368 SERVETİFÜNUN No. 2956 — 571 İtalyada doğan, Amerikada yükselen sanatkâr: bm ç SA MİRANDA YAZAN: NURULLAH KÂZIM TİLGEN ” talya dünyadı »-— Je fakat özlü artist yetiştiren bir memlekettir. Bilhassa, sahne ve film sanatkârı Bun dan yirmi, yirmi beş sene evvel Rhanore Duse, Pinamenikelli ve Françisca Ber- tini gibi İtalyan artistleri sessiz film sanayiinin pek tanınmış eleman- larındandı. Herkes onların filmlerini zevkle seyreder ve sanallerine hayran kalırlardı. İtalya, film dün- yasına son zaman- iarda yeni bir ar- tist daha hediye etti: Bu artistin ismi İsa Miranda, hakiki ismide İsa- bella'dır. İtalyanın şehir ve müstem- lekelerinde, film- lerindeki muvaffa- kıyetlerile oldukça izi bir mevki edi- nen Miranda, bu- gün film yıldızları arasında da mü- him bir mevki sa- hibidir. Onun bu şöhrete vasıl ol- duğunu kendi ağzından dinliyelim : “Evvelâ tiyatro artistliğiyle işe başladım. Sonra film artisti olarak, İyalyada birçok filmler çevirdim. Filmde hiç durmadan çalışıyordum. Dinlenmeğe okadar ihtiyacım vardı ki, mensub olduğum film şirketin- den izin istedim ve Fransa hudu- duna yakın Ospedeletti adındaki bir şehirde yerleşerek, istirahate çe- kildim.Aradan haftalar geçti. Fazla- siyle istirahat etmiştim. Bu sefer de İsa Miranda filmlerinden birinde yalnızlıktan canım sıkılıyor ve büyük şehirlerin gürültülerini âdeta arıyor- dum. Bu itibarla müleaddit defalar İtalya - Fransa arasında işliyen oto- büslerle Fransaya gidiyor ve akşam üstü tekrar vatanıma dönüyordum. Bir gün gene Fransaya geçmek üze- reydim. İtalya - Fransız hudud me- murları otobüsümüzü muayene ede- ceklerdi. Lâkin hudud da muayene edilecek okadar çok otobüs, oto- mobil ve araba vardı ki, bizim oto- büse sıra gelmek için en aşağı bir saat beklememiz lâzımdı. Bu vaktin- den istifade etmek üzere otobüsten indim ve güzel köşklerin ( bulun- duğu uzun asfalt boyunca ilerleme- ğe başladım. Oka- dar güzel koşkler gördüm ki, belki ileride daha güzel- lerini de görürüm ümidiyle bir hayli ilerlemişim. Bu sı- rada yanımdan hızla beyaz ve ka- pah bir otomobil geçti ve biraz ile- rideki mükellef bir köşkün önünde durdu. Plâkasında Hollywdod yazı- lıydı. Hayretimi mucib oldu. Bir Amerikan otomo- bilinin İtalyada işi ne?... Biraz sonra otomobilin kapısı açıldı ve içinden spor elbiseli bir genç ile yaşlıca iki adam indi. Genç adam köşkün ka- pısına doğru iler- lerken yaşlı adam da bana seslendi: — Küçük bayan otobüsünüz ha- reket etti. Kaçırdınız, dedi. Şimdi gördüğnüz mü işi güzel köşklerini seyredeyim derken oto- büsü kaçırmışım. İşin daha tuhafı © uzun asfaltta beyaz otomobilden başka vesait de yoktu ve ne yapa- cağımı şaşırmıştım. Hiç tanımadığım bir muhitte neriye kime gidecektim. O yorgunluktan sonra da yaya eve dönmek hiç işime gelmezdi.