_;2"Ağı'ııt_os İttihatçılar Divanı Âlide 'SON,, Hesap Veriyorlar Enver Paşayı Başkumandan Mevkiine Kim Getirmişti? Hükümet Mi, Saltant Makamı Mı? Sait Halim paşa devam ediyordu: Bir gün Amiral Suşan bana geldi, İmperatordan emir | aldım, İtilâf devletlerine ilâm harp edelim, dedi. — Senin hükümdarın başka benimki başka, cevabım — ver- dim. Amiral kızdı. ve çıkıp gitti, bir dahada gelmedi. anlatmakta Binacnaleyh benden Ümidi ke- | gilmişti. — Zannederim ki sırf bundan dolayı bir. emri vaki Yaptılar.. Şemsettin bey devam edi- Yordu: — Rusların taarruzuna hedef olduğumuz iddiasının yanlışlığı ne vakit anlaşıldı? e— Çok sonra... — Yavuz ile Midillinin içinde Türk zabiti var midi? Harp kabinesi. reisinin bu | süale verdiği cevabı. ömrüm | Oldukça — unutmiyacağım : Ecnebi bir devletten iki h_"'P gemisi — satın almıştık, Fakat - içindeki yerinde — bırakmıştık. devleti idare eden zata soru- Yoruz; — Bu mürettebatın yanına Türk mürettebatı da koydu- nuz mu? — Bilmiyorum, diyordu. Bizim donanmamız ile Rus donanması Arasında Karade- niz'de bir hadise çıkmıştı. Bu hadise de harbe sebep olmuş- | ». ta. Devletin reisine soruyorduk: — Evvelâ kim taarruz etti? Diyorduk, gene: Bilmiyorum, Vveriyordu. Maamafih ben hayret et- mekle beraber Sait Halim par Şayı takdir etmekten de ken- dimi alamıyordum. Çünkü ku- Surunu açıkça itiraf etmekten | sekinmiyordu. Artık bu adama | ne sorulabilirdi. Reis: mürettebatını | Şimdi | cevabıni | I,_,#_____ Il M. Şükrü B. —] vüze duçar olursanız tamami- yeti mülkiyenizi muhafaza ede- riz,, denilmişti, bu da şifahen | söylenmişti, — herhangi — bir taahhüdü - tazamımun - etmiyors. du. Binaenaleyh bu söze bel | bağlamak doru olamazdı. | Arkadaşlardan biri ( Yavuz) | ile (Midilli) de. Türk zabiti bu- lanup bulunmadığını sormuştu. | Sıbıî sadrazam da bu suale : — Bilmiyorum.. Cevabını verdi. Evet, — Sait Halim Paşa — Üçüncü suale geçiyoruz. | dedi. Ve devam etti: — Takririn sahibi, sefer- berlikten sonra ve harbin ilâ- | nından evvel itilâf devletleri tarâfından yapılan şerefli , tek- liflerin reddedildiği iddiasında- dır. Buna ne dersiniz ? Sait Halim Paşa kat'i bir | Sesle cevap verdi : — Bu iddia tamamen yan- lştır ve böyle bir teklif der- Meyan edilmemiştir. İtilâf dev- letleri tarafından bize sadece: “Bitaraf kalırsanız ve teca- “SON POSTA,, NIN Tefrikası —7 “İNGİLİZ CASUSLARI Muvakkıthane caddesi No. riye iskelesi, Üsküdar. SERVER BEDİ İLE KARŞI KARŞIYA Bütün yolcular ayakta idi ve şüphe ile biri birlerine bakıyorlardı ; sivil memur İhsan, yerde, kanlar içinde kıyranıyor, inliyordu; İspanyol kadını da karşısında ve ayakta duruyor, ellerile yüzünü örtüyor, dehşet içinde görünüyordu. Ali Şakir ortada yoktu. İnsan derhal yerinden kal- dırıldı ve ilk tedavisi yapılmak Üzere k di eerbe ompartimandan — dışarı Tren, İtalyan köylerinden | birinde, bir tarla kenarında | durmuştu. On dakikaya kadar hiç bir zabıta memuru görün- medi. Yolcular, vagonlardan başlarını çıkarıyorlar. — Ne oldu? ne var? diye | | bağırıyor, — hadisenin — çıktığı | vagon yolcularından izahat is- tiyorlardı. | Nihayet İtalyan zabıta me- murları geldiler ve treni ablu- ka ettiler $ bilmiyordu. Kendisinin” gölgesi altında döndürülen fırıldakların | hiç birinden haberdar değildi. Ortaya mühim bir sual da- ha ılıhğ t ç Harbe sebep olan Karade- niz vak'asının Ruslar tarafın- dan ihdas edildiği lenmiş ve bu iddia devletin “Heşretti- ği beyannameye de - yazılmıştı., Şimdi sabık sadrazama - söru- luyordu. — İddianız hakikatg muva- fk mı idi. Sait Halim Paşa bu suale de ayni ceyabı verdi: — Bilmiyorum. Ve ilâve etti: — Belki hakikattir, değil! Her iki — şık belki için de | yemin edemem ! Ben başta- olmak - üzere bütün arkadaşlar hayret içinde idik. « Tekrar reisin sesi işitildi : — Takrir sahibi dördüncü sualinde, ordunun — dirayetsiz | ellere verildiğini ve Mecnuna- ne hareketler yapıladığını id- dia ediyor. Sait Halim paşa: — Bu sualin bana taallüku yoktur, cevabını verdi, israr ettik, ayni cevabı verdi. O zaman arkıdas]ardaq biri bu suali başka bir şekilda tekrar etti: he — Enver paşayı başkuman- dan vekâletine tayin eden kimdi, saltanat amı yoksa hükümet mış* EN V Arkası var ) SATİE Metro Han Beyoglu, E- lektrik Evi, B İstanbul : 83, Kadıköy, Şirketi Hay- Bir kısmıda, tahkikat için | içeri girmişti. Vak'a zühur eden kompar- timanda tahkikat başladı. Bir İtalyan ailesinin reisi, vak'ayı şöyle anlattı: — — Hiç bir şey anlamadık. Lâmbalar birdenbire" söndü. | sonra bir erkek öldürülüyor- müş gibi haykırdı, birçok in- sanlar koşuştular, kibrit çak- tık. Fakat koşan insan gök gelerinden başka bir şey gör- medik. Polis komiseri sordu: — O kaçanları şimdi gör- seniz tanır misınız? — Bilmiyorum, belki gör- sek - tanırız. POSTA arilerimizin Sütunül| Sü İsteriz Sirkecide - sucu —sokağı, İşlek — bir Bokahtır. — Sirkeclden * Postaneye — ve Sültanbamamı ve daba İlerilere git- mek istiyen halk kısa tarik — olmak Üüzere bu yolu ihtiyar ederler. Son sıcakların ber tarafı kavurduğu bir zamanda bü sokağın etrafındakt Pos- fane meydanı ve —Ankara — caddesi Pğünde iki defa sulandığı - halde bu | sekak mahrum ediliyor. Ha se- kakta Kınacıyan hanı, Türkiye hanı gibi büyük meütseseler mevcut ve geleni gideni pek çok olan bu sokağın da aair cadde ve sokaklar gibi sulanmasının te- | mizi için muhterem gazetenizle dalrei zidesinir mazan dikkatinin — celbil rica ve istirham olunur, Efendim. Sirkeci Sucu sçkak Türkiye hanın S, A Latfi NEDEN TÜRKÇE DEĞİL Taksimde Panorama bâhçesinde Romanyah — bir. orkestra — çalar. fıkıı bu memlekette Romanya lisamını bilen yoktur. Acaba bu bahçenin sahiplerini bu orkestrayı getirmeye — sevkeden ne - olsa gerek ? — Zannederiz ki musikinin mil- Kyeti olmadığı hakkında mevcut telâkkiye inzimamen — orkestrayı ucuz bulmuş olmak. CEVAPLARIMIZ Ankara'da Sahir bey — | Bilmeceli yeleri n müsaba- kasına bittabi taşra karilerimiz de iştirak edebilirler. Sungurluda Şadi beye — İtifatinıza teşekkür ederir. Aksarayda Suphi beye — Elli satırı geçmemek - şartile bir nümune yazabilirsiniz. Suphi — bey ederiz. Beylerbeyinde N. bey — Şimdi değiştirilmesi mümkün ©o- lamaz, — hatırlattığınıza teşekkür ederiz, bir müddet sonra istedi- ğiniz, anketi açacağız. Üsküdar'da Tahir bey — Bu defa tamamile istifade edeme- dik, gecikmişti, her zaman bek- keriz. Ankara'da Şeref bey — Tebrik'ederiz. Hatınmızâ — gelen birkaç izmi kaydedelim: Gürin, Nevin, Behin, . ( , Vedat Teşekkür | Bülent, Haldun, Selim, Cahit. Göztepede Ayni bey — | Tememnilerinize teşekkür ederiz. | Ttimadınıza lâyık olmiya — çalışıla- caktır. YETİM ÇOCUKLARA YARDIM! Yetim çacuklarız, ilk - tahsili- mizi ikmal ettik. Askeri ve sair mekteplere girmek için bizden taahhüt senedini imza edecek bir veli istiyorlar. Biz, bunu nereden bulalım? Harplerde her şeyimizi kaybet- tik, bir çoklarımıza sorsanız an- sinin ismini, doğduğu yeri bile bilmez. Şehit babalarımız mukad- des kanile bu taahhüt 'senedini çoktan imzalayıp gitti. Bizi yalnız bıraktı, ümmetine yadigâr etti. Anası — vatan, babası millet olan yetimlerin bayatına istinat eden bu taahhüt senedini imza etmek, düşünmek kime borçtur ey millet? Bu sene tahsilini ikmal eden “İnönü, Hakimiyeti Milliye ve Dumlu Pınar ,, yatı. mektepleri talebelerinden. (İmza okunamadı) Ve şüphenin arttırdığı bir dikkatle etrafına bakarak i- lâve etti: — Herhalde onlar bu kom- partimanda değiller; kaçtıkları muhakkak. *ıbıtı memurları öteki yol- cuları da isticvap etti ve hep- sinden aşağı yukarı ayni ce- vapları aldılar. İspanyol kadını vak'ayı şöyle anlatmıştı: — Benim — karşımda — bir mösyö vardı, kendisile biraz konuşmuştum bile. Sonra ya- nına şurada oluran ve elinde bir çantası olan adam geldi, oturdu. Göz açıp kapıyacak kadar zaman geçmeden - elek- | K '*Ş_ı'yıfa 5 Kadın Ve Kalp İşleri Sevmek Fena_Bl Şey Midir ? Bu, Her Gencin En Büyük Bir Hakkıdır Hem En Büyük Bir İhtiyaç SEVGĞİYE DAİR Genç ve toy bir delikanlı bana bir mektup göndermiş. s— “Ben sokakta, hatta | evde her karşıma çıkan genç kız yanında mühiş bir utanma duyar, başımı kaldırıp kızın yüzüne bile bakamam. Onun için bir genç kızla nasıl - tanışılır, nasıl görüşülür, bilmiyorum. Ve aşka da inanmiyorum. Sevişmenin insana birçok belâ getirmekten —başka bir işe yaramadığını zannediyorum.,, Yavrum, sen daha çok toy bir çocuğa benziyorsun. Eski zamanda olsaydı, bu | tabiatin bir çoklarınca makbul addedilebilirdi. Fakat bugün senin gibi mahçup gençlere ruhan hasta sıfatını veriyorlar. Sevmek ve sevilmek bher Krncin hem en büyük hakkı, em de en büyük ihtiyacıdır. Senin bu ihtiyacı duymamış olmana imkâm yoktur. Fakat bunu izhar etmek senin için ayıpların en büyüğüdür. Çün- kü, henüz hayat görmemiş, annenin dizi dibinden ayn- mamışsındır. Senin gibi erkeklere yeni ruhiyat ilminde fazla müteva- n ve erilmek zafına müptelâ nazarile bakarlar. Yaşamak için bu tabiatten kurtulmaklığın lâzımdır. Hayatta —muvaffak olmak için de buna ihtiyaç vardır. Sevda, insanı tirçok felâ- ketlere sürükliyebilir, — | Fakat bu felâketler o kadar tatlı şeylerdir ki insan, bile bile arar. Öyle — olmasaydı | butun dunya tarihi aşh üslüme kürülmazdı. İster inkâr edelim, ister ka- bul edelim, sevişmek ihtiyacı bugün yemek içmek ka- dar tabil bir ihtiyaç olarak kabul edilmiştir. Bir şairimizin dediği gibi: “Sevmek mükemmel şey delikanlım,, “Sev sevebildiğin kadar HANİM TEYZE SOKAK ELBİSESİ Bu elbiı basmadan yapıl- miştir. Fakat öyle zarif bir şekle sokulmuştur. ki sokakta her vaklt giyebilircimiz. Yaz kası ve kolları cevriktir. Beli kollarile ahenk teşkil edecek surette tertip edilmiştir. Etek- leri kloş yapılmıştır. Ucuza da mal olduğu için her kese elverişlidir. “Bir Hanım Denize atladı Dün saat 13 de bir hanım | kendisini denize atmıştır. Bu | hanımın ismi Raifedir. Şehitler mahallesinde oturmaktadır . Oğlu Muharremin işine devam etmemesinden — müteessirdir. Ayni zamanda — Muharrem evine de devam etmemektedir. Raife hanımın bu teessürü dün son dereceyi bulmuş ve ken- dini kaldırıp denize atmıştir. Fakat görülerek kurtarılmıştır. trikler sönüverdi ve biraz sonra bir çığlık, tüyler ürpertici bir hyıf.,f; İipün Kibeller çalık- dığı vakit, — vurulan adamın 'de yattığ ördüm. ' apazyol kadımı " bu sahneyi anlatırken, — avuçları — içinde yüzünü kapatıyor: — Oh. Müthiş, müthiş... Diye iniltiler salıveriyordu. — Kaçanları teşhis edebi- lir misiniz? —Karşımda oturan mösyöyü bir daha görsem — şüphesiz tanırım; başkalarını tanıyamam, Karanlıkta bir takım gölgeler gördüm. İspanyol kadımı anlatırken, dışardan — kompartimanın ka- pisi hizli hizli vurülüyor, bir ses, yan Firansızca, yanı Ta;pu Kadrosu Büyüyor Kanunu medeni tatbik edecek, sicilleri tutacak ahkâmını tapu —memurlarnın - buügünkü ihtiyaca kâfi gelmedikleri gö- u'ılme.lî:ı:diıı—(.Jı UÜmum mücürlük yeni bir kadro projesi maktadır. — Üder -— TAKVİM — — Gün 81 2-Agustos - 1930 iimır 8$ Arabi Rumi 7-Rebililevel 1548 | 20 - Temmuz - 1346 Vakıt-Ezani-Vasati Güneş | 5.32 | 458 Öğle 4541220 İkindi ( 849 |16.15 Vakıt-Ezani- Vasatf —H, Akşam (12 n9.2€ Yatsı ( Lasin 16 İmsak | 728 | 254 , İngilizce bağırıyordu: — Açınız! Zabıta — memurları kapıyı açtılar ve içeriye, elinde bir çanta ile, Ali Şakir girdi: — Memur efendiler, dedi, her şeyi benden öğrenecek- siniz! Az buçuk Fransizca bilen komiser bazı sualler sormağa b_ıqlıdı. fakat Şakir isticvabın gizli olmasını istedi. Polis komiseri, memurlarına bazı emirler verdikten sonra, Ali Şakirle beraber komparti- îıındın çıktı ve tenha bir ompartimanda konuşmağ başladılar, Kai V Arkası var?