Gördüklerimiz Muallimler Arasında Fark Gözetmeyiniz 1 — Türkiye maarif hayatında mual- letin zihnini karıştıran bir nokta vanı ZCVi muallim mektebi mezunları, Mübteliş mektep mezanları. Bu menşe Merelesi dalma Külk teviidine sebep olmuştur. Bugün Üyenin — hangi gidilse lmler arasında tam manasile bir muallimler arasında diyarına bibdet ve tesanüt görmek bnkânsındır. n:“ı'- Menşe nararı İtibara alınmadığı © Büğüne kadar da Maarif vek&leli için orta derecede her nevi *P mezanlarından — imtihanla ve BERU kasanla münllkü öit Buşlr ıı'ü.yı.ı. yörml beş din musllimi varsa ©a beş binli muhtelif mektep Metunları olduğuna — şüphe yoktur. vekil beyin —son — mutkunda Meltiği ol'an otuz beş bin müsllim da bu şerzit dahilinde gene &n ÇÜE mektep - orta, lise - mezunların- temin edilebilecek ve edilmektedir. Gdedikodusu mevzubahis olmamalı, Sllnler birliği durürken, ban yer- Olduğu gibi, “Mozunlar Cemiyeti,, Mmuzar bir. teşekkülün mevcudi- ÜT aai teskaamibdi. Tei Şabıstadır. — Mühtelif — mektep arasında çok — değerlileri Kibi, İmezunlar arasında da Kîlı imlüâ bile yazarmyan, Rüşdiye derecesinde bile — müktesebatı “—"ılıı pek çoktur. Birinciler mezun Kdi için terfi ve tefeyyür görmez P İkineller mezunluk siperi arka- tasfiyeden masun kalıyorlar. Nere Olursa olsun imuallimler ayni tefi ve tazfiye görmelidir. Ayni Aörunda ayni Ünlformayı taşıyan * manen de ayni hukuk ve Yeti halz olarak Ftiharla mevcudi- hissetmeli ve İstikbalinden emin lr. Bu mühimmeyi, Maarif vekili PPf # z Tn f Z £ hu Büyük bir hizmettir. — Muallimlerin — tekâmüllü » tamimden ziyade İlk tedrisat 6 ehemmiyet verilmelidir. müfettişlerin çoğu — muallimi y ve tenkit edem ve salâhiyeti halz olmuyan şahıslardır. Bizrat 2 I'gh’ /g()f[!! de iylce — anlatamazlar. — Her kendi — düşüncesine — uymak Elhasıl — tenevvür tatmin edememektedirler. Aydın, Muallim £2 — Bu, Terfih Değildir. şl- terfihi — için — (Barem) N_bl ediliyor. Yalnız husust Bülçesinden —maaç alanlar , f $ Metileketteki müthiş muallim ihtiyacını , Beyefendinin Onazarı dikkatlerine | için | leri yeni üsülleri muale | İ Sultanahmette bir Ticaret ve essese için bu sene Üüç bin | lira tahsis edilmiştir. Bu para ile bazı tohumlar ve av deri- | leri alınacaktır. Şayanı dikkat- | tir ki bu müzeyi en ziyade ecnebi seyyahlar gezmektedir- da, çiniler ve kakmalı eşyadır. Ayni zamanda Mermeris ve | Bodrum havalisinden çıkarılan | süngerler de çok dikkate şa- K yan görülmektedir. Müzede bir Türk sana'tkârı tarafından yapılmış bir de halı vardır. | Arkasındaki üç köşeli işaret Avrup:;da Rağbet Başladı Türk ipek kumaşları Av- rupada büyük bir rağbete mazhar olmaktadır. Bizim ipek- lerimizin Avrupa ipeklerine | Faikiyeti ipekli kumaşlarımızda sun'i ipek bulunmamasından ileri gelmeh&dir. İpek sana- yüni takviye için ipekli ku- maş fabrikaları hakkında bazı kolaylıklar gösterilmesi İktısat vekâletinden tememni edilmiştir. | Görmiye mazı tenkla değil tozyit etmek mubak- kaktı. Kanunun esası terfih gayesini gültüğü halde maaşımızın kesilmesine aklımız ermiyor. Maarif vekili Beyden ricamız şudur Wııınyi müzesi vardır. Bu mü- | , ler. En çok beyendikleri eşya | v - 'dim i | İpeklerimiz |Antrasit Kömü-ı Benzin - İspirto rü Ve Yerli ÖMür .. Antrasit kbu;ikü ve yerli | kömür meselesi dal budak salmak üzeredir. Ecnebi fab- rikaları Teşviki sanayi kanu- nundan istifade etmekte, üs- telik te ecnebi kömürü kullan- maktadırlar. Bu fabrikalar işi ileriye götürmüşler, — antrasit kömürü için gümrük muafiyeti istemiye kadar varmışlardır. İstanbu Ticaret odası yerli kömürcülerimizden mürekkep bir kömür komsiyunu teşkil etmiye ve çimento fabrikacı- ları tarafından antrasit kömürü ki vaziyetimiz bir an evvel 1slah olunsun? | kullanılması hakkında ne dü- Nazilli : Musllim | şündüklerini sormıya — karar Yavuz PEYAMİ SAFA SON POSTA'nın Edebi Romanı temiyen Faiz bey ciddileşti ve müstehzi suallerinin cevabı ni beklemiyerek söyledi: — Güzel bulmuşann, dedi, filhakika — şarklılar — kedileri, da köpekleri bunun gı'ı' severler, şarklı tenbel, garplı da çalışkandır. Fakat gel seninle bu muammayi bir- likte halledelim. Acaba her oturan adam tenbel, her ko- şan adam çalışkan midır? Nerimana baktı ve cevap vermesini beklemeden devam etti: — Kimi adam vardır ki sabahtan akşama kadar oturur vermiştir. ve düşünür. Onun bir hazinei vardır, yani fikir cihe- ir rençber, fakat yaptığı tuğlayı Üstüste koy- ibarettir. Evvelki in- tenbel görünür, ve lâkin çalışkandır; diğer insan çalış- lan - iştir; bedenle yapılan iştir. Manevi- daima daha âlidir, vücut sefildir. Yapılan işlerin farkı da bundandır. Faiz Bey yine biraz durdu, kızına küçük bir itiraz müd- deti bırakdıktan sonra cevap alamayınca sordu: — Zavahire niçin aldam- yorsun? Sadece gece gündür, dazıra dazır koşmak mı — ça- a | Var Ki Sessiz, SedasızÇalışıyor;Ek- seri Ziyaretçileri De Ecnebilerdir... | hiçbir. tezgâhım — yapamadığı | bir eserdir. Fakat bu - san'at- | kâr, bu işi bir sır olarak mu- hâfaza etmekte ve kimseye öğretmemektedir. Hükümetçe bu san'atın tamimi için san'- atkârla müzakerede bulunu- lacaktır. Resmini * gördüğünüz kemençeye — gelince — Paris Sanayiüi — tezyiniye sergisinde (Diplom Donör) madalyasını almış, nefis bir eserdir. Müze ihracat eşyasının 930 senesine | ait istatistiklerini tarzim et- mekle muşguldür. İ rine iki sevdalı gibi değil, iki | Müskirat İnhisarı Kal- | karsa Yerini Ne İle Tu- | tabilmek Mjüîııkünmüş?' Almanyada benzin yerine | ispirto kullanmak çareleri tet- | ;l';k edilmektedir. Yarı yarıya | | ispirto ile karıştırılan benzin, | hassasını — kaybetmemektedir. |Bu keşfi - memleketimizdeki ispirtocular ehemmiyetle takip Üzimişlerdir.: — : Memleketimizde | | ispirto istihsal edilecek iptidaf C mevat pek çoktur. Bugün bile inhisar idaresi en yüksek dereceli Üzüm ispirtosunu 37 kuruşa almaktadır. Benzinin okkası 35 kuruştur. İspirto fabrikasına malik olan âmiller bu hususta hükümete müra- caat ederek inhisar kaldırıl- dığı takdirde bugün mahreç bulamadığımız üzüm ve incir- lışmaktır? — Değil tabi.. Fakat biz oturduk ta ne yaptık sanki? — Pek çok şey. — Hiç birşey yapmadık. Hep uyku.. lâpacılık... Faiz Bey, kızına, söyliyece- ği sözlerin mesuliyetini hiset- tiren ağır ve saburlu bir ba- kışla bakmıştı; Neriman de- | vam edemedi. Faiz B. — Bak, dedi, şa arkanda, kosol üstünde du- ran saatı Harunür Reşit zama- | nında bir şarklı icat etimiştir; şu elimdeki kitabı bir şarklı yazmıştır. | — Aman hep o kara kaplı | kitap... Başka yok mu? yazmış dane olmuş?- Sizden başka onu kim okuyor ? — Senden başka bu kitabı pek çok insan okuyor. — Aman... hep tenbeller, hayalperestler.. $ | kız, henüz -| gibi sevsin. Evlenmekten adeta | korkuyordu. & | değildir. Evlenmenin üç saf- | hası vardır. Birinci safhası iki | | arkadaş olurlar. Eski aşk ve | Bir Ailenin İsti.ı_ıîtgârıîılan Nelerdir? Her Aile Şu Üç Tabit Safhadan Geçer.. Evlenmelîenî&orkan Kız Dün yeni nişanlı bir genç * başlıyan — mes'ut | hayatının çok sürmiyeceğin- | den bahsederek evlenmekten korktuğunu söylüyordu. | — Bilmem ki, diyordu. Bir- | birimize doymaktan ve bugün- | kü gibi sevişememekten kor- | kuyorum. | Bu zavallı kız hayatı aşktan ibaret sanıyordu. İstiyordu ki | nişanlısı onu daima bugünkü | Ona anlattım ki, bayat onun | bugünkü genç kız hayalile | tasavvur ve tahayyül ettiği gibi Üç sene sürer ve sevişmekle | geçer. Bu müddet zarfında karı koca iki sevgili gibidirler. Adeta evli olduklarının farkına bile varmazlar. İkinci safha, arkadaşlık dev- ridir. Aradan iki üç sene ge- çince karı koca birbirlerile sevda kalmaz. Artık birbirle- arkadaş olarak bağlanırlar. Üçücü — safha, — alışkanlık safhasıdır. Aradan * beş on sene€ geçince karı koca bir- birine o kadar alışır ki artık ayrılmalarına imkân kalmaz. Bu iki vücut hayatta birbirinin mesnedi olur, artık ne kadının kocasından ayrı, ne de kocası karısından uzak — yaşamasına imkân yoktur. Eski evlilerin karı ve kocalarının arkasından dövün- meleri bundandır. Aile hayatının bu üç safha- gı normal aileler içindir. Tabii hayatı yaşıyan her karı koca mü- nasebeti bu üç safhadan geçer. Kadının veya erkeğin bütün | hayatları müddetince ne bir- birlerini ilk zamanlarda olduğu gibi sevmelerine imkân vardır, me de tarafeynin bunu yekdi- lerimizden bu şekilde istifade etmek kabil olacağını ve senede benzin için barice verdiğimiz milyonların dahilde kalacağını dermeyan edeceklerdir. — Hayır.. Frenkler de oku- yor. Bu gibi eserlerin garpta bir tanesinin yüzlerce türlü basılmış — tercümeleri — vardır. Avam da okur, havas ta okur, ve lâkin sen okumazsın, ma- zursun da. — Mekteplerinizde böyle şey kalmadı. Bir İngiliz kızına Sadiyi sorsan bilir, sen Şarklı olduğun halde bilmezsin, Kabahat sende mi, Sadide mi? Neriman hafifçe kızardı ve başını önüne eğdi. Cevap ver- miyordu. Evvelâ babasına da- | ha fazla itiraz etmesi, baloya ait arzularının tahakkukuna ma- ni olabilirdi; sonra babasının malümatı ve mantıkile müca- deleye kendini muktedir - bul- mıyordu. Fakat bütün bu fikir- | lere içinden isyan ediyor, hep- | sini eşki bulmak istiyor, maa- | mafih sarsımaz bir mantıkın telkin edüş. hakikatleri kendi kendine “amamile inkâra da Lr— Saç Tuvaleti Başın ve saçın şu şekillerde tanzimi, son zamanda pek zi- yade göze çarpmaktadır. ğgerinden beklemekte hakları vardır. Eğer yekdiğerini takip eden ve birnevi zincir halkaları teşkil eden bu safhalar olmasa, ailenin yaşamasına imkân kal- mazdı. Fakat bu üç safbanın ikin- cisi başlar başlamaz ihanet temayülleri de başlar. Bu te- mayülleri ortadan kaldırabi- lecek olan tarafeynin kabi- liyet vo liyakatidir. Kadın ar- kadaşlık —devrinde arkadaş, alışkanlık devrinde bir yas- tık olabilirse hiyanettsn korkul- mıyabilir. Ve illâ felâ. Hanımteyze — TXK—VîM — Gün 317 -Teşrinisani -9308lmr 186 Arabi 15- Cem.elahar-1349 Vakit-Ezani- Vasalı 138 | 638 Rumt 25-Teşrimlevvel-1346 Vakıt-Ezanl- Vasati 658 | 11.58 İz— (17 3.'?] 3:'."1“."... bandi | saz | 4A7 |lmsak |11.56 | S46 muvaffak olamıyor, için için şırpınıyordu. Faiz B. bu kadar dersi kâfı gördü. Kızına ilk defa olarak bu mevzuda bir telkin yapmak fırsatını bulduğu için yüreği ferahladı ve derin bir nefes alarak ayağa kalktı, işi lâtifeye boğarak: — Haydi şu şarklılar gibi biz de bir uyku çekelim! dedi. Neriman da kaikmıştı. Sar- man yere düştü ve bir çığlık kopardı. Sonra gerinerek Hanı- ( mının ayakları arasında dolaş- t. Hâlâ mırlıyordu. Neriman terliğinin — ucile Sarmanı karnından itti, uzak- laştırdı: — Haydi git, miskin! dedi. Sonra, kapıdan çıkan baba sına işittirmek için ilâve etti: — Ben miskin mahluklar-