PROMETİE ve Seliim Nüzhet Yazan: CRONOS Son yılların münakaşalar dolu tiyatro hareketleri arasında, Şehir Tiyatrosu'nun saldığı mühim karar- lardan biri de, geçen yıl başlanan Tarihi matineler oldu. Yerli ilk Türk tiyatro möelliflerinin eser- leriyle faaliyete geçen tiyatro ta- rihi matineleri, geçen yıl, unutmuş olduğumuz eski türk müelliflerini bize hatırlattı. Bunların arasında zamanlarının bihakkın kuvvetli müelliflerini tanıdık ve onları u- | nutulmanın toprağına gömülmek- ten sıyırarak hafızamıza nakşettik Bu meyânda, bir Moliğre addedi- lebilecek Ali beyin komedilerini seyretmek bizim için az rastlanan fırsatlardan biri oldu. Bundan do- layı Şehir tiyatrosunun bu teşeb- büsünü alkışlamamız gerekiyordu ve bunu zamanında yaptık. Bu yıl, Thalia? nın tilmizleri türk se- yircisine tiyatronun ilk eserlerini | yazanların: Eschyle, Plautus, A- leeste, Sofokles'lerin eserlerini vermeyi tasarladı. Tiyatro alfabe. sinin henüz minüskül harflerinin baştakilerini öğrenmeye © çalışan tiyatro hayatımız için bundan da- ha münasib şey olamazdı. Bundan ötürü. sevinçlerimizi avuçlarımıza dökerek var kuvve- timizle bu teşebbüsleri de alkışladık,. Şehir tiyatrosu'nun hüsnüniyeti daha uzaklara gidiyordu: Kültürlü olarak hazırlanan genç türk nesline gerek geçen yıl türk müelliflerini ve gereksede bu yıl dünya klâsik- lerini tanıtmayı muvafık buldu ve buna Selim Nüzhet Gerçek'i memur etti. Bu niyet belki güzel ve elverişliy di. Ancak:tek eksiği: tiyatro tarihi matinelerine yapılan prolog'un, | 306 — Servetifünun — 2412 tenısilden önce ve tiyatro sahnesin- den yapılmasıydı. Bir eserin müellifi hakkında, temsilden evvel söz söylemek, pi- yesin muhtevası hakkında paran- tezler açmak Seyirciyi hiçe say- maktır. Şehir tiyatrosu bunu dü- şünememişti, Tiyatro tarihi matinelerine ge- lenler tiyatroyu seven, tarihine hiç değilse bir kuş bakışı atmış, ağır muhteva ve dekorlu tiyat- ro'yu hazmedebilecek kabiliyette insanlardır. Her balde Eechyle'in kim olduğunu, Promete'nin Mito- loji'de ne yer aldığını her hangi bir Larousse veya Ansiklopediden öğrenebilecek derecede (!) kültürlü dürler. Klâsik eserler hakkında, didi- nilerek yapılan araştırmalar ueti- ceginde keşfedilen yeni bir hakikat, serdedilen yeni bir fikir için kon- ferans verecek kürsülerimiz yok değildi: Üniversite, Halkevleri veya radyo. Fakat .bunlardan fersahlarca uzak (bizçe, klâsik eserler ve on- ların hakkında fikir yürüten ada- mın grekçe ve lâtince bilmesi elzem) Kronolojik bir bakış, meç. hül ve sinsi bir düşmana hücum ile konuşmaya girişen Selim Nüzhet Gerçek, seyircinin, eserin üzerinde serbest mütalaalar yürütmek he- vesinide yokediyor. Ansiklopedik, yıllar sayan bir yığın İĞİ, o sinsi ve görünmez düşmansa yükleniş (ilmi bir kon- feransta tesavvur edilmeyecek bir şey!) ve bir yığın frenkçe tâbirlerle uzayıp giden ve klâsik eserler seyretmeye gelen eeyirciyi sıkan bir yığın şablon ve pedantizmd, Klâ- siklere tahsis edilen tiyatronun Gelecek sayımızda : Asrileşen Baba Tenkid Yazan: CRONOS proğram mecmnası kâfi derecede kronolojik malümut verirken, Selim Nüzhet Gerçek'in bu konferansına hiç lüzum görülmemelidir, zanne- diyoruz, Sonra, ehir Tiyatro'sunu ilân- larında klâsiklerin isimlerinin tama- mile frenkçe yazılı olduğunu gör- dük, Meselâ meşhur Plautus'a Plaute, Seneoa'ya, Senegwe deniliyor. Bu egerlerin agıllarından tercüme- sini yapan adamlar bulunurken ne diye fransızçadan yapılanlara ehemmiyet verildiğini bir türlü anlayamıyoruz. (Selim Nüzhet klâsiklerden ve klâsik lisanlardan o kadar uzak ki yunan kelimesini yüz defa: Yünün diye telâffuz ediyor) o 'Temsile gelince, Avrupai bir sehneye (konuş içinde Sami Ayanoğlu silik bir Kudret; Kuvveti oynayan Neş'et Berküren anlatışta kalmış (yâni piyesi anlatıyor, Cregtion'a tırmauamıyor) Hefaistos rolünde Mümtaz da bir kımıldaniş hamlesi sezmek mümkün; Prometâ rolünde Hadi Hün, zayıftı. Ayni diksiyon, ayni melankolik melod- ram sesi; gözlerini bir an için yu- mup Hâdi'nin sesini dinleyen &s€- yirri, Hüâdi'nin Ötello'da, Ayak takımı srasında veya herhangi bir başka rolde bulunduğunu zanne- debilirdi. Esâsen bu ektörümüzü en büyük eksiğide, zannedersek budur; değişememesi; her piye- sin atinogferine tamamen duhül edememesi. Bunu da doğuran bir çok sebep- ler var: bunlardan baçlıcasıda şu: Hâdi, çok oynatılıyor ve rolünün şahsiyetini, piyesin esprisini etüd etmeye vakti kalmıyor. Korobaşı, Şaziye Moral, pek yeknasaktı. Ocean rolünde Avni, tarihi piyeslerde elzem olan deklamasi- yonla, müspet bir çekilde tırıtı- yordu. Fakat, hamlesi mübim ve elzem. Avni muhakkak ki iyi bir aktör... Onunla ayni yolda yürüyen Köni Kıpçak (Hermes) te öyle... Piyesin sahneye konuşundaki itina ve san'at titizliği, dekor ve ışık, beklediklerimizin fevkinde... — Devamı 311 inci sayıfada —