f f CA Te mME Ti Bir Papaz Efendi Bir Müslüman Şehrinde Müslümanlığın Aleyhinde Vaaz Veriyordu YAZAN: M. KÂZIM e aZ Yarım saat kadar ilerlemiş- tik ki karşımıza ellerinde su dolu tulum ile birkaç kişi çıktı. Meğer bizim kafileden bazı arkadaşlar canlarını dişlerine alarak cebri yürüyüşle bizden evvel (Anâreg) e varmışlar bizi düşünerek «rimtladımıza su götürmüşler. Bittabi bu ikramı — memnuniyetle — karşı- ladık. Nihayet şehrin kalesi ile kervansarayın kapısı göründü. Derin bir: — Oh, çektik. Cahı Farisi denilen Acem çölü geride kalmıştı. Bir Din Münakaşası Kervansarayın — kapısından igeri- girerken sokak kapısının önünde karşıma kim çıksa beğenirsiniz? Siyah elbisesinin içinde iri cüssesi ile mü- heykel bir papaz, burada kar- şılaştığım ilk adam olmaz mı? Kendi kendime bu sordum. Fakat çok yorgun- düm, merakımı - derbal halle- demedim: — Mubakkak ba zatı arka- daşlar da görmüşler, merak etmişler, sorarak anlamışlardır, onlardan öğrenirim, diyorum. Fakat sorup öğrenmiye l0- züm kalmadı, kervansarayda bir köşeye çöker çökmez açık kalan kapıdan yine papas Ef. gözüme ilişti. Sesini de işidi- yordum. Başına bir sürü halkı töplamış, varz veriyordu. Din- ledim. Takriben şöyle söylü- yordu: — Allah Kuranı Kerim'de dört kadından fazla almayı menetmiştir. Buna — rağmen Muhammet on üç kadıin al- mıştır. Bu hareketi Kuranın emrine muhalif değil midir? Papas Efendinin karşısında cahil bir halk tabakası vardı. Deniliyor ve arasıra başı ile tasdik işareti yapıyordu. Doğrusu ben — din suali hocası ; değildim, amma papas Efen- dinin bu mugalâtayı yaptıktan sonra hristiyanlığa nakli kelâm etmesini merakla bekliyordum. — Bakalım, — hristiyanların bir türlü aklıma yerleştireme- diğim teslis hikâyesini bu cahil Asyanın kavimlerinden Kırgız kafilesi halka nasıl anlatacak, diyor- dum. Fakat papas Efendi bu noktaya yanaşmıyarak sadece Müslümanlığın aleyhinde bu- lunmakla iktifa edince mese- leyi Bereketullah Efendiye an- laktım. Bereketullah Efendi biraz ileride portatif bir karyolada irahat ediyordu. — Hikâyeyi işidince : — Bu hetifler şaliba bizi cehennemde de rahat birak- mıyucaklar, doi ve birazdoğe rularak manzaryı hayretle seyre koyuldu. Bereketullah Ef. — Farisiyi edebiyalına — varıncıya kadar tahsil — etmişti. — Binaenaleyh söylenen şeyi benden daha iyi anlıyordu. Şöyle bir iki dakika kulak kabarttı. Sonra papas Ef. mugalataya o derece girivermişti ki sabredemiyerek yerinden kalktı, dışarı — çıktı, papas Efendinin yanına gide- rek mübahasayı - dinlemesine müsaade istedi, bir müddet dinledi. Papastan Soruyoruz Papas Ef. hâlâ peygambe- rimizin on üç kadın aldığı hikâyesinden — bahsediyordu. Bereketullah Ef. söz istiyerek muhavereye karıştı: — Yalan değil, dedi, fakat yanlış... Fillhakika Peygambe- rimiz 13 kadın almıştı. Fakai Kuranı Kerimin alınabilecek azami kadın adedini pek güç şartlar dahilinde nihayet dör- de indiren ayetin nazil olduğu zaman bu kadınlardan ancak beşi berhayat bulunuyorlardı. Peygamberimiz bu ayet nazil olduktan —sonra kadınlardan beşincisini ıtlak ederek ömre ilk evvel riayet etmiş oldu. Papaz Ef. bu hakikati bil- miyor değildi. — Fakat cahil halkın önünde bilmez görün- müştü. Binaenaleyh mütehay- yir, biraz da sıkıntılı bir vazi- yette dinliyordu. Bereketullah Ef. tavzihini bitirdikten sonra taarruza geçti: — Muhterem arkadaş, dedi, şimdi sen bana cavap ver: Hristiyanların dört tane İncili vardır.. Dördüne de (Hak) derler. Fakat bu dört kitabın dördü de birbirine —uymaz. Bunun sobebi nedir? Papas Ef, vereceği cevabı derhal tayin edemedi. Keke- ledi. Sonra anlaşılmaz - bir cümle mırıldandı. Daha sotıra da eşeğine atlıyarak kızgın güneşin altında yola çıktı. Muhaverenin son kısmına | Almanlar da şahit olmuşlardı. Papas Ef. nin mahçubiyetinden kızarmış bir yüz ile yola ko- yulduğunu görünce hristiyanlık damarları — kabardı. Hemen arkasından koşarak bir saat ve biraz da para ikram etmek suretile adamın gönlünü al- | makta kusur etmediler. Casus Ulamaz Miydi? Fakat Benim batırıma der- hal bir şüphe geldi: Bu papas ER —Asyanın orta yerinde, Müslüman — halkının arasında işi ne idi, buraya, bu kızgın Üneşin — allıma — münhasıren G zalle propgindük 'Kin mi gelmişti? Kendi kendime : — Sakın casus — olmasın, dedim. Bu, mümkündü, fakat şip- eml izale için yapılacak bir hereket yoktu Papas — hikâyesi — bittikten sonra dinlendik, geceyi de gü- zel bir uyku ile geçirdik. Kasabayı gezmek — ancak ertesi güne nasip oldu. Görü- lebilecek fazla birşey yoktu. Fakat yiyeceğe ve içeceğe müteallik herşeyi bulma- kabi di, bu da mühim bir şeyı fazla olarak geçirdiğimiz felâ- ketten iyi bir ders aldığımız için burada birkaç tane daha su tulumbası tedarik ettik ve akşam üzeri yola çıktık. ğ 10 temmuz Bazan yollarımızı kaybede- rek, — cebimizde — taşıdığımız elektrik fenerleri — sayesinde tekrar bularak bütün gece yürüdük. Drareg ile önümüzde bulu- nan ilk menzilin arası ancak dört fersah imiş. Fakat biz (Dehnei Lariyun) adını taşıyan ve yıkık bir ahır ile harap bir havuzdan ibaret olan bu menzile sabahleyin saat altı buçukta, gün ağarir- ken vardık. Etrafta ziruh hiç kimse yoktu. kızgın güneşin altında yürüyemiyeceğimiz için gündüzü burada geçirecektik. Kervancıya bakarsanız bu nok- tanın şarkında on kişinin isti- rabat elmesine müsait yazlık bir mağara vardır, fakat yor- gunluktan dolayı oraya kadar gitmeyi hiç kimse gözüne ala- mıyordu. Binaenaleyh battani- yelerden küçük birer gölgelik vücuda getirerek içine girdik ve tam akşama kadar yattık. (Mabadi yarina) “SON POSTA,, nın Yeni Resminizi * Size Resminizi bize gönderirseniz vite tablatinizi söyliyebiliriz. Fakat bunun için gönderllecek resimler iyi ve tabli pozda — çıkmış olması Vüzımdır. ” Taki mütehasssımız — mütalcasında —hataya Haai aa biye 'i * Suat hanım: Ahogan ve çlidir. Kendi- | sine ebemmi- yet) verilmesini ister, lâkayıt kalınmasına ta- hammül —ede- mez. — Kızdığı zaman hırçınlık gösterir ve ça- £ buk nedamete avdet — eder. Sevdikleri hakkında samimi hareket eder. * Safiye hanım: “er şeyc aldırış — etmek istemez, musa- mahakâr ve geçimlidir. Ka- naati sever. kulmaz, kendi- ni gösterici ha- reketlerden mücteniptir. | müşkülâta — ta: hammül göstermek ister. Müsabakası 2000 Lira Nakit Ve Hediye Dağıtıyoruz Dünyayı Kimler İdare Ediyor. MOLOTOF Rusya Sovyet Şüraları Reisidir. Rikof bu mevkiden çekildikten sonra oraya ge-) Ürilmiştir. Tabiaten sert, si- yaseten Stalin taraftarıdır. Beş senelik iktısadı! plânın muvaffakiyetle neticelenmesi için Molotofun yardımına ih- tiyaç hissedilmiştir. Şimdiye kadar siyast hayatta mühim rolü olmiyan bir adamdır. Fakat şimdi Rüsyanın en salâbiyettar ve — nüfuzlu adamlarından biri olmuştur. Müsabakamız 40 Gün Devam Edecektir İNGİLİZLERİN YAKIN ŞARKTA CASUS TEŞKİLÂTI -Yazan: Makenzie — Ona şüphem yok. Fakat şahsen çok fena tabiatli bir adamdır ve kanaatime göre de kolayca pek tehlikeli bir adam olabilir, dedim. — Buna rağmen onu defe- demeyiz azizim, Siz onu idare ediveriniz. Lâzım olan biraz diplomasiden ibaret. Tucker iyi bir çocuktur amma arasıra Welrim can damarına basıyor — galiba. Na 61 Bunun üzerine bence yapa- cak birşey kalmıyordu. Bir ak- rebe inkilâp edebilecek bir adamı arrum ve kanaatim bi- lâfında — istihdam etmek ve her dakika o akrebin sokma- sından kendimi vikaye etmek mecburiyetinde İdim. Woeirla münasebetimiz zahiren dostane idiş; fakat içimizden, her ikb miz de mütekabilen hirbirk mizden hoşlanmıyor, birbirimi- »ze ilimat etmiyorduk. Hafta- larca bu menhus herifin pls- liklerine tahammül ettim. Fa- kat nihayet tahammül edemi- yecek derecede tehlikeli olun- ca, bir gün kapıdışarı ettim ve böylece benim için olan kini adeta bir cinnet derece- sine varan bir düşman kazan- dım. V Atinadan gitmezden evvel, Weir'la adamlarının da kısmı azamı def edilmedikçe, tevdi edilen — vazifeyi kabul etmemekte ısrar etmediğime bin defa pişmanım. Teşrinievvelde maiyetindeki adamlardan ikisini Clarece ve Cavour'un emirlerine verece- gimi söylediğim vakit Woeir lanmadı. Clarence'e, kı- Ü ieelan G tahsil görmüş ve oldukça İyi bir aileye mensup — Pappas isminde birini verdim. Hat- rımda kaldığına göre V ye ait.bir iş için Türkiyeye glz- lice girmiye gönüllü olarak talip olmuş, fakat her ne se- bepten ise bir türlü Türkiyeye dahil — olamamıştı. — Clarence buna derhal P ismini taktı Kuklasile iftihar eden bir ço- cuk gibi koltukları kabaran Clarence onu methede ede bitiremiyordu. Cavour'a kar- mizi — saçlh ve — Hrisovergi isminde bir gazeteciyi tahsla lettim. Bu adam Çanakkıalede mukabil casusluk işlerinde çar lışmiş ve 1918 senesinde Tür- kiyeye iki Üç defa girip çik- mıştı. Bu iki adamı aldığım balde Werin maiyetinde altı memurla bir tercüman kalmış- tı. Bu tercüman bir aralık İz- mirde liman riyasetinin maiye- tinde doktorluk etmiş ve hem- şirelerinin çoğu gibi Yunanis- tane iltica etmiye —mecbur kalmıştı. Gayet iyi Fransızca, ve İtalyanca bildiği halde bir tek kelime İngilizce bilmiyor- du. İsmi Çiçopolos — olan bu adam son derece sevimli ve arzu edinebilecek en sadık; ve en samimi bir dostu. Ay- ni zamanda da muktedir bir doktordu. Benim de ©o sıra- larda daimi surette yanimda bir doktorun bulunmasına ih- tiyacım olduğundan — muvafık bir. daire bulur. - bulmaz Woeir'ın yanından çekip almıya Klazıranı sa Bize Gönderiniz, * * Tabiatinizi Söyliyelim... l | Ali Rıza bey: Hassas ve hayalperesttir . Maddi ve yo- rucu mesaiden ziyade hissine uygun — gelen şeylerle meş gül — olnaktan hazzeder, se yahati ve ma- zerayı — sever. Şöhret ve ik- bale Tikayit değildir. Kadın mevzularile fazla alâkadar olur. * Muste — Tfendi: — Ameli işlerde — fazla muvaffak olur. Parayı sarfet- mez, biriktir- miye mütema” yildir. Yiyecek ? giyecek husu- 9 sunda kendisi- ni ihmal eder. | Menfaatlerine ristir. Numan B.: . .ayalperesttir. His ve heyecap mu . zularmıt cazibelerine karşı zâfı var- j dıir. Şıklığı ve güzel — eşyayı sever. Çabuk kırılır. Kadın ve sevgi me sailinde mace“ raya mülema” jildir. “SAHİBİNİN SESEİ En son çıkan ÜRKÇE PLAKLA Münir - Nurettin Beyin FE 52 No Hicaz şarkı. HASRET Hicaz şarkı. Niçin A Sevdiğim NERKİS N. İ. HANIMIN FO 9 No Bayatı Araban şarkı, Gül Açıl: Karcığar şarkı. Bıktırdı Benl- NEBİLE HANIMIN AX 1287 No Karcığar şarkı. Bana Ne Oldu. Karcığar şarkı. Yıkma Sakın. NEZİHE HANIM AX 1290 No Rumeli türküsü. Teşrif Eyle- Pembe kız. Bağa Girdim Üzüm — Yok. HAYRİ BEYİN AX 1293 No Monolog. MAHALLEDE TAH* RİRİ NÜFUS Moncloy. MARDİK AĞA MEYHANEDE ——rEFÂ karar verdim. Hakikatte bi teşkilâtımız gibi teşkilâtta '; dık ve samimi kimseleri keP' yanında alıkoyup, diğer bir hariçte İş vermek doğrü şey değildir. Nekadar sevim* nekadar müstekreh olsunlar,; bümüliliğaciyesi £ ikiyüzlü, — entrikacı ve olanları dalma göz Öör tutmak daha — ihtiyatlı Çünkü bunlar, gözden olunca seciyelerinin icabifi lemekte daha cesur ol ö Weler'in diğer altı :;,;.- yar” randan ancak ikisinin rını hatırlıydbiliyorum. eef dan biri saçları makine l:;., edilmiş, sapsarı yüzlü P: poyle nomon isminde kısa esmer bir. adamdı. < (Arkası