4 Taşi eren 1 | BEK AR, SERİ (5. din Bayanlar Modasından: alı saçlar, bl Siri Saçları düzelmemek üzere dalgzlandır. mak Baysal bir iş değildir. Saçlarını on- düle yaptırırken ölenler bile var. Pariste iu gaşında bir kızcağız bundan ölmüş- tür. Zavallı kızcağız, bayanlarımızın ay» biten deriyi iyice hırpalar .Saçlar elek- trikle uzun süren ısınmağa dayanamaz» lar. Başın da yanar... Abuylu davranmak gerektir. Essiliği çok (o yükseltmemeli, saçları ısıtmağı uzatmamalıdır. Kuruyan ve kırılarak dökülen saçları yağlı bir saç suyu sürerek korumalıdır. Böyle yapılırsa hem saçlar yumuşar, hem de yüksek issiliğin yapacağı (kötülük karşılanınış olur. Saçlar, kadınların kendiliklerinden bir parçadır. Kendileri kadar incedir. Oyle kuvaför ister ki saçlarının bir teline par- mağı ilişince ne çeşit ondülâsyon yapa- sağını kestirebilsin... » 2. . Saç boyalarının kötü bir sanları var- dır. Biribirinden ayırt edilmiyerek hep- sinin adı öyle çıkmış, Bunların içinde ok- si suyun oyansızlığı yoktur. Saçlara verdiği kumrallık sağlığa dokunmaz. Şu kacuz & ince ve kırılgan saçlar oksijenli suya dayanamaz, Ergene boyalarla boyanan saçlara ya- pılcak ondü ondülasyonlar çok dayanmaz; ça bozulur. £ Ergene boyalar kurşun karçıllaşmıyor. Bu boyaları sik srk kul lananlar ağulaşıyorlar, Cenchhem taşile düzülen boyalar saç- ları hem kumrallaştırıyor, hem karartı- yorlar. Saçların yağı alındıktan sonra ilk önce sulandırılmış cehennem taşi, sonra artığı bol sa ile almır. Böylece dök suyu ver saçlara istediğin rengi: kara, kesta- ne, açık kestane, kumral, kırmızımtrak sari, Çok keskin kükürtlü sular salık veri- lemez. Sürülürse saçları dökerler Bakır tuzu İle kına, meşe palamutu tozları meşe, ceviz yapraklarmı karış- trarak yapılan boyalarla saçlara kumu. raldan kumraldan karaya kadar veri- lebilir. Bununla bakır tuzları saçlara yar gesir, Onlarla boyanan © saçlar kırılır. Boyaların iine palamut tozu da katılmış olursa bu da ayrıca başın derisi aylen'li boyalar gibi. Oksijenli su ile ka- rıştırılırsa kül renkli kumraldan kara maviye kadar renkler bağlıyor. Ne yazık ki bu güzel boyaların yaramazlıkları da vardır. Kaşıntılar, kulaklarda, göz ka - paklarında, bileklerde eyzema döküntü. | Satış sanatı Yaşlıca bir kadın, yanında gene kendi yaşında bir kadınla, Mah- mutpaşadan geçiyorlardı. Seyyar basmacılardan biri Bam. lara doğru seslendir — Küçük hanım... buyur küçük hantm... yüzel pazenlerimiz var! Ikisi de başlarını çevirdiler. Bel- liki küçük hanım olmak bu yaşlı bayanların pek te hoşlarına gitme- miş değildi. Biri yanındakini dürt- tüz — Hiş... ayol, baksana, bize kü- çük hanım, dedi. Öteki, yahudiye şöyle bir bakıp başını çevirdi: — A.. sinan olsun tanıdım; ge- ne o kurnaz herif... — Neden tanıdın? — Geçen sene, önüm ardım sıra, küçük hanım, diye dolaşarak, iki top çürük Amerikan (bezi için o- taz lira paramı almıştı. Nasıl tanı- mam... hınzırı gözünün elifinden tanıdım!. . Kulakmisafiri Konferans Halkevinden « 7-2.935 perşembe günü saat 16 da Evimiz merkez salonunda doçent Bay Mehmet tarafından (Meyerson identi- 16 et ralit&) hakkında bir konferans verilecek ve bir eserinin kontrandüsü yapılacaktır. Bu toplantı herkese a- çıktır. Halkevi içtimai muavenet balosu Halkevi başkanlığından: 1 — 7 şubat 935 perşembe günü Perapalasta yapılacak içtimai yardım balomuz saylav seçimi ve yeni saylav larımız onuruna 8 şubat 935 cuma ak- şamına değiştirilmiştir. 2 — Bu kutlu güne bırakılan balo- muzu Sayın Saylavlarımızın da onur- lamalarmı ve adresleri belli olmadığı için bu ilânımızı davet yerine kabul etmelerini dileriz. m leri. Bunları kullananlar ellerini saçları. na sürerler, sonra yüzlerini, ötelerini be. rilerini kaşırlar, oralarda bu döküntüler çıkar. Kulaklar doğrudan doğruya saç- ların dokunmasile . Bunlar, kimer- de o kadar artar ki gicişme dayanılma. yacak bir kerteye gelir. Desi kızarır, ka- barır, Ustünde kabarcıklar belirir. San- va bunlar patlar, akar, Sonunda hepsi geçer. Çok gez on iki gün ve kimerde aylarca sürer. . imdi şapkalar. Günün modası dev - rilmiş çiçek saksısı ve tencere kapağı bi- çimindekiler değildir. Şapkaların ağır ol- mayanları sağlık bakımına göre uygun ii şapkalar güzel bir bereler ve orijinal Boneler Yiyniliklerin- den dolayı başı skmaz ve ağır basmaz- lar. Pariste doktorun biri yanmda şap- ka terazisi bulundururmuş. Gelen kadın #nüşterilerinin şapkalarını — tartar, 150 gramı geçenlerin değiştirilmesini söyler. a İİİ Unutmadım. Dudak ve... yüz boyaları da var. Var ama kadın kaprisine pek o kadar dil uzatmağa gelmez. Bu felsefe- nin inceliğini bilenlerden biri, ince ma- kiyajde bir türlü estetik tadı vardır, di- yerek sözü tatlıya bağlamış... Dr. Rusçuklu Hakkı ÜZEL İttihadı Milli Türk Sigorta Şirketi Hurik ve hayat üzerine sigorta muameleleri icra eyleriz. Sigortaları halk için müsait şeraiti havidir Merkezi idaresi : Galatada Ünyon Hanında Acentası bulunmayan şehirlerde acenta aranmaktadır. «frika: 93 Telefon : Altın göz'üklüler, pelerinliler kuv- | vetli bir iki mürettibin o yardımile koridordan uzaklaştırılmışlardı. Gazetenin ilân ettiği müsabaka bitmişti. Bir hafta sonra hem matbaada, hem matbaalar arasında herkes,, yeni bir gzetecinin methü senasile meşguldü. Babıâli caddesinde türe- yen bu yeni meslektaş Nazmiden başkası değildi. Yatacak bir yeri, hovardalık ede- cek on parası olmadığı için genç sabah akşam matbaada bulunuyor- du. Geceleri geç. vakitlere kadar nöbetçi muharrirlerle, mürettip'er- | le, musahhihlerle — kalıyar, sonra | sermuharririn 4.4887 > 311 me; Müeitili: Nazi Şahaj ye uzanarak kestiriyordu. Havalar soğumağa başlamıştı. Matbaanın odasında soba yandığı için bu hyat gencin işine geliyordu. Bir iki gün açlıktan yana epey sıkımtı çekmişti. Fakat sonra gazeteciler caddesinin | çok eski bir kurdu olan baş musah- ih ona geçinmenin yolunu öğret. miştiz Var olsun Mesele hamle ten ibaretti. “Getir tiriyorlardı. Para v: verilmezse verileceği aratıyorlardı. Bu hallerile bu a- dam'ar, iyi terbiye edilmiş topçu | katırlaına Kenziyorlardı. Fu musehhih. su denilen seyin ini dedin mi çe- odasındaki lim ar j pek farkında deldi. elen j seçmek: | | Öz dilimizle iF İlk yazı, ilk sev- giliye benzer Yazı yazmağa özenen gençler. den birile tanıştım. Batıp çıkan gar Zetelerin birinde, ilk yazısı çıktığı için çocuk, kabına — sığamıyordu. Kendi kendime: — Ona hak vermeli... Biz de bu çağları geçirdik, diye düşündüm. Ve 20 - 22 yıl önceki çocukluğum, Ali Canib, Ömer Seyfeddin'le elele vermiş Selânikte “Genç ka- lemler,ji çıkarıyorlardı. “Ziya Gök Alp,an adı daha yeni yeni duyu- luyordu. Yazı yazmağa ben o gün- ler başladım. Yalılardaki evimizin kuytu bir odasında, görünmesin di- ye lâmbanın ışığını kısarak geç va- kitlere kadar, bir şeyler ( kâralar, dururdum. Bir gün, bu karalamalardan bi- ini, “Genç kalemler,, e göndermek içimden geçti. Abdülhamidin Selâniğe sürgün etmiş olduğu Ali Canib'in sayın ba- bası, benim büyük babamın yardım cısı idi. Evkafta birlikte çalışır lardı. Ali Canib'in adı, bundân ö- türü bana yabancı değildi. Ancak kendisini hiç görmemiştim. Yazı- mı “Genç kalemler,,e koyup koy- mayacağını da bilmiyordum. Yedi gün, yedi gecem gönderdi. ğim yazının nasıl karşılandığını dü- şünmekle geçti. Gazetenin çıkacağı gün, daha karanlıkta (uyandım. Sabri paşa o caddesindeki kitapçi Nafiz, henüz açılmamıştı. Orada, bir saat kadar bekledim. Kepenkler kalkar kalkmaz, ilk i- çeri giren ben olmuştum. Sesim tit- reyerek sordum: — Genç kalemler geldi mi ? Çırağın elime tatuşturduğu ga- zeleyi, yırtarak açtım. Gözlerim, o kadar kararmış ki, ilkin kendi adı mı göremedim. Biraz sonra ötesi, berisini araştırırken gözüme iliş Yazımın başlığı şu idi: “Daha küçüklerin Re Çerden, çöpten, özencik ya, bundan uygun başlık ta ai n mazdı, Fakat ben, buralarıni düşü: necek çağda değildim. Değil mi'ki' gazetelerde o yazılarım çıkıyordu, bundan ötesi neyime gerekti. O gün istiyordum ki, herkes, “Genç kalem leryi okusun ve benim adım üstün- de dursun, Elimden gelse, birkaç yüz gazete satın alıp, sokaklara da- ğıtacak; birer birer hepsine: — İşte, gördünüz mü, nah şüra- da... benim yazım çıktı!.. diye- cektim. Şimdi o günle bugün arasında a- şılmaz, uzun yıllar var. Ali Canib' in sevgili arkadaşı Ömer Seyfed- din; büyük Türkçü Ziya Gökalp toprak pie la çağın ele avuca sığmaz nice gençleri, yavaş yavaş kocalmağa yüz tuttular. Ben de o gün bugün yazıyorum. Çok yerlerde, çok yazılarım çıktı. Toplamış olsaydım, — belki birkaç bin yapraklık koca bir bitiğ olurdu. Ancak Ye gaye ki, bunların hiç- birisi, bana “Genç kalemler,deki ilk yazıdan duyduğum tadı vereme diler. İlk yazı, ilk sevgiliye benziyor. Aradan geçen yıllar, onu unuttur- mayor. Salâhaddin GÜNGÖR » biribirine yapıştıran çapaklardan | da anlaşılıyordu ki yüzünü de he- men hemen hiç yıkamıyordu. Ceb» leri, masasının gözleri büyüklü; kü- güklü sayısız yassı | şişelerle dolu idi. Hazret durmadan çekiyordu. | mir gazetelerinden bi habirlik yaptığı için tashih işini bi- tirince, bu işe başlıyor, sonra her gece matbaaya gelen metresile is kambil oynayordu. Nazmiye bir akşam dedi ki; — Çocuk... sen biraz da musah- hihlik öğrensen olmaz mı? Ara ra işime yararsın! ay ha; İşte bu hay hay Nazmiye birkaç gün sonra bir yatak odası kazan- dırmıştı. Gazete sahibi, evvelce işine pek düşkün olduğu için, matbaada ge- celermiş. Bunun için binanın en üst katında bir yatak odası yrçımışmış. | Sonra, Fazla para (o kazanınca yaz kış Avrupada yaşamağa başlamış. O odarş musahhihe vermişler. Mu- sahhih efendi ise sevrili metresinin evinde yatmağı terek © ettiği için oda aylardanberi bos durmvormus. Tabii buna mutcabil tsshih yükü. | Oz Türkçe ile 5 z Bilmecemiz Geçen defaki bilmecemizi doğru halleden: ler arasında çektiğimiz kurada birinciliği Abi- dei hürriyet caddesi 188 numarada Bay Sel çuk, ikinciliği Topkapı, Bay Bedri karanmış- lardır. Matbaamıza kadar teşrif ederek hediyele- rini almaları kendilerinden rica olunur, Ceçen defaki bilmecemi- zin halledilmiş şekli İzsu se ye one kazananlara hediyeler : Perşembe günü akpa: Yeni bilmecemiz 34567891011 1 — Beynelmilel 8, Eser 2 2 — Heiham 2, Sayt 2, 3 — Umumi 5, 4 — Tevem, bir batımdam 4, Dem 3, 5 — Çok değil 2, Taharri etme 8, 6 — Ekalliyet 8, Bir meyva 3, 7 — Kapan 3, Beygir 2, 8 — Aşikâr 6, 9 — Uyku şarkısı 5, 10 — Şir 6. Erkek 2, 1 — Bir rakam 3, Beygir 2 Bal amelesi 8, YUKARDAN AŞAĞI : 1 — Geniş 4, Hücum 4, 3 — An edatı 2, Bir kümes hayvanı 3, ip- da 3, 3 Pinhan 5, 4 Caiz 4, Valide 3. 5 Bayar 2, Kirli 3, 6 — Genişlik 2, Nata 2, Nota 2, 7 — Doğurgan 4, Beygir 2, 8, Bir içki 4, 2, Bir içki 4, ede bir şehir 3, Erkek 2, 1 — İşte 2, Allah 5, © TEPEBAŞINDA ŞEHİR TY. UND Bu akşam ŞehirTüyaleesa e 256 , Dünya milletlerine 22,500 milyon dolara mal olmu$ olan büyük harbin en müessir ve heyecanlı filmi KIYAMET GÜNLERİ (1914-1918 Başlıyor. Tenkidi, Clsvde Farrere'in kuvvetli kalemine mevdvundur. İlâveten: FOX se Bu perşembe akşamı HAYAT KURBANLARI Valde aşk ve şefkali ilkasile | beşeri bir dram iğ Oynıyanlar: İTANN HARDİNG ve CLİVE BROOK Yarınakşam MEL SENENİN İLÂHİ YILDIZ SARAY. harbi ) ri sinemasındll ZENGİN BİR PROGRAM NUH'un GEMİSİ Renkli bir SİLLY SENFİ Büyük ve küçüklerin na gidecek bir film, Sine san'alının bir harikasi ENDER TESADÜF OLU" NUR BİR NİMET sinemasında EK EN BÜYÜK FİLMİ.. MARLENE DİETRICH'in En zengin, en güzel, en muhteşem filmi. 'İKIZILÇARİ YARIN AKŞAM MELEK SİNEMASINDA verilecek müsamere içta biletlerinizi hemen aldırınız, pek az yer kalmıştır. Tek KIZIL ÇARİÇE Perşembe matinelerinden itibaran Bugünkü program ISTANBUL: 19,30: Haberler. 19,40: Bayan Semiha Şan, Piyano ile, 20: Maliye — bakanlığı namına konferans, 20,30: Demir caz: şan Bayan Rozi. 21,15: Som haberler. 21,30: Radya orkestrası, 22: Radyo caz ve tan- go orkestrası. 23 Kb. VARŞOVA, 146 m. 18; Lembergten mokil, — Sözler. 1838: Ko- v0 heyeti, 19: Sözler, 19,15: Hapishane muha fasları orkestrası. — Sözler. 20: Bertheyenin sonatlarından. 20,20: Aktüalite. 20,303 Şari lar. — Sözler, 21: Senfonik orkesira kün — Haberler. 22: Tarihi musiki konseri. Reklâm. 23,15; Salon orkestrası, 2348: K forans. 2405: Dans, 8 Kiz MOSKOVA, 1730: Sörler 1930: Bizetni “Cemile, oparasnın vadyo 32 Almanca neşriyat, 23,05; Franamen. 24,05 Felemenkçe, 832 Khz. MOSKOVA, (Stalin) 361 m. 18,201 “Moskova oporasmda verilecek tem- üülü nakil, 22,30; Dan musikisi, 24; İspanyol cn neşriyat WöhBUDAPR$ŞTE,SS0m. 18; Dame musikisi. 19: © Orkestra, 1955 Sözler. 20,30: Oparadan nakil. “MANON,, 28: Göre eeeemme. ve Eli Le Ks e Şrar lite, Zi: Haberler. 21,10: adlı opera, 2 Haberler, 2320: Gece konseri. 66 Kh. BELGRAD, «Tm. 20,10: Plâk. 20,16; Haberler. 20,30: Ulusal epriyak, Zi: Radyo piyesi. — 21,30: Belgrad Milharmonisinin senfonik konseri. opera mü- dürü Stevan Hristichin idaresinde.) 638 Kh. PRAG, M0m. 18,25: Plâk. — Almanca neşriyat, Brahmsn romanslarından — parçalar, Ziraat. 19,20: Sözler. O 20,10: Asker mem kası, 21,10: Tarihi neşriyat, 22: Jereminme radye orkesirnu, 23: Haberler, 23,15: Plâk, 823 Kh. BOKREĞŞ,3ölm, 13 -1$ Gündür plâk konseri, 18: Piâk, 19: Ne 19, dengi rilecel İPEK ve MELEK gililliye Arm umdesi “ MİLLİYET r CAĞIRIŞLAR Hilâliahmer Unkaps” kurultayı Hilâliahmer kurumu O Unksfi nahiyesinden: 935 yılı genel ki yımızm şubatın dokuzuncu günü akşamı saat yirmide U semi ocağında toplanacaktır. ze bağlı üyelerimizden 34 yılı Du ödemiyenlerin buyurmaları Plâk. 20; Konfermnt gi birliğile şarkılar, 21, Sözleri oneri. 225 Konlerana, 2230 nik radyo orkestrası. 23,25: “Cinan sundan musiki nakli, 674 Kh. S UUTTGA RT, SİN Yarınkı program 18 Fransırca ders, 18,30 tik Selim Sırrı Tarcan, 19 baz sikisi plâk, 19,30 Haberler, 1 yan Jale şan: Piyano ile, 20 musikisi plâk, 20,30 Balalayka sı, 21,20 Son haberler, 21,30 Naime İhsan şan: Radyo caz ve tango orkestraları ile. yi ZEHİRLİ KUCAK Parasız biletleri ü: niversite o Rektörlü- Zünden alır. nün en ağır kısmını Nazmiye yük- letmişti. Artık saat dokuz oldu mu başmusahhih hazretleri metresini koluna li ve çekip gidiyordu. On on beş gün sonra, İzmire çe- kilen telgraflar da Nazmiye yükle- tildi. Fakat bunun da bir faydası oldu. Gazetenin gece sekreteri vi- lâyetler'len birine müddeiumumi ta yin edildiği için yerine bir adam al mak lâzımgeldi zunu Nazmainin lehine kullandı Bu suretle Nazmi, gazeteciliğe gir nin ikinci âyında © yetmiş beşlira maaş sahibi olmuş ve meslekte bir acemi için epey yüksek bir paye ad- dedilecek bir dereceye yükselmişti. Günler geçiyor, şii biribiri. ni kovalıyordu. Ve ninenin halilarından, ne de ti E pahöğan bir haber geliyordu. o Genç artık caddede p » makla gösterilen aya- ğı tiz, kulağı delik gezetecilerden biri olmuştu. Ne bir yere gezmeğe gidiyor. ne de kızların arkasından kosuyordu. Yalprz ara sıra İsmeti hatırlayor, eline bir kalem alıp ona birkaç satırlık bir mektup yazıyor. du.İsmetten başka hiç kimsesi kal- mamıştı. Ne kardeşleri, ne anası, ne babası, ne arkadaşları, hiç, hiçbi- risi hatırma gelmiyordu. İsmetten bir cevap aldığı günler, sevincinden deli gibi oluyor, yerinde duramı- yor, kabına sığamıyordu. Zaten sıvışmak için fırsat kollayan başmu sahhih onun bu sevineli günlerini derhal isbsmar ediyordu: — Ah Nazmiciğim... bugün o ka- dar rahatsızım ki... Bu sözler artık bir nakarat hali- ni almıştı. Nazmi onun daha; — Ah Dediğini duyunca gülümseyive- riyor; — Peki | peki... — diyordu — haydi sen git... ben yaparım. işte bu akşam da matbaada yapa- yalnız kalmış olmasının sebebi bu idi. Baş musahh'hin ağzından gene bir “ah!,. çıkıvermişti. Çünkü bugün sevinci olduğunu kâfiradam hissedivermişti. Evet bugün gene çılgın bir sevinç içinde idi. Zira bir gün evvel Tekirdağın. dan gelen bir o mektup dün izinli olduğu için “ancak bu sabah eline geçmişti. Bugün de ne menhus bir #ğl Sabah sabah sevinmişti am” vinç öğleden sonra burnunfji/ . Tam öğle vakti. içinde bir ölüm kasırgası9?, muş gibi olmuştu. Birden *' lar durmuş, içindeki ahali. ile sürüklenen kuyruksuz lar gibi sokak sokak (o ka9” başlamışlardı: Yirmi tayyareden müre Ingiliz filosu Bozcaadada” şehri bombardıman etmişti” Bombardıman... İstanbul dört harp ni “ lerde çıkan resmi tegligi duğu bu kelimenin mânâ tün acılığı, kanlılığı, fec8” gün öğrenebilmişti. İngiliz tayayreleri şehir üzerinde içi ölüm NV i dol yl belirmişler ve be aç, yardımsız ve yoksul dınlarını sıska mahalle 9 Pi paramparça etmişlerdi. ği şaya düşen bombaların lerini gözlerile görmüştü: 4 rı çamurlu kaldırımlı pürgeleri ile süpi