No.1877—192 ve şuh, bülbülü şeyda» Nedim kanaatini kırıyor. Bu eserde bizim klişe halinde bildiğimiz şakrak Nedim den başka bir şalısiyet yaşatılmıştır Bu eserde Nedim marazi bir tiptir, Hakikatende öyle olması lazım gelmez mi? Bir adam düşününüz ki, bir taraftan Osmanlı tarihinin enmuhteşem, en göz kamaştırıcı bir devrin de emsalsiz bir hayat yaşasın, diğer taraftan enbü- yük ihtilalleri ve Patronaların isyanını görsün.. Efen- disi İbrahim paşanın aç kurtlar ortasında kalmış gibi parçalandığını.. Ve bir gece evvel devam eden o eski debdebe ve dârâtın bir gece sonra mahvolduğunu görsün.. Efendisi İbrahim paşadan sonra sıranın kendi. sinde olduğunu, ve ihtilâlsilerin kendisini aradıkla- rını öğrensin.. Düşününüzki bu adam ne olmaz. Fevkalade nor- mal bir adam bile bu manzaralar kaaşısında kendi- sini bir «illeti vahime» den kurtaramaz. Hem insanlar göründükleri gibi de değildirler. Tabii bir çehrenin altında ne saklandığını bilemeyiz. Nedim, Nedim'in ta içinde olan ve zaman zaman ve son vakitler de tamamile meydana çıkan bir marazi ihtilali meydana çıkarmıştır, Ve bu marazi tip Lale devrinin kan kokan sah- nesinde fevkalade bir surette yaşatılmıştır. Kitapta bilhassa Nedim in şahsiyeti çok güzel tesbit edilmiş ve ayni güzellikle gösterilmiştir. Bu hal sade Nedim in şahsına mahsus değildir. Eserin diğer şahısları da, bilhassa Mestinaz, Şehle- vent, ve Dilâşup da eserde ayni güzellikle tesbit edilmiş ve hususiyetleri yaşatılmıştır. Meselâ Dilâ- sup'ın şu sözleri: Damadında başını yedi, Kahbe İstanbul ! Boğduran padişahsa parçalayan köpekler | İstanbula karşı kalplerde duyulan kini ne güzel gösterir. Nedim'in şu sözlerinde: Nedim efendi bir gün böyle hasta düşecek, Böyle gizlenecekmiş. . . adınlar gülüşecek, Tenha mahallelerden feraceli yaşmaklı Yine güzel kadınlar geçecek... ve o, saklı, Bir mirderin ucunda korkudan titreyecek., Herân geldi, geliyor cellatlarım diyecek.. Ne dehşet bu!.. Bütün hayatını Egil arasında emsalsiz bir şu- rette geçiren, faka nra Onlardan ayrılmak ve saklanmak ki lk kalan bir insanın hüznü nasıl duyuluyor. Hafız Cemal'in Allahının Aşkile ney dinlemek dergâhta tesellidir. sözüne karşı Nedim'in Kalan topraksa akan zevkimizin selidir, mısraı onun felsefesini bir satır içinde ve çok nefis bir surette gösteriyor. Dilâşub'un : Uyudunuz mu ? ses yok. uyumuş. oh. uyusun! Kalbinden, dimağından böyle mecruh uyusun, SERVETİFÜNUN 147 Kalemin Ucundan Eski Nurullah Ata beyin eski Yunanca ve Lâtinceyi öğrenmek ve öğretmek hususundaki gayreti aruk bir darbı mesel halini aldı. İlme, san'ata, her hengi bir mevzua dair noksan bir işten bahsedilirse Nurullah Ata derhal: — Bu yunanca ve lâtincenin öğrenilmesile kabil- dir, diyor ve kesip atiyor. Muhterem münekkide bakılırsa yunanca ve İğ tincenin bilinmesi bütün meseleleri halledecektir, Nurullah Ata beye göre, hiç bir mesele yok ki, orada yunanca ve lâtince lâzım olmasın. Garpte yu- nanca ve lâtince tedrisatı gittikçe ehemmiyetini kay- bediyor. Filvaki garp kültür ve medeniyetinin men- bal bu iki eski harstır, Fakat 19832 senesinde, şimdiye kadar alfabesini öğrenmediğimiz yunanca ve lâtin- ceden ne istifademiz olacak, bilmiyorum ? Geçen gün bu meseleye dâir konuşurken Halit Fahri B.: — Şimdiden sonra yunanca ve lâtince öğrenmeğe başlamak, sokakta tepesi aşağı yürümek demektir. Öyle yürüyen adama nasıl gülerlerme bize de öyle gülerler, dedi. Şalrin bu fikri ne kadar kuvvetli, ispata lüzum bile yok.. Nurullah Ata beyin bu gayretkeşliğinin günden güne hât bir şekil alması üzerine, kıymet ve yük- sekliğini bir türlü takdir edemediğim, daha doğrusu âciz bulunduğum, eski yunanca ve lâtince eserleri gücümün yettiği kadar ve bildiğim lisan tercüme- lerinden sökmeğe çalıştım. Zannediyorum, Nurullah Ata B. de son günlerde, müdafaasında daha kuvvetli olmak için mütemadiyen Yunanca ve Lâtince eserler okuyor. Ben, ne yalan söyliyeyim, bu işin bir türlü zev- kine varamadım. İhtimal oçok yüksek eserleri anla- maktan âcizim. Tekrar ediyorum, değil o eserlerden bedii bir fikir veya zevk almak, yani muhterem münekkidin dediği gibi istifade etmeli, hatta bana bu egerler, bir edebi yazı okuyorum heyecanını bile vermedi. — Devamı 159 uncu sayfada — Yeter ki sükün gelslü biraz sinirlerine.. Sevmedi yazık beni Mestinaz'ın yerine |. mısraları müşfik ve seven fakat sevilmeyen bir ka- dın kalbini ne güzel ifade ediyor. 4s Sözümü keserken Nedim hakkında sade bir cümle söyleyeceğim : Nedim, tiyatro edebiyatımızın bir şaheseridir. Sehap Nafiz