zi m No. 1701—16 UYANIŞ 251 Rusyada bir Alaman cumhuriyeti , Rusyanın Avrupadaki topraklarının şarkında Asyaya yakın bir yerinde, Volga nehirinin şark sahilinde vaktiyle bir takım Alamanlar yerleştiril- mişti. Bunlar muhacır olarak Almanyadan celp olunmuş, bundan 190 sene evel Rusya imparato- riçası İlinci Katerinanın arzusiyle ve muavene- tiyle Rusya içinde bir alman kölonisi vücuda getirilmişti. O zaman Almanyadan Rusyaya hic- ret eden alman kafileleri 27,000 kişi idi. Bun- ların hicreti 1767 senesine musadiftir. Elyevm Volga havzasındaki alman kolonisinin efradı 500,000 kadardır. Bunlar, şimdi rus şuralar cümhuriyetleri meyanına dahil bir muhtariyeti idareye maliktirler. Bu almanların çoğu köy hayatı geçirmektedirler, cümlesi de pek çalışka- ndırlar, kadın, erkek hepsi çalışır, refalı içinde- dirler. Bunlar adat ve ahlâkça olduğu gibi çalış- ma itibariyle de rus köylülerinden çok farklıdırlar. Bir buçuk asır müddet bunlar almanyanın mamu- riyet ve medeniyetinden uzak kalmışlarsa da yine asıllarını, lisanlarını, mezheplerini muha- faza etmişlerdir. Rusyadaki almanların şimdi malik oldukları muhtâriyeti idarenin merkezi Pokrofsk şehridir, nufusu 35.000 dir. Marksştat ismini verdikleri şehirde almanlar fabrikalar, bilhassa alatı ziraiye imal eden atel- yeler yapmışlardır. Bunların başlıca meşgalesi ziraattır, servetleri bu yüzdendir, hububatın her türlüsünü yetiştirirler, gayretleri, ziraata vukuf- ları, fenni tedabir sayesinde pek bereketli mahsul alırlar. Rus almanları ruslarla ihtilât etmişler; kendi lisanlarını ve bu lisanda kültürlerini muhafaza etmişlerdir . Volga almanlarının, şehirlerinde ve kasabala- rında dükkânların mağazaların üzerlerindeki lev- haların bir tarafı rusça, diğer tarafi almanca olarak yazılmaktadır. Filatürlerin mensucat fabrikalarının mevcudi- yeti ile beraber bir çok köylü kadınlar iplik bükerek kendi evlerindeki el tezgâhlarında bez ve kumaş dokurlar, bunların kendi ihtiyaçların- dan fazlasını pazar yerlerine kendileri naklederek satarlar. Volga almanlarının kısmı azamı protestandır- lar,yani mezheplerini muhafza etmiştirler, bunlar arasında bir de «imennonit » lervardır, bunların köyleri kasabaları ayrıdır. Mennonitler protesta- nlara benzerler. Lüterin mezhebi alman şehir- lerinde ve yüksek tabakalarında intişar etmiş olduğu halde mennonitler köylüler -arasında çoktur. Bu mezheplerin banisi XV inci asır son- larında, Holandalı Menno Siyonistir hâlâ Alma- nyada, Hollandada, i Amerikada « bü mezhebin salikleri vardır. Almanyadaki alınanlar Volga nehri havza- sındaki kardaşlarını hiç unutmıyorlar, fırsat düştükçe onları almanların koloni teşkil edehil- mek kabiliyetine misal gösteriyorlar. İsviçrede (Rıfkı Melül| B. yazılarında tablo çizmeğe de itina etmektedir. Havuzu anlatırken : ( Bir havuz, anlatmak hem güç, hem uzun ..- Çılgın âşıkları var bu vuzun : Başında bekliyen yüzlerce saksı. | demektedir. Yalnız, şair, bazan: | Duydum ki olmuşun sana bigânelerle eş.. Bilmemki bir geceyle nasıl birleşir güneş ; Bilmem, nasıl olup ikizit fıtrat anlaşır?..| Mısralarında görüldüğü veçhile (Nabi) nin rubailerini veya ( Hayriyyei Nabi) sini hatır- latacak kadar < hikmetfuruş » tur. |Rıfkı Melül| B. aruzile hece veznini kul- lanmaktadır. Şekil itibarile edebiyatı cedidenin tesirinden kurtulamamıştır. Muhtelif tecrübeleri göstermektedir,ki edebiyatı cedide ahengi de ken- disini tatmin etmemiş, başka ahenkler aramıştır. Gâh |(Abdulhak Hamit| in, gâh (Yahya Kemal| in ve gâh da |Ahmet Haşimlin ahenklerini iktibasla, maalesef, bugüne kadar benliğini bu- lamamıştır. Hele inkirazına gazellerle başlaması ve <eski telde eski nevalar»ı yazmakla vakit geçirmesi büyük bir gaflettir. | Rıfakı Melül B. bilmeliydi, ki şiir, asatratika değil, hayattan bir parçadır ve bugünkü hayatın mefhumunu ifade etmek mecburiyetindedir. İçtimai elemanı bulun- miyan Şiirleri, mazinin eserlerinde yapacağımız hafriyatla tümen tümen bulabiliriz (o Gençlerin bu kurak vadide zamanda, şairin, (sevki tabii, gayrı iradi, ömrü tali aramaları fecidir. Aynı yetim, özleti mutlak) gibi terkip ve <cem'i müennes » arapça kaidesile cemi yapmasına ve İrehgüzer, atş, dür, sarsar, irteaş, mesame| gibi divan edebiyatı ile edebiyatı cedideye ait kelimeleri kullanmasına ımunr121z! İstanbul: 1925 Sabih İzzet