No. 3903—317 madı birden açılır) aşağıdan kapıyı açtılar. : Bir arkadaşın gür sesi beni çağırıyordu. — Senmisin mirim, buyu- run İ geliyorüm, diyerek kalemi elimden at- tığım gibi aşağı fırladım, ar- kadaşı karşıladım. Ben misa- tiri karşılarken masada dışeri çıkarılmıştı. Şimdi oda misafir odasıdır. Beş aşağı, beş yukarı; de- reden, tepeden konuştuk. Söy- leyecek söz kalmayınca bir tavla partisi yapmağa karar verdik. Öğle yaklaşmıştı ki misa- fir karnının 'acıktığını his ede- rek gitmeğe kalktı. Hikâyeye artık Oöğleden sonra başlamak lâzımdı. Nere- de ise beni de yemeğe çağıra- caklar. Yemeği yedin, kahvemi içtim. Sırt üstü bir uzandım. Kendimden geçip ikiye kadar uyumayayım mii Bir az gay- ret etsem akşama kadar uyü- mak işten değildi. (Çünkü ya- gın gündüzleri burada sanki uyku eser, uyku yağar). Bir soğuk su banyosu ya- parsam il eser kalmazdı. Fakat ben bunları yapıp bitirinceye, masa başına otu- runcaya kadar da saat onbeşi bulmuştu. Kalemi elime aldım : «Kadın, birdenbire sevgi- . isinin kolundan çıktı: — Eyvah,: dedi, orada bıraktım.>? Gene sokak kapısı gümbür- diyor. Ve arkasından müdana- gız bir ses! — Posta! © Diye bağırıyor. Bir az son- ra kardeşim elinde bir mektup odama giriyor. Zarfı yirtıyo- rum. Üp uzun, destan gibi bir mektup, bir arkadaş mektubu, Sonuna kadar okuyorum. Bi- çantamı UYANIŞ tirdiktensonra gene (hikâyeye deyama başladım. Henüz bir kaç satır daha yaşmıştım ki kapı tekrar çalındı. Bir kaç kadın misafir. geldiğini anne- min kapı arkasındaki ağırla- malarına verdikleri cevaplardan anladım. Hemen masayı kap- tıiğım gibi odadan dışari fırla- dım. Masayı sofada bıraktım. Oda gene misafir odası oldu. Misafirler yukaçı çıkıp odaya girinceye kadar yandaki odada gizlendim. Sonra kiğıdımı ka- “lemimi alarak balıçeye çıktım. Bahçenin oturulabilecek o- lan gölgelik yeri komşu evin yanından geçen bahçe çitinin dibinde idi. Sessiz, sedasız yazmağa ko- yuldum. Çok geşmeden kom- şanun emzikteki çocuğu bir yaygaradıt tutturnms mı ?' Elem “tiz, hem de elâstikfbir yayga- ra . Uzayıp gidiyar, bir türlü durmıyor. Bu kader kuvvetli ve çok sesin kepç# kadar ço- cuğun neresinden çıktığını dâ- şânüyorum. Baktım, olacak gibi değil.. Bugün ben bu hikâyeyi yaza- mıyacağım. İşi geceye bırakarak giyi- nip sokağa, gezmeğe çıktım. Tabii saatin akrebile yelko-. vanı dürmamıştı, akşam olm rl. Yaz. geceleri, shbatini dü. şünüp erken yatanlara yemek- ten sonra rahatça bir kahve içirecek kadar anöak müssittir. Dokuzda yemekten kalkılır, “onda filân da yatılır. Akşam yemeğini yedikten: sonra ne keyfimi, mede uy- kumu düşünmeden mahut ma- sanın başına oturdum. Bir iki cümle daha... Civarımızdaki Oo kahvelerin radyoları faaliyete başladılar. Dört kahvenin dört muhtelif istasyondan 8es vermesi ne de- Ka alim » g mektiz? Bilmem, bilisiniği Odada durulacak gibi Petcereleri Kkapttayımı dür içerisi fırına döndü, ise içime baygınlıklar ti. Gene bahçeye başka çare yoktu. ş Fişi pirize takarık behgçi” masasının başına geçtim, it iki çümle daha yazdım. Vaj- nız, sababinnberi yasdıklarışım çok bir şey olduğunu sendiik- yin. Daha bir ssyılk dolmadı. ruyorlardı. — Vize |. diğe üstüne çullenırlarkan kali Bavada. «defi Hayyan yi caklarimı, neti, dövmekle maşgulde ? amm m e sır Yazan: * ? Büyük edebi bir izedise olan bu kitab birkağ'i kadar çıkıyor |