AMBA,, i SEŞRİNSANI, | Sıhhi bahisler | | © Görünmiyen Hastalıklar Her sağlam bir hastadır Ki hastalığını bilmez. (Knok) Uzun zamanlardanberi hekimler has- talilar tanırlar İsi, tamamile biribirine banzeyen çehrelerie görünmezler, Alâ- metler, nişaneler vardır ki, eksiktir. İşte size bir örnek. xuzdov hastalığı dediğimiz bir hasia- hik vardır. Bu hastalıkta hastanım boynu şişer, gözleri, göz evlerinden dışarıya fırlar, Hastalığın belli başlı çehresi bu - dur. Lâkin ber zaman böyle olmaz. Ne koyun şişer, ne gözler fırlar. Bu işaretle” vin bulunmamasına rağmen başka ârıza- lar vardır ki, hastalığı mk için işe mez. Dökünlüsü olmaz da yalnız yanar. gibi sancılar, sızılar olur. Bunda hekim- Jer çok yanılır. Yanlış yola giderler. Şe- kerüilerdeki sinir ağrılarını döküntüsüz Başlıca üç büyük alâmet kızın sima- sini tasvir eder: Ateş, hünnak ve dökün- tü, Bu üç alâmet bazen bir maske ile örtüldüğü vakit hastalığı tanımak zor olur. Ateşsiz kızıl hastalığı olur. Hünnak belli belirsiz göçer. Derideki kızıllık pek soluk olur ... ae e kan oynak romatizması bir hastalıktır ki, bazon salgın olarak saldırır. İlk olarak başlıyan bir buğaz ağrısı, ateş, oynakla- rın bur ki, bir kaç ay evvelisine gelinciye ka- dar bu bozukluluktan eser bile yoktu. Bu kalp bozukluğunun sebebi, bir hursz gibi yüzünü saklayarak ücudün hastalığı ve had oynak romatizması ole- le verebilirler. Bunlar iki çeşit hastalık» tırlar ki, âlemi aldatmak için aralarında arlaşmışlardır. Daha başka şeyler de var. Deri hasta- bikları da “bize ayni oyunu eyniyor. Meşhur boksör Gujero “görünmiyen de ri hastalıklar,, sde altında bir çok deri bklarının gizli şekillerini gösterdi. Bir dizi deri hastalıkları vardır ki, deri kasiahıkları değildirler, Lâkin öyle gös- terirler, ... Maksat, korkutmak değil, ufak tefek arızalarını ehemmiyetle görmek küzumu- mu göstermektir. Durup dururleen: “i- gn #rkıliyör,, diyen bir adamın bir yerin de bir şey olmadığını iddia etmek, bir vey değildir, diyig geçivermek doğru değildir. Bununla beraber bir kuruntuya kapılarak her bangi muhayyel bir hasta» lığa karşı korkmak ta akıllıca bir hare- ket olmaz, Hekim örizansn ne olduğunu kesliremezse, hastasını bir kez, hattâ i- cap öderse bir kaç kez daha muayene et melidir. Hekime emniyeti olan hasta bi- ir ki, bu muayenelerin sayısı onun iyi- liğinden başka bir dileğe bağlı değildir. Görünmiyen hastalıkların iki şekli var- dır: Bir şekli hekime değil; hastaya gö- rünmez böbreklerin müzmin bozukluk. ları gibi, Hekim tansiyon A in lr. Halbuki hastanın haberi olmaz, işile gücile uğraşır. Hekim ona tedbirli dav. yanmasını, ve ileride gelecek korkunç örsaların önüne geçmek için sakı bir per- hiz iie söylenince şaşar kalır. Öbür şekli de hem hastaya hemde hekime görünmiyenlerdir. Hastağkların ve hem hasta ve hem bekim- hem de inat ediyor gali- dibinde açıp oku- — Del bunun için oğlanm güzmdan girdin, çer m ayar Eh... zannederim. Yoksa o- nun yaptığı şeyi ben Tanrmın günü yaparım. Külhani hoşuma da gitmi- yor değil... Fakat bir İtil âfçmin oğ- Tu olmasına bir türlü tahammül e- demiyorum... Ona sinirlendiğim kâ. fi değilmiş gibi bir de bu Cavidin sarhoşluğu çıktı başımıza... Verem olduğunu bilmiyor tausun? Nasıl oluyor da o zavallıyı alıp saatlerce içki içebiliyorsun? Billâh sizde vicdan denilen şeyden eser kalmamış. Tatuh — Benim hiç niyetim yoktu. Ar. kamdan itti, zorla soktu meyhane- ye... Şimdi bırakalım bunu da be nimkinden bahsedelim. Bir ses çık- | Büyük Balkan ülkesi Yagoslavyanın dış işleri Ba kan (1) yardımcısı M. Peziç Bal- kan antlaşması (2) için gider ayak gazetecilere bir kaç söz söyledi. Bu sözlerin başlıca değeri, apaçık ve dosdoğru oluşundadır. M. Puriç Balkanların dirlik dü- zenliği için yapılan yararlı işleri sayıp döktükten sonra: “Biz, bir büyük devlet kurduk!,, diyor. İyice tartılarak okunursa, bu söz altın değerinde, fakat demir gibi sağlam bir sözdür. Balkan birliğinin sünerları ve i- çine aldığı budun (3)ların topla. | luğu düşünülsün: Doğuda biz: 18- 20 milyon. Balkanların yukarı u- cunda Romanya 19 - 20 milyon, bahda Yugoslavya 14 - 15 milyon ve yanıbaşımızda Yunanistan 6 - 7 milyon. Hepsi bir araya geldiği gibi 60 - 64 milyonluk bir toplulup yapar. Eski Osmanlı İmparatorluğunun yukarıda Kırıma, arağıda Basraya, Yemene kadar uzanan uçsuz bucak sız ülkelerinde bile bu kadar insan topluluğu yoktu, Demek oluyor ki, Balkan birliği, Avrupanın en karı. şık bir toprak parçası üstünde, bi- ribirine bağlı törü (4) lerin bir a- raya gelmesinden (doğan sözünü dinletir, kendini saydırırı büyük bir törü olarak ortaya çıkıyor. Os- manlı imparatorluğu gününde yur- dun bir bucağı, öteki bucağına yan bakardı. Balkanlarda kurulan bu yeni sıyasa (5) birliği dünkü aykı- rdıkların hepsini ortadan kaldırıp büyük ve sağlam bir birleşiklikle acun (6)un karışına çıkıyor. Bu işe önbaş olanları ne kadar öğsek yeri değil midir? M. SALAHADDIN (1) Bakan — nazır (2) antlaşma — misak (3) budun — millet (4) törü — hükümet (5) seyasa — siyaset (5) acun — dünya. TEŞEKKÜR EDERİM Geceleyin para sızdırmak için evime silâhla taarruz edenlerin tecesüzlerini zabıtamızın kıymetli yardımile defede- rek muhakkak ve feci bir ükibetten kurtuluşumu muhtelif vesnit ve bizzat gelmek suretile tebrik etmek lütuf “ve nezaketinde bulunan dost, akraba, arka- daş, meslekdaş ve bütün tanıdıklarıma minnet ve şükranlarımı arz ederim. Son Posta gazetesi sahiplerinden Halil Lüefi ZAYI — Adapazarı Türk Ticaret Bun- kanı Merkez şubesinden aldığım 95288.96300 numerolu hesabı cari çek defterimi zayi ettiğimden bulunacak o | lursa hülenü yoktur. Adapazarı Keres- teci Hacı Osman zade Talip. ( (4488) l ————— e den bazen böyle gizlenmekte olmaları sağlam görünenlerin aralıkta bir dolstor- larına görünmeleri lüzumunu gösterir. Gençler altı ayda bir; erkekler hiç ol inazsa yılda bir kendilerini hekimlerine göstermelidir. Kendini hekime göster- mek için hastalıkların belli başlı alâmet- lerinin belirmesini beklemek tedbi # bir iş olmaz. Uzuvlarının balini ve onlurın iyi işleyin işlemediklerini anlamak herkese Tizımdır. Hasta mıyım? diye kuruntu &- dip kendini yoklatmakla insan hasta ol. maz, Buna aykırı olarak sağlamlığına gövenerek yoklamadan çekinenlerin baş larma günün birinde hastalık tokmak- ları inebilir. Dr. Ruscuklu HAKKI Ti Müsilifi: Nazmi Şehap ta mı? di. Elemli bi pileli lalmış- lemli dalmış. gibiydi. Gözlerini bu yer odasının kalorifer kazanile kömür yığınla. rından arta kalan yosunlu toprak zemininden bir müddet ayıramadı, sustu, Sonra derin derin içini çeke- rek; — Nasıl içebiliyor? Nasıl içebi- liyor? — diye mırıldandı Yüzünde bir tatsızlık belirmişti. İsteksiz ve tenbel bir hareketle ma- hut defterini cebinden çıkardı, açtı. Bir iki yaprak karıştırdı; çok hafif bir sesle; — Bu perşembe buluşabileceksi- niz... i — “Kurbağalıdan dündele binelim,, diyor. Lâkin bu gezintinin sana bir felâket doğur- masından korkuyorum. — Ne o? Kızgınlığı hâlâ devam ediyor mu yoksa? Başıma bir şey Domates tedavisi... Tanıdıklardan biri vardır. Ikide bir romatizması tular. Tuttuğu za- man da zavallıya dünyasını haram eder. Dün gene, romatizmalarının ka- bardığı bir gündü. Odaya girdiğim zaman, ayakları iskemlenin üstün- de, kıvranıp duruyordu. — Geçmiş olsun, dedim. Yer gösterdi: — Eyvalla... Sorma halimi... — Peki ama, dedim, romatizma lâfla geçmez. İlâç talan alıyor mu- sun bari... Başını salladı: — Tecrübe etmediğim ilâç kal- madı. Hepsi faydasız. Şimdi her sabah aç karnına varım kilo doma- tes yiyorum... Şaştım: — Domates mi yiyorsun? — Evet... Doktorun tavsiyesile... — Domates, romatizmaya fayda kıme imiş... — Ne bileyim. Bizim doktor, öy- le diyor. Sordum: — Sizin doktorun sairliği var- mıdır? — Niçin sordun? — Gücenme ama, dedim, sen “romatiz,le domates arasındaki küçük bir kafiye benzerliğinin kur- bani oluyorsun galiba... NER Bugünkü program 545 Kh. BUDAPEŞTE 550 m 18,30 Flüt konseri, 19 İtalyanca ders, 19,30 Kalmar salon Kuiutet talamı, 19,55 Ney'eli ba- hirler, 20,3 Ol'yana Erkel'in Bark Ban ismin- deki operası, 21,25 Haberler, 23,15 Haberler, Sonra Çingene orkestraat, 24,15 Dana musiki” pa 823 Kr. BUKREŞ 364 mr 13-15 Gündür neşriyatı, 1B Radyo orkestra” #19 Haberler, 11,15 Ras ı. U a 20 Konterin der 23 Haberler, 223 Kb, VARŞOVA 1345 mi 7 Cax orle habe, 18 Ka ete dilile neşriyat. PZIG 382 m: 19,5 Piyano relakatile şarkı 850 Kh. BRESLAV 316 m. 27 af yene mlambabaz. YAZDI Piyame abart Rap, Brahma), le meşri- sarin " Mürahabe: 20: Neyefi ore Müktelii. 21081 Viyolonesi | 1,35 milli neşriyat 22: “Evlenm. Wimli skeç, Zi: Haberler. Zir Dans | 562 Khz. VİYANA 507 m. öç Macide yirmi beş dakika kadar ge- cikkmişti. Feridun sabırsızlanmağa baş- İndi, Fakat düşündü. Ne de ola evlen- miş bir kadın, her istediği zaman, her istediğini yapamaz. Fakat Macidenin şimdiye kadar randevularmda on daki- kadan fazla geciktiği olmazdı. Acaba kocası haber mi aldı? Yoksa evlerine misafir mi geldi? Yolasa kendi sinden bıktı mı? Yoksa korkuyor mu? Bin bir türlü ibtnel | hatırından geçi yordu, Kimsesiz küçük apartmanında gene ber taraf o çiçeklenmişti. İçeride teth bir dirk hava vardı. Yarım saat geçti. Feridun pijama sile gümüldüğü koltuktan kalktı. Per. denin bir kenarını kaldırarak pencere- di oekaağık bohaı, Kaski kalım ye: ğe yağmurdan parlıyor, gelip giden - ler acele acele yürüyorlardı. Acaba gelmiyecek mi? Altı aydır tanışıyorlardı. Feridun ideyi için bir erke- ğin kullanabileceği iğfal silâhlarınm bep sini tecrübe elmişti. Fakat Macidenin mukavemeti yamandı. En mihayet... Ka- dm mağlâp oldu ve bir gün Feridunun Apartımanına geldi. Artık o zamandan- beri intihap ettikleri günlerde buluşu- yorlardı. Dışarıda — yağmur hafif çiliyordu. Aenba Macide yağmurdan mi gelmedi? Halbaki kış ortalarmda, kar kıyamette İç dala gelmiş doğ Giydi Mag ve: den gelmesin? Feridun tekrar koltuğa görül e le POMİÜLA ee gelmezse... On dakika süratle geçti. Az sonra geç kaldın? Beni korkuttun vallahi! Macide şahadet parmağını dudakla rma götürdü: — Sus! dedi, Oturdular, kadın anlattı: — Kocam, dedi, bilirsin ki hiç çık- maz. Halbuki bugün saat üçe doğru tu- haf bir tavırla çıktı. Adeta korktum. Acaba şüpheleniyor da beni bir taraf - larda tarassut mu edecek, diye düşün - düm. Biraz evde beklemeğe mecbur ol- dam, — Sonra döndü mü? — Hayır, nereye gittiğini bilmiyo. rum, Ben buraya hep şaşırtmaca sokale lardan dolaşarak geldin, Bilmem ame ma korkuyorum. — Haydi canam delil Kocanın me- veden ne haberi olacak? Bir dela kıs eline dolanan deliknnlerm m kurtulmağa çalışıyordu. Macide, seni buraya ilk getirdi- ğm geceyi hatırlıyorsun değil mi? — Sus aman... zünü kapıyordun, Halbuli şimdi bak le zamanki gibi vakit geçirmişler. di. Nihayet Macide: — Aman, geç kaldım galiba! dedi. Giyinmeğe başladı. e arar Sinesamı ve Bu akşam saat 9 da MELEK 18: Yeni Avusturya müsikisinden mürekkep bir pofuri, 19,06: Mahtelif. 20.201 Viyolemsel |, musikisi, Aktüalite. 7105: Neşeli meşriyat, 23 Müsmhabe, 23,13: Askeri komser. 23,30: Haber ne orkestrası (Peşte'den indirip beni bemsetmösinden mi ür- küyorsun? — Yok canım... Bugünlerde ka- nunlar Kadrköyü tarayıp duruyor- lar. Ellerine düşersen gideceğin yer malâm. Doooğru cephe... ii m korkulu rüya göreceğine biraz da- ba dişini sık, bekle! Ben bir çaresir ni bulmağa çalışırım. yanırsan bir yere gideyim deme! Saat dörtte Bakalım... bize nasıl kafa tutuldu- ğunu öğrensinler köpoğlular! Bir kapısından girip öbür kapısından çıkacağız. Çıkacağız ama Bonmar- şede kalmıyacak! Unutma sak... gi baston bulamazsan sağlam bir sopa uydurmağa çalış! Ve... Arkadaşından bir cevap beklemeksizin koridora fırladı, dar merdivenden uçar gibi yükselerek mermer döşeli geniş bir taşlığa u- laştı. Etrafına bakındı, kimse yoktu. Adımlarını ağırlaştırdı, camekânlı bir kapıdan geçti. Ortasına kırmızı renkli yol halısı serilmiş ve merdi- veni yavaş yavaş çıkmağa başla- mıştı ki, duvarda, tiktakları epey gürültü yapan bir saat gözüne ilişti; — Dokuz buçuk olmuş... Allah Sinemasında — Öyle tütreyordun. Ellerinle yü- | ken, birden bire göğsünden bir sayha koptu. Ve dehşel içinde gerilerek kol- tuğa yıkıldı. Feridun şaşırdı: — Ne var, ne oldun Macide? Macide titreyen elile karyolanm al- tm gösterdi: — Orada... dedi, bir adam var. Bir ölü... — Rüya görmüşsündür. Benim e- virde ölünün işi ne? Feridun evvelâ Macideyi bir hayli teskine çalıştı. Sonra kalkıp karyolanm altına baktı, İki ayak ve uzanan iki ba cak gördü. O da bu sefer kendi kendi- ne murıldandı: muş olduğu hissini veriyordu. — Ah, korkuyorum — Feridun, çok korkuyorum. Feridun bir şey söylemiyordu. Fa- kat o da Macideden az korkmuyor de- Zilli. Nihayet korkusuna hâkim oldu. Kalkir. Karyolaya © yakinşas irin gördü iki ayağı tuttu ve ölü; mn ortasma doğru sürükledi. Csedin yözü meydana çıkınca donup kaldı ve inin gayri ihtiyari bir isim dökül. dliniyet Asrmm umdesi “MİLLİYET” GE amm amaaa © ABONE ÜCRETLERİ: Türkiye için Hariç LR ali şt it İşler işin müdüriyete sğf Gazetemiz ilânların mes'slif, tini kabul etmez, ACIKLI BİR ÖLÜM İ Düyunu Umumiye mütekaitleri! merhum Ahmet Kemalettin Bey kası ve Unyon Sigorta Şirketi Kambif şefi Galip ve Ziraat © Bankası Müdü Muavini Hamit Beylerin büyük anneli ZAYI — Adapazarı Türk Ticaret Kası Merkez o şubesinden 4676-4558 numerolu hesabı cari çek terimi zayi ettiğimden bulunacak sa hükmü yoktur. Adapazarı Keresi Hacı Osman zade Talip . ( İİ — Vayy... Cemil ! : pe 3 mizi öse sanki birisini boğazlıyor. 0 gün bar, ey id SE miş ve yuttuğu yirmi kadar gardesi Ak, diyebilli ve düşün bepıldr Şimdi odama ortasında bir bocanım 5 kir kalım heniz ül İl de ne yapacağını şaşırmış dolaşan bir Cemil, Macidonin kocası Cemil feci bir tarzda intikamı almıştı. Karısının çantasının içinde Fi Fam anha blm bkm Ür aynini yaptırmış ve o günden itibaren karısını tarassut ettirerek nereye ve hi. Hayat Harik Sigortalarmızı Galatada ÜNYON SIGORTASINA yaptırmız. Türkiyede ni icrayı muamele etmekte olan Kaza kompresile ebedi uykusuna dalmıştı. Macide geç vakit ayıldığı / zarf Feridun sandalyeye oturmuş, başı # leri anında, düşünür vaziyette gö jandarmalar, kalabalık İm bilir, Gm bil bel de dar ağ a. ve Otomobil Ünyon Hanmda Kâin ÜNYON Telef: Kumpanyasına bir kere uğramadan sigorta yaptırmayınız. 4.4888, 8044 Bu akşam SAR musikisi nümuneleri mevcuttur. tılmcilığ ğia yarattığı en büyük şaheser Fransızca sözlü Metro - Geldwyn - Mayer filmi. Bu akşam filmin birin ci temsili münasebetle MELEK sinemasında verilecek müsamere için biletlerin evelden aldırılması rica olunur. Telefon: 40868 FİYATLARDA ZAM YOKTUR san'at va güzellik 1,000,000 dolara mal o'an muazzam film KRALİÇE KRİSTİN Baş rollerde GRETA GARBO-JOHN GİLBERT saat 2ide « A Y (Eski Glorya) sinemasında MÜNİR NURETTİN KONSERİ Program: Gazi Hz. lerine ithafen bestelenen Milli ün, ve halk törküleri, diğer gözel yeni eserlerle armonize edilmiş nefis Türk BLÜTHNER PİYANODA: Prof. MALLY ME) Ciletler evvelden alınabilir, ( abidesi Yarın Matinelerden itibaren İPEK ve MELEK Sinemalarında birden İ<RALİÇE KRİSTİN filmi pek yakında Ankara'da YENİ, İzmir'de ELHAMRA Sinemalarında gsterilecel ler. 23,50: Askeri konserin devams: lı Çinge İ selâmet versin Mecelle hazretleri! | — diye mırıldandı — kim bilir molla gene ne içerlemiştir! — Bu sırada birinci kata varmış tı. Burada bir tek oda vardı. Dur- madan geçecekti. Fakat içerde bi- rinin hiddetli hiddetli konuştuğu nu duyunca durdu. Yüzünde çap- kın bir gülümseme belirdi. Parmak- laştı, kulağını dayadı. Hid ddetli ses; “— Peki ama mirim... — diyor- bu gidişle ev sahibi beni kapı dışa- rı edecek... Dün akşam hizmetçiyi bakkala göndermiştim, öteberi al- sm diye... Herif, o “defterde artık yer kalmadı,, demiş, vermemiş. Bu gencin haylâzlığı ailemi açlığa mah küm etmiştir dersem, inan sözüme ki yalan söylemiş olmam... — Buna, inadına sakin ve yılan gibi soğuk bir ses cevap veriyordu. Bu sesin sahibini tanıdı, bu, idare memuru idi. “ — Yerden göğe kadar haklısı- nız efendi hazretleri... — diyor- du— Fakat elimden gelen ancak budur.,, “ — Nasıl? beni buray yedi bur çuk lira ile mi savmak istiyorsu- nuz?,, “— İşte defterler burada... Naz- mama siniz var. Ayı boş geçirmişsiniz... Kabahat bende mi?,, ? “ — Ya bende mi bu kabahat? i ye yor, ha geldi, ha geliyor diye tale- be efendiyi bekliyorum. Ne zanne- pre Bu intizar (Mecelle okutmaktan daha mı kolaydır?,, '— Orasını len talimat, zatıâlilerine ancak Me- celle dersi için bir ücret takdimine müsaittir. Muallimler odasmda ta- lebenize beyhude yere intizar etti- ğiniz saatlerin bordroya ithal ede- mamıştı. O içinden kıvılcımlar fış. kıran gözbebekleri şişivermişlerdi. Omuzlarının ağır bir yük altında ezildiklerini hisseder gibi oldu. Hır sızlama dinlediği bu muhavere çok hassas bir teline dökuniuştu. Na- sıl dokunmazdı ki şu kapımın öteta- rafında Mecelle hocasının kâh hid- det, kâh acizle boğulan sesinde, bü- tün sahneler kendi eseri olan bir a- ile faciasınm acısını duymuştu. Muallimler odasında, gelmesiri dört gözle beklenilen talebe, baş- tediyeye mezun değilim. Müdür 1 yin dün vakti olmadı. Bugün de miyecek. Devam defterleri yarın kontrol edilbilecektir. O &| gelebi nezarette bir işi çıkmazda lirse.. Bu kabahat biraz da pi Derslerini hep sabahın ii ik aatleri saatleri ne koydurmuşsun. Çocukların içi yüzüstü bırakıp gelemiyorum IE Nİ yapayım? İlkbahar hepsini iğtes. (Bitmedi.