“Sıhhi bilgiler Frengililer Evlenebilirler mi? Bu ağır bir sualdir. Frengili ©- kup da hekiminden aldığı müsaade- üzerine tertemiz bir kızla evlenen ve sonra, bir kaç ay, bir kaç sene sonra bu zavallı kızı frengi çiçek- leriyle donanmış olarak kipkızıl bir facia gibi doktorun karşısına çıkaran hastalar görülmüştür. Kabahat doktorda mı idi? Has- tada mı idi? Hastalıkta mı, şansta mı? Her hâdisenin taşıdığı muhtelif sebeplerden, kusurdan, ihmalden, ihtiyatsızlıktan... Nihayet, evet şan sızlığa kadar her şeye burada yer vermek lâzımdır. Bazı uzun o tedavilerden sonra bile nadiren karısmı aşılıyanlar olduğu g tünkörü bir tedavi, bir kaç iğne ve biraz pomattan son- ra ne ailesinde, ne (çocuklarında frengi âsarı göstermemiş olanlar da vardır. Fakat bu iki uçtaki vekayii he- saba katmazsak, denebilir Ici rmn- tazaman esas tedavisini (görmüş sonra da, müteakip senelerde Wen- dini kontrol ettirmiş ve bir kaç se- ne kısa (emniyet serileri) ile has- talığının büsbütün izalesini temin etmekte bulunmuş olan bir hasta- nın ne kendisi, nede ailesi için bir tehlike mevcut değildir. Böyle bir hasta evlenir ve sapa- sağlam çoluk cocuk yetistirir. Fa- kat burada hâkim olan, hekime sa- lâhiyet ve hastaya cesaret veren tedayinin şiddeti ve devamıdır. Bü uzun bir davadır. Bir sifilis, gelip geçici bir grip gibi hasta ile hekimi şöyle bir & karşılaştırmaz. Bu senelerce siren bir arkadaş lik. kuvvetli bi emniyet ve ittifak işidir. Hasta hastalığının bidayetinden itibaren tedavisine muntazaman devam eder, hastalık da bu teda- viye muti olarak bu tedaviye mağ- lâp olarak ne ciltte, ne iç uzuvlar- da, ne dekan ve belkemiği su- yunda mükerrer muayenelerle se- nelerce hiç bir müsbet araz göster- mezse... hekim bunları o kontrol eder, hasta da kontrol ettirirse... O zaman iki taraf için de tered - 'düde hiç lüzum yoktur. Dava ka- zanılmış demektir. Umumi surette denebilir ki dört ilâ beş senelik esas tedavinin son iki senesi zarfında ne haricen ne 'de lâboratuvar muayenesi ile müs- bet arâz göstermiyen frengililer evlenebilirler. o Bununla berabır hastalığı altı seneden daha eski olanlarda, ilk tedavinin noksanlı- ğı sebebiyle bilâhare böyle müs- bet bir âraz olursa, bunlara iki se- ne şiddetli bir tedavi yaparak iz- divaçlarına müsaade © etmek de caizdir. Bugün aramızda gezen sapasağ- lam karı kocalar arasında, mazile- rinde bir frengi geçirmiş olanlar pek çoktur. Tertemiz yavruları da vardır. Bunların ne zahiren gör- düğümüz sihhat ve şetaretlerinde, ne de kanlarında, iliklerinde o ge- çen hastalıktan hiç bir eser kalma- mıştır, Bunu temin etmiş olan ken- dileridir. Hastalık kendi kendine gitmemiş, onu söküp almışlardır. (Hayat hergün yeniden yapılır) denir. Bir frengi olmak, bir oyun kaybetmek demektir. Hayat, kor- Milli tefrika: 154 — Demin sarhoş benim için ka- rımdır demiştin. Şakası bile yanlış- lıkla istemeden, ağzından dökülür gibi çıkmıştı. He? söyle bana. ni- çin beni istemiyorsun? Ve sonra ayaklarını yere vura- vura, tepine tepine ha; : — Haydi kurt! : Aç kurt! Koş! gel! ye beni! Nazmi nasıl olduğunu anlaya- m> 4 Biran kendini zıplar gördü. Gene o anda kıza yanaşmış bulun- 'du ve onu belinden kavrıyarak; — Yeşil gözlü... — diye fısılda- dı kulağa — gözlü, çıldırıyorum sans, — yeşil Otomobil Öz dilimizle Ölümün ucuzluğu. En çok yaşıyan insan Zaro ağa idi. Günün birinde o da öldü. Yer- yüzünde kim varsa, insan, hay- van, ot... hepsi, ölecekler. Ölüm, varacağımız yolun son durakyeri.. oradan ötesi yok. Bunu, hepimiz, bilir, gö larken, yeryüzünde © bi kırmak için bu durmadan çalışma, bu dinlenmeden didişme nedir? Her birimizi ayrı ayrı gelip bu- lacak olan ölümü; bu kadar bol dağıtmak ve ba kadar ucuzlaştır. mak neye iyi? Soysallığı kimseye bırakmıyan Avrupa ülkelerinde; bütün kim- ya adamları, kafalarını bu işe ver- mişler. Dakikada (600)atımlık ta- ne alan makineli tüfekler, köprü. eri, demiryollarını, telsiz istas- yonlarına varıncaya kağar toz gi- bi dağıtan ışıklar O ele geçirerek Bunlarla bütün yeryüzüne mey- dan okuyorlar, Kendi kendine gelen ölüm, in- sanları cezalandırmak için yet - miyor mu? Kimsenin karşı dura- madığı bu en büyük güce insanla- rın yaptıkları o yardım; öi ölümü, o kadar çoğaltacak ki, bir gün ayak- ta kalabilecek olanları parmak- la sayacaklar. Yalnız, bilsek ki ne oluyor? Yeryüzü, yaşayanları almıyacak kadar küçüldü mü? Yoksa, insan- lar mı, çoğala çoğala bur yuvarla- ğin üstüne sığamaz oldular? “Ölümlerden ölüm beğen!,, di- ye haykıran eski masalların ger- çek olduğu günlerdeyiz. Eğer, bir savaş patlıyacak olur- sa, beğenilecek ölüm O bulmakta çok güçlük çekeceğiz ! Salâhaddin GÜNGÖR YENİ NEŞRİYAT Sıyasal bilgiler Sıyasal bilgiler (Mülkiye) mecmu- asının 28 inci sayısı da çıktı. Bu değer- Ki ilim mecmuası bu sayısı ile dördün cü yılı bitirmiş oluyor. Dört seneden- beri soysal ve siyasal alanda faydalı neşriyat yapan ve neşriyatı memleket okurları arasında alâka ile takip olu- Ban bu mecmua gelecek sayıdan itibn- ren daha özenli yazılarla çıkacağını vadediyor. Bu sayısında müsamaha- kârlık (5. Augustin'in Hukuk Doktri- mi); Cişsizlik ve çalışma ahlâkının de- ğişmesi), (liberalizm, o korporatison, E- tatizm), (Demokratik devletin müdafa- arı), (devlet şimendiferciliğine doğru) İş kanunları, İtalyanın müstemleke si- yasası, Yeni basın rejimleri, bir ayın siyasası ve kronolojisi yazıları vardır. İLAN 1916 senesinde Galatasaray İisesin- de 253 numaralı Osman namına türkçe 5 fransiren 4 üncü sınıfdan aldığım tas diknameyi zayi ettim. Yenisini alacağın» dan eskisinin hükmü yo'etur. Türkiye İş Bankası İzmir şubesi mü- dür muavini Ozman Dardazan ——— — — kakları, yığmları sevmez. — Ah şu hastalığı almasaydım! — Ne olacaktı? Dünyayı gölge- de bırakan yalnız frengi midir? Bir mücadele şebekesinden baş — ka bir şey olmıyan hayatınıza bir ip ucu daha (karıştı, Onuda sıkıca bileğinize sarınız, kendi i- radenize tâbi tutunuz. Sihhatımizin düşmanları kaç- makla 7. Onlardan korun. masını bilmek kadar, üzerimize musallat olanlarada hâkim bulun- masını öğrenmeliyiz. Dr. Muhib NUREDDİN Müeilif : Nazmi Şöhab Taksim Vestiyer, Otomobilde kucak kucağa idi- ler. Şoför homurdandı. Barın merdivenini inerken biri- birlerine yapışık gibiydiler. İnip çıkanlar bakıp gülüştüler. Vestiyer, palto ile kürk için bir marka verdi. Salona (girdikleri zaman başmuharrir onları çapkın bir bakışla karşıladı: — Yaramazlar! nerede idiniz.. — Yaramazlar neredesiniz? Tam altı ay sonra... Yazın göbe- ğinde. Balodayız. Gri ceketini koluna almış, be- yaz pantak»lu ve panama şapkalı ax im) Öz lürkçeile 8! Bilmecemiz . içtikten DSAF Ekmek ve Üstüste iki bardak sa sonra, bize döndü: — Dehşetli karnım aç... Buyün daha yemek yemedim!.. . — Zarar yok. dedik, iki su bir ekmek yerini tutarmış... Güldü: — İyi ama, suya iştiha olursa, tutar. Ekmek yemeden su içilir mi? Mutlaka, bir şey — yiyeceksiniz ki suya istek gelsin. Birisi atıldı; — Ben, birini tanırım ki, ağzına bir lokma ekmek koymadan bar- dak bardak içer, Hiç birimizin “ne içer?,, demek aklına gelmedi Birisi ded: ki: — Mutlaka şeker hastalığı var- işliği vardır? — Ya, nesi var? — Şimdilik akşamcılığı... Kulakmisafiri EB ugünkü program ISTANBUL : 18; Framerren ders, “0: Simmastik. Ba - ui paret 1940: Bayan 20: Konferanı, ii mektebi mual- Vimlerinden Hüviyet Bekir. 2030: Balalayka cestrası ve koro, Zi: Bayan Ateş Şan pi; na refakatile. 2 yermi. haberler, bor 1. 22 Stüdyo caz ve tan ulama wesiki. 202 P. çalar. 22; Mehtehif dil Çekçe yayım. 2305; 832 Kis MOSKOVA, (Stalin) 361 17,30 Büyük operada verilecek konseri nakil, 19530; Keman k Dans. 525 Kir. B sikili ve sönlü skeç. 19,30: Sözler. 19,46: Plâ (Bach) 20,05: Sözler. 2035: Kero konseri. 2050: Aktüalite, 21; Plâk. (Yemi Filmlerden.) 2145: Duyumlar. 22: Chopinin eserlerinden konsar, 22.30: Konlerana. Esperantoca » 22), 45 Keman , oknsari, &3: Reklkmlar, 2316: * BE musiki. Sas Kh. BUDAPEŞTE, 568 19,30: Piyano konseri, 20,10: fantazi dansile | rapsodi o Duyumlar. e. 20: Dae aKrışık Duyumlar. 2320: Johann inden arg konseri. dalya) 1968 m. duyum : Sinema duyumları. PRAG 0m 1850: Plâk. 1905; Amele yarımı 19483 Almanen yayım, 19, Plâk, 1955 Duyu Aktünlite. 2025: Pe Mere, 2330. Plâk Devredi'ecek ihtira beratı “Bitumlu kaldırım terkibatı imaline dair usul,, hakkındaki ihtira için İktisat Vekâleti Sanayi Müdürlüğünden alın - mış olan 6 temmuz 1933 tarih ve 1626 numaralı ihtira beratmın ihtiva ettiği hukuk bu kere başkasma devir ve yı hut kiraya verileceğinden bu iş - la malümat edinmek istiyenlerin Gala - tada Aslan han 5 nci kat 1-4 numaralı idarehaneye müracast eylemeleri ilân 0 Vunur. 2539 Koçer sekli, 1800: |.No. hı çömlekçi dükkân önünde 1 inci B (TAN)ın Osmanlıca in öz tör Müddet: Perşembe günü ukyamına kadardır. Yeni bilmecemiz 1274567891011 SOLDAN SAGA 1 — Bür nevi çiçek 3, Bir gölümüzün adı 7 | 2 — Genişlik 2 Duvar 3 3 — Avrupada bir hükümet merkezi 5. 5 — Lezzet & Hal, rabıt edatı 3. 8 — Geniş değil 3. Yaran az“çocuk 6. 7 —'Laz kayığı 4. Valide 3. 8 — Nola 2. Berf 3. Rabat edatı 2. $ — Kulp 3. Bıçak kalıfı 3. 10 — Ağaç dallarının çocukları 8. Bir veki- Himizin soyadı 4 İl Şart edatı 2 Teneezük edem 5, YUKARDAN AŞAĞI 1 — Galmekten emir 3. Bir mevi oyun & 2 — Şerel 2 Cet 3 Nota 3 — Arka 3 Nota 2. 4 — Zamanı bildirir 7. Bir göl & 5 — Katı 4 Beyaz 2, Kirli 3. 6 — Eline ayağına çabuk 4 Kapan 3 7 — Hiz 4. Çok değil 2. 8 — Beycir 2. Kurnaz 4, 9 — Veli 5, Bir kümes hayvanı 3, 10 — Bir Bayan Saylar 6 14 — Nota 2. Yaman 4 DÜZELTME Tokad Valiliğinden: 1,3,5 ve 7 nisan 935 tarih- li (Milliyet) gazetesinde neş- rolunan yedi mektep münaka- sası hakkındaki ilânımızda yalnız Tokat merkezinde yap- tırılacak iki mektepten birisi- ün kıymeti (23,000) lira ya- “zılâcağı yerde yanlışlıkla (2300) lira yazılmıştır. Dü- zeltilir, (1625) Istanbul 4 üncü icra O memurluğun- dan: Satılmasına karar © verilen toprak desti, küp, çömlek ve sairenin 174-935 tarihinde çarşamba günü sant 13 ten iti- baren Büyükderede Kalafat yerinde 37 açık arttırma ile satılacağı ALI - 35 sayı- lı dosya ile ilân olunur. (10313) &üçük ân Tarifes Kuruş Beş satırlık bir ilân bir defası . ” » — iki delasi s5 a > w üç defesi w Her fazla satır (on kelime iti. 5 barile) bir defnsı Pek yakmda çıkacak olan Türkiyenin a tarafından” emsalsiz YAŞAMAK Harik Hayat K UNYON SİGOR Dr. IHSAN SAMI Gonokok Aşısı Belsoğukluğu ve ihtilâtlarına karşı pok tesirli ve taze aşıdır. Divaryolu Sultan Mahmut türbesi No. 189. İstanbu Telefon TÜRK ANONİM ŞİRKETİ 31, Mart, 1935 tarihinde inikat eden 18 inci heyeti umumiye için tevdi edi. len hisse senedi adedi gerek kanun ve gerekse nizamnamei dahilinin icap ettir- diği asgari haddi bulmamış olması mü- nasebetile mezkür 18 nci beyeli umu - i davetin aşağıda yazılı ruznamesini müzakere etmek üzere, 27 nisan 1935 tarihinde saat 10,30 da tek- rar toplanacağı ilân olunur: 1) 1834 senesine müteallik meclisi | idare raporu ile murakıpların raporu, 2) 31,1 inci kânun, 1934 tarihinde hi- lama eren seneye müteallik hesapların tasdiki ve sene netayicine mütedair idare meclisinin teklifleri. 3) İdare meclisi azalarının intibabı, 4) İdare meclisi azalarının o 1934 ve 1935 seneleri için ücretlerinin tesbiti, 5) Şirketin idarei umumiyesile mükel- lef idare meclisi azalarile müdürlerinin ücretlerinin tayini zımnında meclisi il veye salâhiyet itaar. 6) Murakıplarım intihabı ve tazminat- larının tayini, 7) Ticaret kanununun 323 üncü mad desi mucibince, icabı takdirinde, bilvası- ta veya bilâ vasıta menfaatler temin €- dilebilecek şirket ve müessesatla, şirket namına muamelâta girişmek üzere ida. re meclisine salâhiyet verilmesi, Heyeti umumiyeye dahil olmak için nizamnamei dahilinin 25 imci maddesile Ticaret kanunumun o 371 inci maddesi mucibince hissedarların hisse senetleri - ni veya bunlara mutasarrıf olunduğu - nu müsbit vesikaları aşağıda gösterilen mahallere tevdi etmeleri ve keyfiyeti iç- tima tarihinden en aşağı 7 gün evvel şirkete isbat etmeleri lâzımdır. İstanbulda; Şirket idarei merkeziyesi- ne, Londrada: Throgmorton E. C, 2, Osmanlı bankasına, Londrada: 204, Dashwood House, 96, Old Brosd Street, E. C. 2. Pariste: Boulevard Haussmann, 173, Thomson « Houston Fransız şirketine, Elli hisse senedinden az hisseye malik Street, 26, İ olan hissedarlar aralarında içtima ede - rek mezkür adedi teşkil ettitken sonra içlerinden birini veya heyeti umumiye »zasından bir zatı mümessil tayin edebi- lirler, Meclisi idare emrile kâtibi umumi P. MAHONY buakşam MELEK Halkımızın en çok beğendiği erkek artist FREDERİK MARCH : ve MİRYAM HOPKİNS - JEORGES RAFT Fransızca sözlü filmi takdim edecektir. Telef. Psramount dümya havadisleri Sigortalarmızı Galatada Unyon Hanmda Kâin Türkiyede bilâfasıla icrayı muamele etmekte olan ÜNYON Kumpanyasına bir kere uğramadan sigorta yaptırmayınız. Telefon : s.nomasında bir #urette yaratılan KORKUSU 8 Ayrıca Otomobil İğ aza ve TASINA yaptırmız. 4.4888. 2383 VAPURCULU: TÜRK ANONİM ŞİRKET! İstanbul Acentalığı Liman Han, Telefon: 22925 ZKİR SÜRAT YOLU SAKARYA vapuruher hafta PERŞEMBE günleri saat 16 da İstanbuldan İZMİRE ve PAZAR günleride İZMİR- DEN İstanbula kalkar. KARABİGA YOLU BARTIN vapuru 10 Nisan ÇARŞAMBA saat 20 de Kara. bigaya kadar. Istanbul: asliye mahkemeleri birinci yenileme © bürosundan; 4 kânumucvvol 1933 tarihinden evvel İstanbul © Asliye mahkemesi 1 inci ticaret dairesinde ya- pılmış Vays und Fraytaz Kanalizasyon sirketine Faik arasında mütevelkin de- ül tesbiti keşif dosyasının © yenilenmesi için verilen beyanname - müddeialeybin ikametgâhı meçhul olması hasebile teb- liğ edilememiştir. Büroca 20 gün müd- detle ilânen tebligat icrasına ves İ rilmiş ve celse günü olarak 1.5-935 çar şamba günü saat 14 tayin edilmiş oldu. İ önden meskür gün ve saatte Yenipos- bürosuna gelmediği takdirde 2367 No. lu kanun ahkimına tevfikan yenilenme: nin gıyabında icra kılmacağı tebliğ ma- kamma kaim olmak üzere ilân olunur. (10309) ZAYI — Münakasa teminatı olarak Istanbul kumandanlığı muhasebeciliği veznesine teslim etmiş olduğum 315 li. raya aid 693941 - 94l numaralı ve 3-4- 935 tarihli vezne makbuzile beraber Sü- leymaniye askerlik şubesinden aldığım vesikamı du zayi ettim. Suretlerimi çıka racağımdan asıllarının hülercü Zin ilân ederim. Tahtakale Cedid Han No. 37 Baker Şirketi vekili Fehmi olmadı- Asrın umdesi “MİLLİYET: ABONE ÜCRETLERİ Türkiye için Hariç LK. L bir adam bastonuna dayanmış, bü- yük otelin ikinci katmda bir pen- cereye bakarak bağırıyordu: — Yaramaz!sr! neredesiniz? Yan yana iki pencerenin pan- jurları birden açıldı. Birinde bir genç kadın kafası, öbüründen bir delikanlı gövdesi belirdi. Ve ikisi birden cevap verdiler; — Buradayız baba... Bu baba, Hakikat başmuharriri Rüştü Necip ii Yaşlı muharrir, balaylarını Yalo- vada geçiren iki muharririne yirmi dört saat için arkadaşlık etmeğe gelmişti. Ve gene ikisi birden sor- dular; — Gidiyor musunuz? — Evet yaramazlar gidiyorum. Ve şakrak bir kahkaha atarak göz kırptı : — Sakın zahmet edip aşağı in- miyesiniz. Nazmi; — Merak etme! Merak etme! — diye bağırdı — Yeşil gözlü gelin bu kararı mü- hürledi: — Vallahi inmeyiz billâhi inme- yiz! Ve iki pencerenin panjurları ge- ne, kumanda verilmiş gibi birden kapandılar, ei gelen bir otomobile at- ladı. Bu panjurlardan biri, gece, ta- ak gibi bir ay Yalovanm ötelerin- den belilirken yorgun bir elle itil mişti ve saçlarma son bir tarak vu- ran Nazmi, temiz havadan derin bir nefes alarak pırnarlı bir yama- ca daldırdı gözlerini. Bu dalgınlık, otelin holündeki radyonun öksürükleri başlayınca- ya kadar sürdü. Sonra tarağı tuva- İet masasının üstüne bıraktı, bir si- gara yaktı. Aşağıda, parmaklıklar önünde- ki beyaz örtülü masalar, çıplak kol. lu kadınlar ve gömleklerinin kolla. rını sıvamış örme yelekli erkekler. le dolmağa başlamıştı. Göke, dağ- lara, ormancığa ve ay ışığından çok tozlu gibi gözüken şoseye ve $osenin iki yanımdaki tarlalara, u- zaktaki ovaya baktı. Çıplak tabiat ona menfa günlerini hatırlatmıştı. Bir at kişmemesi geldi kulağına ve kafası bir zıplayışta Dicle kenar- Tarma ulaştı. Bu sırada büyük çınarın dalm- da bir kuş ötmüştü. Farkına var- madan mırıldandı: -— Ettayır yekra, Sonra dönen bir plâk gibi devam etti: — “Elgadir Sahifeten:,, “Errih yektüp:,, “Vessehâp yünekkitu,, Bu arapça şiirin son kelimesi ho- şuna gitmemişti galiba... ki alaylı — Aaa... vallahi sen asılacak a- damsın ayol! Yeşil gözlü oda kapısında kolla- rını göğsüne kavuşturmuş, kocası- na hiddetli gözlerle bakıyordu. — Ne oldun gene kız? — Ne olacağım? Senin yüzün- den gene on lira kaybettim. — Tuhafişey! (Nasıl olduda ziyana soktum seni? — Bana arapça bildiğini söyle- memiştin... —Hoppalaa... — Hoppalası var mı ya? İki sa- attenberi Hicazlı prensesle konuş- mağ 1 çalışıyorum. Arapçadan ha». ka bir şey bilmiyor ki kadın! Ga- lala gulala... gel de anla,. — Okeli altüt ettim. Arapça bi. len bir vatandaş bulamadım, hal- ki... EE San nın acısını bl unutturmaktı. Me- ger yeşil gözlü ankastin ağlar gibi Yapmıyormuymuş? 1 yanma yaklaşınca gezde bir tilki gibi üs- tüne saldırıp; Haaarrrttadak! ku. lağımı ısırmaz mı? Ve derhal kaçtı. İşte o zaman bir kovalamaca ol- du. Otelden bahçeye, bahçeden yo- la çıktılar, yoldan bir tarlaya geç- tiler, oradan sık ağaçlıklı bir tepe. ye tırmandılar. Ve.. bu... tepenin, sık fundalık. İr, kapkaranlık bir köşesinde yeşil gözlü gelin yakasını Nazmiye kap- tırdı. ! BiTTi