- Hergün Rusyay“;racat İnhisar Altına Alınmalıdır HALİM SABİT İki gün bu sütunda Halim Sabit gey Rusya ile olan tica- ti münasebatımız — hakkında VYâkıfane izahat verdi. Bu izahattan anlıyoruz. ki, Rusya ile olan ticari münase- timizde biz daima menfi Vaziyette kalmış, Rusyaya ih- Tacatımız hem azalmış, hem de Bolşeviklerin ihracat bürosuna nşçmişu'r. İktısat Vekâleti bu İşi kavrıyamamış ve Rusyaya racatımızı hemen hemen öl- dürmüştür. * Şimdi de işitiyoruz ki Ras- Ya ile yeni bir ticaret muahe- €si akti için cereyan eden Müzakereler ya bitmiştir. veya bitmek üzeredir. Rusya bütün ithalât ve ih- Tacatımı inhisar şeklinde idare | etmek sistemini takip eder. Rusyadan çıkacak bütün mal- m hükümet harice gönderir. içten Rusyaya giden mal- m da münhasıran kendisi almak ister, Bizimle aktetmek üzre bu- Undukları ticaret mukavele- finde de bu noktai nazarlarını kılmıya çalışmışlardır ve kümen muvaffak olmuşlardır. Üldürer anldirlsilk'te Poktaj nazarın hâkim olması bizim için şu zararları tevlit sdecektir; Rusyada faraza petrolün tenekesi 70 kuruş kıymetinde- * Fakat burada petrolün tenekesi 370 kuruştur. Bu fiat Ayni suretle fararza portaka- İm burada sandığı 100 kuruş. Âyni portakal Rusyada 500 ( kıymetindedir. Bu fiat arkından da Ruslar - istifade edeceklerdir. Bu yüzden biz alırken pahalı alacağırz, ten de ucuz — vermiye Mecbur — olacağız. Bu satış farkı 9625 le ©6 50 arasında değişir. Bu suretle kaybede- teğimiz paranın yekünu on Mmilyon liraya yakındır. Malı verir Bizce bu botukluğıın önüne geçmek için yapılacak şey şudur: Hükümet Rusyaya ih- raç edilecek malların ihracını ya inhisar altına almalıdır; yahut kendi himaye ve neza- reti altında Rusyaya ihracat 'apan tüccarlar arasında bir ik tesis etmeli ve bu işi bu birl'ıEı devretmelidir. Nasıl Ruslar kevdi mallarını bizzat kendileri bize getiriyorlarsa, ümet te oraya gönderilecek Mah birzat götürmelidir. Aradan münferit tüccarları kaldırmalıdır. — Münferit tüc fâra Rusya tarafından da- tma müşkülât gösterileceği ge- fen tecrübelerle sabit olmuştur. Bunu yeniden denemiye ihtiyaç Yoktur. Fakat Ruslar, hükümete Ayni müşkülâtı göstermekten İçtinaba mecburdurlar. Çünkü tksi takdirde mukabelebilmi- S tatbik edilebilir. '_(uslırlı yapılmakta — olan Y'îm ticaret muahedesinde hü- Kümetin bu mesele üzerinde Yöktai — nazarını celbetmeyi Bir vazife biliriz. . in 18 kâmunusani 931 daki “Sovyellerle tica- llli an,, mükalesinin sonla bürg OğTU “Türkiye ile Rusya arasında Hhalât ve ihracat İşimi.., eönl :;:: “Raslerca.., kelieseksi lveciiş nlıdır. hisarın F Güymler Baslerder DA N —_"ı’ Âynl makalenin sonlarında yine ._*;_"lluhıı ci "Beş Gena İçin ikd )__*l_':zııı._ diye dizilmiştir. bir çi Noaman aç ge 1 — İnaanlar vardır ki berşeyi olduğu gibi kabul eder, daha iyisini, daha güzel ve daha mükemmelini aramazlar, Bunlar ka- naatkâr kimselerdir. BUGÜNÜN TELGRAF HABERLERİ Divanı Harp Dün Mustafa Paşanın Riyaseti | Altında Maznunları Muhakemeye Başladı tarah 1 inel sayfada (Baş tarafı 1 inel sayfada) Bir zabıt kâtibi isimleri e- kumıya başladı. Maznunlardan bazıları ayağa kalkarak, bazıları da ellerile selâm vererek mevcudiyetlerini anlatıyordu. Bu yoklama bittikten sonra ikinci bir zabıt kâtibi karar- nameyi — okudu. Kararname Divanı harp tahkikat hâ- kimliği tarafından hazırlanan kararnameye göre muhakeme- leri istenilen maznunlar 122 ki- şidir ve lüzumu muhakeme ka- rarında şu maddelere istinat edilmektedir : 1 — Şeyh Esat ile oğlu Mehmet Ali, Manisadan mani- faturacı Osman, mutaf Süley- man, Lüz İbrahim hoca, Girit- K Ali oğlu Hasan, nalıncı Mus- tafa oğlu Hasan ve Mehmet Emin — Bu üç sahıs malüm, altı —şahıstaa — sağ — kalan lardır . Çakır Ramazan, kahveci ciğerci Mustafa, terzi Talât, topçu Hasan, tatlıcı Hüseyin, Geçiki köylü Himmet oğlu Süleyman, şeyh Hakkı, hafız Cemal, hoca İlyas, koca Hilmi, Manisadan Ragıp B. lâz Mehmet Ali, hota şeyh Raffet, şeyh Ahmet Muhtar, şeyh hafız Ahmedin Türk ceza kanununun 146 ıncı maddesine, (Bunların yaşları nazarı itibara alınmak suretile cezalandırılması.) Teşvik Edenler 2— Kâhya Ahmet oğlu İsmall, bozacı koca Mustafa, Hacı Ismail ve oğlu Hüseyin, Göreceden Ab- dülkerimin de altı asiyi cürüm işlemiye teşvik ve tahrik ettikleri tesbit edilmesine binaen bunlarin da Türk ceza kanununun 146 ncı maddesine, Cürme İştirak Edenler 3 — Cumayibalâlı Ramiz, Ça- | naklı Süleyman, diye araba- cısı Hı..,ıyn. c.m'fh,".î.;_ oğlu İsmail ve Ali oğlu Acem dar, Mehmet Ali Dila ÜN AÜ Öze l Harpatla Mehmet, Hayim oğlu Jozel, Sunulu Mehmet Ali, Maz- İum oğlu gözlüklü Mehmet Al, Yanyalı kunduracı Kâmilin de bu irtica hadise! asında altı asi ine i ve ğlühık ettik- ni rın da Türk ceza kanununun 146 ncı maddesinc. Cürmü Haber Vermiyenler 4 — Manisadan Süleyman oğlu Murat, Mustafa, Mehmet oğlu Abdurrahman, oğlu Ahmet, Mehmet Eminin valdesi Hasbiye, hemşiresi Ha- lide, karısı Emine, simsar kâ- mer oğlu | Mehmet | oğlu Mehmet, fırıncı Mustafa tibi Mustafa, posta sürücüsü Ahmet Osman, karısı Refika, çoban kara Ahmet oğlu Ali, gülle Mehmet oğlu Ali, Boza- lan muhtarı Mustafa, aza Mus- tafa oğlu Mustafa, Mehmet oğlu İsmail, keçeci Süleyman, Mebmet oğlu İbrahim, Halil oğlu Hasan, Ahmet oğlu Hü- seyin, hacı İsmail oğlu Hasan, tarakçı Hasan oğlu İbrahim, Etem hoca, Hasanın Hüse- yin, Ramazan oğlu Bekir, Şerif oğlu Eyüp, Osman oğlu Hasan, Mebmet oğlu Ahmet, Ahmet, oğlu Mehmet, Hasan oğlu İbrahim, kurabiyeci Ah- met oğlu Hasan, Hasan oğlu Mehmet. hacı Ali oğlu Mustafa- nın da mehti ve rüfekasının harekete — geçtiklerini haber aldıkları halde hükümete ha- ber vermemeleri hasebile Türk ceza kanununun 151 inci mad- desine. Gizli Tekke Açanlar 58 — Manisadan Lütfullah oğlu Halil, Tevfikiye mahab Hesinden Hasan oğlu Mehmet, Ahmet oğlu İbrahim, Mustafa oğlu Şadi, Abidin oğlu Tah- sin, Zano oğlu Hasan, çuha Mehmet, - Filorinalı — Nurettin, Üsküplü çerkes Ömer oğlu Ahmet, Filorinalı Muslu oğlu Halil, Filorinalı Mevlüt, Ragıp oğlu Osman, Filorinalı Muhtar oğlu Haşim, Filorimalı Ali Koç, Filorinalı Hasan oğlu Ahmet, Filorinalı Ali, Filormalı Naşit, Rahmanlıdan Hacı hafız Ali Osman, Horoz köyünden İb- rahim oğlu Mustafa, Filorinalı 2 — Fakat bazıları herşeyin daha İyisi- ni, daha güzel ve daha mükemmelini arar« lar. Bunlar terakki ve tekâmül âmilleridir. Osmanın da tekkeler ve zavi- yelerin seddine dair olan ka- nun hükmüne, 6 — Menemenli Raşit oğlu İbrahim, — Simavlı —Osmanın 'Türk ceza kanununun 151 inci maddesine, tütün cüHasan oğlu Hasanın ve Ahmet oğlu Halit ve saatçi Hüseyin Mazlum ile Mustafa oğlu Mehmedin, tek- keler ve zaviyelerin seddine dair olan kanunun hükmü- ne ve Menemenden hafız ber- ber Ahmedin de Türk ceza kanununun 151 inci maddesine. Men'i Muhakeme Kararı Kararname bundan başka diğer 13 mazaununda men'i muhakemelerini natıktır. İsticvap Başladı Kararnamenin — okunmasın- dan sonra isticvap başladı. Reis Paşa — Kararnameyi epiniz dinlediniz, şimdi bu ıl:üllııtıld söyliyeceklerinizi din- yebeği Şeyh Esat — Bunların hep- si yalandır, İsterseniz beni asarsınız. Reis Paşa — Ben size bi- diklerinizi — soracağım — Esat Efendil , İlk defa Zeki Mehmet is- ticvap edildi, Zeki Mehmet hâ- diseyi şöyle anlatıyordu: — Mehdi Mehmedin fikri Türkiye cümhuriyetinin nüfu- Zunu kırmak ve bundan istifade ederek hükümeti eline almaktı. Biz. kendisile teşriki mesai ettiğimiz zaman böyle olduğu- gu bilmiyorduk. Mehdi Mehmet tamam yedi sene Manisada kendi fikirlerine Uygun adam aradı, birçok mü- İster inan, İster İnanma! Dahiliye vekâleti ikide Bir emir verir. İşler sür"- atle görülecek, halka ezi- yet edilmiyecek, — vakit kaybetmelerine imkân b rakılmıyacaktır. Fakat Ankarada Halk fiırkası kongresinde cere- yan eden müzakerelerde bütün meb'uslar şua dert üzerinde ittifak ediyorlar: İdare makinası yavaş işliyor. Halkın işi görü- müyor, en büyük şikâyet devairde gösterilen atalet ve betaetten geliyor. Bu müzakerelerden son- Ta tedbirler alınacak, &- mirler verilecek. Halkın işlerini çabuk — bitiriniz, denilecek. Fakat memurlar ayni memurlar, zihniyet ayni zihniyet, kaldıkça bu e- mirlerin icra edilebileceğine işlerin sür'atle görülebile- ceğine artık : ister inan, ister inanmal 9 — Birinciler muhafazakârlardır. Hiçbir. şeyla değişmesini istemazler, İkinciler terakkiperverlerdir. Herşeyin yenllaşmasine çalışırlar. Tekâmül bu ikieciler sayesindedir. | Almanyayı | Fakitdi: taşeamlaay Sözün Kısası Münderecatımızın çok- luğundan dercedileme- miştir. L Snağra ” Geçmiş Cinayetin Elim Hikâyesi (Baş tarafı 1 inci sayiada) kirasın pek güç temin ediyordum ve buna mecburdum. Halbuki va- töyetim'fönü idi/ “Çıldıracak gibi oluyordum. Nihayet herşe- yi göze aldım.., Nazmi Ef., hapisaneye 69 -| kilo olarak girmiş, 56 kilo ola« rak çıkmışlır ve sıhhatini, ifa- desine nazaran, mevkufiyetinin ilk dokuz ayında kaybetmiştir. Nazmi Ef. devam etti: — Hakkımda idam kararı verildigi zaman büsbütün muva- jzenemi kaybetmiştim. Çünkü her sabah hapisane memuru usulen elir, mevkufların eşyasını arar- h. Ben, o her gelişte idam sehpasına götürüleceğimi zan- nederdim. Bütün ailem, akrabalarım rit yetiştirdi. Mehmet çavuş, | beni reddetmişlerdi. Bu da, idi. Reis Pş. Hazretleri beş, ay- dan beri ben de Mehdi Meh- medin mensup olduğu Nakşi- bendi tarikatine intisap ettim. İçine girdikten sonra anladım ki bu tarikatlerin hepsi yalan- dan ibarettir. Reis Pş. — Her müslüman Allaha karşı dini vazifesini yapar, fakat böyle karışık işlere ıirişmiye neden İüzum gördünüz — Lüzum vardı paşa, fakat bence değil, Mehmet için lü- zum vardı. Mehdi beş aydan- beri bize dünyayı göstermedi. Mehdinin — vaızlarını — dinliye dinliye mahvoldum. Günde sütçü Mehmet onun müritleri | idi. | üzüntü idi: benim için ayrıca derin bir Düşenin dostu olmaz derler. Ne doğru söz, Yalnız, Hamburgta bulunan biraderim bana her ay on | beş lira gönderiyordu. Hapisaneye girdikten birkaç ay sonra hapısanede bir mat- baa teşkil edildi. Bu işin mü- him kısımlarını ben üzerime aldım. Bu suretle ayde on beş lirada oradan kazanıyor- düm. Sevdiğim ve u%urundı ha- bin defa zikretmiye mecbur kaldım. , Zeki Mehmet ifadesinin bu noktasına ldiği zaman şeyh Esat ş gibi başını önüne egdi ve inlemiye başladı. Reis Paşa derhal muhake- me salonunda hazır bulunan askeri doktora muayene et- mesini işaret etti. Bu sırada devam ediyordu : Zeki Mehmet — Mehti bizi rüyalarla aldatıyordu. Bir gün Hazreti Muhammedi — gördü- yatımı bile tehlikeye koydu- ei lmde ailrsür z edan£ Bi tamamen aklından sildi, bir başkasile evlendi, çark vilüyet- ine Sorduk : imdi ne yapacaksınız ? Z iraz İstanbulda oturup istirahat ı;leeeğin. Tedavi ile Zeki Mehmet İ — den bahsetti ve bu suretle izi kendisine cezbetti. Meczuba döndüm. Bir Mehti Mehmet ile birli P: köyüne gitmiştik, orada Mehtinin Ahmet namında bir bacanağı varmış. Orada ye- mek yedik. Yemekten sonra sütçü Ah- met oraya geldi. Belinde ta- banca, elinde mavzer vardı. Ben bundan fevkalâdelikler ol- duğunu hissediyordum. ica hadisesini Mehti Ma- | nisada hazırladı, fakat İstan- bulda şeyh Esat ile alâkası olduğunu ve bu hareketi şeyh Esadın hazırladığını ıılıııocdıııı. — Menemen halkını yeşil bayrak altına topladıktan son- ra İzmir - Ankara - İstanbul tarikile (Filistin) i (Şam) 1 ve zaptetmekti. Bu svretle kâfirleri islâm dinine davet edecektik. | Malüm şekilde (Menemen) e eldik. Camide birçok kişiler ize iltihak etti. Mehti genç zabitin bkşını kesmiş, benim bundan haberim yoktur. Çünkü Menemene girerken bize e- rarlı sigaralar vermişti. Bu tarikatin kaldırlmaşını Cümhuriyet hükümetinden is- tirham ederim Pş. Hazretleri. Zeki Mehmen n ifadesi bitmişti. ö gırı ıı:ılııı(:ık lâwuını geldi. a tıpkı arka ibi sö, lüyordu. AM üçük Hasan da ayni şeyleri 'g Bir Sual Ekmeğin Okkası Kaça ? *O mahiler ki derya içredir, deryayı —bi- mezler., diye bir söz vardır. Bu söz en ziyade ga- zeteciler için doğrudur. Çünkü —herşeyi - bilir görünürler. Fakat en ziyade bilmeleri lâzım gelen şeyleri gene en az Meselâ Cumhuriyet re- fikimizde hergün “Doğ- ru değil mi? , , “Var kıyas et,, serlâvhaları altında etrafa sual so- ran ve akıllar Agâh beye suali sorduk: — Ekmeğin okkası kaç kuruştur ? Agâh bey de bize şu cevabı verdi : — Bilmiyorum. Yediği ekmeğin okka- sınm kaça — olduğunu bilmiyen bu muharririn hayatla olan münase- betini artık ey kari sen de: “Var kıyas et,, veren dün şu söylüyordu. Muhakeme cumar- tesiye talik edildi. |