Kari — Gözile Gördüklerimiz kaların yaz müanasebetile taatlerini tadil etmeleri ları ve bankalarla münase- tlanları çok müşkül mevki- 'akmıştır. ran münasebetile erxrasen bulmakta müşkülüta tesadüf ve günlerin uzun olması & işlerini ve tahsilâtını geç tüccar, bankaların saat on Kişelerini kapamaları dola- Pek müşkül vaziyete düş- te ve bu yüzden haksız ola- Protesto ve zalr tüccarın de netlicelenen bir. takım Vet tahaddüs etmektedir. ai saatlerinin temdidi icap böyle bir zamanda bilakis trken kapatmalarına hükü- nasıl müsaade ve muvafa- Il':ıligîu. akıl erdirilemez. sat vekâleti ve Ticaret tın hassasiyetine muntazırız. kırköy Cevizlik: 18 A. Halil SON POSTA: Bu bir noktai ir ki leh ve aleyhte konu- bilir. Fikir, kailine aittir. m Bankasının Faaliyeti üendım (19) Nisan (931 ) tarihli dördüncü sayfanızda oku- İ yazınızı sevinerek kar- lm, İytam ve Emlâk Bankası i &v yaptıranlara ve eski i olanlara para vermek su- İt yardım ediyormuş ve bu m yalmız İstanbul için mi- Yoksa sair memleketlerde olanlara da yardım ede- t mi? Bu meseleyi bi- x' gazetenizin bir köşesinde ürmenizi çok rica ederi Ndlm_ çI edel ım Samsun B. SON POSTA: Bankanın her olan yerde bu muame- Wıde on iki faizle yapıl- tadırefendim. Cevaplarımız Turgut Beyer Mektubunuzu ._"n ve alâkadar makama gön- Ki “İk, Bittabi İmzanızı da mah- N. tuttuk. Eğer bir. netice çık- da, Veziyeti bize tekrar bildir. H rica ederiz. ilıkı sirde Süleyman Beye: hsettiğiniz hareket beden Nülesi — İcaplarından — addedil. ':edlr Fakat kıyafet mesele- B d.ı.ı dikkatli davranılması thuk..ı.. itarrenii ahaf * 13 nisan tarihli 'nüshamız- ğ_ fanliyet ettiği yazılan ta girketi, Viktorya döBerlin Sigorta değil, Viktorya Sigorta Anonim şiketidir Bizan 931 tarihli nüshamız tavzih edilmiştir. — TAKVİM —— N 26 -Mayıs- D3 — Hamr n Ruml 13- Mayıs - 13447 yakıt-ezanf-vasati Akşaml12.—| 19.29 Vat | 1.56 21.25 İmsak | 653 229 SABİIK FRANSIZ Dünyada NolseorN (;;î;oî? Dünyayı Kasıp Kavuran İktısadi Buhrana Karşı Ne Tedbirler Alın- malıdır? Avrupa Birliği KabilMi? Yazan: Paul Painleve BA ŞVEKİLİ ( Bu Makalenin Türkiyede Neşir Hakkı Munhısıran Gazetemize Aittir. | Cenevrede müzakere edil- mekte bulunan Alman - Avus- turya Gümrük İttihadı mese- lesi, Cemiyeti Akvamın tetkik | | ettiği. meselelerin en mühim- lerinden biridir. Hukuki cephesi bertaraf, bu işin daha mühim birçok saf- haları vardır. Bu Gümrük itilâfı, Avus- turyanın 1922 de imza ettiği protokola münafi midir? Avusturya maliyesini mu- rakabeye memur beynelmilel komite, bu işe müdahaleye salâhiyettar mıdır ? Bu suallere verilecek cevabı biliyorbm, — fakat münakaşa etmek — istemiyorum. — Yalnız meselenin esasına temas et- mek İstiyorum. Bu mesele, Avrupa Devlet- | leri arasında bir tesanüt veya husumet meselesidir. Ve Av- rupa bu iki yoldan birini ter- cih vaziyetindedir. Viyana ve Berlin, “telâşa ne hacet var, diyorlar, biz iktısadi sahadan harice çıkmıyoruz. Fakat Ayrupa Devletleri arasındaki şedit iktısadi buh- ranın günden güne iktısadi bir. harbe doğru gittiğine inanmalı mıdır? Böyle bir iktısadi harp, harpten kaçıştan başka birşey değildir. Bu Alman-Avusturya itilâfı iktısadi kısmı, siyasi kısımdan ayırmak mümkün müdür? Bu itilâfı tam bir birleşme fikri telkin etmiş değilmidir? İktısadi hâkimiyetin siyasi bir hâkimiyet doğuracağı yegâne yer, Merkezi ÂAvrupadır ve bu itilâf bunun için bukadar şüphe uyandırmıştır. Alman ve — Avusturyalılar, herkesle bu mealde itilâfna- meler aktine hazır olduklarını söylediler. Fakat Çekoslovak- ya Hariciye vekili buna ya- naşmadı ve Avrupa Birliğine giden yolun bu olmadığını söyledi. Herhade Alman Hari- ciye nazırile, Avusturya Baş- vekili Avrupa Birliği için yan- hş bir yol seçmişlerdir. Avrupa Birliği Mamaafih olandan bahset- mektense, olmak İâzım gelen şey Üzerinde durmak daha faydalıdır. Şarki ve Merkezi Avrupayı Paul Painleve nasıl birleştirmeli ve temadi ettiği takdirde tahammülsuz bir şekil alacak olan iktısadi anarşinin önüne masıl geçme- lidir? İşte bugün iktısatçıları dü- şündüren ve Cemiyeti Akvamı meşgul eden mesele budur. Burada yalnız iktısadi buh- rana karşı bulunabilecek çare- leritetkik ile iktifa edeceğim. İktısadi buhran sınai mem- leketlerde işsizlik, zirat mem- leketlerde mahsulâtın satılma- ması şeklinde tecelli ediyor. Tuna havalisi ekseriyetle ziraidir. Usul ve alât iptidai- dir. Borada arâxiyi işletmek için Amerikada olduğundan on misli işçiye ihtiyaç vardır. Bu- na rağmen Amerikanın yarısı hatta Üçte biri kadar mahsul alabilmektedir. Halbuki Tuna havalisindeki toprak Amerikan toprağından daha emindir. Sonra eski Avusturya İm- paratorluğu © suretle taksim edilmiştir ki eski hudut dahi- linde 2500 mil uzunluğunda ğem hudutlar ihdas edilmiştir. u şerait dahilinde ticaretin teahhur veya tevakkufunu ta- bit görmek lâzımdır. İşte iktı- sadi buhranın burada kendi- sini — şiddetle — hissettirmesi bundan dolayıdır. Bunun çaresi, ziraat usulle- rini islah etmek, — mahsulü Ziraat vesa- şekline güzelleştirmektir. itini en son Fenni getirmek gerektir. Fakat —bunu yapabilmek için de paraya ve krediye ihti- yaç vardır. Bu ihtiyaca cevap olmak Bzere Cemiyeti Akvam rehin mukabilinde — para — vermek Üzere, zirai kredi müessesesi ihdas etmelidir. Bu müessese- nin teşekkül şeraiti Cemiyeti Akvam Avrupa Birliği komi- tesinde tetkik edilecektir. Bu müessese sonbaharda işe baş- hyacak ve 550 milyon dolar para ikraz edecektir. Hükümet ler de ayrıca yardım edecektir. Fakat bu tedbir zaman ile tesirini gösterecektir. O vakte kadar muvakkat tedbirlere ih- tiyaç vardır. Tuna devletleri bunün için kendi aralarında hususi içtimalar yapmakta ve tedbirler aramaktadırlar. Fakat bu da kâfi değildir. Meşhur — iktısat — âlimlerinden Naiah Boivman diyor ki: * Dünya bozulmuş, beynelmilel hâyatta çatlaklar başlamıştır.., Bu çatlaklar karşısında ap- gların bir kısmı, mübadele ihin sabit ve müstakir bir hale konması lâzımdır. Bu ise kolay bir iş değildir. Bütün milletlerin anlaşması ve bir- Töşmesi lâtımdır. 1925 te, ben Fransa Başve- kili iken, Tuna devletleri şim- diki gıbı birleşmiş - değillerdi. Aralarında — emniyetsizlik — ve hı.ı.ınçuk hüküm sürüyordu. “Bugün birleşmiş bulunuyor- lar. Onlar birleştikten sonra yalnız Fransanın onlarla bir- likte yürümesi - Avrupa muva- zenesini ihlâl edebilir. Bu bir- leşmiye Fransa ile birlikte İngiltere, Almanya ve İtalyanın | da iştiraki lâzımdır. Binaenşleyh eğer iktısadi grupmanlar, aralarındaki siyasi zıddiyetlere rağmen, bu suret- le birleşir ve anlaşırlarsa, ki istesinler, — istemesinler bunu yâpmıya mecburdurlar. Avrupa Birliği gayesine kendiliklerin- den yürümüş - ve iktısadi buh- rana kârşı en büyük çareyi bulmuş - olacaklardır. Avrupaya eski huzur ve refahımı temin edecek yegâne yol budur. . . Kadın Ve Kalp İşleri Nışanlısından Ayrılan KızaHesapSorulurMu? Hediye Olarak Bakla Getirdiği İçin Ayrılan Kız Türk erkeği,îmıim'n telkini ; altında okadar istibdada alış- mıştır. ki, kendisi, mışanlısına veya karısına hesap vermek lâzım gelip gelmediğini müna- Ünğüyn “VÜN' yalılakdğA ' Bal- de, evleneceği kızın nişanlılık | hayatından bile hesap istemiye kendinde hâk görüyor. Filhakika — bizde — nışanlılık hayatı henüz bir iştir; alışılmamıştır. Akıbet- leri de anlaşılmamıştır. nışanlısından ayrılan bir kır, nışanlısı ile görüştüğü, batt: şeviştiği için bir daha evle miyecekse, o takdirde Türki- yede hiçbir kız nışanlanmıya cesaret edemez. Geçende, erkeklerin, genç kızların mazisini sormuya hak- ları olmadığına dair yazdığım bir yazı üzerine birçok mek- tup aldım. Fakat bu mektup- ların en şayanı dikkatini İzmir- den Vefa isminde bir genç gönderdi. Bu genç bu vesile ile bir misal olur diye mektu- || bunda bir de hikâye anlatıyor: Hanım Teyze, “Karşı komşulukları hesabile biribirlerini tanıyan iki genç, bir aralık hayatlarını birleştirmiye karar verirler, Bir müddet vaziyeti bozulan erkek, bi: taşraya gitmek — mecburiyetinde kalır. Gittiği y e çok ufak bir kaza m:ıkeıîd Bayram basebile bir müddet sonra nışanlısını görmiye gelir. Nişanlılık devrinde, bizde öte- denberi mevcut bulunan hediye verip alma âdetine riayeten, nl- a turfanda bakla getirir. am kız getirilen bakladan muğber olur. Bu hediyenin ge- tirilmesini erkeğin kabalığına ve | kendisine ehemmiyet verilmediği- ne atfeder. Nişanlısının elinden sepeti alıp başına vurur gibi bir köşeye fırlatır. Vaziyetten çok müteessir olan erkek, bir iki dakika sonra kal- kıp gider. Kız derhal nışanı boz- miya ve yüzüğü iadeye sureti kat'iyede lüzum görür ve iade Kari, bu hikâyeyi anlattıktan oruyor: “İkinci defa olarak ağı bir erkek bu kızın aramıya ve nışanlısından ne için ayrıldığını sormıya hakkı olup olmadığımı anlamak İsterim. Bir erkek evleneceği zaman alâcağı kızın mazisini tetkik ve tahkika mecburdur. Kızın bu hareketini ister mazur görüp ev- lenir, ister beğenir, ister beğen- meyip reddeder. Fakat evlendik- ten sonra artık kıza nişanlı bayatı hakkında hesap soramaz. Hanımteyze Fakat | birkaç - senelik || | ten getirttiği yeni moda' (| lara aittir. Her vesim altına bir | ŞAPKA Müsabakamız ŞAPKA MÜSABAKAMIZ 3 Bu şapka Üç köşeli, gayet zariftir. Ren- gi koyudur.Ufak birde vualeti vardır. İki gündenberi de bir şapka müsabakasına başlamış bulunu- yoruz. Bu sütunlarda her gün yazlık bir şapka modelineşredi- yoruz. Bu modeller Greta mi sesesinin bir hafta evvel Pa şapka- | numara konacak — ve 15 beş gün sıra ile 15 şapka modeli neşredilecektir. Karilerimiz bu 15 modeli toplayıp müsabaka neticesinde bize en çok beğen- dikleri modeli bildireceklerdir. abakarım hitamından bir halfta #onra neticesi Ha edilecek ve en çok vey alan Üç şapka ayrılacaktır. Birin elliği kazanan şapkaya rey verenler a kura çekilecek ve birinciliği ana © şapkahediye edilecektir. İkinel modele rey verenler arasında y k kurada bi- © şapka hedi- rey — verenlerden da fasonu kendi üzere Greta mi- Bu yar son moda bedava şapka giymek İstiyen karilerimiz bu modellere ait resimleri kesip saklamalıdır. di bu kuponu — kesip ve perşembeye kadar mposları toplayınız. Pat- dan pek memuun olas x"yunda Serguzeş!ler Arasında No.T3 Hunmnumrmmm hhı Fıransızcayı — yerli 'luı.hrınlı cevap ver- *& töylediğini anlamadım. arkadaşımın bu karışık 'neık endişe hissettiği 'ıllındıgını tecrübeyle zamanlarda do Beılıgındo altın lııyboluı-. arkasını Vermiş, kollarının ve kı öm adalelerini germiş, Miıya amade bir ser- hali belirdi. N AF tekrar ettim: a kim olabilir? Cıııı sıkılmiş vaziyette eli- nin tersile manalı bir işaret yaptı. Çaresiz vakayiin inkişa- fim bekledim. Kargada yere — çömelmiş, muztarip endişeli bir vaziyette intizar ediyordu. Kendi kendi- me sordum: — Acaba Zenci ziya ve güneş içinde bulunan nehir sa- bilini neden - terketmişti. Orer da kalsaydı bir değnek darbe- sile sandalını uzaklaştırarak, şayet tehlike varsa kaçması, kendi hesabına daha küârlı değil miydi? Kılıç darbelerinin sesleri gittikçe yaklaşıyordu. İkisi ka- hn biri de ince olmak üzere Üç muhtelif ses vardı.. Anlaşı- lan üç kişi önlerine çıkan ağaç dallarını kırarak, keserek bize doğru geliyorlardı. Birdenbire kulağıma bir cümle geldi: — Vay! Burada taze bir iz var! Bu cümle zannettiğimden daha yakın, ancak elli metre mesafede — Fransızca — olarak söyleniyordu. ( Şerüben ) in alın çizgileri gerginliğini kaybetti, omuzları doğruldu: — Üstat, tanıyorum, dedi,. — Kimdir? — Bana cevap vermeden yerli lisanile bağırdı: —a -— — Hey, kim var orada ? Kılıç sesleri durdu ve bir &dam cevap verdi : — Biz! Herde ormanın sık bir nok- tasından ağaç dalları açıldı, biri, beyaz ikizi siyah! ©ç kişi göründü. Beyaz otuz yaşlarında bir gençti. arkasında haki bir elbise, ayaklarında çizme vardı. Elbisesinin şurasında burasında görülen yırtıklar ile epeyce uzamış olan sakalı uzun bir seyahatte bulunduğunu göste- | riyordu. Arkadaşlarından evvel ilerledi. Parça parça elbisele- rime baktı. Çamur içinde bu- lunan çizmelerimi tetkik etti. Manzara — kendisine — emniyet vermiş olacak ki: Beni müazur görünüz, dedi. İlk sesi işittiğim zaman bir mahküm ile karşılaşacağı- mı zannetmiştim. — Çok teşekkür ederim, cevabını. verdim. Ben de sizi bir hayduda benzetmiştim. Gülüştük. Adam — kendi kendisini takdim etti1 — Pol Legaşö! Güyanda bir ticaretanenin müdürü idi. Yanında bulunan Zenciler de yaklaşarak arka- İHlarında — taşıdıkları — torbaları karargâhımızın yanına birak- tılar. — Ümit ederim ki yemeği birlikte yeriz, dedim. Tesadüf, dön iyi bir tedarik etmiştik. — Memnuniyetle | av eti Fakat ! söyler misiniz Sporvin köyüne gçok uzakta mıyız ? — Hayır, önünüzde ancak bir saatlik mesafe var ! Cebinden bir harita çıkara- rak pusla ile İşaret ettiği hok- talara baktı. — Evet öyle olacak! — Fakat bana söyler misi- niz, bu vahşiğ ormanın içinde ne yapıyorsunuz? Yere -: çömelmiştik: Ben - bir taraftan yerli içkisi ile kahve- nin - karıştırılmasından — çıkan hususi likörü hazırlıyor, bir taraftan da — konuşuyordum. Muhatabım sadece cevap ver- di: — Bir yol güzergâhı tespit ediyorum.. (Maabadi yarın) ee ği B ği a güÜ H n aai elt ü malayaln eee üüü di ee eeei ÖÜ Aaratğiğlam