MİLLİYET SALI 13 TE... Killiyet'in Romanit 32 Kün - © | Refik Şevket Beyin takririne cevap (Başı 1 inci sahifede) müdüfü ne diyor | Türklerinin şimalden Romanyaya hicret Yazan: Marthe Richard Tercüme eden: M. F, Kendisine yüzbaşı Ladudan öğren diklerimi tekrar etmeğe başladım Hülâsa (|Marthe Richard Fransa casusluk teş- kilât tarafından Ispanyaya Sen Sebas- #iyen'e gönderilmiştir. o Vazifesi orada Alman casus teşkilâtına girmek ye iki <ihetli casusluk yapmaktır. Oradi. ken- disine kur yapan o Walter isminde çiş- man bir Almafla tanışmıştr. Bununla bir parkta gezerken Stephan İsminde bi- 2 rast gelmişlerdir. Stepban bir Al » Onu Alman casus teş - Kli relsi Baron Fon Krohn'a tanıt- muşlır. Kendisini bu teşkilâtın içine al- suşlar ve casusluk yapmak üzere Fran- saya göndermişlerdir. Marthe Richard Frunsada casusluk teşkilât reisi AL Ladoux'tan izahat almış ve | tekrar Js- panyaya Sen Sebastiyen'e" dönmüştür.) -* Madam bir şey emrederler mi? dedi. — Hayır dedim. Lüzum olursa sizi çağırırm... Vakal sonra birdenbire aklıma bir şey geldi: — Siz dedim epeyce zamandan beri burada mısınız? — Evet... Iki ay oluyor... — Mösyö dedim, hep burada mı ikamet eder? — Hayır. Bazan gelir kalır. Ba zan gider. Birkaç gün görünmez. Fakat arkadaşları vardır. Ekseriya gelisier, burada otururlar, oyun oy narlar ve geç vakte kadar konu - şurl in garibi bütün sualleri fransız <a nlarak soruyor ve hizmetçiden fransızca olarak cevap alıyordum. Evvelâ meselenin farkına var - madım. Fakat Ispanyada olduğu mw düşününce derhal sordum: — Fransızcayı ne güzel biliyor « sunuz. — O kadar iyi değil. Fakat Is - panyada bir Fransız ailesinin ya - nında çalışmıştım da orada öğren dim. Bu ailenin yanında tam dört Bu iş na benzemiyordu. Bir İspanyol ka dınınm böyle bir aile yanında bu kadar fransıcza öğrenmesi imkân dahilinde değildi... Fakat eşeleme dim. Çünkü belki bu da bir casus tu. Ve benim kendisini isticvap et- tiğimi zannedebilirdi. Daha epey- ce bir müddet burada kalacaktım. Osun için vaziyeti gün geçtikçe daha iyi öğrenebilirdim. — Peki dedim. Hadi gidin, Lü- zam olursa sizi çağırırm. Hizmetçi kadın eğildi. Ve geri çekildi. Gitti... Canım sıkılıyordu. Patlryordum. Ve hâlâ Baron Cenapları meydan- da yoktu... Pencereyi açtım. Ve denizi sey- retmeğe başladım... Deniz insanı Avulan en büyük bir kuvveitir. İnsan denize baktığı zaman bütün kederlerini, teessürlerini, yorgun - luklarıpı unutur. Serin bir rüzgâr bağrımı dol « duruyordu. Uzaklara bakıyordum. Fakat birdenbire Baronun cam - gözlü, kuru hayali, gözümün önün de canlanıyordu. Ben hayalden korkuyordum. Fa kat o hakikat halinde nerede ise karşıma çıkacaktı. Ve belki de... Evet belki de, beni 52 yaşm ver. diği bir ihtirasla sevmek isteyecek ti... Bu hajali gözümün önünden ayırmak istediğim bir sırada kapı nm çalındığını duydum. Gelen Barondu. Kendisini kapı- da güleryüzle karşıladım: — Sizi bekliyordum; dedim... — Bir işiniz mi, bir emriniz mi vardı? dedi... — Hayır, geleceğinizi telefon et- mişsiniz de... Beraberce büyük salona girdik. Ve yemek masasınm başına geçtik. İskemlelerimiz karşı karşıya kon- muştu, Fakat Baron kalktr ve ya- nımda, çok yakınımda bir yere oturdu. İlâki ellerile elimi tutmak ve böyle kalmak istiyordu. Fakat dedim. Bana bir vazi- fe verdiniz, tonra arkasını arama- dınız. Eğer işim (bitti ise buraya ne demeğe geldim? — Evet, evet dedi, gönderdiği- niz malümattan çok O memnunuz. Bu yazdıklarınıza ilâve edeceğiniz şeyler var mıdır? Kendisine yüzbaşı Ladoux'dan öğrendiklerimi bülbül gibi okuma- in başladım... O bir yandan küçücük defterine Ii not alıyor ve icap ettikçe sualler soruyordu... a Güneşli, bol güneşli bir yaz akşa- Ötomebilimiz bütün sürati- le gidiyordu. Baron Sen Sebasti- yendeki apartımanda muvaff: lamadığı taarruzlarına otomobilin içinde devgm ediyordu. Ben gene mütemadiyen bir köşeye o büzülü- yor, olduğum yerde küçüldükçe küçülüyordum... Nasıl olur da söz, de lâkırdıda bu kadar nazik bir a- dam harekâtında hiç miyordu?.. Akşam alaca karanlık bastığı za- man Valladolid'e vasıl olduk. Gece yi burada geçirmeğe mecburduk. İlk işimiz bir otel bulmak, sonra da bir masanın başına geçip bir yemek yemek oldu. İştihamız gayet yerinde idi. Fa- kat arada sırada Baronun * soğuk- Tukları canımı sıkıyordu. Nihayet birdenbire: — Geceyi bir odada beraber ge- çirelim demesin mi? Tepemden vurulmuşa döndüm. Ne yapacağımı şaşırmıştım. Kendi- sine cevap verecek bir tek kelime bulamıyordum. Acaba kurtulmak için bir çare yok mu idi? Yoksa bu xyuhteşem otelde (o gene hapse mi girmiştim? Gözlerimin pmarların- da gözyaşlarının biriktiğini farke- diyordum. Ağzımda tat tuz kalma- mıştı. Mütemadiyen tabağıma ba- » düşünü; Masanın altında bacağıma çar- pan $ert bir darbe ile uyandım. Ba- ron dizkapağile bacağimı itiyor ve beni kendisine rametmeğe çalışı. yordu. Artık kanaat getirdim ki bu sefer intikamını alıyor. Fakat buna rağıhen çok yavaş konuşu yordu, — Ne düşünüyorsunuz Marthe? Önce tereddüt ettim. Ve sonra dedim ki: idal göstere — Demincek söylediğiniz şeyi... Geceyi burada gi AR Valla- dolid'de yapacak işiniz yok mu?.. Sözümü kesti; — Evet, dedi, Almanya konsolo- sunu görmem lâzım. — Öyle ise ben Madrid'e kadar yalnız mı gideceğim? — Yok canım öyle değil... Beni burada beklersiniz. Demek artık tamamile esirdi Cevap vermedim. Tüddelien e mai rüyor fakat belli etmiyordum. Şim- di de başka bir tuzağa mı düşmüş- tüm? Yemeği hiç konuşmadan bitir. dik. Belli etmeden bana bakıyor. 'du. Ne kadar da kendini beğeniyor du. Bu çirkin adam bakışları ile beni kandıracağını nasıl ie lirdi? Budâla (değildi, onun için bu vabizeyti beni hayretler içinde bırakıyordu. — Bitmedi — gusu ile Refik Şevket Beyin cumhuri- i ka Türk tarihinden başlamak ceğini işaret etmiş ve demiştir ki: Cumhuriyet devrinden sonra gelen muhacirlerin vaziyeti hakkında ma * lümat ki, zannederim Re » fik Şevket Beyin maksatları da bu - dur. 1923 tarihinden 933 tarihine katlar Türkiyeye gelen muhacirlerin mikd rı mübadil alarak kişidir, muhacirleri badele mıntakası haricinden gelenlerin miktarı 58027 evde 248,392 dir.Bunun ye künu ev olarak 157 bin 736, nüfus ola rak ta 625305 dir. Bunlara 107564 ev, 16315 arsa, 15201 dükân, 6 mil - yon 230 bin 971 dönüm arazi veril - ir. Mübadillere ayrıca kanun mü- cibince verilen muhtelif renkli bono - lar bunun haricindedir. Bu benoların yekünu da altı milyon lirş tutar, On- dan sonra, 1 Haziran 33 den 1 hazi- ran 934 tarihine kadar gelen muha - cirlerin mikdarı üç bin on sekiz evde 15,319 nüfustur. Bunların 337 evde 1383 nüfusu Yuçoslavyadan, 956 ev- de 4743 nüfusu Bulgaristandan 749 evde 4284 nüfusu Rusyadan, 47 evde 325 nüfusu Suriyeden, 52 evde 252 nü fus Adalardan, 230 evde 1112 İrandan, beş evde 9 nufus garbi Tr: yadan gelmişler, 1345 evde 6397 mi fus Trakyaya, sekiz evde 24 nüfus Elâ zâze, üç evde onbeş nüfus Püemiekire 1681 evde 8881-nüfüz muhtelif vilâ yetlere yerleştirilmiş, bir gvde ili teşrin 934 tarihine kadar yin mu hacirlerin yekünu ise 3149 evde 11924 müfustur. Bunlardan 496 evde 1959 u Yugos lavyadan, 1519 evde 5059 u Bulgari tandan, 972 evde 4337 si Romanya - dan 37 evde 1787 si Rusyadan, 28 ev de 95 şi Sariyeden, 62 evde 161 i Ada lardan, 3 evde 23 ü Kıbrıştan, bürev- de beşi Afganistandan, 12 evde 49 u İrundan, 19 evde 54 ü Garbi Trakya « dan gelmişler ve iki bin otuz iki evde 7739 u Trakyaya, 60 evde 159 u An - talyaya, 174 evde 1255 i Elâzize, 66 evde 279 Diyarıbekire, 322 evde 12455 mwbtelif vilâ, yerletşirilmiş, evde 1246 sı da serbesi olarak kal - muşlardır. Vekil Bey, bunlara karşı kancinen ya- pılan muavenetlerin mahiyetlerini kav- dektilten m başlamamıştır. En çok gelen muhacirler rengperler, çiftçiler oldukları için yerleş- tikleri yı » mevcut köyleri takviye suretile Kendilerine 1505 numaralı kanuna göre toprak veril” miştir. Bundan sonra çıkacak en mühimr mesele gelecek mubairlere toprak bulmak keyfiyetidir. Cünkü elde devlet malı olü- rak pek sz toprak kalmıştır. Kananun erp etiği köz meralarıadan azla bunlara toprak olarak verilecektir. Bu miktar da gelecek muhacirlere kifayet rem derecededir. Buna karşı yapı- İş, mevcut ve işlenmemiş sabipki toprakları istimlâk ederek bunlara tevzi €tmektir.,, Vekil/Bey, bundan sonra, muhacirlere €v temini için takip edilen usülleri ve büt e İan çalışmaları anlatarak şark vilâyetleri için iki senedenberi 250 bin ve garp vi- ini Byetleri için de 55 bin lira sarfedildiğini ki: şefkat ve merhamet sayesinde beni is hin manarifi çok ucuza malolmektadır. Bunu nüfus başına 100 lira olarak hesap edebiliriz. Refik Şevket Beyin sunlinin ikinci kas- mena cevap verirken Şükrü Kaya Bey de miştir ki: ,Köetemcede om bin mmihacrin bekle- ği doğru değildir. Bu havadis rmül Gayrimübadillere yeni- dei tevziat yapılacak (Başı 1 inci sahifede) a la ee belasi kimileri ve hattâ fazlasile tekabül etmekte ise de, Alâkadarlar bunun sebebini emlâk kimselerin mal almağa bonolar matlâp kıymetini bulamamıştır. kıymetinin esasen düşkün ve türçok eemelerine hamletmektedirler. ederek memleketimize melmek istemele- rinden doğmuştur. “Romanyadaki © Dol inzimam etmiştir. ien Türkleri'de di bu: tarı 4337 dir. Dün telefonla sorduk, Kös tencedeki mühacirlerin miktarı yüzde! fazla değildir. Ve bunlar da toplandığı vakit Istanbuldan gönderilen vapurla nak ledilmiştir. Bugün Bulgaristanda bir mil. yon Türk vardır. Bunların kesif bulun« duk'arı yer Deli Buradaki Türkler kuvvetli ve bildiğimiz tamı Türk evsafını haiz olan Türklerdir. Diğerleri Şarki Rumelide ve bir kısmı da Edirne vilâyetinde Bulga kısımda Ku» şukavak, Ahi dağlardadır. R vardır. Bunların içerisinde Türkler denilen Kakavuz* Türkleri de vardır. Yuzoslavyada — 800 bin kadar Türk vardır. Buradaki Türkler, evvelâ, Makedonyada kendilerine kalan kasam - larda henüz gelmemiş olan Türklerdir. Diğer taraftan gene Türk unsurundan ol- dukları balde kısmen dillerini muhitleris De uyduran Türkler vardır. ; Haviçieki © Türkler bundan ibarettir. Bunlar doğrudan doğruya son asır. larda bizimle beraber istilalara iştirak edip orada yerleşen, asırlarca bizimle beraber hükümran olan Türklerdir. Bun dan başka diğer yerlerde de Türk irke- na mensup daha 20-30 milyon Türk var Ge ki, bunlar mevzuumuzun haricinde Hıristiyan aka Bey, Türk tarihinin #icretle baş İamış bir tarih olduğunu ve dünyaya medeniyeti yayan, dünyaya insanlığı ta- utan ve tanıttıran büyük Türk muha- Gereti oldağunu işaret etiğden (sonra Türklerin bir memleketi kolanize et- mekte tarğıte misli görülmemiş bir isim demiştir. Türk her nereye gitti i- . medeniyeti, imar ve irfanı da birlik- te götürmüştür. Türkün ikinci bir hası m bir haslet ve kuvvet olarak tanı- ““Sikrü Kaya Bey Türklerin son eser içerisindeki bicretlerine de temas ede- yok bu hususta çekilen salamtıları anlat- a5ş ve bu hususta misaller saydiktan ara Ganknriyet devrimdeki hücret ve iskân işlerine geçerek bizim bu devir. de ilk olarak karşılaştığımız mübadele mas ederek 1950 tarihinde Türleye nu- fasunun 30-35 milyona varacağını »0y- deyerek bu doğrudan doğruya milletimi. melerinin. kıy- metli ve büyük bir emil olacağımı öşe- ret etmiştir. Sürekli alkışlar ile karşılanan beya- malarına Vekil Bey gu sözlerle mihsyet vermiştir: Gazetelerde bazi hadisattan bahsedi- Refik Şevket Beyin cevabı Dahiliye Vekili Şükrü Kaya Beyin Kompozitörlei * başına! Konservatuvar meccani konserlö,.den ma- ada radyoda da konserler verecek — Musiki hayatın cereyanlarma tâbi. dir: O hayat ve o hayat içimdeki dekor de | ğişdikçe musiki. do değişir! Konservatuvar müdürü Demirci oğlu Yusuf Ziya Bey, söze böyle başladı. Sonra, yavaş yavaş düşüncelerini an- latmağı başladı: — Eski alaturka... musiki, ipekli se- dirinin üstüne, yaslanmış, afyonunu yu- tup keyif yetiştiren sariğ adamlarının musikisi idi. Böyle uyuşuk devri yaşat- mağa çalışan musikiden ne bekleyebilir- dik? Artıle, musikide de zamanm icaplar- na uymağa mecbur idik. Bundan «ji altmış sene evvelki dil, nasıl Türk dili değilse, alaturka rzasiki- de Türkün kendi musikisi değildi. Her- şeyden evvel, üzerinde damgası yoktu. Halbuki, bize öz musiki gerektir: Oy- le öz bir musiki ki, “ben Tür- küm, Türkün malıyım!,, diye haykıran. Musikide garba yaklaşmak, kendi ben- liğimizden uzaklaşmak demek değildi Kullanacağımız malzemeyi ve tekni garptan alacağız. Fakat gene bizim stilimiz olacak, Avrupalılar, zenci mu- sikisini bile garp tekniğine uydurarak çalıyotlar. Türk nağmeleri, nicin mo- dernize edilmesin?.. Dünyanm en bü; Kompozitörleri muhitlerinden ayrılmak» srzm garp tekniğini o kullanmış ve nice şaheserler yaratmış! Macarların (List)i, Rusların korsakof”u, İspanyolların (Albeniz veçlilerin (Grik)i, © bunlar, hep kendi mili varlıklarını terennüm ettiler. “Orijinalite,si olmayan musiki, uzun olamaz. dünyaca kiymet bulması, müthiş olmasından ileri g Alaturka musilinin ise hiç bir tesi yoktu. Şunun banu uydurduğu bir kaç yüz makamın içinde: buna't» kalan bir musikide zaten orijinalite aramak ta doğru olamazdı. Musikinin değişiminde aranılan şey, © na kendi benliğimizi. W » Garbı körü körüne taki3t edecek değiliz. Belki, musildenize öyle bir çeşni vereceğiz ki, i zamanı ma, kavalını çalar. Halk tabakaları arasmda yerleşen mu- siki nağmeleri ile, saray ve vezir hayatı” v uk, tekke derin farklar olduğumu bilmem söyle a sikisi idi. Yeni musiki ise, cemiyet mu- Sisi geçim vastıası idi. Yeni musiki ise, his- lerimizi ifade vastıası olacaktır. © tamdaşlar arasındaki çiyee mü müte- kabiliyet şeklinde mütehassi olacağı ifndesi olarak telekki ni Trakyada 12 bin muhacir yerleştirildi Dahiliye Vekili Şükrü Kaya Bey (Muğla) yaz ayları içerisinde yani bun- dan bir iki ay evvel hakikaten Bulga- ristandan bir muhaceret cereyanı baş akn ha- Tai tesir le olduğunu “da Bulgerie: yn ekrani e perakende ma malı kabnamış yola düşmüş İrürl mi hacirleri haricinde büyük bir akma mani olacak gerek siyasi, gerek ida- ri ri türlü a a ai daşımızın pek iyi söyledikleri gibi kış ortasında buraya gelecek muhacirler, Mn başkaca bir hâdisat olmazsa. muhacirlere bugün gerek kalaylı gerek lüzum ve keyi <hemmiyet verdiği tan çoban, kendi adını sorsanız bilmez a- olacaktır. Alaturka musiki, bir zevk vasrtası, bir i | #usuf Ziya Bey gun parçalar yapmağa doğru bir temafi başlamış Bu, yalnız bir özentiden ibaret değil di. Hayatın cereyanları, öyle istiyord Bazı hanendeler, ayakta Şarkı söyl meği daha hoş buluyorlard:. Alsturk! konserler veren gazinolara birer de piğ no yerleştirilmesi unutulmuyordu. | Alaturka saz aletisri bile şekilli değiştirme: yolunu tutmuşlardı. Me» tanburun sesi, madenileştirile. “pamff haline getirilmişti Bu yeni âletlerle nağmeler, daha teki daha İruvvetli çıkıyordu. Bu yenilikleri musiki hazırlık diye kabul edebil gil, yürüyen cemiyet "hayatının icaplaf na uygun bir hazırlık. Yeni ve öz musiki, bizim eski saziafl çalmamaz. Çünkü hiç birinde, milli mii sikiyi canlandıracak kudret yoktur. Bundan sonras iğin ne yapılacak, ye soruyorsunuz. Şüphe yok ki bu işte, konservatuvaf! mühim vazifeler di önce alaturka mutikinin kalkmasile ff lan borluğu de'darmak lâsımdır. serlerimizi, wümkün olduğu öle; alay si DE ğe. En ağır iş, kompezilürlerimi sindi Ortaya öyle eserler çıkarmalıdır ki, d€ mein de söylediğim gibi üzerinde Tedi damgasını taşısın. Kabuğu garbın, f inden #mış olacak. Böylelikle benliğimizden bi şey waybetmeden, uzun ömüsü, day ll herkesin zevkin i okşayacak, sağ” Jam bir musikiye sahip olacağımıza şüft be edilmesin. M. ii. SAK ARL | toplandıktan sanra mesaisine ne başlıyf cakkır. Şunu arzetmek isterim ki ofkö rı umumiyeye ve büyük meclise hesaf vermiş olmak için devletin ön siyaset” lerinden biri de tamamile nüfus 3iy8” setidir. Ve bu müfus siyasetimiz de ek muhacirleri muntazam metot d8” hilinde getirtmek, yerletşirmek ve © ları derhal müstahsil hale getirmektir” Bu gayeye teveccüh edecek siyasi mi bulanduğ Üzere içtima nihayet v. İngiltere ordusu mw (Başı i inci sahifede) Britanya Milletler Cemiyetini tula cak, silâhları bırakma konferansı e ak kollektif sulh şirketini kW" Senir çimi edecek, fakat #9” Bu müdafaanın kuvveti ve zaafı gün dünya sulhü üzerinde büyü bir tesiri olabi! rağbet etm. ey eyni irc keki e İlimle bön lin ME rağbet artacağından Diğer taraftan da Anadoluda birçok metrük mallar vardır. Bunlarda e m yükselmesinde faidesi Istanbulda mevcut metrük mall arm daha fazla mikyasta satılığa çi- karılmasına çalışılmaktadır. Bunlara ait defterler Maliyeden Tapuya devredilmiştir. Tapu bunların muamelesini ikmal ederek Ziraat Banka- sına devredecektir. Bunların muamelesi'tekemmül ettirilerek müzayede ile satılığa çıkarılacaktır. Bu suretle fazla mikdarda mel satabilmek için mevcut bir komisyona bir ikincisinin daha ilâvesile iki komisyonun birden çalıştırılması takarrür etmiştir. Bu sayede şimdi günde 10-15 parça mal salılabilirken, o zaman 20 - 30 parça mal satılabilecektir. Gayrimübadillere para tevziatı Muhtelit Mübadele Komisyonundan gayrimübadiler hesabıma Ma. liyeye devredilmiş olan 30 bin İngiliz Iirasının gayrimübadillere tev - Zâi için, gayrimübadiller cemiyeti, Maliye Vekâleti nezdinde teşebbüs - te bulunmuştur. Bu İususta henüz hükümetçe kat'i bir karar verilme - miştir. Fakat bir aya kadar bu paranm tevziine başlanması ümit edil - mektedir. Bundan gayrimübadillere istihkaklarına mahsuben yüzde yarım tevziat yapılabilecektir. S Daha bet Ön siyaset; Nüfus ya Diğer taraftan Zıraat #ekâleti de Ziraat Bankasıyla anlaşarak bunlara gerek viyecek ve gereit tohumluk ole- Tak altı bin ten buğday karar altına almıştır. Bunu da şükran Geçen sene büyük meclisin kabul ettiği kanunun ihtiva ettiği maddeler Şok mühim ve çok esaalıdır. Hükümet derhal bunun tatbikma geçmek üze - ve tetbirler almıçiu Evvelâ nazari ©- izemnmı hazır! Kiş Talan müm hen ele a hmmyarlii arama E önti Sert 0 enli ei ———. Istanbul asliye altmcı hukuk 9” kemesinden » Nezihe H. tarafından Kara Güm Neslişah sultan Mu. Çinarlı çalı s0 19 da Şevket ef. aleyhine açılan el mn devasa mütedeir . kararının Ep di kür haneden çıkmış olduğu ve ikame, 5 gühının meçhuliyetine mebni teh mediği muhaşir tarafmdan Tür ruhattan anlaşılmış ve cnbeş detle g. kararın ilânen te verilmiş ve bir surüti mahkeme a hanesine talik kılınmış bulunduğun?” Mân tarihinden itibaren onbeş sün de cevap verilmesi hüzemi tebliğ salli mena kaim olmak üzere ilân olumu (4718)