150 SERVETİFÜNUN No.1877—192 Neler Dediler Halit Fahri B. Diyor ki « Tenkit sahasında zevksiz, düşüncesiz ve üstelik ruhları bazan garazla ve her güzel şeye karşı yıkıcı bir hamle ile dolu biça- relerden başka birşey göremedim. » En güzel türkçeyi Yakup Kadri, Yahya Kemal verdi. — Sam'at hayatınızda ne yapmak isliyr.rdunuz ve daliyorsunuz? — San'at hayatımda muhtelif safhalardan ve arzulardan bugüne geldim. Daha talebelik zamanımda şiire çılgınca bir aşkım vardı, Tiyatroya merakım ise te çocukluğumdan baş- lar. Manakyanın yetişebildiğim ek- seri piyeslerini — ki bunların çoğu melodramlardır — gözyaşları ile ve biraz da korku ile takip eder- dim. Babam benim tiyatroya olan bu merakımı, şiir gibi bu san,ati de sevdiği için dalma hoş görürdü. Fransızendan, okuduğumu anlı- yabilecak bir ânâ gelinciye kadar Fikretin Rebabı Şikestesine hay- randım. İlk heveşkârlik şiirlerim bu tesirlerle doludur. Galatasaray sıralarında karaladığım bu mısra- lardan ne yrzık ki hâtıra olarak bugün bir tanesi bile yok. Yalnız şu dakikada ilk defa aruzu öğren- diğim zaman yazmış olduğum bir şlirin şu ilk beytini hatırlıyorum: Denizin safhai meyatunda Acı bir nefhai siyalı esii. Bu beyitte Fikretin lisanına benzeyiş aşikârdır değil mif Sonra Fransızca şiir kitaplarını okumaya başladım. Victor Hugo, Lamartine, Musset vesaire, Klasikler- den de iransız hocalarımın bütün göyretlerine rağmen ancak Racini sevebildim. En büyük zevkaldığım parnasyenlerle fransız ve Belçikalı sembolislerdi. Verharen, Henri de Rögner, Rodenbah, Verlaine Beaudelaire, Albert Samaine, vesaire. Le Comt de Vİlei de pek severdim. Esasen bu büyük parnasyen şairin kadim devirleri, Asyayı rengâölenk âlemler halinde terennüm eden şiirlerinin benim esrara ve efsaneye fazla münkeşif dimağıma derin bir tesir yapması pek tabii idi. Ayni hisle Herddianın Les Trophes—Ganimetler Halit Fahri B. ismli cildini de bir zamanlar dua kitabı gibi yastı- ğımın altında saklardım. Reaudelaire in şiirlerini de ayni heyecanla okur- Esas itibarile plastik misra” Zev- kini bn şairlerden aldığım bir ha- kikattir Bizim Divan Edebiyatına ge- lince; bir zamanlar Nedim ve Fu- zuliyi, biraz da Şeyh Galip, zevk alarak okuduğumu itiraf ederim. Fakat bu edebiyatın bende zerrece bir tesiri olmamış, olamamıştır. Zev- kim ve edebi tekâmülümü tama- men garba, bilhassa umumi harp- ten evvelki son fransız edebiyatına medyunum. Görüyorsunuz ki bu safha da- hilinde vücuda getirdiğim ilk eser- lerim bir taraftan senbolizme dayan» makla beraber daha ziyade renk ve tasvir ile doludur. Bilhassa Efsa- neler bendeki muhayyel şark di- yarları hayalâtına bariz mişallerdir. Bunda çocukken ninemden dinledi - ğim ruhumda derin izler bırakmış olan masalların da tesiri vardır. Bu tesirden Baykuşun arkasından yazdığım İlk şair piyesinden sonra kurtulabildim. Baykuş'a gelince; tamamen gamimi, bir devir ıztırabının mâkesi olmakla beraber itiraf ederim tiyatro şekli itibarile Mauriş Meterling'in piyeslerindeki sesaiz yaklaşan ölüm sen- boline çok yakın düşmüştür, ve bizde bu neviden ilk manzum sahne eseridir diyebilirim. Esasen etrafımda çok söylenen ve çok yazılan bu eser hakkında bu kanaatim yalnız benim değildir. Bu devri atladıktan sonra 'ruh tahlillerine yak- laşmak istedim. Şiizimden de eski fazla renk ve tasvi- ri bir tarafa atmak arzu ve ihtiyacını duydum. Sönen Kandiller mevzuunun bütün hüznüne rağ- men işte bu görüşün mahsulüdür. Nedim'e gelince; zannederim ki tiyatro tekniği itibarile en muvaffak eserim budur. Misre azami