için evlendirilirdi. ı düğünler arasından en şöhret bulan, Safiye yeğâne ümidi, ' Şeh- —uıhmedin sünnet düğü- ün zamanı Asya, Av- Aferika Hükümdarlarına .'*. i. Devletin bütün vali- * dıvetnımelez çavuşlarla Nh.. Sultan Süleymanın Miresi ile İbrahim Paşanın Na.—hh yapıldığı ( At mey- K ) olacaktı. & N.:ıdır yapılmış ve o za- sonra yapılan bütün erden fazla debdebeli .:—Iıu_ ©o nisbette de müs- h N düğün olmuştur. 5"ı*——."ıldııhmet camil- ; üNü Muzikası vı::. Bçıl; için dymn —"ı—ıı* ve çok kıy- Birine kırmızı boya diğerine de zeytin * SÜrülmüştü. W iki direğin tepesine, ke- & binlerce fener asılı birer çember takılmıştı. F-huleı geceleri At- tenvir içindi. Beylerbeyi İbrahim aşı) ünvanı ile Mmahallinin zabıta işleri- _klnty&;ı memur - edilmiş lerbeyine de (Şer- ;'Lıı.ı.k) ünvanı verilmişti. Ali Paşa (Mimarbaşı) ile düğün binaları in- hezaret etmiye ve i Ağası Ferhat ta (mu- x ve ınııbıl bususlarına ı"lııs. yükıek mevkideki sanki pek mühim ','l'üıııı t No. 30 Nermini kucaklıya- Wudıu ve sonra evden be k.' €n kuvvetli ilâç ola- —h:" daha lııdntını göstermişti Ner- namına bınkıyı Üösle imiş gibi bu düğün | itibaren quilmdım KUCAKTAN KUCAĞA ı SERVER BEDİ ue ! illni için hususi memuriyetlere ta- yin ediliyordu. İmzıbatı temin için beş yüz kişi tefrik edildi. Bu beş yürz nefer, arkalarında meşinden kaba elbise, boyunlarında içe- risi hava ile dolmuş kırbalar dolu olduğu halde meydanda dolaşır, — intizamı — bozacak | Üç KADIN SALTANATI (|| Hesaba Ve İnsafa Hiç Sığmıyan Bir Sefahat Hayatı Yaşanıyordu...; surette hareket edenlerin Üze- rine bu kırbalarla yürüyorlardı, Düğün eğlenceleri haziranın birinde başladı. Padişah, büyük bir debdebe ve tantana ile “ Sarayı Huma- yun , dan Atmeydanında İbra- him Paşa sarayına gitti. Arkası var Diyarıbekirde Himayei Etfal Diyarıbekirde Himayel Etfal, bir müsamere verdi. Bu muhitin bu nevi tezahürlere olmasına müsamere, alışmamış rağımen çok muvafık bir netice verdi. Resim, verilen müsa- merenin ne derece alâka uyı ve Himayei Etfalin kendine nasıl bir mevki temine muvaffak olduğunu göteriyor. Bu teşkilât, memleket dahilinde daha olursa fazlalaştırılması düşünülen nüfus artıası için büyük bir istinatgüh olacaktır. Olimpiyakos / Yunan Takımı Perşembe 2001 Günü Geliyor Olimpiyakos maçları tertip heyetinden: 1 — Yunanistau bü 21 mayıs perşembe günü İzmir vapurile saat (16) da y Galata rıhtımına vâsıl olacak ve sporcu arkadaşları tarafın- dan büyük tezahüratla karşı- lanacaktır. 2 — 22 mayıs cuma günü 'Taksira stadyömünda yapılacak Ölempiyakos - Fenerbahçe ve 24 mayis pazar günü oynana- cak Olempiyakos - Galatasaray müsabakalarını idare etmek üzere sureti mahsusada davet edilen Bulgar foderasyonu er- kânınden (M. Kaçef ) 21 ma- yıs perşembe sabahı saat 10.5 konvansiyonel trenile Sirkeciye muvasalat edecek ve teşkilât erkânile kulüpler tarafından istikbal edilecektir. 3 — Cuma günkü müsaba- kaya ait biletlerin gişelerinde ve İstanbul tara- fada da Milli Spor Zeki Rıza Beyin mağazasında tevzüne başlanacaktır. Bilet fiatları şöyledir: Balkon, numaralı ön sıra 5, diğer bals kon sıralarile saha — kenarı numaralı sandalya ve kâanape- ler 3, tribün sivillere 2, zabitan asker ve kulüp mensuplarına 1, duhüliye 1 lira,kulüp men- subininin duhuliyesi 50 ku- ruştur. 4 — Cuma günü Stadyom kapıları halkın müşkülâta ma- ruz kalmadan yer bulması için saat tam 13,30 da açılacak ve 16,30 da kapanacaktır. Mü- sabaka tam 17 de başlıyacaktır. Son Posta'nı Bilmecesi Halledilen Bilmecemiz IZSIBGTUİİOII ©DN CDUM UN Bo0 O0AUN - 2 — Vekâlet emrine almak (memuriyette) (4), Musevi is- mi (4) ü mahalle (11) 4 — 'rı&ı (), kapa (4), :E)huı (4), I(ııı)hı:e ) 7 — Okuyan “),:dl'l(» N ima ! (4), di ol- Ş : —( (2), memesi 'tlan (6) 3140 — Patlat! (3), hal, ta- tır. (5) H — Gölde bulunan (5), bir hece (2) * Amerikada fevkalâde uzun Koşular da yapılır. Meselâ ge- “çenlerde Hamiltonda (24) sa- fatlik bir koşu yapılmış ve bu! müsabakayı kazanan profesyo- nel (Artır Nüyüton) 24 sartte ) kilometre katetmiştir. Bu suretle yeni bir rekor tesis etmiştir. Eski rekor (241,652) kilometre idi. —© İş Arıyor Musunuz? Gazetemizin ucuz - ve küçük - ilânlarından isti- fade ediniz. 25 kuruş sizi işsizlikten — kurtar- abilir.” 16 kelimelik bir ilân 25 kuruşa SON POSTA d ae eee | BUNİ âmerıkada « .—___l HİKÂYE Bu Sütunda Hergün Almancadan: Fikret M. Sorgu Makinesi Karım — Bitişik evdeki kı- | katları! - İlk katı da m? - z tanıyor musun? diye soru- | Evet bütün katları üst katları yar. — Hayır tanımıyorum! diyo- rum, — Nerden tanıyorsun? — Tamımıyorum canım. — Kim takdim etti sana? — Tanımıyorum be! — Nasıl buluyorsun luıı? Gemi kazanı patlar gibi bağırıyorum — Tammıyorum diyorum. Bu muhavere saat- lerce sürüyor. Karım yüzüme taaccüple bakıyor ve soruyor: — =ıy;v|.ylı iıikiyı-ı? — Hal soruyorsun ondan. — Çok mu soruyorum, ne ınnıyonııı? — Nıyı öyle sinirleniyorsun bi| öyle ise?. İki sene bahtiyarane yaşa- | dıle O sördü. bed cevap vir dim. Karım si: ıh zlü l taşlnd Aölan baldan: da bı||ıı hiç lııı' Aizla vok; çünkü benuz iki senedir ken- disini tamıyorum. Yalnız sual ve cevapla — yaşanmıyacağımı ikimiz de ancak iki sene sonra anladık. Kendime bir memu- riyet bulmak lâzumdı; aşağı yukarı bulmadım değil. Akşam karıma söyledim. O, siyah gözlerini donuk bir halde ba- na dikti ve sordu: — Müdürün ne biçim adam? —— Daha iml Meselenin esası şu idi: ka- rım yalnız kendi suallerini dinliyordu. Onun için şayam ehemmiyet yalnız — sorduğu sualdi. Cevap ona vız. geldi- ginden karıcağızım hiçbir va- kit memnun değildi. Meselâ Eyfel kulesinin yüksokliği ne kadardır diye soruyor. Ben de İlâfı kesmek” için Eyfelin tulünü, arzını, kaç kat- HSÇi e —&mddeden inşa edildiğini, enin etrafında görünen manzarayı arka arkaya makine givi anlatttıktan sonra yüzüme ters ters bakıyor ve soruyor: — Kule demirden — mi? -Evet, diyorum, — demirden! *Hepsi mi?- Evet hepsi! - Bi- rinci katta mı? - Evet vütün 3 ü da.. Altı da.. Sağı da solu da ortası -— Nıy: hyle sinirleniyorsun? — Çok soruyorsun da ondan, aha az mı sorayım? — Lütfen! — Niye? Sinirlendiriyor mu seni ?. Kışın oloıı:biln binip -git- tikti. Dığdı eeei Zi hendeğe yuvarlandım ve b rılıkdı geldi; yıukıı llıtüıı abanıp soruyor: —Ağrıyor mu?- Evet! k ıgrıyorg:ıy?- Evet çok ığııy?ı:!- Neresi ağrıyor?- İşte burası!- Nasıl ıgnyor ?- Teşekkür ede- rim iyi ağrıyor- Niye böyle hemen sinirleniyorusun? * Hayatımın son sene!erini karım- lBı"berâber ıtıl) ada gençırdık_ e tekrar eçli hissettim. Karım âı e:t:ş:lıll.l daha dinç, soruyordu. (Capri)- nın denizi niye böyle bukadar mavi? Diyor, —acaba — sema mavide ondan mı mavi olmuş bu deniz? -Mürekkep viye ma- vi, kızım Elizanın geçen sene kullandığı mürekkep ne renkte idi? - Niye he dolma kalem- ler mavi mürel îıkeplıdir. Artık kızmıyordum, kizamı- yordıını. ama fena halde içer- lıyo ana bak, dedi, ciddi ııddl ( Hayat nedir ? ) — Bilmiyorum — karıcığım, hem ne #sorarsın bunu ? — Hayır, bugün senden hiç birşey sormuyacağım, yal- manası nedir ?. — Evet! — Cevap vermiyorsun, ce- yap vermek istemiyorsun, sen benden bunu saklıyorsun ha!.. — Hayır! — Niye? Cevap vermekliğim için yal- yarıyordu. Bir cevap almak İçin altmış sual sordu. ( Haya- ftın mamasının ne olduğunu ) anlamak için.. Fakat ben cc- vap vermedim.. Buna ben de mektep sıralarında sorduğum zaman hoca cevap verememişti. * Artık olan olmuştu. Öldü- [_ zaman karım — feryadı —Nıyeölüyunun ne oldun?. Kendisini teneşirin üstüne ,hıçkıra - hıçkıra - ağladı, sarstı, sordu, — tekrar sarstı, habire sordu, sordu, sor- du. Ben cevap vermedim tabiil Çlnkü ölmüştüm. attı, min rahatladı. Birdenbire, bü- yük bir sancıdan kurtulan hıtılu gibi, sebepsiz ve de- rin bir sevinç içinde idi. Bankadan çıktıktan sonra yalnız başına Kadıköyüne gek di. Atvf Bey ondan ayrilk- mıştı. Hüzaiye H., evden çıktıklar ——— — nni bilmiyordu. Ona ne diye- cekti? Herşeyi sezen bu kadın onun bu değişmesindeki hik- meti anlamak — istemiyecek mi idi? Apartmana gayet ciddi gir- di, Hüsniye H. da onun hâline dikkat etmez görünüyordu. Beraber yemek yerlerken, kurnaz kadın, gözlerini biraz Nermine doğru kaldırdı: — Oh, dedi, güzel yüzüne kan geldi. Ne idi o dün, bu sabah.. Nermin cevap vermedi. Fa- ıdlduiu için müsamahası art- mıştı. Hüsniye Hanıma dünkü kadar kızmıyorda. Kadın, şöy- le gözlerini süzdü, başını bir geri ekti, Nermine bıl:t’;cduî- B — Ama..n, dedi, — ilâhi... gençlik böyledir. işte... Pireyi deve yapar; sonra bir deniz havası alınca her şey geçer! Bu sözü büyük tecrüba ve müşahedelerden sonra söyle- miş gibi idi. Nermin de bunu mertebe yalnız kılıııyıçılıııı. Aklına hep banka ve şu cümle geliyordu: “Benim üç bin liram var., Bu bir teminattı. İçi rahatlıyordu. Fakat arada bir sattığı şeyin kıymeti üzerinde tahrmainler yapmıya kalkıyor ve yine & O gece, Atıf Bey, Nermine karşı çok hürmetkârdı. Hep “siz, diye hitap ediyordu. Harap olan bir izzeti nefsi tamir etmiye çalıştığını Ner- sezdi, ve ürperdi. Bu kadının / yin anlamıyor. değildi, fakat teselli için — söylediği? sözler bile korku, endişe, verivordu. bu tarzda uldanmak ta onu biraz teselli erliyordu. kat büyük kederi biraz zail Nermin e gün mümkün Hüaniye H. yattıktan sonra [.İİ. —e Atf B. Nerminin karşısına — Sııınlı biraz ciddi ko- nuşalım, dedi. Nermin de bundan başka birşey istemiyordu. Atıf Bey ve kaşlarını çattı : — Fakat, dedi, herşeyden evvel bana çok itimat ettiği- nize emin olabilir miyim? Nermin mırıldandı : üphesiz... kü... Bazı — şeyler söyliyeceğim ki... Eğer bana itimat etmezseniz tekrar hem kendinizi, hem de beni üzer- siniz! ( Arkası var | VA