No0.1877—192 ESKİ — 147 inci sayfadan mabaat — Fakat derhal söyliyeyim ki ben bu eserlerin kıy- metsizliğine derhal hükmedecek kadar küstah değilim. Nurellah Ata B. müsterih olsun. Bütün kabahatı kendi bilgisizliğimde ve zevksizliğimde buluyorum. Fakat şunu da itiraf edeyim ki, bu eski egerlerde bugünkü insan için dahi bir zevk, bir fikir varda, lisan yabancılığı, bedii telâkkiler, zaman tekâmülü ve daha bir çok sebeplerin bizi sıkan şeraiti altında, zevk ve fikir almamız bana imkânsız gibi geliyor. Galiba, Nurullah Ata beyin affına mağruren söyliyorum, bugün garpte de artık her yunanca ve lâtince eseri aslından okuyup zevk ve fikir alan lise hocası, lise talebesi, hatta darilfünun talebesi pek az kaldı. Bu işin tamamen zevkine varan, zannediyorum ki, bu harsle uğraşmış, ihtisas yapmış bir kaç darülfü- nun hocasıdır. Meselâ edebiyat fakültemizde İran edebiyatı tarihi okunuyor. Fakülteden her mezun talebe Şirazinin divanını aslından ne kadar okuyup ânlayabiliyorlarsa, garpliler de yunan ve lâtin şairlerini o kadar okuyup anlıyabiliyorlar. Ben yunanca ve lâtincenin külliyen aleyhinde de değilim. Mükemmel lâtince ve yunanca bilen bir kaç darülfünun hocası bize kâfi gibi geliyor. Darülfünunda okutulacak eski yunan ve lâtin edebiyatı tarihi hiç olmazsa anlayan ve bilenler tarafından tedriş edilmiş olur. Fakat pek tabiidir ki fakülteden çıkan telebe Virgilüs'ü bülbül gibi okuyup anlayamaz. Edindiği fikir, bana, yetişir gibi geliyor. Şimdi garpte de aşağı yukarı bu vaziyet hasıl olmı- yor mu Nurullah Ata B.1. Bilmem yanlış mı düşü- nüyorum $.. R. F. m m NR m Ön beşinde bir sevgilim vardı!.. — 154 üncü sayfadan mabaat — memiştim, Onbeş yaşında bir sevgilim vardı; Bir çocuk sevmiştim. Ve bu çocuk aşkı ekilen küçük bir fidan gibi ilk dikildiği yerde kalmadı; büyüdükçe başka topraklara kök saldı, başka gönülleri kapladı, Ve ilk dikildiği yerde bu aşkın kütükleşmiş göğdesi halâ duruyor. Fakat bu göğdeden artık ne bir dal.. nebir yaprak çıkmıyacak, bu göğdeden genç gökler ayrıl- mıyaçaktı. İncilây: ayni zamanda çok sevmiştim. O, beni benim sevdigim kadar sevmedi... İncilâya olan aşkım çok uzun sürdü., Onun, benimki kadar sürmedi. Ve ken ihtiyar gönlümdeki mezarlara yeni bir ümit gömerken, o, yaşaran bahçesine bir taze aşk ekmişti. a Aradan tam dört uzun yıl geçmiş... Kimbilir şimdi nerelerde ? Bu gece yarısında acaba SERVETİFÜNUN Kayalar. Parçalar kendini deniz, üstünde, Bular için için taşları yerdi, Sevgiye kanmıyan bir âşık dün de, Buradan denize düşüp can verdi.. * Uzakta kaybolan güneş bir güldü, Kızıl yaprakları ufka döküldü;.. Akşamı bekliyen çehresi güldü, Gününü azapla gün edenlerin.. *& Gölgeler dolunca sahile yer, yer, Ruh olup taşlara siner kederler.. Burada sönermiş ateşi derler.. Gönlünü bin aşkla kül edenlerin.. Namık kaşif istidatlar : Sabaha karşı Bir cam üstündeki buğu gibi karanlık Silindi, dağıldı, yer yer eridi artıkş Birer bekçi gibi uyukluyor ışıklar. Mütereddit, müphem bir renk doldu boşluğa, Koşuyor.. koşuyor ufuklardan ufuğa Bir şey arar gibi âceleyle bir rüzgâr. Akgetti uzaktan süzülen bir uğultu, Ve sonra derinden hafif sesler duyuldu. Birer şebnem gibi nefesler uyanıyor. Gürültü uzayor ağır bir rüzgâr gibi. Sessizlik içinde yürüyenler ver gibi; Dünyanın altında bir gün hazırlanıyor. Vahdet Gültekin İtizar Yazılarımızın çokluğunden dolayı «yalnız bir bahar» isimli romanımız bu hafta girememiştir. Af dileriz.. m m a b a Ya, benim kendisini hatırladıgımı düşünürmü ?.. Kendi kendime acıdım. Pencereye yasladıgım ba şım yaniyor,.. Yanaklarımdan dogru akan bir yaş selini karanlığın görmesinden bile kıskanıyorum.. Çünkü bu yaşları İncilâ için döktüm... Başkalan- nin görmesine bir türlü gönlüm razı olmıyacak. Namık Kâşif