27 Haziran 1931 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

yi « Evet amma, bu su menba- Jarının bulunduğu yerde biz — az kaldı susuzluktan ölecektik. Onutmadan kaydedeyim: Bu menzil noktasının adı (Dürri) dir. Çoban “Gulâm Rıza,, bura- da bize ikinci bir hizmette bulndu : — Burada, ıssiz bir yerde ' niçin kalacaksınız? dedi. Üç fersah ötede (Caferi) - adını taşıyan bir köy vardır. Oraya gidiniz, rahat edersiniz ! Fena bir tavsiye değildi. Atlarımıza atladık. Fakat ya burada fersah denilen şey bizim bildiğimizden — uzundu veya atlarımız adım atamıya- cak kadar yorgundu ki bu üç | fersahlık yolu ancak tam bir gece yürüyüşile kattedebildik. 16 Temmuz Kafilemiz tekrar tamamlan- dı, tekrar muazzam bir ker- van halinde yürüyüşe başladık. Caferi'den sonra” “Rubatı Şur,, u buradan sonra da “Çiharde,, yi gördük. Her ikisi de ıssız . birer köyden ibaretti. Şimdi artık Rusyanın nüfuz mıntakasına — dahil olmuştuk. Bunu temasta bulunduğumuz İranlıların bize karşı yaptıkları bariz muameleden sarih surette anlıyorduk. Meselâ.. Dört köy.. manasına gelen (Çiharde) de büyük ve oldukça temiz bir hana inmiştik. Hancı bizim Rusya ile hali harpte bulunan birer devlete mensup olduğu- muzu Ööğrenince derhal mua- melesini değiştirdi. Farisiceyi anlamadığımızı zannederek yü- zümüze karşı müthiş birer kü- für yağdırdı. Sonra üç defa tembih etmiş olmaklığıma rağ- men hayvanıma yiyecek ver- meyi geçiktirdikçe - geçiktirdi. Vakıa bu hareketine mukabil benden pek yerinde olarak bir dayak yedi amma, oda geceleyin belirsiz bir surette hayvanımın ayaklarımı yarala- makla intikam aldı. Bu son menzilde gördüğü- müz muamele canımı sıkmıştı. Sonra öyle bir hadise daha cereyan etti ki teessürümü arttırdı. Gece hanın bir köşesinde Fon Hentik ile oturuyorduk. Yabancılara işittirmemek için "“kulağıma doğru iğilerek hafif bir sesle: İ — Biliyor musunuz? Dedi. .-. ( - :ı z F kdt; YAK ARİREN ERÜREADE AĞ SADA A ZA, C A GNT ğ — Te aKti .F e Ariç , S Ka A UF z ee 2 Ovemamn a n on entik Bütü , b in Gçeei b Te VOÜS 'h*îl'ıh'ı"" nni Ce a ll e ti L LN d MA aai — ae n Paramızı İran Çölüne |Gömmek Gibi Bir Delilik Yapmak İstiyordu YAZAN: M. KÂZIM Çok tehlikeli bir mıntakaya girdik.. Ne olur ne olmaz düşüncesile — kafilenin bütün parasını — yalnız — Almanların haberdar — oldukları bir yere gömdürdüm. Bu suretle para- mızı kaybetmek tehlikesinden kurtulmuş oluyoruz. Almanın bu derece safdilâne bir hare- kette bulunmasına ihtimal ve:- remiyordum: — Ciddi mi söylüyorsunuz? Diye sordum. — Elbettel kelimesile mu- kabelede bulundu. Muhatabımın yüzüne hayretle baktım: Uzun, bin bir türlü ihtimallerle dolu bir seyahate çıkmıştık. Önümüzde mukad- des bir gaye vardı. Bu seya- hati başarmak ve bu mukaddes gayeye ulaşmak için mütema- diyen paraya ihtiycımız vardı. Buna rağmen bu Hentik Ef. kafilenin bütün parasını İran çölünün ortasında bırakıyordu. Bu ne akılsızlıktı yarabbi ! — Mal canmnın yongasıdır, derler. Güzel, fakat işte biz bu yongaları burada hiç lü- zumu olmadan yakıyordum. Fon Hentiğe sorduk : — Canımız madem ki teh- likededir, madem ki ölmek ihtimali mevcuttür. O halde paranın eşkiya eline geçme- sinde veya geçmemesinde ne gibi büyük bir mahzur tasav- vur edersiniz ? Fon Hentik cevap vermedi, devam etti: — Buna mukabil bir defa Efganistana vardığımızı farze- diniz. Orada mutlaka paraya ihtiyacımız olacaktır. Bir mu- vaffakiyet kazanırsak bunda paranın hissesi pek büyük olacaktır. Mevcut bütün parayı buraya gömmekle muvaffaki- yet ihtimallerini gömmüş ol- mıyor muyuz. ? Fon Hentik bir defa mühim bir hata irtikâp etmişti. Fakat inatçı idi. Ne olursa olsun, kabahatini itiraf etmek, kusu- runu tashih etmek istemiyordu. Eğer Fon Hentik bu affe- dilmez hatasından sonra Efga- nistanda hiçbir şey yapamadan memleketine döndü ise mes'u- liyetin münhasıran kendisinde olduğunu itiraf etmeli idi. (Mabadı yarın) ' [ Götürecek En yordu. Yanına doğru gittiğimi görünce, biçare beni dispan- serde çalişan bir memur san- mış olacak ki, hemen yerinden fırladı. Ayakta duracak hali yoktu. Galiba hürmette kusur ederim korkusu ile oturmak istemiyordu. Kundaktaki yav- - rusunun ağzına lâstik memesi- ni verdikten sonra göğsünü kapadı. Oturması için israr ettiğimde tekrar toprakların üstüne çöktü., Sıska çocuğunu dizleri üstüne aldı. Ben de ya- nına çömelerek sordum: — Hanginiz hastasınız Ha- nimi?, “ — Aman sus kızım! Evlâ- dimı Allah * saklasın.. Hasta benim.,, “ Kadının temennisine diye- cek yoktu. Her dakika kuca- gında taşıdığı, ağzına doğru öksürdüğü, memesinden akan zehirli sütle beslediği yavru- sunu, belki kendinden evvel gömüleceğini kestiremiyen za- valli cahil kadın! Allah sakla- sın amına kimi, ve nasıl? Diye- cektim, fakat sustum, çünkü bu sözleri ona söyliyebilmek için yavrusunu derhal elinden alıp bakımhanelere, kendini de verem hastanelerinden bi- rine yerleştirmek lâzımdı. Hal- buki bunu yapacak kudret.. yer — olmadıktan sonra ders vermekten ne çı- kardı ki.. İçimde burkulan de- rin bir sızı ile tekrar söze başlâdım; — Kaç aydır hastasın? — Kaç ayı var mi.. Tam —— ___.İNGİLİZLERİN YAKIN ŞARKTA CASUS TEŞEİLÂTI - Yazan: Makenzie - Bu sefer, sırf — ingilizleri İskenderana Aasker ihraç et- :lıiektoı tı.ı;ıiııııı:tıııl:':lilt ılı'ıçh' iste- e İis r etmiş lorîll. Diğer y.cihctton Sc= gefiri hem İngilizlerin hem de Fransız karargâhı umumisinin hiç te tasvip etmedikleri bir #eferdi. — Ot en ziyade No. 69 ehemmiyet verilecek cephenin Garp cephesi olduğunu ve Selânik seferinde sarfedilecek er ve mühimmatın israf ediyorlardı. e tam bu sırada, şahsi, p CA arma Dir slmalie Yankalitam vi bir senedir hastayım. Hem galiba bu hastalık bana ko- camdan geçti. Onun sağlığın- da birşeyim yoktu, fakat rah- metliden sonra hiç iyi olama- dım. Erkeksizlik kolay değil. Üç çocuk ile bütün aile başı ma yüklendi. : — Demek sizin iki çocü- » e ğunuz daha var? ö — Ya, var kızıml İki ço- cuğum daha var. Keşki olma- saydı. İnsan olduktan sonra ölümlerine dayanamıyor amma.. Onları doyurmak ta çok güç. — Öteki çocukların nere- de? — Onları evde bırakfınğ.. | Şimdi beni bekleşir dururlar. Talisizlik. Buraya geldim öğle tatili. olmuş. — Yarım saattir bekliyorum. — Buraya ilk defa mı ge- liyorsunuz? — Öyleya.. Doktora vere- cek paramız yok.. Bir senedir konukomşunun söylediği ilâç- larla geçinip gidiyordum, fakat | hiçbir faydasını görmedim, Ni- hayet Allah razı olsun burayı | sağlık verdiler, doktor para almıyormuş.. İlâç ta veriyorlar- mış.. Ta Kasımpaşadan geliyo- rüm., Sıcakta hiç yürünmiyor, hem kucakta da bir çocuk olursa.. Vallahi tabanlarım şiş- ti. Ne edelim, alın yazısı çeke- ceğiz. — Âlın yazısı olur mu? Bak sana kocandan geçmiş, senden de çocuklarına geçerse? “Keşki bu sözü söylemese sıta olarak kuHıımıî suretile bütün Şarkı karipte İngilterenin hâkimiyeti temin edecek. bir fırsat vardı. Fakat heyhat ki İngilterede bunu anlıyabilecek kadar büyük bir adam yoktu. Venizelosun Mustafa Kemal | Paşa il l ' vım :rıâ:;ü!îde? ?tâğ:li istihbar ettim. Koca ihtiyarın harikaları hâlâ devam ediyor. Aklıma geliyor. 1915 sanesin- | de Loit Corç başvekil bulun- muş olsaydı?.... Fakat hayır, onda da ileriyi görecek hassa yoktu. Muvaffakiyeti hep “ha- üyük Dert: VEREM idim. Kadın siyah gözlerini yüzüme dikerek ne konuşu- yorsun der gibi acı bir gülüm- seme ile cevap verdi: — E.. Ne yapayım kızım? Onları sana versem alır Mı- sın? İnsan, kedi yavrusu olsa sokağa dökemez, halbuki bun- lar benim canım, nereye ata- yım? Sokakta soğuktan donup, açlıktan öleceklerine benimle beraber zehirlensinler daha iyi. “Yüreği yanan betbaht ana- nın karşısında acı ile kuruyan dudaklarımı isirirken uzün boy- lu, siyah çarşaflı bir zavallı daha şifa bulacakmış gibi yal- varmıya başladı: — Beni de yaz kızıml. Allah aşkına beni de yaz! Doktora bakılmak — için ta — Gem- likten geliyorum. Üç se- nedir öksürüyorum. Ağzımdan kan geliyor. İki çocuğum var- dı, biri bağırsak hastalığından öldü. Hamdolsun biri yaşıyor. Perişan bir vaziyetteyiz. Yarı aç, yarı tok yaşıyoruz. Ne olur. Yaz da bize yardım et- sinler. Güreş Müsabakaları Kumkapı Terbiyet — bedeniy klübü riyasetinden: 1 -- Yunanistana vaki olacak seyahat için 56-61 kilolar arasında 26-6-1931 cuma günü sabah saat dökuzda seçme müsabakası yapı- lacaktır. Güreşçilerin vakti muayyenin- de Klüpte bulunmaları. 2 -- Hakem heyeti: Mazhar. Ahmet Fetgeri, Kemal, Seyfi, Kadri, Saip, Raşit Beylerden mürekkeptir. 3 -- Yerin ademi müsaadesine binaen — gazetecilerden — maada hariçten kimse kabul edilmiye- cektir. İmzalarından Tanıdığınız - Edipler Nasıl Adamlardır? İmzalarından tanıdığınız bir- çok kimseler vardır ki, şahısla- rını tanımazsınız. Fakat onlar hakkında hayalinizde — teressüm etmiş bir tip vardır. Bu muhay- yel tipin hakikate ne derece te- vafuk ettiğini merak edersinirz. İşte anketimiz sizin bu me- rak ve tecessüsünüzü de izale edecektir. Anketimiz şudur: Matbuatta imzaları çok gö- rülen, birçok eserlerile — size kendilerini tanıtıp sevdiren mu- harrirler vardır: Nâzım Hikmet, Vâlâ Nurettin, Peyami Safa, Mahmut Yesari, Ahmet Haşim gibi. Şimdi size soruyorurz: 1 — Bu muharrirleri hayall- nizde nasıl tasavvur ediyor- sunuz? (Genç mi, ihtiyar mı, güzel mi, çirkin mi, züpbe mi, ağır- başlı mı falan.) 2 -- Ne kazandıklarını tah- min edersiniz ? w 3 -- Nasıl yaşadıklarıni zan- nedersiniz 7? Bu üç sualin cevabını yazıp bize gönderiniz. Arzu ederseniz bir de resminizi ilâve ediniz. Gelen cevaplar sıra ile neşre- dilecek ve anketin —sonunda bu muharrirlerin her biri hak- kında bu Üüç sualin gazetemiz | tarafından — hakikt — cevapları verilecektir. Hakikate en ziyade yaklaşan karilere o muharririn imzalı bir fotoğrafisi ile, imzalı eserleri hediye edilecektir. Cevabınızın çabuk çıkmasını istiyorsanız acele ediniz. | * Gönderilecek cevapların “ede- biyat anket , — memurlİnğuna kaydile gönderilmesini bilhassa rica ederiz. J L * v Resminizi Resminizi bize gönderirseniz &slze * tablatinizl söyliyebiliriz. Fakat bunun için güııderîlocoh resimler İyi ve tabitf porda çıkmış olması lâzımdır. Taki mütehassısımız — mütaleasında — hataya düşmesin, * Tabiatlerini anlamak Üzere — bize resim gönderen karilerimiz hakkında mütehassısımızın —mütaleasını — aşağıki satırlarda okuyıhll'l_rıhılıı lini — gösterici hareketlere lâ- kayıt kalmaz, miyet verilme- sini ister. Kıs- ' men aculdur. Kadın * mesal- A linde kıskanç- G tır. Bir iş üze- et Çasrar etmekten bıkar, tenevvüü sever. * İsak Efendi? Mütereddit ve kısmen mü- <evehhimdir. Başkalarına az itimat eder. M enfaatlerini cadeleci ve gö- rültücü —değil- dir. — Nadiren bozuşur. çe (Fotoğrafımın dercini arru etmiyor) Yekta beg: Herşeye karış- maz gibi görünürse de, müte- cessistir. Cesareti medeniyesini israf ve menfaatlerini ihmal etmez. Nümayişkârane hare- ketlerden mücteniptir. Sessizce çalışır. Bize Gönderiniz, * * Size Tabiatinizi Söyliyelim... Osman ben: Girgindir. Ken- — * LÖ A AM " Azas bey: Samimi v* aütevazıdır e — Olduğu gibi h görünmiy” 9N mütemayildir: * Ümidini zay! »| ettiği zamanlar | azdır. Menfâ* atlerine uygu? gelen — endişt” h leri halletme” dikçe rahat Müşkülpesentlikte” edemez. ziyade uysallığı tercih edet. , kendisine ehem zcinde uzun müd ve samimiyetini israf etmez. Mü- Askerliğe Davetler Cihangir — askerlik |ııb6J riyasetinden: — (322) ilâ (326, doğumlular ve bunlarla — mi” ameleye tâbi tutulan piyadt levazım, senayii — harbiye si” nıflarına mensup olan © ehliyetnamelilerle 30 i 931 tarihine kadar berayi sevl şubeye müracaatları, gelet yenler hakkında ahkâmı k# nuniye tatbik edileceği ilâ9 olunur. $ Kılıcali paşa askerlik şub&” sinde kayıtlı kısa hizmet h'k'_ kını haiz olan 320, 326 d7 ğgumlüu — bilumum efendilerii muameleleri tetkik ve teSs” edilmek ve orta ehliyetnam ve haiz olan piyaee, sanaylı levazım sınıfına mensup İgâ' lar seukedileceğinden 1-7 üre tarihine kadar şubeye M caatları ilân olunur. $ Piyade ve levazım vosl';g: harbiye sınıfıma mensup 326 doğumlular ve bu lularla muameleye tâbi ef” hizmetliler mükellefiyetl AA yapmak Üzere orta ehüyeup meleri 1 temmuz 931İ, 93i ehliyetnameleri 1 eylül arıbb tarihinde — hazırlık kat'al gibf sevkolunacaklarından bu pele lerin hemen Askerlik $? rine müracaatları. < P ile dan ileri geliyordu. Fakat Vehnizelos gibi bir müşaviri, bir akıl öğreteni olmuş olsaydı her halde daha mühim işler görmüş olurdu. Hiç olmazsa Silezya ile Kilikyanin ayrı ayrı yerler olduğunu öğrenirdi. — Venizelos taraftarı olması dolayısile Napiernin Londraya gidip variyeti izah etmesi da- ha muvafık olurdu. Fakat onun yerine Cuniughame gitmiş ve kıral Kostantinin İngiltereye olan merbutiyetini ve Fransız- larla olan anlaşamamazlığı an- latmıştı. : Yine bu sıralarda, Alman ataşemiliteri Von Falkenhausen Atinaya avdet etmiş ve ayni gün zarfında kıral tarafından huzura kabul edilmişti. Bu pek manidar birşeydi. Seferber zabitan maaşlarına zam icrasını teklif eden ve Venizelist matbuatı tarafından tenkil edilen harbiye nazırı Ceneral Yanakakis te 3 teş- rinisani günü Meclisi tahkir ederek terkedip gitmişti. Bu- nün Üüzerine Venizelos derhal tarziye istemiş ve Zaimis te bunu reddedince başvekil iti- mat istemiye mecbur kalmıştı. Venizelos hükümeti şiddetle tenkit etmiş ve 31 reY y;ı hükümete ademi itimat _b' et edilmişti. M. Zaimis İ'îf:hi,ı mekte asrar edince " eg teşkili seksenlik bir. ibtY) » M. Skoulidis e tevdi muştu, e" Bu adamın okadar 'H:.,ot dirici bir hali vardı ki, ? Gir soğuk kanlı olan * Francis Elliot bile, bü 'ğ la her görüştüğü V bir sakalını — tutup, Wı“:.ı,tc" silkmek arzusunu Zzor , tiğini bana itiraf etmişt” , (Arkasi VE

Bu sayıdan diğer sayfalar: