Me... No. 1896—141 SERVETİFÜNUN 175 BİR HARAŞO İSTANBUL İŞGAL ALTINDA İKEN Acidö Russigue Yazan : Tercüme öden : — Devam — Paul Hawrigot Ahmet İhsan XVI Baş rahibe biriz düşündü: — Ben izin vermeğe cesaret edemem, — Valde; ba izin bana lâzım. Piyerin sesi sinirden titreyordu, Baş rabibe yu» ymuşadı, ilâve elti; — Ama sade bir sanat müsaade, ve sizi güzel &n- Tar sarmalarız ... — Bir sani kâfi, valde. — Lükin baksanıza, kar yağıyor. Olamıyacak ! — Valde, bu benim için bir vazifedir... Nihüyet razı oldu; ertesi gün öğleden bir saat sonra hazır bulunmak üzere bir otomobil ısmarladiı ve ilâve etti: — Bant birde souk okadar sert olmaz! Kar yağıyordu, Piyer uyudu, ruya görüyordu. Unbayı çırçıplak, sirtinda baş Tahibenin beyaz kulu leteli başlığile kanatlanmış gördü ; Duba karlar içinde uğuyordu, . elile ona bir buse gönderiyor, gülüyor ve göğsündeki Japonun yarası dnha penbeleşmiş idi. 8 Babah oldu; Piyer araş oldu, hazırlandı. Sonra, Az uzandı, istirahat elti. Otomobil gecikmişti, Luba- nin veşikalarını muayeneye başladı. Pasaportu mun tazam; mühürler, vizeler üzerinde; Jiuduttan çıkmak vizesini istihsal Piyere zor görlinmedi. Otomobil sürütle yürüyordu ? Piyer Parisi Operi caddesini düşünüyordu. Yakında orada olucak; Piyer kendisini iyi buluyor. Lâkin dermansızdı; biraz evvel merdivenlerden inerkey bacakları titreyordu, Piyerin Miralayı muntazam bir pasaport üstüne son askeri vizesini red edemezdi... Bütün başka vizo- ler tamam... Ufuk karargâh önünde durdular. Kapıda nöbet bekleyen İtalyan neferi Miralay Durbasın odasında, yemek yemekte olduğunu #öyledi, Piyer merdivene tutunarak yukanı çıktı. Mirslay Piyeri görünce babaca şefkatle dedi ki: — Saadet! demek kalkdınız! Piyer meseleyi anlattı. Miralay sordu: — Elbette bü kadını siz tanıyorsunuz; hem husu- si tanımak olacık ki size gelip vizesine tavassnt İstemiş ... — Miralaycığım,. doğrusn öyle; bana müraacatı vakit kazanmak için... G — Ne için beraber getirmediniz? — Çekindim. — Belödim; Rus kadınları hakkında kati emirler var; vaziyet çok nuzik. Yollarda Bulgar kömitacları var, hele bir pasaportu göreyim, Zaten yarından 8on- ra pasaport işlerini İngiliz Miralayını devredeseğim. İogiliz Miralayı nerede ise Edirneye vasıl olacak, İstanbulda emniyeti uwumiyedeymiş ... — Banğliyelde mi? — Evet tanıyor musunuz ? — Pek nz! Piyer Duba için titremeğe başladı. Pasaport bu gün vize olunmazsa yarından sönm İngilizin eline düşüyordu, eyvah! Mirslay evraka bakıyordu: — Bu Kadin iki Pelçikah fabrikatörla gidiyor dediniz değil mi? — Evet; — Beçikalılar bu sabah geldiler, Bana Belçika se- firinden keli iye getirdiler, Olialde mahzur kalmadı, vize Yapa) Piyer ei aldı, — Gelin sizi Yüzbaşı Dabaka götüreyim; vize mü- hürleri ondadır! Yapar. Yolenlar isterlerse İm goce yarımı tirene binerler! Piyer Lubayı kurtarmıştı. Bu Kadınla başlayan macaranın böyle bir iyi hizmetle bilmiş olmasına delikanlı çok seviviyordu. Vize oldu, otomobile girdi; Rar çok yağıyordü. Piyer arabada uyumustu. Şöför yolu şaşırmış, beyhule biraz dolaşmiıştı; Manaştıra gelince Piyer sordu, henüz kimse gelip kendisini ara- aint, — Ey ne yaptın bakalım, oğlum! Piyer irgildi, bu suali baş rahibe sormuştu. Piyer cevap verdi: — Pek güzel gittim geldim, valde. — Çok ihtiytamlık ettin. Hemen yat; birazdan ge- lip hararetinizi ölçeceğim. rühibe biraz sonra termemetroyu koydu; Pi- yer de 38 buçuk hararet vardı, Piyer dedi ki; — Hararet heyecandundır. Beklediğim misafir gel- sin, gitsin, hepsi geçor, valde! — Nasıl misafir? — Dün gelen kadın valde! — Demek bugün onun için sokağa çıktınız. Baş ratibenin camı sıkılınışda, odadan m gal ni