" İ(l ' ll SÖON POSTA — KAN DALGASI | (İHünkâr Gözlerine İnanamadı: Mektupta İıla_yîlin___imzası Vardı Hakkı Mahfuzdur Odalarının kapılarını - kilit- İyerek bir sandalyenin üzerine 1 baygın bir. halde yığıl> ları zaman, Hristofor bo- fuk bir sesle haykırdı: — Kaybettik... Partiyi kay- Dettik... Hacı Nişan, İnsan “sesine benzemiyen bir bomurtu ile P verdi: — Hayır.. Hiçbir şey kay- medik. Henüz işe yeni lyoruz... - Ve Babik, buna ilâve etti: B Son adamımiz kalıncıya * Şehirde bu hadisat cereyan &derken Yıldızda da esrarengiz İt vak'a olmuştu. Sarayın, yüksek duvarlarının Bk süngülerle çevrilmesine T4 “en, o gün ( Hadikai hüma- ü ) da devriye gezen silâh- furlar, havuz başına yakın bir Yerde; bükülmüş, kıvrılmış bir '&_&n bulmuşlar ve derhal hün- yollamışlardır. Bu kâğıtta güç okunan bir Yazı iİle şu satırlar yazılı idi: “ Hain ve zalim padişahl.. ni unutmıyan ve affetmiyen bir Allah vardır. Ve bu Allah Mazlumların intikamını senden Alacaktır, Hayal.... Hünkâr, bu kâğdı okuduğu Taman çıldırıyordu. Hayal, öl- Bunda zerre Hüphesi yoktu. Demek bu kâğıt Hayal namına yazılmış ve ora- Ya atılmıştı. Buna kim cesaret edebilirdi? Demek hayatı, ta- Savyur edemiyeceği kadar bü- Yük bir tehdit =d- 'dî“iü Bü kâğdın iva Manaya bğılnlınl ne ““f': İ tan çelik süngüler ve At G yaloğla . Rüsteme benziyen © gsadık tüfekçiler, birer bostan korkuluğundan “başka birşey değildi. ( Nefsi şahane) sinin muhafazası için bukadar itina gösterilen.. ve Baray civarından kuş bile ge- çirilmiyen bir zamanda, böyle bir tehditname almak... Hün- kâr, bunu bir türlü havsalası» ha sığdıramıyordu. Zaman inceden inceye tah- kilkat yapmıya müsait değildi. ihtilâlin safahatına dair - ra- Porlarla (Bendegânı sadıka) tarafından takdim edilen Jur- "Ullar, - gittikçe kabaran bir Yığın teşkil ediyordu. Bir tanesi bile insamı ve- — himden çıldırtmıya kâfi gelen bu jarnallar karşısında, Sultan Hamit, dört elle ( babı tevek- )e sarılmaktan başka çare Böremiyordu. Yalnız, zaptiye Tazırım çağırttı. Sözlerini kim- Senin iştemiyeceği kadar ya- Bıina - yaklaştı : * — Size vaktile bir Erme- Bi takip ettiriyordum; bunu hatırlarsınız değil mi? O adamı khemehıl bulduracaksımız. Ve Sessizce tevkif ederek bana ı:"*)ıcıkumı... Sultan Hamit adamı ne yapacaktı. Onun- & ı-ı.ı.:.ı. mı idi? Hünkâr, a gece sabaha ka- dar yatmadı, uyumadı. — İhtilâli Jurdurmak — için sabahlara aA AŞ kadar uğraştı. Her tarafa, haber üstüne haber, emir üs- tüne emir yolladı. Gündüz, so- pa darbeleri altında canlarını kurtarabilen asilerin bir kısmı evlerine kaçmış ve kapanmış, bir kısmı da patrikane kilise- sine saklanmıştı. Sabaha karşı bunlar da dağıldı. Hiçbir: man- tığa istinat etmiyen bu şuursuz ihtilâlden, — kilise — avlusunda yerlerde yatan kanlı ceset'er- den başka artık hiçbir eser kalmamıştı. Sultan Hamit, — bütün bu hadisattan hasıl olan — hidde- fin acısını sadrazam Sait paşa- dan - almıştı. Devleti zliyenin kâffei umu- runu eline tevdi ettiği veziri- azamı bu meselede dilhıhı_ l!i dairesinde hizmet etmemişti. Hünkâr, ihtilâli Avrupaya karşı ehemmiyetsiz. göstermek - için işe askerin karışmasını hiç is- temiyordu. Halbuki sadrazam, (makamı sadareti uzma ) nın istilzam et- Hiği vakar ve sekineti unutarak can kaygusuna düşüyor ve Yazan: Ziya Şahir maiyeline (yaver), (Babiâliyi muhafaza zımnında asker gön- dermediği için ( seraskeri zafer peyker ) Rıza Pş. ile yıldız- daki —( Meclisi “vükelâ) da pençe pençeye geliyordu. Salı gecesi, yatsı ezanları okunurken melül mahzun ko- nağına dönen (sadrı sabık ) Sait Paşa: — Ne yapalım; kader, kis- met bukadarmış... Diye teselli bulmuya çalışır- ken, Zaptiye nazırı *Nâzım paşa da durup dinlenmeden “Babik Sinayan,, 1 ariyordu. Bir zamanlar, izi kaybedilme- den sıkı sıkıya takip olunan Ba- bik, Hayalin vefatından sonra hünkârın emrile ihmal edilmişti. Bu işe memur olan taharri komiseri, Beyoğlunda — dolaşa- rak, aramadık yer bırakmadı. Fakat, “Babik,, i bulamadı. Ihtilâlcilerin arasına karışmıştır de belki bir yerde d—b?ıır, öl- şurada ada :lğav'o gâı.r'eııııdi arabala- rile patrikane kilisesine nakle- dilen cesetlere h:ldllı Babik, irtadan olmı yoktu. O yRata; Gördüklerimiz Postadan Bir Sual Efendim; Ayancığa İstanbuldan salı günleri haftada bir vapur ge- lir. Vapurların buraya vürudu, ise ekseriya 15,5 - 16 dır. Pos- ta 16,5 kadar behemehal vapur- dan alınmış bulunur. Bura posta idaresi “Vakit geçtir, açılamaz!,, diye sabaha bırakır. Ben bunun usulsüz olduğuna kani olarak pestaya Bu Sütunda Hergün Muharriri S. B. Karanlığın Çocuğu Samiye altı senedenberi ev- lidi, fakat bir türlü çocuğu olmuyördu. Kabahat kocasında mı, kendisinde mi? Samiye bunu Aanlamak için doktora gitti, kendini muayene ettirdi | ait bütün kanunları karıştır- | ve mütehassıstan Şu cevabı dim. Hiçbir kayde tesadüf ede- | aldı : Farzedelim — gelar postada bir mektup var ki aile- nizin veya herhangi yakınlarınız- dan birinin hastalığına dairdir. Sabaha kadar geçecek vakit belki hastanın hayatına malo- lacaktır. Şimdi soruyorum: 1 —Posta idaresinin sabaha | kat kadar tehire hakkı var mıdır? Z— Posta ne zaman açılır, ne zaman kapanır? 3 — Postanın sureti tevzii nasildir ? 4 — Postanede mektup ve azete almak memnu mudur ” Klutlılı dışar da müvezzidea mi almak lâzımdır? Şu dört sualime ve müşkü- lüme muhterem — gazetenizde — Kabahât sizde — değil. Tam anne olmak için yaratıl- mış mükemmel bir bünyeniz var, Hatta on sene sonra çok çocuklu ailelere mahsus ma- dalyayı âlmak elihizdedir. Fa- zevcinizde — gayri kabili tedavi hir arıza varsa... Doktor biraz düşünerek ilâ- ve etti: — Zevcinizi de bir kere bana gönderiniz, bakalım. — Aman; ' olmaz — doktor. Çok hassas adamdır, akim ol- Gağunu anlarsa intihara kadar yarır. » açık olarak cevap vermenizi Samiye anne olmak istedi- irica ederim. ği kadar da namuslu bir ka- Ayancık Zingal şirketinde | dındı. Kocasma ihanet ederel arilerinizden ki M. Şerif SON POSTA: Biz de bu sualleri posta idaresine havale ediyoruz. Resminizi Bize' Gönderiniz, Size Tabiatinizi Okuyalım Resimden tabiatinizi öğrenmek, isler- İelle satelalan . züaşlasrada bar e K ge n İ e n a « Feser Çekilniş olmasına 'î: ediniz. Hatiyen E-rü= hakkında mütehansisımınn mütalcamu yanıyoruz : | Mehmet Ragıp Bey: Ağır | başlı ve düşün —— eelidir. Havai- yatla, menfeati- ni alâkadar et- miyen şeylerle olmez. Prensiplerine ııdılı:ı?vı bu müsa- mahası bol de- ü Kadın mesailinde kıs- kanç vıı müteassıptır. Tenbeb likten hoşlanmaz. Z eder, asabileşir. ve iğbirarı de yamlı olur. Fi ve — hareketk- rinde — istiklâl çocuk yapmak istemiyordu, Havai bir arkadaşı, on: kimsenin farkında olamıyacağını temin etti, fakat Samiye bir türlü razı olmuyordu. Nihayet kandı, Bir eve git- tiler, Samiye rasgele bir er- kekle on dakika yalnız kaldı. Fakat hayatında ilk ve son defa yaptığı bu günahın karan- lıkta olmasını istemişti. Erke- mıüeıkğı::kabdiolm nefsini, şeref ve haysiyetini | ğin yüzünü görmiye tahammü- vdikleri - hakkınc gamimi | korur ve bu uğurda feragat- Z 4 ve vefakârdır.” Bir. parça da | kârdır da. Kendisine mensuap | Papaslara İsnat Edilen Günah Kadın Âlemlerinde Ge- zen Papaslar Yokmuş Ortada garip bir mesele var: Papaslar,| umumiyetle eğlence yerlerine gitmekten memnudurlar. Hele hafiflik yapılan yer- inatçıdır. AI Hikmet Beu: Fedakâr, sa- mimi ve uysal- dır. Doğruluğa pesent Sürat şınında girgin € müteşebbis- İyilik ve mu- merttir. Men- elmez. x Ankuradı Mehmet Melih Bey: — Vazife- perver ve ağır başlıdır. Mes'u- liyetten — çeki- meleye maruz k imamak için tâl ve hare- ketlerini — tak- hoşlanmaz. Sö- zünü esirgemez, hakir görülmi- ye — tahammül edemez. İzzeti karşı müşkük | hışkandır. Hür- dir. — İşlerinde | Jâlini sever, iş- vardır. | Jerine Kendini idare | hale edilmesin- eder, ezdirmez,| den - sinirlenir, y müşkülât kar- hakarete karşı ;x N nir, fena mua 2.R.Z. Bey * MN işi bayer olanları himaye eder. * Ankarada Hüsran Bey Zeki ve ça- riyet ve istik- müda- tür. Fikir ve kararlarınde fi il ve hareketlerinde sürat < bazan acele vardır. Müşkülât karşısında âciz değildir. Pa- rayı muktesidane sarfeder. * ve azimkârdır. Verdiği sözü ifa eder, tut- | sertliğe, R_:—M bazı — karilerimiz, mütehakssımıan cevabi geci için sabırszlanıyor ve mektap fotoğrafilerinin akibelini öğrenmek ie- tir. Bu bususta müsterih olmalarını rica ederki. lerde Fener rülmeleri, kendilerine göre büyük paslığma mensup ban — metropolitler, böyle bir yerde görülmüş — ve bir kadın âleminde zabıta tarafından görülüp lü yoktu. * Heyecanlı günlerden sonra, Samiye, bir gün; kocasına müjde verdi: — Baba olacaksın! dedi. Fahri B. şaşırdı ve sevin- medi. Çünkü bir ay kadar ev- vel o da kendini doktora mu- ayene ettirmiş ve ebediyen çocuğu olamıyacağını anlamış- tı. Düşünmiye başladı. Nasıl elur? O doktor, Türkiyenin en mütekassıs doktoru; Sami- ye de, âdeta, dünyanın en namuslu kadım. Acaba hangi- si yanıldı? Fahri Beyin, karısına itimadi son derecede idi. Kendi ken- dine — doktorun — yanıldığına hükmetti ve nihayet karısına gülümsedi: — Âlâl dedi. * Samiyenin doğuracağı gün, Fahri Bey, oda kapısının önün- de oldukça telâşla dolaşıyordu. Nihayet kapı açıldı ve Fah- ri'Beye beyaz kundaklar için- de bir insan namzedi getirdiler Fahri Bey, çocuğunun yüzü- nü görmek için kundağı açın- ca; hayretle geri çekildi: — Bu ne? Diye bağırdı. Çocuk bir zenci yavrusuydu. Samiyenin karanlıkta görme- diği âşıkı ve çocuğun hakiki babası meğer bir zenci imiş! günahtır. — Halbuki memurları haklarında zabıt tutulmuştur. Ortaj Vey,h.ı rivayet ve mesele budur. p.k.ııı yı. mi işte budur. bu papasların buraya muarızları bir çay ziyafeti verilmek vadile Garip ve misli ender görülen bu vak'a ile dün alâkadar olduk. Bir muharririmiz Fener başpapaslığı nezdinde tahkikat yaptı. eden dedikodular, tarafından iğfal edilerek ve getirildiklerini kaydediyor. Başpapas Fotyos Efendi meşgul olduğu için vekili Mav- rodis demlşlir kk Efendi tarafından kabul edilen muharririmize bu zat NİVOZİN e yıkayınır Ka mücasip zaman şimdidir. Bir püskürgeç Üc yaprakaz ağaçlar — kümllen yıkanız. tiyorlar, Bu fotoğrafiler Intişar edeceke | Kutusu 1 İiradır. Yesöne depesu Sirkecide Horasancıysu Drogeri xnlu'ıl' doriyandır “vw Ü e ;