No. 2247 —3502 UYAN IŞ 263 Bizde Garb Musikisini Öldüren Mamafih alafranga neşriyat yapılırken mütemadiyen ayni plâkları çalmak suretile dinle- yiciyi bıktırmamak gerektir. Yeknasak bir (repertuar) dan ziyade esas itibarile klâsik bir programa tâbi olarak hafif sa- Jon musiki parçaları da çalın» malıdır. Halka müsbet bir zevki aşılarken menfi bir tesir uyandırmaktan O kaçlumalıdır. Musikinin derinliklerine dal- mak, musiki lJisanının manâsı- nı sezerek bestekârın eserde söylemek istediği şeyi anlıya- bilmek bir hayli güç iştir, ve zamana mütevakkıftır, Muşiki- den anlamayı ezberlemek veya ince kalın ha- Hf veya kuvvetli, tatlı veya keskin sedaları tefrik etmekten ibaret zannekte kâfi değildir. Bu keyfiyet musikinin fisi- ki vasıflarını teşkil eder (Tek- rik) e ait bir meseledir. Asıl mühim olan şey musik kültü- ründe yapılması icab eden şey garb musik parçalarını dinle- yerek bu musikten zevk alabil- mek meselesidir ki bu da her kesin mutlaka müşiciyen olma- sını ve bir musiki aleti kulla- narak musik (Teknik) inin te- ferrüatını bilmesini icab ettir- mez, Bu sâdece bir terbiye ve kültür işidir. £ Kalaklarında uzvi bir sakatlık bulunmayan her kimse ilk safhada öğrenil- mesi icabeden şeyi kolaylıkla kavrayabilir. İtibari seda unsur- ları arasında ımukayeseler ya- (9) İlk yazı geçen sayida sadece notayı parak yavaş, yavaş işin zevki- kine varır. Bu hal dinleyiciyi de bir itiyat haline inkılâb eder. Mu- siki eserlerinin anlaşılışına ve tahliline hazırlayan bu birinci safhada (dikkatli davranmak biraz gayret sari ederek zekâyi işletmek lâzımdır, Aksi takdir- de (Polifoti) nin dediği gibi Bariton, Bas, seslerini danals- rın bağırmasına bensiyor diye- rek «kulaklarını tıkayanlar sa- gırdır.» Körleşmiş ve basit zevklerile hiç bir zaman işin iç yüzüne vakıf olamazlar an- layamazlar. Asla asıl musiki- den bihaber olarak anlama- yı teşkil eden ikinci safhaya geçemezler. Netekim maalesef memleketimizde ayni sebebler tahtında bn değerli ve hakiki sanatı anlamayan oldukca ka- İabalık ve hattâ münevver bir zümrede teşkil eden bir sınıf vardır ki bunlar işi milliyet, ırk, iklim farkları ile izah et- mek yoluna saparak, haddize- tinde bir kültür işi olan bu meşelede hakiki davayı aslâ kavrayamaktadırlar. (Şüphesiz musikiden anlamak ve zevk duyabilmek için musik hassa ve melekelerine malik olarak yaratılmış olmak lâzımdır. Ha- kat cemiyet ve muhite terbi- yevi sistemlerile bu zemini hazırlayabilir, Oo zaman insan fena bir akor'u yi bir akor'- dan tatlı bir nağme terkibini kulağa hoş gelmiyecek bir ter. kibinden ayırabilir. Buna mu- vaffak olanlar dinledikleri mu- Sebebler |*| Yazan : Ali Suavi Koçer siki eserinin asıl manasına doğru zevklerile, hislerile yak- laşmış olurlar. Zeki ve malâmetlı oldukla- rı taktirde ise istediklerini, tahayyül ettiklerini zihinlerin- de tecessüm ettirmeye yaraya- cak bir takım fikri temessiller, teşbihler, tasavvurlar, manzara- lar bularak bu mikyasların yardımile hislerine bazı mu- hayyel ve yüksek fikirler de katabilirler. Meselâ Bethoven' in (Fırtına) isimli eserini din- lerken gözümüzün önünde ay» nı sahneyi tasvir eden bir tab- lo, bir şiir veya bir dekor canlanır. Hayeller, şiirler, 8es- ler fikirler müteselsilen birbi. rini kovalayarak yekvücut ol- muş bir bütünün harmonisi içinde bize güzel saatler, daki- kalar ve anlar yaşatabilir.. Seri bir zekâ basit tarzda du- yan ve anlayandan tabii ola- rak daha fazla heycan duyar (musiki kabiliyetinden mah- rum) bir samiada istediği ka- dar âlim fazıl, filozof, doktor, ressam olsun dinlediklerini ku- ru bir gürültüden ibaret zan- nederek seslerin inceliğini, ka- İamılığıını teirik edemez ve an- layamaz. Musikiden anlamak başka sahalarda ehliyet ve is- tidat sahibi ve hattâ dâhi olf- makla bile kabili telif değildir. Bir de memleketimizde garblileşmeyi sırf taklit bakı- mından ibaret görenlere de yanlış düşündüklerini hatırla- tarak garb sanatini anlayabil- — Devamı 26/inci sayıfada —