“Öz dilimizle İl En büyük iş: Barış.. Politika alanında en büyük dost, keskin ve iyi bilenmiş bir süngü- dür. Tarihte, biz kendimize dost seçmezdik. Dostlar, gelip bizi bu- lurlardı. Kendine güvenmeyen ulus kimseye güvenmesin. “Sağlamız ve ayakta- yız!,, diyorsak, bu, ayakta durma- ğa hak kazandığımız içindir. Kötü olan şey bir ulusun kendi kendini bırakmasıdır. Gücümüze inanmağı bildiğimizden - dolayıdır ki birta- kim dostlarımız oldu. Ve bu inanç bizde oldukça, ge- ne dostatz kalmayacağız. Çünkü, dostluklar, gücü doğurmaz. Güc-. ler dostlakları doğurur. Gittikleri ve gidecekleri yeri bi- lenler, önlerinde fener çeken biri- ni aramazlar. Biz ise ışığımızı, gün ışığından alıyoruz. Cam fenerlerin donuk ay- dınlığı nemize yeter?.. Sevenlerimiz ve sevmeyenleri- miz, gidişimizi beğenenler, ve be- ğenmeyenler, görüyorlar ki, biz barışıklık yolundayız. Bu yoldan ayrılmak ta istemedik. İstemiyoruz, istemiyeceğiz. : Türkün özü sözüne uygun olma- dığını ileri sürmeğe “ yeltenenler, yalancı mumu gibi, ortalık karar- madan söndüler. Bükülmez bir kolumuz, apaçık 7 alnımız, dışarıya fırlak bir göğ- SnÜZ DOP, ..Bu kol, bu alın, bu gö ve bu yürek bizde iken, barışıklığın en zorlu bekçilerinden biri olarak ka- lacağımıza kimse inanmamazlık etmesin. Savaşı güçlü olan da güçsüz o- lan da açar. En büyük iş, barış bay- rağını açmak ve o bayrak altında korkusuz yürüyebilmektir. Türkiye Cümhuriyeti, şimdi bu işi yapıyor. Salâhaddin GÜNGÖR ei hiziimeekk sirkeli kütübhaneleri ai kitabçıları nesi mited şirketi adiyle bir kitabçılık şirketi mişlerdir. Şirketin gayesi Türkiyede ğı korumak, memleketimizdeki kitab- çıları, biribirlerine bağlı ve faal bir hale getirerek okuma ve yazmayı en uzak yerlere kadar yaymaktır. Şir - ket, memleketin her noktasında, ki - tab satış yerleri açacaktır. Diğer taraftan, mekteb kitablarının daha asri bir şekilde basılarak daha ucuz bir fiyala satılması imkânları da araştırılacaktır. Şirket bundan maada, hars noktai nazardan faydalı görülecek ciddi meşriyata da yer ayırmağı düşünmek- tedir. Bu arada, lüzüm görülen her tür Hi halk kitabları, ve raecmünlar, ki - tablar, ansiklopediler vücude getiri - lecektir. Yeni kitabçılar şi Trakyadaki bütün kiti Bir suvare Martın 28 inci günü akşamı Taksim- deki © Dağcılık klübünde Turing klüp azalarile | dostlarıma © mahsus olmak are verilecek! üzere bi Milli tefrika: 129 - Diyen yüzbaşıdan şekli biraz tu- haf olan bu “müreffehen sevk,, â- meliyesinin hikmetini sorduğu 3a- man fena halde sinirlenmişti. Zi- ra yüzbaşı affedilen bir mahkü- mun “dağa kaldırılır. gibi, neden öyle çuvallar içine sokulduğunu, ve “azılı bir şerir gibi, yollarda kim- se ile ihtilât etmesine meydan ve- rilmed izah edememişti ama, af kanununun neşredildiği tari- hi pek. iliyordu ve derhal söyle yivermişti, Nazmi, sırtındaki ağır ceza yü- künden temmuzun on beşinci gü- nü kurtulmuştu. Evet,337 senesi tommuzunun on beşinci günü, yani (Gövenk) karakolunda pis, yılanlı bir adamla kol kola bağlı Barak güneş altmda saatlerce ta- ban tepmeğe mecbur edildiği gün | affedilmiş bulunuyordu. Maamafih businirliliği çok sürmedi. Sokakla | Bay Kâzım tahmin edilemiyecek derecede cömertti. Onun , eömertli- ği artık tabii şekilden çıkmış, ifrat dereceye varmıştı. Size onuy anlattığı ve biraz da bizim sebep olduğumuz bir vakası- nı yazayım. Bay Kâzım Beykozda oturur, ev- lidir. İkide ufak çocuğu vardır. Karısı sertçe kendisi | kılıbıkça - dır. Bir yün karısının canı pasta is- temiş ve kocasına akşama bir kutu pasta getirmesini tenbih etmişti. Bay Kâzım o gün dairedeki odacı siyle bir kutu pasta aldırttı. Odacı pastaları getirdiği zaman belki de istemiyerek: - Bizim çocuk ta ne vakittir is- ter ama, alamıyorum. diyerek bir kutu pastaya muhtaç olduğunu ih- sas etmişti, Bay Kâzım bu söze dayanamı- yarak : — Sen bunları çocuk!-“1sa gö- tür, ben sonra alırım, dedi. Ertesi günü kendi w.Jliğı pasta- larla giderken eski bir dostuna rastgeldi. Bir kahveye girip otur- dular. Arkadaşı şaka yollu “yahu PASTAL şu kutuyu aç ta, yiyelim,, dedi. Bay Küâzm hemen kâğıtları açıp pasta- ları arkadaşına ikram etti, Eve pastasız gidince tabii Bayan Aâzım, bu sefer bir hayli çıkıştı ve “eğer yarın akşamda o çocuklara pasta getirmezsen, seni içeri al mam,, dedi. Bay Kâzım o akşam büyük bir itina ile en iyi pastalardan büyük bir kutu yaptırdı. Fakat aksi ki ce- binde saati durmuş ve son vapuru kaçırmıştı. Gün perşembe olduğu i- | çin gece saat 12 deki vapura kadar bekledi Vapur iskeleye yanaşır ya- nâşmaz orta salonda (bir köşeye büzüldü. Bizde bir arkadaşın düğü- nünden köye dönüyorduk. 20 - 25 kişi kadar vardı. Aksam üstü ye- diğimiz pastalardan, bisküvilerden midemizde artık bir şey kalmamış- tı, Hepimiz acıkmıştık. Vapur köp- rüden ayrıldığı zaman orta salon kâmilen düğünden dönen bayan- lar ve Baylarla dolmuştu. Aramızdaki bayanlardan bir ka- çı “Ah şu pastaları bir yiyebilsek,, der gibi ağızlarını sulandırdılar. Artık bütün gözler bir pakete, bir de B. Kâzıma gidip geliyordu.Niha yet açığa vurduk. Uzaktan uzağa biribirimize: | | “Bay, yiyecek bir şey yok mu? çok acıktık? gibi lâf atıyorduk. Fakat eli açık olan Bay Kâzım, bu sefer kutuya yapışmış, pek bı- rakacağa benzemiyordu. (Fakat bayanlardan biri usulca yaklaştı. Ne yaptı, yaptı, kandırdı. — Hep birden size dualar eder- dik, dedi. Bay Kâzım yumuşamıştı. İçin- de iki ses çarpıyordu: Adam, alt tarafı pasta değil mi, ikram et, gönül kırma! — Sakın bu sefer vereyim de- me, evdeki karıyı, çoluğu. çocuğu düşün, En sonunda birinci ses galip geldi ve kutu açıldı. — Size bol bol dua ederiz. Evet, hakkaten dua almağa ih- tiyacı vardı. Bâlki manevi bir tesi- ri olurda, evdeki Mes'li: Nazri Şsha3 rı dolduran ve endişesiz, dertsiz gibi gözüken hür insanlara karı şınca neşesi hemen parlayıvermiş- ti. Rastladığı jandarmaların, po- lislerin önünden göğsünü kabarta. rak, kollarmı sallayarak geçiyordu: Artık hürdü. Hürdü... peki ama.. ne yapacak. tı şimdi bu hür adam? Hiç bir şey hatırıma gelmiyordu. Gazeteci olduğunu da, düseldk “Hakikat,, adında bir gazete çı ğını da unulmuştu galiba, Etrafi- na görmeyen gözlerle bakıyordu ve hiçbir şey isitmiyor gibiydi. Ka- fası o kadar dağınıktı ki bu dağı nık kafa içinde o gözleri, kulakları ve burnu ile hâdise gören, hâdise duyan ve hâdise kokusu alan çe- vik vazeteciyi bulamıyordu. — Evvelâ yatacak bir yer bulına- liyım., dedi. Her taraf ateş pahasında idi. kalbi rikkate gelir, kendis vakitki gibi paylamaz. Bu gece, nekadar geç te kalsa muhakkak kendisini beklediği bildiği karısını kimbilir kendi: nasıl paylayacaktı? Hele: “pasta. sız eve gelirsen, içeri almam,, dedi- ğine göre, muhakkak bekliyecekti. Beykoza vardık. İskeleye çıktığı zaman dışarıda dondurur gibi bir soğuk vardı. Hakikaten karısı Kâ- zımı eve almazsa, zavallı ne yapar. | dı? Sık adımlarla yürüdü. Cebinden anahtarını çıkarıp bin korku için- | de kapıyı açtı, merdivenleri çikti. Tuhaf şey, evin içinde müthiş bir | sessizlik vardı, halbuki karısı her | zaman onu kapıdan karşılayarak, | haşlamağa başlardı. Sofanm orta- | sında masanın üzerindeki abajurlu lâmba yanıyordu. Yaklaştı. Kena- rna dayanmış bir kâğıt buldu. Şu satırları okudu: “Bundan sonra getireceğiri pas- başına çal, ben beni daha çok en sevgilim © ile (gidiyo: rum. Bay Kâzım Buna üzüldü. Fakat o aksam karısınm elinden ve dilin. | den kurtulduğuna da sevinmişti, OE. Nejat ÖZSÜ Oz Türkçe ile Bilmecemiz Osmanlıca karşılıklarmı yazdığımız elim. “Milliyet Bilmece mamarluğuna,, gönderiniz. Bilmecemizi doğru halledenler arasında kuru çekiyor ve krzananlara hediyeler veriyoruz £ Müddet: Perşembe günü akşama kadardır. Yeni bilmecemiz 1234567891011 ——eumnumen SOLDAN SAGA i — Mülliyetin yeni adı (3), Fecir (3) Şa. Fak (3). 2 — Veyrir (2). Mastar alümeti (3). Mu- iki âleti (3). Aıyada bir derlet 3, Avrupada bir Türk selam adi 3. Dem 3, Sanuma bir e konunca 3 * nir 2 5 — Yemim 3, Dakik 2. 6 — Erkek, kahraman 2. Halk & 7 — Non 2 8 — Basamak & 9 — Berf 3 Aksi, meşum 5. 10 — Patlar ha 5. HM — Bir ağaç 5. Şikeste 5. YUKARDAN AŞAĞI 1 — Tulüm yeme 3. Yet 2. Erken değil 3. 2 — Esp 2. Siyah 4 3 — Nakus 3, Hücum 4, 4 — Gömlek 6 5 — Sahar 3. Erkek 2. & — Beyaz 2, Fİ yakırdını 5, 7 — Bir kuş ismi € 8 — Kanatlı haşarattan biri 5. Zevce 4 9 — Subh 3, Kırmızı 2. Meydan 3 10 — Çok değil 2 Deniz kenarında bulu ur & Sert 4 n— Mi i i Bu akşam Masiki PAUL MELEK BOSNA SEVVPALARI Aşk Yiğitlik, Heyecan gazlar ve sair Bn ai > Ss U M E R sinemasında Garp Cephesinde KANLI HÜCUMLAR Büyük harp filminin ilk iraesidir. Kanlı muharebeler, tankların hücumu, bütün cephelerde zehirli müessir ve heyecanbabş sahnelerle doludur. Foks Jurnalde : Yunanistandaki son hadisat Paramount dünya haberleri ürkçe sözlü elisi Eski günlerin Rum Eski Rumeli Halk Türküleri: Bosna- Hersek Rumeli düğünü Alişim Gelin karşılaması Pehlivan peşrevi, Fırsat bulsam Bosca sevdalarında Musa rolünü yaratan artist bütün dünya erkek yıldızlarının en yakışıklısıdır. Yarın matinelerden itibaren iPE Bugünkü program İSTANBUL: “ 1. 18430: İlmnastik - Ba» 'oca senfonik - Petr Petetik - Bi Radyo orkestrası, 22; Radyo cat ve tango Zi; Çehça meyriyat 2306: 'mgiliree neşriyat, 24,051 Almanca neşriyat, S32.Kix MOSKOVA, (Stalin) 361 m. ir. 18,20; Men- 17; Burlioz kukkunda kova oporusından nakil, 22,30: Dans müpikisi. Ks. LEİPZİĞ, 82 m. skor nakil, ÇFenlündya musikisi.) 23,16: Haberler, spor. 23,38: Keman konseri. 24,35: Plak. S4S Kir, BUDAPEŞTE,S50m. 18: Plâk. 1845: Ders, 19,15: Caz orkestra. yumlar. 2415: Car m. S4 Kh. BERLİN, 3ST m. 19,06: İki kadının konuşmaları 19, ki ve ezgiler. 2028: Sözler, 2040: haberler. Zi,i5ı Genç nesli için program, 2145 Sözler. 28; Orkestra komesri, 23: Haberler, 23 20: Dame musikisi, — Plâk. Ku LANGENBRG, 456 m. 18501 Oda musikisi, 19,30: Sözler. 18,65: Ha berler, «por. 201 Şen program. 21: Haberler. 31,15; Gençlere wlusal program, 21,45: Esgili konser. 23: Haberler. | Paçini © oporalarından plâklar. “Mindame Butterfiy... Kis BELGRAD, Gm 316 21: Gençlik | “Ru fim varından #bavr İ vir ELHAMRA ve Rursa ZEVK sinemalarında da gösterilecektir. mmm > Yarın akşam SARAY sinemasında Afrika çöllerinde çevrilmiş en büyük sinema eserlerinden biri İTE münasebetile BÜYÜK GALA filminin ilk iraesi İTTO ve Harik Hayat Sigortalarınızı Galatada Telefon : vg” Sililliyet Asrın umdesi “MİLL EYE T” tir. ABONE ÜCRETLERİ : Türkiye işin Hariç için LK. LK Gelen evrak geri verilmez — Müddeti geçen nüshalar 10 kuruştur — Gnzrte ve in müdiriyete mü: adlı skeç. 2246: Sözler. 23: Haberler, 2325; Tiyatro haberleri. 23,1 Yarınki pro; 2 - Di ve 18,30 Muhtelif parçalar ve Plik, 19,30: Haberler, 18,401 kandolinata refakatinde. 20: yan Nazlı, 20,30: Sait Sef Stüdyo sizam ork: 21,18: Son haberler 21,30: Bayan Tektaş » şan - Radyo orkestrası, 22: Radyo caz ve tango orkesir. Şehir öyle dolmuştu diği halde gene mühen: yerleşmeğe mecbur oldu. Bir parça daha ucuzdu bu han, Ne yapsın zavallı! Ve.. yatağa girmek için gecenin gelmesini bekleyemedi. İlk mah- küm edildiği günün gecesi nasıl deliksiz bir uyku çektiyse gene öy- le bir uykuya, bir rüyasıza daldı. Yorgunluk üstüne binen bir yor- gunluk insanı pek yormaz. Hattâ bir zaman gelir, bünye için yorgun- luk evvelâ bir. itiyat, sonra, bir... ihtiyaç olur. Fakat bir de uzviyet istirahate alıştı mı, o zaman, taham mül ettiği yorgunlukların acısını, insanın burnundan fitil fitil çıka- | Fır; tıpkı bire bin faiz yükleyen bir | bezirgân gibi. Sen misin ey Nazmi başımı yas- tığa koyan?.. Mafsal ağrıları, nez- ieler, soğuk algınlıkları birer birer tepmeğe başlamazlar mi? Artık doktorun biri geliyor, biri gidiyor- | du. Tam, on yedi yataktan kal- kamadı. Nihayet bir gün, bir pazar günü... doktor... “(sakallı bir dok- tordu bu, Cünkü artık yalnız o ge- liyordu... Gözlüklüler, papyon kra- | vatlılar ve biraz dürüstçe fransiscâ konusabilmek ihtisa-mda olanlar elli kurustan fazla vizite parası ve- | remiyen bühiastayı asmağa başla. * | mışlardı.) İste bu doktor, ona; — Kefeni yırttın!. — diyebil- işli. — Fakat bir yere tutunmadan a- yakta durabilmesi için daha on günün geçmesi İâzımgeldi. Niha- hayet bir perşembe günü, Nazmi sokağa çıkabildi. Ankara, benzeri az görülür bir gurubun kızıllıkları altında idi. İ tasyona kadar yürüdü. £ Eskişel treninden çıkan yolcuları seyretti. Demiryolu traverslerini saya saya, ya raş yavaş yürüdü. Köprüyü geç- ti. Ovaya ve yayvan ya- maçlara serpik bağlar ve bağ evle- fi arasında etraf kararıncaya kadar dolaştı. Sonra tozlu — bir yoldan döndü. Sanayi mektebi yanında bir kebapçı salaşına girdi. Küçül salaş o kadar dolu idi ki pis öni lü bir çırağı elinden bir tabak ka- pabilmek için bir (saatten fazla beklemeğe mecbur oldu. 337 senesi temmuzunda Ankara, ikide bir sönen sokak lâmbaları i- le, tütün ve nargile dumanlarıma boğulmuş kahvelerile ve hava ka- varır kararmaz soluğu y?taklarında alan hemşerilerile hiç te eğlenil cek bir yer değildi. Fakat Nazmiye yataktan artık bıkkınlık gelmişti. Kebapçıdan çıkınca dudaklarına | bir sigara yerleştirdi ve elleri pan- talon ceplerinde o sokak senin bu sokak benim dolaşmağa başladı. Kalım kütükler ve kerestelerle» 80- kaklardan payandalanmış kanbur ve karanlık evleri birer ölü sessiz- liği kaplamıştı. Değil bir şarkı, bir ealgı sesi, bir öksürük bile işitilei- yordu. Serseri adımları onu, kapısında birkaç Çin feneri yanan ve ötesine berisine kâğıt bayraklar asılmış bir binanın önüne götürünce du- vara dayalı bir tahtaya yapıştırıl- mış afişe saplandı gözleri: “Bu kere İstanbuldan sureti mahsusada milli mücadeleye işrake,, “davet olunan, “Şöhret şrar büyük rekkasemiz dansözler perisi,, ve,, “Tiyatroperveran melikesi,, “İki cihan güzeli,, ar Hanımın iştirakile,, “ve arzuyu umumi üzerine,, (Kanlı değirmen cinayeti) “Harikulâde ağlatıcı komedi tirajedi, melodram,, “4 perde — 28 tablo,, Daha fazla okumağa lüzum gör- medi; önünde tek mumlu bir tene- ke fener sallanan gişeye benzer bir sinemasında büyük Gala GİTTA ALPAR ve HANS JARAY TANGOLİTA (Savoy Otelinde Balo ABRAHAM - Asturyas Arjantin orkestrası ve şarkılı büyük film İki kabile şefi arasında Oyniyanlar : MEHMED YUSUF - İBRAHİM MOLLA - Sİ SAİD AYSE Kahramanları arasında ask ve ihtiras sahneleri Kaza UNYON SIGORTASINA yaptırmız. Türkiyede bilâfasıla icrayı muamele etmekte olan ÜNYON Kumpanyasıma bir kere uğramadan -sigörta yaptırmayınız. deliğe yaklaştı. Bir © tulüat küm- kanlı sahneler Otomobil ve Ünyon Hanında Kâin 4.4888, 1609 Tertlriişk) TEPEBAŞI ŞehirTiyateese | ŞEHİR iya TN Bu gece Saat 20 de MUFETTL pe m aş Fransız Tiyatrosunda BU AKŞAM Saat 20 de UÇ SAAT 3 perde Yazan : Ekrem Reşit. Besteli- yen: Cemal Reşit, 1784 .,ZAYI: Fatih Askerlik © şubesinden nifusuma kayıtlı olan ihraç tezkeremi kaybettim, hükmü yoktur. Defi i panyası.. Eh, bu uyuşturucu Ankö” ra gecesinde bir tulüat kumpany?” sı, tep bir nimet değildi. — Ver bir bilet, İçeride bir adar, boğulur gibi öksürüyor. Bir cevap alabilmek çin birkaç saniye behdemesi lâzım” iz a geldi: — Mevki mi? — Evet, Kaça? ama ön sırala” da olsun.. —öÖn sıralarda yer kalmadi Yirmi beş kuruş bayılır girersin İ çeri? Hem bu sana bir ders olu” Bir daha bu kadar gecikmezsin? Vay anasını ulan.. ne? $ Kulaklarma inanamadı. Başma i birdenbire bir uğultu gelmişti. yi İğildi.. Gişe deliğinden içeriy€ bir göz attı. Evet evet.. tam kendi" hiydiz Gi Şaşı Süleyman... Kolunu uzatmamak, burnunu”. ortası burasıdır deyip suratma yumruk indirmemek için kendi güç zaptetti. O, tabii hiçbir şeyi? farkkmda değildi. Katmiğrm yüklemiş ve kırmızı bir bilet koçe, nından ep ir P' apıştırmağa çalışıyordu. > Nazmi Balim. soluyordu. Şimdi ne yapmalıydı? Düşünceli Bitmedi). i ;