/ haftanın Sıyasası | KA r Meselesi Şar pl ar günü yapılan 5 dünya daha geniş nefes almağ yük savaş rinde bir kâbus gibi asılı durmakta idi. Hele niha lerle Büyük savaştan beri sürüp gelen bir pürüz ortadan kalkmış oluyor. sitin neticesi Almanya ve Hitler in büyük bir muvaffakıyettir Almanya'da Hitler idaresi kurulduktan sonra Sar'ın Almanya'ya dönmek iste- ye şüphe edenler olmuştu. Ger- çek Sar'da Almanya'ya geri dönmek is- temeyenler harekete geçtiler. Bir taraf- tan sosyalistler, öte taraftan katolikler Hitler idaresi aleyhine propagandaya başladılar. Bundan ümide düşen Fran- sa, Sar'da plebisitin bitaraflıkin yapıl - snası İâzimgeldiğini ısrarla ileri sürme- ğe başladı. Fransa'nın bu noktada ısrar , Jmanları kuşkulandırdı. Onlar N öllerle propagnı daya başladılar, o Bir aralık Avrupanın sulhu tehlikede görünüyordu. Nihayet iz, Italya, laveç ve Holanda askerleri gönderildi ve bu askerlerin gönderildiği günden beri, vaziyette bir salah duyulmağa başladı. Plebisi pazar günü sükünet i de bundan ileri gel geçen pazar verilen rey» -—— Plebisitin neticesi ar rey E bin etmiş- plebisitine | 520 sahibi iştirik tr. Bunların o 477bini, yani de doksandan fazlası Almanya'ya rey vermişlerdir. Statükonun muhafazasını » 46 bindir. Fransa'ya rey atan- ibarettir. Almanya 83 hepsinde de ekseriyo- imanların her intihap yüz- isterenk lar ise iki binde: & kazanmıştır. dairesinde ekseriyeti kazanmaları barış namına sevinçle karşılanacak bir hadise- dir. Çünkü reylerin tekmil sayısında ek- seriyeti temin etseler de bazı dairelerd> kazanamasalardı, akalliyette kaldıkları daireler Almanya'ya geri dönmeyel di. Gerçek Almanlar bunu kabul etmi. yorlardı. Ancak her halde Versailles mu- ahedesi böyle bir tefsire müsaittir. Bu- nunla beraber, neticenin — geçen pazar günkü şekilde tecelli etmesi bu nokti zerinde her hangi bir ihtilâfın tebellür etmesine yer bırakmamıştır. Geçen pa- zar günkü neticeyi sulh namma sevinçle karşılamak lâzımdır. 3 — Almanya ve silâhları ar meselesi ortadan kalktıktan sonra şimdi Almanya'nın Ulus- lar Derneğine geri | dönmesi meselesi mevzuubahsolmağa başlamıştır. Bunu temin etmek için de Almanya'nın silâh hoktasından müsavatı tanınmak lâzem - der. sa ğinden çekilmiştir ve tanınmadıkça da geri dönmeyeceğini dünyaya ilân etmiş bulunuyor. Almanya'nın silâh noktasından müsa- vat tanınmamakla ve Versailles mua- hedinin 5 inci kısmile silâhlarından tecrit edilmiş olmakla beraber, açık bir sırdır ki Almanya silâhlanıyor, Bu vasi” yette İngilizler, hiç bir kayda tâbi olma. yarâk Almanya'nın silâhlanmakta devam etmesinden İse, bir uluslararası mukave- lesile kayıt altma alımı lacüğ leri teklif şudur: Veresilles muahedesinin Almanyayı silâhlarından tecrit eden 5 inci kısmını ilga etmek, Sonra Almanya da dahil olduğu halde bütün alâkadar devletleri bir masa etrafında toplayarak silâhsızlanma © meselesini | halletmek. Flandin ve Laval'in yakında Londra'ya yapacakları seyabatta görüşülecek me- sel: budur. Bir kaç defn tehir edilen bu seyahatın bir haftaya kadar yapılacağı zannediliyorken, dün gelen telgraf ha- berleri, bunun tekrar tehir edildiğini bil. dirmektedir. Londra seyahati şubat ilk günlerinde yapılacaktır. Roma mülüka- Bir müddet uzaklaştıkları şehre, konuşmadan, göz daldırmışlardı. Sonra; - Oooh! kafam kazan gibi... Ben biraz yum Deye söylenen İsmet kamarası- çekilince o da kamarasına kapan- PN Fakat bütün yorgunluğuna rağ- men bir türlü uyuyamıyordu. Çene- sini lümbuzun pirinç çerçevesine dayamış, enginlere bakıyordu. Ve enginleri, göğü, uçan martileri, her birini yemyeşil görüyordu. İsmetin gözleri sanki gözlerinin önünde rer yeşil gözlük camı gibi duruyor- du. Ve galiba hayata da onun göz- leri ile bakmağa hazırlanıyordu. Acaba İsmet bugün hayatı nasıl görüyordu? tından sonra yapılacak olan bu görüş - melerin sıyasal ehemmiyeti aşikârdır. 4 — Roma'da neler görüşüldü? R vam ediyor. Bu mülâkat nasıl bir netice verdi? Fransa ile İtalya hangi noktalar- da uyuştular? Itiraf edelim ki sütun ve sayıfa dolusu yazılar arasında bu sual- ir cevap bulmak mümkün de Bildir. Bir sürü tahminler vardır. Ilkön- ce, Italya ile Fransa arasında imzalanan protokolleri hülâsa edelim. Mussolini il Laval arasındaki anlaşmalar beş kısma oma mülâkatı etrafında Avru- pa gazetelerinin neşriyatı de- sıyasa üzerinde bir görüş birliği olduğu tesbit edildi. Bu, çok genel bir sözdür. Genel sıya- #n üzerinde devlet adamları daima an- laşırlar, Çünkü hepsi de amacının barış- tan ibaret olduğunu söylüyor. Mustolini ile Laval de bu genel barış sıyasası üze- rinde ayrılmadıklarını söylemiş olacak- lardır. 5 — Afrika anlaşması — Afrika'daki misiemislelir 2 üzerinde bir anlaşma. Bu da dört kısma ayrılıyor? a — Tunus: Burada yaşaya tebaası 1965 yılını kadi muhafaza edecekler: 1965 yıl ları arasında doğan İtalyan tebaası, rüşt yaşına bastıklar il sız, İsterlerse Italyan & leceklerdir. b — Trabulusgarp: Fransa Trabulus- garp hududunu Italya lehine deği rek Tibesti'nin şimalinde İtalya'ya sekiz yüz mil uzunluğunda ve yüz mil eninde toprak veriyor. € — Somali: Fransız Somalisinde Ba- bülmendep boğazının sahilinde İtalya”. ya toprak veriyor. Ancak Obok limanı Fransa'da kalıyor. d — Habeşistan: Habeşistan'ın denize mahreci olan Cibuti Fransızların elin - dedir. Cibuti'yi de bir şimendifer Adisa- baba'ya bağlıyor. Ve bu şimendiferin kırk bine baliğ olan hisse senetleri Fran- sızların ellerindedir. Fransa, kırk bin se içinden İtalya'ya iki ile üç bin ara - sında hisse senedi satacaktır. Bu suretle İtalyanlar, şimendifer idaresinde 8öz sa- hibi olacaklardır. 6 — Orta Avrupa erse, Fran- — Avusturya'nın komşuları o- lan beş devleti, biribirinin iç işlerine karışmamak için bir mukavele imzalamağa davet etmek. Bu beş devlet Italya, Almanya, Macaristan, Çekoslo vakya ve Yugoslavya'dır. Italya ile Fransa arasında imzalanan bu üçüncü protokol, alâkadar devletlere $u ve bunu yapınız diye bir tavsiyeden ibarettir, Gerçek bu devletlerin böyle bir mukavele imzalamaları için ortada hi bir engel görünmüyor. Ancak Almanya müzakerelere iştirak ettirilmediği için uzakta duruyor. Macaristan da bunda statükonun olduğu gibi kalmasını temi- ne matuf bir hareket kokusu sezi den soğuk © davranıyor, Küçük İtilâf, Fransa ile arasının açık olma termek için bunu tasvip etmiş gibi gö - rünmekle beraber, her halde memnun ol- masa gerektir. Bu tavsiyenin ne derece yürüyeceği henüz malüm değildir. 7 — İstişare mukavelesi — Avusturya'nın istiklâli teh- likeye düşecek olursa, biribirile istişare etmek için imzalanan bir muka- vele. Bu mukaveleye Almanya, Macaris- tan, Çekoslovakya, Yugoslavya, Lehi tan ve Romanya da iştirake davet edile- cektir. Bu mukavelenin her şeyden ziyade kıymeti de buna Almanya'nın. iştirâz etmesindedir. Hemen söyliyelim ki bu - günkü vaziyette bu, mümkün görünmü- yor. Almanya belki üçüncü protokole girmeğe imale edilebilir. Fakat buna gir- mek istemiyeceğinde şüphe yoktur. Al- müe-ifi: Nazmi Şahap lerde tabiat Tekirdağında olduğu kadar hiç bir yerde gözkamaştırı- cı olamaz. Hele yalı boyundaki ev- lerden görülen yaldızlı deniz! göz- lerini biran bu denize daldıran in- san eğer yalnız sa, mutlaka, etra- fa bakmır; bu güzellik karşısın- | da en hasis ruh birden cömertle- şir, ve ister ki bu güzelliğin kamaş tıracağı göz yalnız kendi gözü ol. mas. İskelede Rahmi amca Nazminin kim olduğunu öğrenince bir sevinç delisi olmuştu. Sarılmış, sarılmış, öpmüştü: — Ben bilirim efendim.. — de- mişti — ben bilirim. Bizim aileden Şehap ağabeyim nasılsa çıkmıştır. Senin amcanı unutacağına biran ihtimal vermemiştim. Onu yanında duran iki kişi tanıştırmıştı — Bunlardan bi le | Galibenin babasıydı. Bir ! meyen Nazmi, balkona çıkmıştı. Bir ilâç düşmanı... İlöç içmesini hiç sevmeyen arka- daşlardar biri geçende hastalanmış tı. İyileştikten sonra, kendisini gör- düm; — Şimdi nasılsın bakalım? - Eh.. dedi, şöyle böyle... — Hastalığın ne imiş. — Mide.. — Ne ilâç verdi doktor... Güldü: — İlkin bir sarı sa... Onunla bir- likte bir yeşil toz.. Daha sonra da beyaz bir damla. — Bari hepsini içip bitirdin mi? — Ne münasebet! sarı sudan an- cak bir kaşık içtim, yeşil toz, ecza- haneden geldiği gibi duruyor. Be- yaz damlaya gelince, onu elime al- mak kısmet olmadı. — Demek iyileştin, lüzum kalma dis Hayır, canım. Kedi, şişeyi de- dökülen suyu yalaya yala- ya bitirmiş, virmi; Hayvan sancıdan kıvrandı, dur- | du, a: ölüyordu. Ya kedi | kalsın | içec ine ben içmiş olaydım? Sonra, hepimize birden dönerek: - Hayvandır, ne bilsin (dedi, faydalı bir şey sanıp içmiştir; bak ben ilâç içiyor muyum? Kulakmisafiri anlik menin üremi lamel manya girmezse de, protokolün hiç bir kıymeti kalmaz. Çünkü istişare için böy- le bir sözleşme bugün “Fransa, Italya ve Ingiltere arasında esasen vardır. 8 Silâhları azaltmak — Bütün devletleri bir silâh- ları azaltma mukavelesi İmza- lamağa davet etmek ve biç bir devletin mevcut mukavelelere karşı silahlanma» sma Yazı olmamak, Görülüyor ki bu pro- tokol, Fransanm Almanyayı yalnız başı na hareket ederek silâhlanmasına mani olmak ile Italya ve İngilterenin genel bir silâklanma mukavelesi & imzala mağa çalışmak gibi iki moktai nazarı te Mf eden bir formüldür. Bunun nasıl bir netice vereceği Londra görüşmelerine kalmış bir işti Işte Fransa ile 1 koller bunlarda tere ile Fransa arasmda Avrupa işlerini de bir teşriki mesai siyaseti takip edik - mesi ve İtalya'nın Fransa'ya karşı geli” memesi gibi bir neticeya varılmış gibi gö rünüyor ki, eğer vaziyet göründüğü gibi İse, Fransa'nın en büyük kazancı da bu- dur. Hattâ denilebilir ki Fransa için ye- gne müsbet kazanç budur. 9 — İtalya - Habeş davası Derneğinde müzakere U edilmek üzere iken Habeşistan Italya aleyhindeki davasını geri almıştır. | Hatırlardadır ki Habeşistan hudut hadi. sesi dolayısile Uluslar Derneğine bir kaç nota gönderdikten sonra nihayet İtalya yı misakın on birinci maddesine dayana- rak şikâyet etmişti. Bu vaziyette İtalya istese de istemese de Uluslar Derneği konseyinde duruşmağa gelecekti. Italya Cenevre'de maznun vaziyetinde Hab tan ile karşı karşıya gelmekten kaçını - yor. Anlaşılıyor ki İngiltere'nin tavasöu- tu ile Habeşistan davasmı geri almıştır. | Mussolini de Roma'daki Habeş masla - | hatgüzarına teminat verdiğinden Ha - beş - Italya ihtilâfının iki devlet arasın- da hususi görüşmelerle halline çal lacağı tahmin ediliyor. A. Şükrü ESMER tüccar. ri kaymakam rütbesinde bir | Rahmi amcanın hanımının kar- deşi... Yenge hanım da tıpkı kocasi gi- bi sevinmişti, bu sevinç mek, tabii bir neşe ( tufanıile evi doldurmuştu. Sonra herkes odaları na çekilince, bir tür'ü uykusu gel: O güzel tabiati işte bu balkon- dan seyrediyordu. Ve... bir ara, göz lerini etrafta dolandırarak bir baş- | ka uykusuz insan aradı. Hiç, kosko- ca mahallede bu güzelliğe hayran; bir başkası olmaz olur muydu? Sağa baktı... İleride bir fabrika bacası, büyük, ama çok büyük | bir marulun soyulmuş kökü gibi duruyordu. Gözüne başka bir şey ilişmedi. Başını sola çevirdi. Gene deniz kıyısındaki ev sırasının en nihaye- tinde, takı hizasından ayrılmış bir nefer gibi biraz ileride duran tek katlı bir binanın açık pencerelerin. de üç dört kafa gördü. Bir gazino olacak herhalde... — diye söylendi — demek bu saatlere kadar açık durabiliyor. Sonra gene önündeki denemez güzelliğe daldı: değeri ö- | dından düşen bir tüy kadar hafif Öz dilimizle “O,, nun fırkasına bağ-| lanmak “o,, na bağlanmaktır! Saylav seçimi başlamak üzere dir. Mart başlangıcında yeni Say» | lavlarımızın büyük kurultayda yer aldıklarını göreceğiz. Bizde say lav seçimi işlerinin çok gürü! geçtiği çağlar olmuştur. 324 devri. | minin ilk karultayına seçilecek me- busların ikinci seçicileri toplanır- hen, ben henüz 11 - 12 yaşlarında idim. Selânikte, Yenicami önündeki ilkokulanın avlısına iki kara tahta getirmişlerdi. Bu tahtaların birinde “İttihat ve Terakki,, seçicilerinin, o ötekinde de ona aykırı olanların adı yazıl. mıştı. Kafamın içinde belli belirsiz izler birakan o günlerin bende kal- mış biricik angısı şudur: Her iki tahtaya tebeşirle adlar yazıldıktan İri boylu, geniş 0- muzlu bir adam, elinde bastonla kalabalığın arasına karıştı. İttihat- biraz sonra idi: çıların tahtası önünde (duranlar, bu adamı, elden ayaktan karşıladı- lar. Fakat o, yumruklarını sıkmış, öteki tantayı gösteriyordu: — Kim getirdi bu tahtayı bura- yal. Ses çıkaran olmayınca zorlu bir irip tahtayı yere yuvarla- | dı. İlk mebus seçiminin bende bi- | raktığı iz bu oldu: Yamrukları si- kılmış bir adam ve yere devrilen bir kara tahta: pi tekme in O günden sonra, kabineler üstüs- te değişti. Seçimler, biribirini ko- valadı, Türk ulusunun seçtiği Boşo | efendi, kurultay kürsüsünden: | — Sen Osmanlı değil misin? di. ye soranlara: — Osmanlı o bankası ne kadar Osmanlı ise, ben de o kadar Os- manlıyım! diye haykırdı. Öyle — kurultaylarımız vardı ki orada geçen gizli sıyasa işlerimiz, 'kaht'e dedikoduları gibi, yabancı- rın kulağında idi. Bugünkü seçimleri de o günkü se çimlere benzetmeğe kalkışsaydık, yart işleri çorbaya dönerdi. Şunu bilelim ki, cumhurluk ça- ğındaki saylav seçimleri, Atatürk'e tek yürekle bağlılıktan doğuyor. “O,,na olan derin ve sarsılmaz inancımızdır ki on şukadar yıldan- beri, karışık fırka kavgalarının içi- ne düşmekten bizi korudu. İğrenç yalanlara kanıp, kanlı çar inde geçirecek bir tek | apaçık olarak “O,.nun seçtiğini, biz de bin canla seçiyo- raz, Birkaç yüz fırkanın / bir araya gelmesinden daha güclü bir fırka- mız var: Atatürk'ün başkanlık et. | tiği fırka!... Bu fırkanın yolundan o gitmek, Atatürk'ün yolundan gitmektir... Salâhaddin GÜNGÖR dal dolaşıyor, ne bir kahkaha var... yazık! İşte bu sırada idi ki kuş kanadım- dan düşen bir tüy kadar hafif bir ses geldi kulağına... — Nazmi!.. Nazmi!. . Ve başını yukarı kaldırınca, üst pencerede yarı bele kadar sarkmış duran İsmetle göz göze geldi: — Uyumadın mı? — Uyuyamıyorum Nazmi... Bil mem neden? - Benim de uykum yok İsmet... | - Ne yapam? — Aşağı gel Kızdan bir cevap çıkmadı. Naz- mi binbir heyecanla dolu bir süküt içinde biran yüreği hoplayarak, ter- leyerek bekledi. — Sonra bütün cesaretini topla- yarak; — Buraya gelsen e.. — diye mı- rındanabildi — — İsmet... Gel... Ve kızdan gene bir cevap çık- mayınca ısrar edemedi, sustu. O | zaman İsmetin sesi,-gene kuş kana- fısıldadı: en buraya gel... rı Kahkaba Kra. MALEK KAÇAKÇI Oz Türkçe ile Bilmecemiz ce haftaki bil in çekti Ter ara yazıt Soğunağa m kineiliği Muhmutpaşa lerini idarehanemizden Ceçan defaki bilmecemi- zin halledilmiş şekli 567891011 günü oketma kadardır. Yeni bilmecemiz 2456718910 SOLDAN SAĞA : - Beli, Elem, gam 4, Tabaka 3, Nota 2 2 — Cet 3, Yama 2. 3 — Tohum ekilecek arsa 5, Kaçmaktan e» da. 8 — Tek değil 2, Abus & 9 — Erkek, kahraman 2, Aguş 5, 10 — Nola 2, Küşm, açmaktan ismi Esil 4. il — Bir denisimiz 3, Dem3, kilise kule- sinden esalasir 3. JAN AŞAĞI « e 3, Ayda #neyve 3. lman davam 3, Hedef 4, * 6 — Trakyada bir nehir 3 7 — Yaramaz çoc 8 — Çift değil 3, 2 — Ser, baş 4, Se at 3, dede 6. 10 — Kameriye 6, İş Bugün matine 14,30 da fish Beliğ TEPEBAŞINDA ŞehirTiyatrosu yur KM LI LL Bugün matine 14,30 da Yazan : Ekrem Reşit. Besteleyen: Cemal Reşit. DELİ DOLU 22.193 salı alışamı bir defa için BİR KAVUK DEVRİLDİ ATROSU Bu akşam Saat (20) de Insanlık Komedisi 4 Perde Yazan: BALZAK Nasıl geleyim İsmet? Nere den? : Nasıl gelirsen ge gelirsen gel. — Gel... Alt pencerenin (o parmaklıkları vardı. Nazmi, onlara basarak yük- seldi. Üst pencerenin önünde yal- nız ufki bir demir çubuk vardı. O- na tutularak içeriye daldı. Günler pek tatlı geçiyordu. Se- kiz on gün sonra yenge hanım işi biraz çakar gibi olmuştu galib. Bir öğle yemeğinde mânâlı mânâlı gülümseyişi Nazmiyi biraz işkillen- dirdi. O akşam amca beyle evde yalız kaldılar. Yenge hanım. bir düğüne davetli idi; İsmeti de beraber gö- türmüştü. Yemekten sonra Rahmi amca; — Be çocuk.. — dedi — bizde zabitan kulübüne gitsek mi dersin? — Nasıl isterseniz.. ? — Kaymakam da oradadır. Bir az vakit geçiririz. Kainbirader bey Rahmi amca i- le beraber oturmayordu. Bir Rum evinde pansiyonerdi. Zabitan kulü- büne girdikleri zaman Nazrst, bu: — Yazık! — dedi — ne bir san- — Gelemez misin Nazmi vasınm ilk gece, balkondan gözü- Nereden ! emme Bugün MELEİ Sinemasında MARTHA EGGERTİ Arzuları Ayrıca: berleri matine Paramoünt dünya saat İl de tenrilâ Bugünkü prograr ANBUL: 18: Çay saetis! ta. Çay di 1918 AR. Coda mi İn. 20,20: Aktüel ikin.) — Sözler. 204 hisler, 2030, PİA konsar. 23,30: Şül »15 Gündüz plâk radyo orküütranı, 19; il . 20: Konferans. 2020 Konfer&na, 214 Piyano ile caz musbkisi. Zİ Şarkılar. 21,80: Sözler. 22,50: Radyo selef kemal Carada haberler.) 196 Kk. FRANKFURT,3SIS 19,15: Sözler, 1950: Şen musiki parçı 21: Haberler. Z1,15; Hamburgtan ulusal #$ yat, 22: Musiki nakli, 23: Haberler, 23,849 ni şarkılar. 23,45: Spor. 24: Karışık neyfif 1» 3 Gece konseri, Kh. LEİPZİG, izm 18,20; Klâsik danalar. 19/20: Dans mus 20,16: Şarkı plâkları. 20,45: Sörler, 21: Hal Jusal meyriyat $ konseri, 231 İ berler, 23.20: Oda mu 688 Kr, BELGRAT, 41. 10,45; Muhtelif çarkalar, 20;30: Ulusal #f m, 21: Zagrepten nakil, 23; Haberler. Zİ Bir gezinedan musiki nakli. Sal Kb. BERLİN, 357. ; Şarkılar, 20: Mandalin musikisi. i, 72,15: Maks Regerin sea erler. — Koşu haberleri, 28 yat. 845 Kir. BUD 18,35: Hafi APEŞTE, 880 m musiki, 18: Amele meri 7, 2030: Avrupadan nakil. Zöğiİ Haberler, 24,18: Heinemann caz. 24084 haberler. Yarınkı program İSTANBUL « ca ders, 18,30 Bayan Azâde Ti i plâk, (0 Spor, Eşref Şefik, 20,10 © 2050 Bayan Rita Mahmut, pöyans ile beraber, 245 Son Yülilliyet Asrin umdesi “ MİLLİYET” tr. ABONE ÜCRETLEFİ: | Mi Ny ; 4— 70 elmas. ir Gazete müdüriyete ne çarpan âçık pencereli bina duğunu tanıdı. Üç zabit prefa oynıyorlardı, B nefer limonata dağıtıyordu. makam bey genç bir erkânıharP) Nazmiyi tanıştırdı. Yüzbaşı Necati bey... Sonra Galibenin babası ile R mi amcanın karşısına geçti, altm9!) altı oynamağa başladılar. Bunun üzerine yüzbaşı önünde açık du! bir kitabı kapayarak: — Siz benin hisseme düştünü — dedi — çar: -z, beni dinlemet katlanacaksınız. Oyundan zevk mıyorsunuz galiba, — Hayır... kimbilir.. bilmem ama zannetmem... Hayır. Erkânıharp güldü: — Ne kadar kararsızsını: başkasından vazgeçtim; fakat san hiç olmazsa kendini biraz | ce tanımalı değil midir ? İT Oyunu ya seviyorsunuzdur. hut sevmiyor ve bilmiyorsunu: Bir evet, yahut bir hayır vazi nizi ifade eder. Oma ben sizin 9 kararsızlığınızı pek tabii buluy? rum, Askeri mektenlerir. dışmi yetişen bütün gençler kararsı? içindedir. Bu serbest bırakılman?” | meticesii