hastalığından öldü? Genç kadın durakladı. Yut- dım. Nihayet Ahenai vapuruna binerek hareket ettik. Misina- r kadar olan yolculuk çok 'ena geçti. Okadar fırtına var- dı ki iki defa yatağımdan de şarı düştüm. Napolide iken ağrımıya (o başlıyan bacağım büsbütün fenalaştı, Okadar > Misinaya geldiğimiz vakit, he- nüz) hareketi arz âfetinden kur- tulan bu şehri, daha doğrusu şehir bakiyesini adamakilı ge- zemedim. Maamafih yine bir saat kadar ötede beride do- b Tam vapura avdet / iyordum ki, arkamdan biri beni ismimle çağırdı vay Liman memurlarından biri Elbette ez | oturup konuştuk, bu musahabe esnasında yanımıza Üstü başı pejmürde, yaşlıca bir adam geldi, valinin yanında yer aldı. Server Han bu zate büyük eseri gösteriyordu. Giderken de eline bir hay- M para verdi. Sırtında tek bir gömlekten başka bir şey bu- lunmıyan ve bu itibarla vücu- dunun bütün azası meydanda olan zate, valinin fazla alâka emişme hayretle bakıyor- luk. Sebebini sonra anladık: Meğer bu adam meczup imiş ve Efganistanda meczupların ermiş olduklarını itikat edildi- ği için gittiği heryerde hür- met görürmüş. z asını da kaydedeyim: lüslüman memleketlerinde evliyanın yalnız erkekten ola- cağına inanılır. Efganistanda ise kadından da olabileceğine itikat edilir. Çünkü kadın veliler de vardır. abad yarı) kundu. Dolu gözlerle söyliye- yim mi'der gibi eltisine bak- tıktan sonra dedi ki: — Allah bildikten sonra kuldan ne saklıyayım. Verem- di. Önce bana söylemediler, hep: sakladılar, fakat ne gizli kalır ki?.. Nihayet" duydum, çok ağladım amma para et- medi. Ölümünden sonra vu- cudüm zayıf düştü. Uğrama gibi oldum. Muska aldım, kur- şın döktürdüm, çok şükür geçti. Fakat eski halimi bir türlü bulamıyorum. Bu sözleri söyledikten son- ra etrafına bakınarak ilâve etti: — Ayakta kaldınız, şöyle buyurun. oturun, diyeceğim amma tenezzül edip oturmaz- sınız ki. Bir tek iskemlemiz kalmıştı onuda dün gece sattık. Keşki satmamış olsay- dık sizi oturtmiya yerimiz olur- lu, Gözlerim hep © sapsarı güzel çocukta idi. Annesine doğru eğilerek sordum : — Çocuğunu doktora gös- terdin mi hiç? — Göstermez olurmuyum.. Şurda, aşağıda bir Dispanser ne bir şey açılmış, işte oraya götürdüm. Doktorlar o kadar iyi anlamıyorlar. Bu- kadarcık çocukta ince hastalık olur mu? Zayıf, kansiz görünce veremdir deyip İşin içinden çıktılar. Bende bir daha gö- na geliyordu. Bekledim, yanıma geldi, ver- diği haberler hiç te memnuni- yetbahş değildi. Spetzai va- puru gelirken yolda bir Avus- turya tahtelbahiri tarafından durdurulmuş ve yolculardan iki İngiliz zabiti esir almarak götürülmüştü. Bu havadis kar- şısında vapura avdet etmek hususunda biran tereddüt et- tim. Fakat düşmanların biribi- rini müteakıp böyle hareket- lere pek te cesaret edemiye- ceklerini düşünerek yoluma devam etmiye karar verdim. Fakat ne yalan söyliyeyim, Avusturyada uzun bir esarete mahküm olmak O veyhut ta istemez. wnız. Fakat onlar hakkında hayalinizde teressüm etmiş bir tip vardır. Bu muhay- yel tipin hakikate ne derece te- vafuk ettiğini merak edersiniz. İşte anketimiz sizin bu me- rak ve tecessüsünüzü de İrale edecektir. Anketimiz şudur: Matbuatta imzaları çok gö- rülen, birçok eserlerile size kendilerini tanıtıp sevdiren mu- harrirler vardır: Nâzım Hikmet, Vâlâ Nurettin, Peyami Safa, Mahmut Yesari, Ahmet Haşim gibi, Şimdi size soruyorur: 1 — Bu muharrirleri hayali- nizde nasl tasavvur (o ediyor. sunuz? (Genç mi, ihtiyar mı, güzel mi, çirkin mi, züpbe mi, ağır- Resminizi Resminizi bize gönderirseniz size tabiatinizi söyliyebiliriz. Fakat bunun içim gönderilecek resimler İyi ve tabil porzda çıkmış olması lözimdir. Taki mütehassısımız mütalessında hataya düşmesin. * Tabiatlerini anlamak Üzere bize resim gönderen karilerimiz hakkında mütehassısımınn o mütaleasımı o aşağıki satırlarda okuyabilirsiniz * Hasan Hüsnü bey : Asabi- dir. İşlerinin betaetle ve müşkilâtla yü- © rümesine ta“ hammül ede mez, bazen a- münfal olur. Parayı israf et- mez. Herkesle ; lâubalt: olmaz. (otogratısin © dertini “arru etmiyor) İstanbulda (5. N. H.): Zeki ve intizamperverdir. Ku- surlarının şuyuundan fazla en- dişe eder. Muhitini buluncıya kadar âğır durur. Dimağın işletmiye mütemayildir. His ve hayal mevzularına iâkayit ka- lamaz, b belli etmek tapkledler Bizim bildiğimiz fo illet gençlerde olur. Üç yaşin- daki çocuk veremi nerden kapar? ıncağıza, vereme çocuk» larm da © yakalanabileceğini anlatmak maksadile söze baş- layınca yavrusuna sarılıp, göz- yaşları içinde anlattı : — Zaten benim çocuklarım yaşamıyor.. Bundan evvel üç tane gömdüm. Ciğerlerim de- lik deşik oldu. Buna yedi ka- pıdan bez topladım. O parça- bir kapanıp Sim gemilerimiz ta- Yata e batırmak ihtimali hiç te hoş bir şey değildi. Limandan çıkar çıkmaz kap- tan yanıma geldi ve şayet va- pur tahtelbahirler tarafından durdurulursa, beni — derhal düşmanlara teslim etmiye mec- bur olduğunu söyledi. Bu küs- tahlığa canım sıkıldi. Kendisi- ne döndüm ve salona inen merdivenin darlığını ve kıvrın- tısnı göstererek aşağı inecek her hangi bir kimseyi kama- ramdan mükemmel bir surette kurşuna tutabileceğimi anlat- tım. Kamaranın kapısının İyi bir nişancı için tam bir siper tahtelbahirine Bize Gönderiniz, * * * Size Tabiatinizi Söyliyelim... Tanem: 2 e e — mzalarından Tanıdığınız Edipler Nasıl Adamlardır? İmzalarından tanıdığınız bir- başlı mı falan.) 2 - Ne kazandıklarını tab- min edersiniz? 3 - Nasıl yaşadıklarını zan nedersiniz ? Bu üç sunlin cevabını yazıp bize gönderiniz. Arzu ederseniz bir de resminizi ilâve ediniz. Gelen cevaplar #ira ile neşre- dilecek ve anketin o sonunda bu muharrirlerin her biri hak- kında bu üç sualin gazetemiz tarafından (hakiki © cevapları verilecektir. Hakikate en ziyade yaklaşan karilere o muharririn imzalı bir fotoğrafisi ile, imzalı eserleri hediye edilecektir. Cevabinısın çabuk çıkmasını istiyorsanız acele ediniz. * Gönderilecek cevapların "ede- biyat anket, o memurlağuna kaydile gönderilmesini bilhassa rica ederiz. | o Hikmet be Ciddi ve iş- âzardır. Olur olmaz şeye €- hemmiyet ver- mez, (şahsını alâkadar et miyen şeylere | kalır. Sözünün geçmesini, fi- kirlerinin o ka- j “ul edilmesini ister. Tahakki ie tahammül edemez. Dik m tok sözlüdür. Resim (gönderen ba karilerimiz mütehassisimızın cevab geciktiği için sabırsızlanıyor ve mektup göndererek ka e öğrenmek is Bu afllsr İntigar edecek tir, Bu ear üzeri olmalarını rica jp ederiz inemasında bir hafta ve İstanbulda son defa olarak MİLTON BEDAVACILAR ŞAHI filminde Tar lil a ip gidirdim. İsmini de “Yaşar, koydum. Çok şükür üç yaşım buldu. Allah tarafından yaşıyor. Bir tane de karnımda var. İnşallah hayırlısile oo da doğar da ömürlü olur. İnşallah ile maşallahın en birinci ilâc ve teselli olduğu evceğizde daha fazla durmak doğru olmıyacaktı. Hepsi bir- den “kesik, kesik” öksürmiye başlayınca o kendimi dişarıda buldum. — olduğunu izah ettim ve 'nihayet te cebimdeki iki tabancayi göstererek bunlar boşaldıkça arkadaşımın dolduracağını ve böylece mütemadi ateşe devam edebileceğimi (o söyledim. Bu defa da kaptan telâşa düştü. — Fakat mukavemet eder- seniz, belkide gemiyi batırır lar, dedi. /—— Ona şüphe yok, dedim. — Nasil olur? Her halde bütün yolcuların ve tayfanın hayatını bu suretle tehlikeye nasıl korsunuz?” — Siz söylediğinizi yap” makta israr ederseniz bes de bilâperva dediğimi yaparım. (Arkası var) 5